Yalnız Mesajı Göster

Geç Taş Çağı Canlıcılık Ve Geometrizm

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Geç Taş Çağı Canlıcılık Ve Geometrizm




Toprağın verimini yitirmesi, tarımsal yöntemlerin ilerlemesiyle birlikte giderek azalmıştır, öte yandan da tarımla ve hayvancılıkla uğraşanlar, aynı toprakta kalış süreleri ne olursa olsun, konutları ve ürünüyle geçindikleri toprak parçasıyla aralarında çok özel bir ilişki kurmuşlardır; bu ilişki, sonunda hep mağarasına dönse bile, belirgin özelliği göçebelik olan avcınınkinden çok başkadır Böyle bir bağlılıkla birlikte, Yontma Taş Çağı insanının tedirgin ve yağmacı yaşam biçimi bütünüyle değişir Yeni ekonomi biçimi, toplayıcılığın ve avcılığın anarşik düzensizliğinin tersine, yaşam akışına belli bir durağanlık getirir; wwwfrmsinsinet/ plansız, temeli yağmacılığa dayanan ekonomi düzeninin, günü gününe yaşamanın, elindekini yarını düşünmeksizin tüketmenin yerine planlı, uzun vadeli bir geleceği önceden kararlaştıran, çeşitli olasılıkları öngören bir ekonomi geçer; gelişme, toplumsal parçalanma ve anarşi düzeyinden işbirliğine, ‘bireysel yiyecek arama düzeyinden, komünist olmasa bile, ortaklaşacı bir işbölümü düzenine, ortak yararları, ortak görevleri ve ortak girişimleri olan bir iş ortaklığına varır Düzensiz egemenlik ilişkileri konumundaki tek tek kümeler, az çok özekçi yönetiminde birlik gösteren toplumlar doğrultusunda gelişir Odak noktasından yok sun, ne tür olursa olsun kurum tanımayan bir varoluşun yerini, ev ve yurtluk, tarla ve odak, oturma yeri ve kutsal yer çevresinde dönen bir yaşam alır

Sihir ve büyünün yerine dinsel törenler ve tapınma geçer Yontma Taş Çağı tapınmanın bulunmadığı bir gelişme evresini sergiler; insanoğlu ölüm ve açlık korkusu içerisindedir, kendini yokluğa ve düşmana, acıya ve ölüme karşı büyüsel uygulamalarla korumaya çabalar, ancak başına gelen iyi ya da kötü olaylarla, bu olayların ardında bulunan, mutluluk ve mutsuzluk dağıtan güç arasında bir bağlantı kurmaz İlk kez ekici ve hayvan yetiştirici kültürüyle birlikte insanoğlu, yazgısının akıllı tanrısal bir kararı uygulayan güçlerce yönetildiğini duyumsamaya başlar Olumlu ve olumsuz hava koşullarından, yağmurdan ve güneşten, yıldırım ve doludan, salgın ve kuraklıktan, toprağın bereket ve kıtlığından, hayvanların yeterli ya da yetersiz yavrulamasından bağımlı olma bilincinin doğmasıyla birlikte çeşitli tasarımlar ortaya çıkar; kutsayan ver kargıyan iyi ve kötü cinlerle perilere, olağanüstü güçlüye, bir yüce varlığa ilişkin tasarımlar, bilinmeyen ve gizemli düşüncesi, bunun örnekleridir Dünya iki yarıya bölünür, insan da kendini ikiye bölünmüş gibi görür Canlılığı, cinlere tapmayı, ruhlara inanmayı ve ölülere tapınmayı içeren bir kültür evresine varılmıştır İnanç ve tapınmayla birlikte putları, nazarlıkları, kutsal simgeleri, adakları; gömüt sungularını ve anıtgömütlerini gereksinme de başlar Dinsel olan ve olmayan sanat, dinsel özyapıda figürler içeren sanat ile salt bu dünyaya dönük süslemeci sanat arasında ayrım yapılır Bir yanda bir put yorumculuğunun ve kutsal bir gömüt sanatının kalıntılarına, öte yanda da Semperin(1) belirttiği gibi, geniş ölçüde zanaatın özünden ve tekniğinden gelişmiş hafif biçimler içeren, kutsal olmayan bir seramik sanatının kalıntılarına rastlanır

Canlıcılığa göre dünya bir gerçekliğe ve bir gerçeküstüye, görünebilir bir görüngüler dünyasına ve görünmez bir ruhlar dünyasına, ölümcül bir bedene ve ölümsüz bir ruha ayrılır Gömü gelenekleri ve törenleri Cilalı Taş Çağı insanının artık ruhu bedenden ayrılan bir töz olarak tasarımlamaya başladığını, her türlü kuşkudan uzak, ortaya koymaktadır Büyüsel dünya görüşü tekçidir, gerçekliği yalın bir iç içerik biçiminde, aralıksız bir süreklilik içeri sinde görür; canlıcılık ikicidir, bilgisini ve inancını bir iki -dünya- dizgesi üzerine ku rar Büyü duyumcudur ve somuta dayanır, canlıcılık ise ikicidir ve eğilimi soyutlama dan yanadır Büyüde düşünce bu dünyaya, canlıcılıkta ise bir öbür dünya yaşamı na dönüktür Yontma Taş Çağın sanatının, şeyleri yaşamdaki gibi ve gerçekliğe bağlı yansıtması, Cilalı Taş Çağı sanatının ise alışılmış deneysel gerçekliğin karşısına biçemleştirilmiş ve idealize edilmiş bir dünya üstü koyması, özellikle bunun bir wwwfrmsinsinet/ sonucudur Aynı zamanda sanat alanında anlıkçılık ve usçuluk süreci de başlar: Somut resimlerin ve biçimlerin yerine simgelerin ve imlerin, soyutlamaların ve kısaltmaların, genel tiplerin ve geleneksel imgelerin konulması, algılanılabilir görüngülerin ve yaşantıların düşünce ve yorumla, düzenleme ve biçimlemeyle, vurgulama ve abartmayla, saptırma ve doğallıktan sıyırmayla bastırılması bu süreci oluşturur Sanat yapıtı artık yalnızca nesne imgesi değil, aynı zamanda düşünce imgesidir, anımsama imgesi olmanın yanı sıra simge niteliğini de taşır; başka deyişle, tasarımların duyusal olmayan ve kavramsal öğeleri, duyusal ve usdışı öğeleri siler Böylece yansıtma giderek piktografik bir ime, imgeler ise imgeden yoksun ya da imgesi az kısa yazıya dönüşür

Son çözümlemede Cilalı Taş Çağındaki biçem değişikliğini iki etken -saptar: Bunlardan birincisi avcıların ve toplayıcıların asalak, salt tüketici ekonomisinden, hayvan yetiştiricilerinin ve ekicilerin üretici ve yapıcı ekonomisine geçiştir; öteki etken ise büyünün tekçi dünya görüşünün yerine canlıcılığın ikici yaşam duygusunun, başka deyişle, yeni ekonomi biçiminin şart koştuğu bir dünya görüşünün almasıdır

Yontma Taş Çağı ressamı avcıydı ve bu niteliğinden ötürü iyi bir gözlemci olmak zorundaydı; hayvanları ve özelliklerini, bulundukları yeri ve güçlerini en belirsiz izlerden çıkarabilmeliydi; benzerlikler ve ayrılıklar için keskin bir göze, sesler için duyarlı bir kulağa sahip olmak zorundaydı; duyularının tümü dış dünyaya, somut gerçekliğe yönelik olmalıydı Bunun eşi tutum ve yetenekler doğalcılıkta da geçerlilik kazanır Cilalı Taş Çağının ekicisi artık avcının keskin duyularını gereksinmez; duyusal duyarlılığı ve gözlem yeteneği geriler; onun gerek ekonomik üretim biçiminde,gerekse biçimci, titiz, toplayıcı ve biçemleyici sanatında geçerli olan, artık başka yeteneklerdir, özellikle soyutlama, usçu düşünme yeteneğidir Bu sanatı doğalcı -öykünmeci sanattan ayıran en önemli nokta, gerçekliği bağdaşık bir varlığın eksiksiz kopyası olarak değil, iki dünyanın karşılaşması olarak sergilemesidir Bu sanat, biçim istenciyle, şeylerin alışılmış görünüşüne karşı direnir; artık o, doğanın yansılayıcısı değil, karşıtıdır; gerçekliğe bir süreklilik kazandırmaz, onun karşısına varlık için gerekli gördüğü bir biçimi koyar Burada belirginleşen olgu canlıcı inanç ile doğmuş olan ve doğduğu andan başlayarak yüzlerce felsefe dizgesinde yeni biçimler kazanan ikiliktir; bu ikilik, burada düşünce ve gerçeklik, tin ve beden, ruh ve biçim karşıtlığından anlatımını bulur ve bunun artık sanat kavramından ayrılması olanaksızlaşır Bu karşıtlığın birbiriyle kesişen etkenleri arasında zaman zaman bir denge oluşabilir, ancak Avrupa sanatının bütün biçem dönemlerinde sözü edilen etkenler arasındaki gerilim -gerek katıbiçimci, gerekse doğalcı sanat anlayışında— varlığını algılatır

Biçimci, geometrik-süsleyici biçem, Cilalı Taş Çağı ile birlikte, tarihsel zamanın herhangi bir sanat akımının, hele katı biçimciliğin hiçbir zaman kazanamadığı, uzun ve tartışılmaz bir egemenlik kurar Girit-Miken sanatı bir yana bırakılırsa, bu biçem, egemenliğini Bronz ve Demir çağlarında, Eski Doğu ve Yunan-Arkayik Kültür Döneminde, başka deyişle, yaklaşık İÖ 5000’den 500’e değin uzanan bir dönem boyunca sürdürür Bu süreyle karşılaştırıldığında, sonraki tüm biçemler wwwfrmsinsinet/ kısa ömürlüdür; özellikle tüm geometrik ve klasik biçemler kısa bölümler niteliğiyle belirginleşir Bu katı biçimci, soyut biçimin ilkelerinin egemenliğindeki sanat anlayışını böylesine uzun bir süre geçerli tutan ne olabilir? Bu sanat anlayışı nasıl olup da bir birinden bu denli ayrı, ekonomik, toplum sal ve politik dizgelerden daha uzun ömürlü olabilmiştir? Geometrik biçem döneminin ana çizgileriyle birlik gösteren sanat anlayışına, tek tek ayrılıklara karşın, yine birlik gösteren toplumsal bir temel olgu karşılar; bu olgu, çağın tümüne yön verecek denli egemendir; başka deyişle, ortada ekonominin sıkı, tutucu örgütlenmesine, egemenlik ilişkilerinin saltçı biçimlenmesine ve toplumun tümü için aşama sırası düzenine bağlı (hiyerarşik), tapınma ve dinle yoğrulmuş tinsel bir tutum öngören bir eğilim vardır Bu eğilim, gerek avcıların örgütlenmemiş, ilkel-bireyci sürü biçimin— de varoluşlarıyla, gerekse Antik Çağın ve Yeni Çağın ayrımlaşmış bilinçli bireyci yarışma düşüncesinin ağır bastığı toplum sal yaşamıyla bir karşıtlık oluşturur Yağmacı ve günü gününe yaşayan avcının yaşamdaki konumuna ilişkin bilinci, devim sel ve anarşiktir; buna uygun olarak da onun sanatı, deneyin yayılmasına, genişlemesine ve ayrımlaşmasına yöneliktir Üretici olan, üretim araçlarının korunması, yerleşmesi, güvence altına alınması için çaba harcayan köylü sınıfının dünya görüşü, durağan ve gelenekçidir, bu sınıfın yaşam biçimleri kişisel özellikten yoksun ve kalıcıdır, bu yaşam biçimlerine uyan sanat biçimleri de uzlaşımcı ve değişmez niteliktedir Köylü toplumları önemli ölçüde ortaklaşıcı ve gelenek yoluyla aktarılmış çalışma yöntemlerini uygulayınca, kültürel yaşamın tüm alanlarında, katı, esneklikten yoksun, durulmuş biçimlerin gelişmesi son derece doğaldır


Alıntı Yaparak Cevapla