Prof. Dr. Sinsi
|
Sosyolojik Olarak Melting Pot Nedir
Bir göçmen ülkesi olmasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri‘nde başlangıçta çokkültürcülük yaklaşımına pek sıcak bakılmamıştır Çünkü ABD, “eritme potası” (melting pot) olarak adlandırdığı toplumsal bütünleşme siyasasına sahipti Yani bir homojen kültür oluşturmak istiyordu ve bu homojen kültürü toplumsal birliğin esası sayıyordu 4 Dolayısıyla böyle bir homojen kültürü gerçekleştirmek amacıyla göçmenleri kendi dillerini ve etnik özelliklerini kamu alanında sergilemekten men ediyordu Kamu alanında, AngloSakson protestan beyazların (WASP) inşa ettiği liberal-bireyselci değerlerin hâkim olması gerektiği ilkesinden yola çıkıldı Özel hayat alanında ise herkes istediğini yapmakta serbestti İster kendi etnik dilini konuşmaya devam eder, isterse de kolektif dinsel pratiklerini yaşamayı sürdürürdü Etnik grubun siyasal ve yönetsel alanda ise hiçbir söz hakkı yoktu, çünkü liberalbireyselci değerler esasen buralarda muhkemdi Bu yüzden ABD’de çok uzun süre etnik grup tabirine pek itibar edilmemiştir Elbette bunun sebebi ABD’ye göç eden grupların zamanla Amerikan kültürüyle kültürlenmiş bireyler olarak görülmeleridir İnsanların birincil kimlikleri anlamında sürekli etnik kökenlerine vurguda bulunmaları, Amerikan toplumsal bütünleşmesinin başarısızlığını yansıtacaktır Zira ABD, köken itibariyle etnik farklılıkları kabul etmekle birlikte, bu farklılığın aşılarak bir bütünlüğe ulaşıldığını varsayar
Çoğunlukla Avrupalı göçmenleri birbirine bağlayan, homojenleştiren ve “aynı” Amerikalı hâline getiren eritme potası efsanesi, hiçbir zaman gerçeği ifade etmedi Her ne kadar tek tek bireyler, siyasal düzlemde bilinçli bütünleşme ve kurumlaşma ile eşit haklara sahip Amerikalılar olmuşlarsa da ailelerinden ve etnisitelerinden gelen kültürel, dinsel, millî, bölgesel özellikler kimliklerini belirlemeye devam etmiştir
ABD’de ayrıma tâbi tutulmuş grupların tam vatandaşlığı, dolayısıyla seçim hakkını kazanmaları 1960’lı yıllara kadar sürdü Eritme potası adı altında kamu alanında alt kimliklerin bastırılması ve nispeten WASP kültürü ağırlıklı ve serbest piyasa sistemi içinde iktisadî başarıyla çerçevelenmiş bir üst kültürün tahakkümü söz konusuydu
1970’li yılların başlarında özellikle zenci, kızılderili, hispanik (ABD’de yaşayan Latin kökenliler) ve kadın gruplarının temsilcileri, vatandaşlık haklarına ilâveten tamamen yeni bir programı yansıtan çokkültürel taleplerde bulundular ABD’de çokkültürel talepler, kültürel isteklerin dışında iktisadî çıkar elde etmeye, siyasal süreçlere katılabilmek için5 örgütlenmeye ve dolayısıyla eşitsizliği gidermeye yönelmişlerdir
Bugün belirgin bir şekilde birçok grup, toplumla bütünleşmek konusunda taşıdıkları çekinceler sebebiyle Amerikan ideolojisinin geleneksel olarak kurulmuş mekanizmalarını kabullenmemekte ve klâsik göçmenlere nazaran kamusal alanda kategoryal olarak farklı algılanmak ve bu farklılık içinde eşit muamele görmek istemektedirler
Kimlik Mücadelesi Olarak Çokkültürcülük
İleri sanayi toplumlarının demokratik düzeninde, siyasal kaygı olarak tanımlanan şeyin kaynağı 19 yüzyıldan 20 yüzyılın başına kadar burjuvazinin ve işçi sınıfının siyasetlerini belirleyen sosyal refah, siyasal konum ve toplumsal imk**ânlardan yararlanma mücadeleleriydi Oysa özellikle 1980’lerden itibaren bunların yerini kürtaja, eşcinsel haklarına, ekolojiyle yeni tıp teknolojilerinin sonuçlarına ve ırksal, dilsel, etnik grup siyasetlerine dair mücadeleler almıştır 6 Bu tür kimlik/farklılık siyaseti, liberal demokrasilerin kamu alanında farklılığın müzakere edilmesi, tartışmaya açılması ve temsil edilmesi noktasına odaklanmıştır
Yeni toplumsal hareketlerin iddiası, demokratik yapı içinde hem kamusal alan hem resmî alan bakımından kültürel farklılıklarının yeterince dikkate alınmadığıdır Kültürel grupların kamusal alanda ve demokratik karar alma mekanizmalarında dikkate alınmayışlarının iki sebebi vardır: Birincisi, niceliksel olarak az olmaları, siyasal katılımlarını ve etkilerini azaltmaktadır İkincisi ise hâkim kültürel kodların belirlediği ana kimliğin, farklılıkların ortaya çıkmasına izin vermemesinden kaynaklanır
Görüleceği üzere burada ilk olarak demokrasinin kendi yapısından, ikincisinde ise toplumun yapısından kaynaklanan sorun vardır Çokkültürcülük ile bu iki yapıdan kaynaklanan sorun aynı anda aşılmaya çalışılmaktadır Charles Taylor, tanınma siyaseti adı altında ifade ettiği çözümle farklı grupların siyasal olarak tanınarak mağduriyetlerinin aşılacağı kanaatindedir 7 Taylor’a göre farklı gruplar tanınmadığı ve aşağılanmaya tâbi tutulduğu sürece bu grupların mensupları kendi kimliklerinden nefret edeceklerdir Bu da kimlik buhranlarını doğuracak ve toplumsal ahenk dumura uğrayacaktır
Yeni toplumsal hareketler, mevcut demokratik yapı bağlamında siyasal katılım yollarının kendilerine yeterince açık olmadığını iddia etmişlerdir Bu iddiaya göre mevcut yapı, çoğunluğun kültürünü ve kimliği yansıtıyordu ve marjinal kültür ve kimlikler dışlanmışlardı Bu durum, grupların kendi çıkarlarını takip etmelerini engelliyordu ve dolayısıyla bu gruplar istemedikleri siyasal kararlara maruz kalmaktaydılar Çoğulcu demokrasi içinde örgütlenme haklarının olması, konumlarında bir değişiklik oluşturmuyordu; çünkü bu çoğulculuk, kültür ve kimlik farklılıklarına dayalı bir katılımı öngörmemişti
Çokkültürcülük bağlamında Batı geleneği kanonunun (temel kaynaklar) öğretilmesi konusunda neyin okutulması gerektiği tartışmaları da vardır Bu tartışmaların özünü üniversitelerdeki Batı kültürüyle ilgili temel derslerde okutulan klasik eserlerin kutsal, değişmez, değiştirilemezmiş gibi görülmeleri oluşturur Ayrıca kadınların, AfrikaAmerikalıların, İspanyolların, Asyalıların ve Yerli-Amerikalıların medeniyete katkılarını dışlayarak Batı’nın özgüllüğü korunmak istenir Batı medeniyetinin ortodoks yorumunun dışına çıkılmasına izin verilmesi hâlinde, dışlanan grupların üyelerinin kimliklerinin karalanması ve süregelen cinsiyetçilik, ırkçılık, Avrupamerkezcilik, dar kafalılık gibi problemlerin çözülmesi kolaylaşacaktır Çünkü Batı kanonunun dışına çıkılmasına imkân tanındığı takdirde diğer farklılıkları öğrenme şansımız artacak ve farklılıkları tanıdıkça da düşmanlıklar ve önyargılar azalacaktır
|