Yalnız Mesajı Göster

Türk Edebiyat Tarihi Nedir

Eski 10-21-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Edebiyat Tarihi Nedir




2 edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901)

Servet-i Fünun, daha önce Ahmet İhsan tarafından çıkarılan bir fen dergisidir Recaizade, 1895 sonlarında derginin başına Tevfik Fikret’i getirir

tanzimat’la birlikte başlayan edebiyatı Avrupa ruhu ve tekniği içinde yenileştirme hareketi, 1896-1901 yılları arasında, Servet-i Fünun dergisi etrafında, Recaizade önderliğinde toplanan yeni nesille ikinci bir hamle yapmıştır

Bu nesli Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet hikmet, Faik Ali, Celâl Sahir, Hüseyin Suat oluşturur Sonradan Halit Ziya da bu gruba katılmıştır

Dönem, 2 Abdülhamit’in istibdat dönemidir Dönemin bu özelliği sebebiyle edebiyatçılar içe dönük davranmış, kişisel konuları, içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini, melânkoliyi ve üzüntüyü işlemişler; toplumsal sorunlara değinmemişlerdir Adeta yüksek zümre edebiyatı gibidir Bunda Recaizade’nin büyük etkisi vardır

Servet-i Fünuncu ve edebiyat-ı Cedideciler denilen grup, Fransız edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde türk edebiyatına adapte etmeye çalışmışlardır Fransız realizmi örnek alınmıştır

tanzimat döneminde başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade türkçe'ye geçiş hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve farsça kelimelere yeniden itibar edilmeye başlanmıştır

tanzimatçıların birinci dönem sanatçıları, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servet-i Fünuncular ise tanzimat’ın ikinci dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir

Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise Avrupai'dir

Şiirde aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekillerinde ve konularda büyük yenilikler yapılmıştır nazmı nesre yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü esas almışlardır Bir cümle birkaç dizede/beyitte tamamlanabilir

Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest Müstezat çokça kullanılmıştır

Kafiyede kulak kafiyesi benimsenmiştir

Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir

Romanda tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde şekillenmiştir

roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul'a, seçkin tabakaya aittir

Romanda realizmden, şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir

Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır: Servet-i Fünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete

Şiir, roman, hikâye, Tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı eserler veren Servet-i Fünun temsilcilerinin en tanınmışları,

Şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif;

roman ve hikâyede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet hikmet Müftüoğlu'dur

Servet-i Fünun edebiyatına katılmayarak gene batılı anlayışla eserler verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar İstanbul'u anlatan romanları ile yeni türk edebiyatını desteklemişlerdir

Servet-i Fünun dergisinin 1901’de kapatılmasıyla topluluk da dağılır

Dönemin sanatçıları

Tevfik Fikret (1867-1915)

Recaizade ve Hamit’in tesiriyle batılı şiire yönelmiştir

Servet-i Fünun’un şiirdeki en önemli temsilcisidir

İlk şiirlerinde ferdî konuları (aşk, acıma, hayal kırıklığı) işler topluluktan ayrı yazdığı şiirlerde toplumsal konulara yönelir Bu anlayışla yazdığı şiirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlık, bilim, fen ve tekniktir Sis, Halûk’un Vedaı, Tarih-i Kadim, Halûk’un Amentüsü adlı şiirlerinde bu konuları işler

sanatının bu ikinci döneminde dinlere de cephe alır, kutsal olan her şeye karşı çıkar, hatta İstanbul'a dahi küfreder (Sis)

Fikret, aruzu türkçeye başarıyla uygulamıştır Serbest müstezadı geliştirerek serbestçe kullanmıştır

İlk dönemde dili oldukça ağırdır

Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır Ahenge büyük önem verir Şiirlerinde şekil bakımından parnasizmin etkisi görülür

“Şermin”, onun çocuklar için ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eseridir

Eserleri: Rübab-ı Şikeste, Halûk’un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksanbeşe Doğru

Cenap Şahabettin (1870-1934)

Servet-i Fünun’un Tevfik Fikret’ten sonra en önemli şairidir

Asıl mesleği doktorluktur İhtisas için gittiği Fransa’da tıptan çok şiirle ilgilenerek sembolizmi yakından takip etmiş ve bu akımdan etkilenmiştir

Şiirde kelimeleri müzikal değerlere göre seçerek kullanır

Dili oldukça ağırdır Bilinmeyen Arapça ve farsça kelime ve tamlamalar kullanır Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurar

Serbest müstezadı çok kullanmıştır

Aynı şiirde birden fazla aruz kalıbı kullanmıştır

Aşk ve tabiat değişmez konularıdır

sanatı, sanat, hatta güzellik için yapmıştır

Bolca semboller kullanmış, tabiatla iç dünyanın kompozisyonunu çizmiştir

Düz yazıları da vardır:

Hac Yolunda, onun Gezi yazısıdır

Suriye Mektupları ve Avrupa Mektupları da gezi türündedir

Diğer nesirleri:

Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri (kendi vecizeleri)

Tiyatro eserleri: yalan (dram), Körebe (komedi)

Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945)

Servet-i Fünun’un roman ve hikâyede en ünlü edebiyatçısıdır

Süslü, sanatlı ve ağır bir dili ve üslûbu vardır

Batılı anlamdaki ilk romanları yazmıştır

Realizmden etkilenmiştir

Romanlarında aydın kişileri anlatır Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil, Servet-i Fünun sanatçısının temsilcisidir Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun anlatır ve ruh tahlillerine önem verir

Hikâyelerinde anadolu hayatına ve köy ve kasaba yaşayışına, romanlarında yalnız stanbul'a yer verir

Anı ve mensur şiir türünde eserleri de vardır

Romanları: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile

Hikâyeleri: İzmir Hikâyeleri, hikâye-i Sevda, Kadın Pençesi, Onu Beklerken, Aşka Dair

Hatıraları: Saray ve Ötesi, Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye

Mehmet Rauf (1875-1931)

Servet-i Fünun romanının ikinci önemli ismidir

roman, hikâye ve Tiyatro türünde eserleri vardır

Romantik duyguları, hayalleri ve aşkları işlemiştir Sosyal hayata pek yer vermemiştir Arzu, ihtiras ve aşk maceraları temel konularıdır

Romanlarında psikolojik tahlillere önem vermiştir

Dili sadedir

En önemli eseri Eylül’dür roman edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman olarak bilinir Konusu yasak aşktır Şahıs sayısı azdır Psikolojik tahliller başarılıdır

Romanları: Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damlası

Hikâyeleri: Son Emel, Bir aşkın Tarihi, Üç Hikâye, Hanımlar Arasında, Menekşe

“Siyah İnciler” ise mensur şiirlerinden oluşur

Dönemin Bağımsız İsimleri

Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944)

roman ve hikâye türünde eserleri vardır

Natüralizmin temsilcisidir

Sade bir dil kullanmıştır

Tipleri yetiştikleri çevreye göre konuşturur Psikolojilerinde çok iyi bir şekilde verir Kişileri toplumun şartlarına göre değerlendirir Romanlarında aptal, şöhret düşkünü, aşırı ihtiraslı, batıl inançlı gibi uç tipler vardır

İstanbul'un iç mahallelerinin günlük hayatını hikâye ve karikatürize der Sokağı edebiyatta işleyen yazar olarak bilinir

Gözleme ve tasvire önem verir

Romanlarında sosyal tenkide de yer verirbu tenkidi mizah yollu yapar

Şık ve Şıpsevdi adlı romanlarında batı hayranlığını konu edinir

Romanları teknik olarak zayıftır Sık sık olayla ilgisi olmayan, gereksiz bilgiler verir Bazen kendisi de olaylara müdahale eder

Eserleri: Şık, İffet, Tesadüf, Şıpsevdi, Mürebbiye, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Cadı, kesik Baş, Kadınlar Vaizi, Tünelden İlk Çıkış






Alıntı Yaparak Cevapla