10-21-2012
|
#71
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
Yetersiz mi Gülüşlerim
Yetersiz mi gülüşlerim sana karşı,
Sevgimden tenimin dışına taşan mutluluğum,
Haykırışım yüzüne, dünyaya, tüm insanlara sevgimi,
Kalıyor mu bende, gitmiyor mu sana doğru bir yerlere,
Öfkem sana olan bakışlara,
Senden uzak kalışlara,
Ya da dünyaya,
Bunlar da mı bende kalakalıyor,
Senin hissettiğin ya da duyduğun merkezlere giremiyorlar mı,
Nedendir bu bende kalışlar,
Ve nedendir bu anlayışsızlık bazı zamanlar,
Ve kendimi sana anlatamayışım
Yürek Yanarsa Titrer,Gül Üşürse
Git gide kirletiyorlar gökyüzünü Anne
Umutlarıda tüketiyorlar hep beraber / sevgileri de
dillerinde en ince yalanlar, süslü ve sisli yüzleriyle
soğuk yüreklerinde ne acıma ne sevgi
kimin eli kimin cebinde
kimin eli kimin neresinde belli değil
bense öyle acemi ve şaşkın
boş kalan ellerimi bir ömür
nereye koyacağımı bilemedim
bilemedim, hangi yalanla kimi nasıl soyacağımı
buz üstünde yürümeyi seçtim kendi hesabıma
maske diye bir not düşürmedim yüzüme
bukalemuna çalan rengimde olmadı
tuttuğum her insanın elinde/ ellerim kirlendi
gözlerim kirlendi/ baktığım her insanın gözlerinde
yüreğimi sarktım umut kuyularına her defasında
her defasında yangın çektim su yerine, acı çektim
ne bir gün ışığı aktı içime, ne de bir yağmur damlası
rezil bir dünyanın orta yerinde
hüzün ben oldum düşen her yaprakta
her savaşta vurulan ben
yıkıldı hayalleri çocukların gözlerimde
yüreğimde yandı son ümitleri
ıstırabın en derin okyanusuna gömüldüm
bu nasıl bir dünya Anne
suskunum, susuzum, yaralıyım
gözlerim, ruhum, bedenim yorgun
durmadan kirletiliyor/ kanıyor zaman /kimse aldırmıyor
kimse yanmıyor /sevincini ateşe döken gelincik çiçeklerine
dönüp bakmıyor çığlıklarına çocukların
kapkara bir nehir gibi
acı akıyor yüzünde yoksulların her akşam
tüm çabalarımıza ragmen, temiz tutamadık güzelliklerimizi
herşeyin kirletildiği bir dünyada
hep vurgun kaldı bir yanımız
bir yanımız aşka acıya ayarlı
dumanlar yürüyor her akşam
beton yığınlarıyla örtülü / sevgisiz kentler üstüne
zifiri karanlıklar
kimse kimsenin yasını tutmuyor/ bölüşmüyor acısını
bu nasıl bir dünya Anne
bu nasıl bir dünya
Sarılki,
kokun sinsin tenime /sevgin işlesin yüreğime
bu yalancı dünyada kimim varki, başka gözlerimden öpecek
içimi ısıtacak bu karanlık soğuk kış gecelerinde
Sarılki, serinlensin ateşler içindeki alnım
yorgunum/ beynim, tenim, ellerim yorgun
kendime sürgün yaşamaktan
sevgiye tanımlar aramaktan
tüm bu oldu bittilere
insanın kayıtsızlığından yorgunum Anne
yoruldum Anne ağrılarım sızılarım yorgun
ihanetler yedi umudumu, sevgimi, düşlerimi
her gece yalnızlıklar sürüyorum/ kanayan yerlerime
ellerime çaresizlikler yüklüyorum
üşüyorum bu karanlık soğuk gecelerde sarıl bana
oysa hiç dönmedim sırtımı insan emeğine
öpmedim namerdin elini/ eğilmedim zalimin önünde
ama ezildim bir çaresizin bakışından
bir annenın yakarışından
bir babanın haykırışından
utandım Anne dünyayı kirli bahçesine çevirenlerden
aç insanların kederinden utandım
bombalanan şehirlerden, yalvaran gözlerden
insanların kayıtsızlığından tüm bu oldu bittilere
insanlığımdan utandım Anne insanlığımdan
heyhatki,
bizi ağlatan acılar güldürüyor başkalarını Anne
yürek yanarsa titrer, gül üşürse
kaç insan soyundan ihanet görmüş, kaç gül dikeninden
mademki ihanet var,
öz elleriyle boğsun gül emen çocuklarını anneler
ve ihanet etsin şairler
bir daha yazmasın gül yüzlü sevgililerine şiirler
her mısrası kurşun olup saplansın yüreklerine
   
Ve ben
bunca kalabalıkların, bunca mekanların içinde
her defasında yarası kanayan şiirler damlarken içime
yüreğimdeki yağmurlarla, herkesin bildiği bu dünyada
adresi olmayan yitik mektuplar gibi yorgun
yavru bir kedi gibi yalnız ve sahipsiz
öyle mi?
vayyy
          
ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş
alın beni üşüdüğüm yerden
kaldırın beni düştüğüm yerden
kalbinizin üstüne tutun pul pul
vicdanınızın üstüne
aynı soydanım sizinle
yok başka bir umarım alın beni üşüdüğüm yerden
yok başka kimsem kiminle konuşsam
sizin elleriniz var soyan, evleriniz var kocaman
sokaklarda gecekondularda yatmadınız karda kışta
bir dilim ekmeğe avuç açmadınız
utanan biz olduk yoksulluğumuzdan
utanan anam oldu, babam, bacım, gardaşım
ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş
alın beni üşüdüğüm yerden
kaldırın düştüğüm yerden
kalbinizin üstüne tutun pul pul
vicdanınızın üstüne
aynı soydanım sizinle
MOR KALEM
Her koşmana bir öpücük var dedi
Yaktı beni canevimden sürmelim
Durulur mu bunu bize yâr dedi
Haydi kalem nazlı kalem mor kalem
Boş kağıdı çizik çizik çizersin
Güzelleri övmesini bilirsin
İsteyince bülbül olur ötersin
Haydi kalem nazlı kalem mor kalem
Ela gözlüm sonra bize darılır
Bir koşmaya boynumuza sarılır
Has bahçenin gülü böyle derilir
Haydi kalem nazlı kalem mor kalem
Oktay der ki mor kalemim bir tane
Güzeller emrine gelmiş cihana
Gayri ela gözlüm olsun bahane
Haydi kalem nazlı kalem mor kalem
MUTLULUĞU UNUTTUM YILLAR OLDU
Mutluluğu unuttum, yıllar oldu
geçti çocukluğun sımsıcak kadife kanatları
ve yeşillikler içindeki yuvamda
bir gaga açmasıyla kursağımın mutlulukla dolması
Geçti, artık acılar bekler beni
şimdi garip bir güvercindir sabah
güneş doğunca üç-beş mutluluk kırıntısıyla doyurur karnımı
ve bir yana çekilip başını kanadının altına gömer geceleri __________________
frmacil sekizinci 8 sayfa
|
|
|