Yalnız Mesajı Göster

Kimyanın Tarihsel Gelişimi Hakkında Bilgi

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kimyanın Tarihsel Gelişimi Hakkında Bilgi




Kimyanın tarihsel gelişimi hakkında bilgi

Kimya çok eski bir bilimdir; ilk uygulamaları insanların ateşi keşfetmeleriyle birlikte başlamıştır Binlerce yıl sonra insanlar, bakır ve kalaydan tunç yapımında, altın ve demiri cevherlerinden ayırmada kimya bilgilerinden yararlandılar Bitki köklerinden boyarmadde, bitkilerden ilaç ve zehir, tahıl ve meyvelerden alkol çıkardılar

İlk kimya kuramlarını Eski Yunanlılar geliştirdiler Yunanlılar, bütün maddelerin toprak, hava, su ve ateşin değişik oranlarda birleşmesi sonucunda oluştuğunu ileri sürmüşlerdi Ama kimya gerçek bir bilim haline ortaçağda gelmeye başladı İlk deneysel kimyacılara "simyacı" denirdi ; simyacılar ana metalleri altına çevirmeye, hastalıklar için evrensel bir ilaç bulmaya ve ölümsüzlüğü getirecek bir madde keşfetmeye uğraştılar Simyacıların düşüncelerinin pek çoğu yanlıştı; ama bu arada pek çok kimyasal maddenin de niteliklerini tanımladılar, bu maddeler arasındaki tepkimelere ilişkin ilk deneyleri yaptılar Onların araştırmaları, özellikle de İsviçreli simyacı Paracelsus'unkiler, modern kimyaya açılan yolun temel taşlarını oluşturdu



İngiliz bilim adamı Robert Böyle, 1661'de yayımladığı The Sceptical Chymist("Kuşkucu Kimyacı") adlı kitabında bir elementi, "bileşikler" oluşturmak üzere başka elementlerle birleşebilen ve kendisinden daha basit maddelere ayrıştırılamayan temel madde olarak tanımladıBöylesi birçok elementin bulunduğunun gösterilmesi, toprak, su, ateş ve havayı temel elementler olarak gören Eski Yunan düşüncesine son verdi

Böyle, dünyayı oluşturan farklı birçok maddenin var olduğunu ileri sürdü ve bunları ayırarak incelemeye yönelik dikkatli deneylere girişti Ondan sonraki yüzyılda gerçekleşti

rilen kimya araştırmaları, hangi maddelerin elementlere ayrıştırılabileceği, hangilerinin ise ayrıştırılamayacağı konusuna bir açıklık getirmeye başladı Henry Cavendish hidrojeni keşfetti ve hidrojenin havada yakılması durumunda suyun oluştuğunu gösterdi; demek ki, su bir element olamazdı, çünkü suyun kendisi bir başka maddeyi, yani hidrojeni içermekteydiİsveçli kimyacı Cari Wilhelm Scheele 1773'te ve İngiliz bilim adamı Joseph Priestley 1774'te, birbirlerinden ayrı olarak oksijeni keşfettiler

Havanın, biri oksijen öbürü azot olmak üzere iki gazdan oluştuğunu ilk keşfeden Fransız kimyacı Antoine Lavoisier oldu Lavoisier yanma sürecini de açıkladı Daha önceleri insanlar, yanabilen her şeyin yapısında"flojiston" denen bir maddenin yer aldığını sanıyorlardıBuna göre, yanma olayı sırasında flojiston açığa çıkıyordu Lavoisier, herhangi bir cisim yandığında oksijenle birleştiğini ve flojiston diye bir maddenin bulunmadığını ortaya çıkardı Onun bu buluşu, ateşi sihir ya da büyüyle birleştiren görüşlerin ortadan kalkmasına yardım etti Lavoisier, 1789'da kütlenin korunumu yasasını ortaya koydu; bu yasaya göre, herhangi bir kimyasal tepkimede oluşan maddelerin toplam ağırlığı, her zaman onları oluşturan maddelerin toplam ağırlığına eşittir Buna göre, eğer bir kimyacı, kapalı bir kapta bulunan 100 gramlık bir karışımla tepkimeyi başlatırsa, arada yapılan ya da sonuçta ortaya çıkan her ne olursa olsun, tepkimenin bitiminde, kapta gene 100 gramlık bir karışım vardır Lavoisier ayrıca, bugün elementleri ve onların bileşiklerini adlandırmakta kullandığımız sistemi de kurdu

Kimyasal değişimlerin açıklanmasında bundan sonraki en büyük adımı 1803'te İngiliz Öğretmen John Dalton attı Dalton bütün elementlerin, kendilerinden daha küçük herhangi bir şeye bölünemeyen çok ufak atomlardan oluştuğunu ve elementlerin birleşmesinin, atomları arasındaki birleşmeden kaynaklandığını; bu birleşmede basit sayılarla ifade edilebilecek kadar atomun bir araya gelerek bileşik atomunu oluşturduğunu ileri sürdü Bileşiklerin atomlarına daha sonraları molekül adı verildi Dalton'un atom kuramı, dağınık, birbiriyle ilintisizmiş gibi gözüken pek çok gerçeği bir araya getirip açıkladı ve böylece 19 ve 20 yüzyıllardaki büyük ilerlemenin yolunu açtı1811'de, İtalyan kimyacı Amedeo Avogadro, aynı kuramı gazlara uyguladıAvogadro, kendi adıyla anılan varsayımıyla, aynı koşullar altında ölçülen eşit hacimlerdeki gazların eşit sayılarda molekül içerdiğini ortaya çıkardı

19 yüzyılda değişik atomların bağıl ağırlıklarını ölçmek, yani elementlerin "atom ağırlıklarını bulmak için çok çaba gösterildiİsveçli Jöns Jacob Berzelius, sistematik biçimde giriştiği bu çalışmada doğru sonuçlara ulaştıElementler için simge olarak harflerin kullanılmasını öneren de Berzelius oldu Berzelius'un çalışmaları, nicel çözümlemenin temellerini attıAnalitik kimyanın öteki dalı olan nitel çözümlemeyi ise Alman kimyacı Justus von Liebig kurdu

19 yüzyılda keşfedilen elementler listesi uzadıkça (1860'a gelindiğinde bilinen element sayısı 80'i aşmıştı) kimyacılar, bu elementleri kendi aralarında gruplandırma ve onları davranış biçimlerine göre sınıflandırma girişiminde bulundular 1869'da Rus kimyacı Dimitriy İvanoviç Mendeleyev, elementleri, benzer özelliktekiler aynı sütunda görülecek biçimde atom ağırlıklarına göre sıralar halinde dizerek, tam bir tablo düzenledi {bak PERİYOTLAR CETVELİ)

Mendeleyev'in geliştirdiği periyotlar cetveli, atomların yapısına ilişkin daha sonraki araştırmalarla kusursuz bir hale geldi 1913'te, İngiliz bilim adamı Henry Moseley, X ışını tekniklerinden yararlanarak, her elementin atomundaki proton sayısına eşit özgün bir atom numarasının olduğunu ve bu türden 92 elementin bulunması gerektiğini ortaya koydu Moseley ayrıca, her kimyasal bileşiğin yapısında, bu elementlerden iki ya da daha çoğunun bulunduğunu söyledi Gerçekten de, bugünkü periyotlar cetveli 108 element içermektedir; bunlardan 92'si kararlı bir yapıya sahiptir ve bunların da ancak 39'u başka elementlerle birleşmemiş durumda serbest haldedoğada bulunur Atom numarası 92'den büyük olan elementler, başka moleküllerin, yüksek enerjili temel parçacıklarla bombardıman edilmesi yoluyla elde edilir

Atomun iç yapısının incelenmesi, 20 yüzyılda kimya ve fizikte köklü değişiklikler yarattıDalton'un atom kuramına göre, atomlar daha küçük herhangi bir şeye bölünemezdi; oysa bugün artık, atomların daha basit parçacıklardan oluştuğu biliniyor

Kimyanın bugünkü bulunduğu nokta yaklaşık 3 bin yıllık bir bilgi birikiminin sonucudur Doğada süre giden olayların nedenlerini araştırmak, bunlara anlamlı açıklama bulmak tarih kadar eski bir olaydır Bütün öteki bilim dalları gibi kimya da insanın yararlandığı basit buluşlarla gelişmiştir

MÖ 2000 yıllarından beri Mısır'daki kimyacılar basit ilaçların yapımı ve bunların üretimi ile ilgilenmişlerdir Sınama - yanılma yöntemiyle bazı bitkilerin öz sularının iyileştirici, bazılarının ise zararlı etkileri olduğunu görmüşlerdir Bu dönemde kimyanın büyü ve tılsımla eşdeğer tutulduğu da söylenebilir

Eldeki bilgiler Mısır'lıların bakır, kurşun ve civayı cevherlerinden ayırabildiklerini, cam yapımı, boyacılık ve altım temizleme konularında oldukça fazla deneyimleri olduğunu göstermektedir Mısır uygarlığı kimyadan geniş ölçüde yararlanmış olmasına rağmen işin daha çok pratik yönü ile ilgilendikleri, teorik yönü ile ilgilenmedikleri anlaşılmaktadır

Yunan filozofları ise Mısırcıların tersine işin teorik yönü ile ilgilenmişler, deneysel yönü ile pek ilgilenmemişlerdir

Yunan felsefesine göre kimya

Yunan filozoflarının bir kısmı bütün maddelerin belli bir ana maddesi olduğunu ileri sürmüşlerdir Bir başka deyişle doğadaki çeşitli görünümlerdeki maddelerin belli bir ortak özelliği, yapısı vardır

Empedokles (MÖ 492-432) ana maddenin dört unsurdan (elementten) oluştuğunu ileri süren ilk düşünürdür Empedokles'e göre ana madde hava, su, toprak ve ateş olmak üzere dört element ten meydana gelmektedir Bu dört elementten biri katı (toprak), biri sıvı (su), biri ise gaz (hava) dır Ateş de havadan daha hafif bir çeşit gaz olarak kabul edilmektedir Bu görüşe göre bir cisim yandığı zaman kendini oluşturan elementlerine ayrışmaktadır Mesela odun karmaşık bir maddedir Yandığında ateş açığa çıkar Duman (hava) yükselir Yanma sırasında suyun kaynadığı görülebilir Yanma sonunda kalan kül ise toprağı belirtir Bu nedenle hava, su, toprak ve ateşin birleşerek odunu oluşturduğuna inanılır

Leukippos (MÖ 5 yüzyıl) ve onun öğrencisi olan Demokritos (Mö 460 - 370) atom kavramını ilk ortaya atan bilginlerdir Bunlar maddenin en küçük parçasına, Yunancadaki bölünmez anlamına gelen atomos adım vermişlerdir Atomların sürekli hareket halinde olduğunu söyleyen Demokritos'tur Demokritos'a göre uzay, atomların düşünülmeyecek kadar uzun süredir içinde hareket ettikleri büyük boşluktur

Aristo (MÖ 384 - 322), Empodokles'in dört elementinden (hava, su, toprak, ateş) esinlenerek yeni bir kuram ortaya koyar Aristo, maddenin temel özellikleri olarak adlandırdığı sıcaklık, soğukluk, nemlilik (ıslaklık) ve kuruluğun çiftler halinde birleşmesiyle bu elementlerin meydana geldiğini ileri sürer Buna göre su, nemli ve soğuk şeylerin, ateş ise sıcak ve kuru şeylerin özüdür Dört temel özellik ikişer ikişer birleşerek yalnız dört bileşim meydana getirebilirler Çünkü sıcak ile soğuk veya kuru ile yaş gibi karşıt özellikler birleşemezler Özelliklerden birinin yerine ötekinin geçmesiyle bir element ötekine dönüşebilir



Alıntı Yaparak Cevapla