Yalnız Mesajı Göster

Hukuk Devrimi

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hukuk Devrimi




Hukuk devrimi

Hukuk devrimi hakkında bilgi

Atatürk,beşeri ve dünyevi egemenliğin, idare edende veya metafizik güçlerde değil, idare edilende olması gerektiğini biliyordu Bunu sağlayabilmenin yolu da kaynağını akıl ve toplumun ihtiyaçlarının oluşturduğu laik hukuk sistemini kabul etmekten geçiyordu Dolayısıyla, laik hukuk sistemine geçebilmek için, akılcı ve gerçekçi batı hukuk sisteminin benimsenmesi kaçınılmazdı”Hukukta idare-i maslahat ve hurafelere dayanmak, milletleri uyandırmaktan meneden en ağır bir kabustur Türk milleti, üzerinde kabus bulundurmaz”Atatürk bu sözleriyle sadece Osmanlı Hukuk Sistemi’ne olan inançsızlığını ifade etmekle kalmamış, aynı zamanda modern Türk hukukunun temel öğesinin ne olması gerektiğini de belirtmiştir İşte bu temel öğe doğmacılığın, etkisiz kılınması ile birlikte modern “Batı Hukuk Sistemi’nin benimsenmesidir

Atatürk eski hukuk sisteminin Osmanlı devletini gerileten en önemli öğe olduğunu düşünüyor ve toplumdaki genel anlayışın yeniden biçimlenerek hızlı bir gelişmeye yol açabilmesi için hukuk alanında mutlak bir değişikliği gerekli görüyordu Üstelik bu değişiklik öyle büyük çapta olmalıydı ki büyük ölçüde sonuçsuz kalan Gülhane Hatt-ı Hümayünu’ndan itibaren hukuk alanında süregelen, batı modeline uygun, sonuçsuz ve etkisiz girişimlerden ayrılabilmeliydi Gerçekten de toplumun yeni bir düzene kavuşabilmesi için, tebasına ümmet değil yurttaş gözüyle bakan, milliyetçilik esasına dayalı yeni bir devletin kurulması ve devlet yönetimine laiklik ilkesinin yerleştirilmesi bu değişiklikleri devrim olarak nitelendirebilmemizi sağlamaktr

HUKUK DEVLETİ

Atatürk hukuk devriminin getirmiş olduğu en önemli değişikliklerden biri de hukuk devleti anlayışının benimsenmesidir Bu sayededir ki, hukuka bağlı, devletin gücünün amacı ve kullanma şekilleri belirlenmiş, modern Türkiye Cumhuriyeti meydana getirilmiştir Hukuk devleti, polis devletinin ve günümüzde totaliter devlet denilen rejimin zıddıdır Totaliter devlet anlayışında, devlet adamlarının yetkileri sınırsızdır ve kontrole tabi değildir Oysa hukuk devletinde Devletin kudreti sınırlandırılmış ve devlet tasarrufları konulara tabi tutulmuştur Yasaların, kişi, sınıf, zümre ve benzeri ayrımları tanımaksızın herkes üzerinde etkin, baskın olması sistemin temel prensibidir Hukuk devleti, bireyleri güç karşısında korumak üzere kurmuş olduğu koruma önlemleri sistemine, bu yoldaki sınırlandırmalara bizzat kendisini de sokan, yasalara bağlı kalan devlettir Bu bağlılığı sağlayabilmek, sosyal güvenliğin ve dolayısıyla sosyal adaletin de ilk koşuludur Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk devleti olmasının temelinde Türk aydınlanması hukuk devrimi bulunmaktadır

HUKUK DEVRİMİ VE LAİKLİK



Atatürk devriminin özünde laiklik ilkesi bulunmaktadır Laiklik kelime ve metin olarak Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na 1937 yılında girer Ancak laiklik daha 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile birlikte fiilen uygulanmaya başlanmıştır 1928 yılında devletin dininin İslam olduğu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şeriatı uygulamakla yükümlü olduğu hükümleri ile milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı ‘nın yeminlerindeki dine atıflar gereksiz fazlalıklar olarak nitelendirilmiş ve Anayasa’dan çıkarılmıştır Bu din müessesesinin reddedilmesi değil günlük yaşam üzerindeki din baskısının ortadan kaldırılmasıdır

Laiklik İlkesi Türk hukuk devrimini oluşturan unsurların sonucunda ortaya çıkmamıştır Aksine, bu unsurlar laiklik ilkesinin sonuçlarıdırLaikliğin Türk hukuk düzenindeki tanımı ne din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır ne de devletin ülkede mevcut olan dinlere müdahele etmemesi, onlara karşı tarafsız olmasıdır Laikliğin esas tanımı egemenliğin kaynağının ilahi olmayıp beşeri olmasıdır Dolayısıyla Türk hukukunda dinin kaynak olması söz konusu değildir Türk hukuk düzeni, dini, toplum yapısını ve yaşantısını belirleyen bir unsur olarak değil, fertlerin şahsi bünyelerinde bulunan kişisel bir müessese olarak ele alınır 1926 yılı ve takip eden dönemlerde Medeni Kanun’un , Ceza ve Usul Kanunları’nın ve Ticaret Kanununun metin olarak Batılı ülkelerden iktibas edilmiş olması hukukta geleneksel Doğu yaklaşımından çağdaş yaklaşıma geçilmesini ve bu konudaki kararlılığı ifade eder Batı hukuk sistemi Türk aydınlanması için amaçtan çok, uygarlık yolunda bir araçtır Bu bağlamda, Batılılaşma da tek başına amaç değil, tüm ilkeleri ile birlikte sistemli olarak ulusal kalkınma ve aydınlanmanın bir aracıdır Bu nedenlerdir ki, batı kanunları benimsenirken körü körüne bir teslimiyet uygulanmamış, amaç doğrultusunda ilerleme daima sürmüştür Bunun en çarpıcı örneği, birçok batı demokrasisinden çok daha önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin kadınlara siyasi haklar tanımış olmasıdır Nitekim, Türk kadınlarına 1933 yılında yerel seçimlerde oy kullanma 1934 yılında da milletvekili seçimlerinde, seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır, Türk hukuk devrimi yüzyılımızda benzeri bulunmayan çok önemli bir uygulamadır Ünlü tarihçi Toynbee, Türk hukuk devrimini Batı dünyasındaki Rönesans, Reform, Fransız Devrimi ve Endüstri Devrimi çapında önemli bir hareket olarak görmekte; ancak bir farkı önemle vurgulanmaktadır:”Bu devrim, bir insanın yaşamı süresinde gerçekleştirilmiştir” Batı Avrupalı hukukçular, Türkiye’deki toptan benimseme olayını, hukuk tarihinin en önemli olaylarından biri olarak nitelemişlerdirKont-Cstrorog’a göre:

“Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa hukukunun kabulü, Orta Doğu tarihinde 14yüzyıldan, yani İslam dininin kabulünden bu yana görülen en önemli olaylardan biridir”İsviçreli hukukçu Sauser-Hall, “Türkiye’de Avrupa Hukuklarının Benimsenmesi”adlı eserinde şu satırları yazmıştır:

“Türkiye’de yapılmış olan reformlar bütün olarak ele alındıklarında şaşırmamak olanaksızdır İslam devletlerinin en güçlüsü, bin yıl geçmişe varan töreleri, altı aylık bir sürede yürürlükten kaldırıyor Tarih hiçbir ülkede bu kadar köklü ve ani değişikliği örnek , gösteremez Bir ülkede ve bir toplum üzerinde yapılmış bundan daha cesur bir deneyim yoktur

Bilindiği gibi Osmanlı hukuk sisteminin dayandığı İslam Hukuku, temelini Kuran’da, Hadislerde, İcma-ı Ümmet ve Kıyası Fukuha’da bulmaktadır Bu sebeple İslam hukuk sistemlerinde devletin tanıyıp kabul edeceği kurallar hiçbir surette yukarıda saydığımız hukuk kaynaklarının hükümlerine aykırı olamaz Öte yandan laik ve demokratik Batı hukukunda hukukun temel kaynağı milli iradedirve bu irade milletçe oluşturulmuş, anayasal kurallar çerçevesinde geçici sürelerle seçilmiş parlemantolar tarafından temsil olunur



Alıntı Yaparak Cevapla