|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yaşam İçin Gerekli Olan Elementler Nelerdir
A) SODYUM
Sodyum, vücut sıvılarında en yoğun şekilde bulunan elementtir Özellikle plazma ve intersellüler sıvıda yüksek oranda bulunur Tabiatta NaCl halinde yaygın şekilde bulunduğundan; vücut, yemeklere ilave edilen tuzla, sodyum ihtiyacını kolaylıkla karşılar Tuzun fazlası yine NaCl şeklinde çok büyük ölçüde idrarla, daha az olmak üzere de ter ve gaita ile dışarı atılır Günlük NaCl ihtiyacı 3 gram civarındadır Gerçekte normal kimselerde metabolizma için gerekli Na miktarı bir kaç yüz miligramdan ibarettir Ancak, kan basıncı yüksek olan kimseler de, NaCl alımı yeterince sınırlandırılmalıdır Bu sınır 1 gram civarındadır Plazmadaki Na miktarı % 32 miligram kadardır
Sodyumun Görevleri
Vücut sıvılarında bulunan sodyumun en dikkati çeken görevini, ozmotik basıncın sağlanması teşkil etmektedir Kanın ve intersitisiyel sıvının normal ozmotik basıncın sağlanması ve korunmasında Na konsantrasyonunun büyük bir önemi vardır
Sodyum, kan plazması dışında ve tuz halinda bir miktar da kemiklerde yerleşmiş vaziyette bulunur Gereğinde organizma, kemiklerdeki sodyumdan yararlanabilir Kan sodyumu düzeyinin ayarlanması, başlıca ACTH hormonunun etkisi altında olur Kanda Na düzeyinin normalin üzerine çıkmasına “ hipernatremi ” altına düşmesine ise “ hiponatremi ” denilir Yüksek tansiyonluların veya tansiyon eğilimi bulunanların, tuz diyetlerine önem vermeleri gereklidir NaCl yerine diyette KCl tuzu kullanılmaktadır KCl tuzunun uzun süre kullanılması da K birikimi yönünden sakıncalı olabilir
B) POTASYUM
Özellikle hücre içi sıvısı yönünden ve hücre içerisindeki fonksiyonları yönünden çok önemli bir katyondur Normal besinlerle yeterli miktarda K alınır Besinlerle alınan bu potasyumun miktarı 2-4 gram arasında değişebilir
Besinlerle alınan ve absorbe edilemeyen % 5-10 oranında potasyum gaita ile, diğer bir kısım potasyum da böbrekler yolu ile dışarı atılır
Potasyumun Görevleri
Kanda potasyum düzeyinin yükselmesine “ hiperkalemi ” düşmesine ise “ hipokalemi” denilir Kan potasyum düzeyindeki değişiklikler, daha çok kendisini çizgili kaslar ve özellikle kalp kası üzerinde belli eder Hiperkalemi veya diğer terimi ile hiperpotassemi halinde kalp vuruşlarında yavaşlama ve kalp seslerinde zayıflama görülür Hiperpotassemi, daha çok böbrek yetersizliği, şok veya dehitratasyon hallerinde, Potasyum atılımı “ aldosteron” un kontrolü altındadır
Hipokalemi (kanda potasyum düzeyinin düşmesi) daha çok hücre içi sıvısındaki potasyum düşmesi hali ile birlikte görülür
Hipokalemi, kaslarda zayıflık, hastada letharji hali, iştahsızlık, etraf organlarında felçler ve kalp kasında dejeneratif değişiklerle kendini belli eder
C) KLOR
Klor, intersitisiyel sıvı ve kan plazmasındaki başlıca anyonları teşkil eder Klor, sodyumla birlikte NaCl yani yemek tuzu şeklinde organizmaya girer Gerçekte sodyum ve klor metabolizmaları birbirlerine sıkı bir şekilde bağlıdır Alınan Cl - un, gaita ve terle atılan çok ufak bir kısmı hariç, büyük kısmı idrarla atılır
Klorun Görevleri
Klor, özellikle plazmada ve hücreler arası sıvıda yer alan bir elektrolit olarak, ozmotik basıncın sağlanmasında görev alır
D) KALSİYUM
Kalsiyum, insan organizmasındaki en yoğun şekilde bulunan katyondur Vücutta bulunan kalsiyumun çok büyük bir kısmı, kemik dokusunda “ hidroksiaptid ” kristalleri halinde fosfatla birlikte bulunur Kalsiyumun plazmadaki düzeyi % 10 miligram civarındadır Kalsiyum özellikle kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynar Kalsiyum kasların fonksiyonu yönünden de önemlidir Ayrıca hücre zarının permeabilitesinde ve sinirsel aktivitede de kalsiyum rol oynar
Normal bir diyetle beslenen, bir kişi günde 800 miligram kadar kalsiyum alır Bunun 700 miligram kadarı gaita ile tekrar vücut dışına atılır Vücutta net olarak 100 miligram kalsiyum saklanmış olur Vücutta kalan ve bir kısmı da kemiklerde depo edilen 100 miligram kalsiyumun bir bölümü de yine gaita ile dışarı atılır Böbrek yolu ile çok az kalsiyum dışarı atılır Kalsiyum, sütte, yumurtada, peynirde, fasülyede, mercimekte, ette ve bazı yeşil sebzelerde de bulunur
Kalsiyumun Görevi
Plazmadaki kalsiyum düzeyi çok dar sınırlar içerisinde bulunur Bu sınır % 9,2-10,4 miligram arasındadır Kalsiyum düzeyinin bu sınırın altına düşmesine “ hipokalsemi ”, üzerine çıkmasına da “ hiperkalsemi ” denilir
Plazma kalsiyum düzeyinin % 6 miligrama kadar düşmesi halinde “ tetani ” denen hal meydana gelir Tetanide özellikle Peri-feral sistem sinirlerindeki uyarımla, kaslarda tetanik kasılmalar görülür Bu kasılmalar el ve yüz kaslarında, daha çabuk ve belirgindir Tetani hali devam ederse hasta ölebilir
Hiperkalsemin halinde ise, sinirsel sistemdeki uyarımlar yavaşlar, bunun sonucu olarak kaslar da tembelleşir Neticede iştahsızlık ve kabızlık görülebileceği gibi, ileri hallerde kendisini kemiklerde aşırı derecede kalsiyum birikimi ile belli eden hastalık hali ortaya çıkar Plazma kalsiyum düzeyinin yükselmesi daima fosfat düzeyinin düzeyinin düşmesi ile birlikte görülür Böbrek fonksiyon bozuklukları da kan kalsiyum düzeyinde değişikliklere neden olabilir
E) FOSFOR
Fosfor canlı organizma için vazgeçilmez bir maddedir Fosforsuz bir hayat düşünülemez Fosfor, organizmada kalsiyumla beraber başlıca kemiklerde bulunur Fosfat, kanda fosfat iyonları şeklinde bulunduğu gibi, protein ve lipitlere bağlı olarak da bulunur Nükleik asitleri meydana getiren nükleotitlerde de, fosforik asit vardır Canlı organizmanın biyolojik enerji kaynağını oluşturan ATP’de bir fosfat bileşiğidir
Fosforun Görevi
İnorganik fosfat, plazmada başlıca iki şekilde bulunur HPO 4 - ve H 2 PO 4 - iyonları kanda bulunan bu fosfat iyonlarından büyük kısmını HPO 4 - iyonları teşkil eder Bu fosfat iyonlarının asit-baz dengesinin sağlanmasında önemli rolleri vardır Kanın fosfor cinsinden inorganik fosfor miktarı % 4-5 miligram kadardır Plazmanın fosfor düzeyi, kalsiyum düzeyi ile yakından ilişkilidir Her iki inorganik madde düzeyi, kanda birbirleri ile belirli bir oran içerisinde bulunurlar Bu oran 1/1 şeklindedir Plazmanın fosfat seviyesi 0,8 m Mol/litreyi aştığı zaman fosfat fazlası idrara geçer Bu, fosfat için eşik değeridir
Kan fosfat düzeyinin ayarlanmasında “ parathormon ” etkin bir görev yapar Parathormon bu görevini bir taraftan kemiklerden ekstrasellüler sıvıya fosfat geçişini kolaylaştırmak, diğer taraftan da böbreğin fosfat itrahını çoğaltmak suretiyle yapar
F) MAGNEZYUM
Magnezyum, sağlık için gerekli minerallerden birisidir İnsan organizmasında başlıca kemiklerde, kaslarda ve sinirsel dokuda bulunur Magnezyum daha çok bir hücre içi elemanıdır Alyuvarda da magnezyum vardır Magnezyumun plazmadaki miktarı % 2,5 miligramdır Hücrelerde Mg miktarı daha fazladır Kas hücrelerinde % 20 kadar magnezyum vardır Yetişkin bir insanın günde 350 miligram kadar magnezyuma ihtiyacı olduğu kabul edilmektedir Magnezyum büyük ölçüde gaita ile vücuttan atılır
Magnezyumun Görevi
Magnezyumsuz bir diyetle beslenen deney hayvanlarında dolaşım bozukluğu ve sinirsel irritasyonlar görülür Sonuç konvulsiyonlar ve ölümle noktalanır Magnezyum kas kontraksiyonunda miyozinin ATP’ase aktivitesine inhibe eder, buna karşılık aktomiyozin adenozintrifofataz aktivitesini sitümüle eder Genel olarak magnezyum birçok enzimlerin aktivasyonu için gerekli bir mineraldir
Biyokimyasal tekniklerde de Mg ++ iyonlarından yararlanılır
G) DEMİR
İnsan organizmasında özellikle alyuvarların yapısında bulunan hemoglobin’in, fonksiyonel bir parçası olması yönünden önemlidir Bunun dışında demir, kasların myoglobininde, sitokrom, peroksidaz ve katalaz enzim sistemlerinde yeralan hayatsal değeri olan bir mineraldir Demirin biyokimyasal reaksiyonları özellikle solunum sistemi yönünden büyük görevleri vardır Çocuklar için günlük demir ihtiyacı 10-15 miligram arasında değişir Büyüklerin demir ihtiyacı da kadın veya erkek oluşuna veya genç veya yaşlı oluşuna göre farklılık gösterir Genç kadınlarda ve emziren annelerde 18 miligram kadardır Vücuttan atılan demir miktarı ise sadece 1 miligram kadardır İnsanlar yedikleri her türlü et besinleri ile yeterli miktarda demir alırlar Fosfatça zengin besinlerin alınması demir absorbsiyonunu yavaşlatır Demirin dokularından kana salınabilmesi için bakıra ihtiyaç vardır
Demirin Görevi
İnce bağırsaklardan ihtiyaca göre absorbe olan demir, plazmada süratle ferrik şekilde oksitlenerek glikoprotein yapısında olan “ transferrin ” ile birleşerek dokulara naklolunur Demirin organizmadaki depo şekline “ ferritin ” denilmektedir Demirin fazlası vücuttan dışarı atılamaz Bu nedenle kendilerine gereksiz yere fazla demirli preparatlar verilen kan transfüzyonu yapılan şahıslarda demir birikimi olur
Demir özellikle hemoglobinin, solunum zincirinde yeralan non-hem proteinlerin, sitokromların, miyoglobinin yapılarında yeralması ve bazı enzimlerin aktivasyonu yönünden çok önemlidir
H) ÇİNKO
Çinko bazı enzimlerin aktivasyonu için, vazgeçilmez bir mineraldir
Pankreasta oldukça büyük miktarda çinko bulunur İnsülin pankreasta çinko bileşiği halinde depo edilir
I) KOBALT
Kobalt B 12 vitamininin yapısında yeralan bir mineraldir İnsanlarda kobalt noksanlığı görülmemiştir
Fazla kobalt “ polisitemia ” denen fazla alyuvar teşekkülü hastalığına neden olmaktadır
İ) FLUOR
Fluor noksanlığının diş çürümelerine neden olduğu bilinmektedir Dişi çürüten bazı enzimlerin aktivasyonu için gerekli olduğu, bulunmaması halinde, aktif hale geçemeyen enzimlerin diş çürümesine sebebiyet verdikleri varsayımı ileri sürülmektedir Fluor, ayrıca vücuttaki kemikleşmeye de yardım eder Sularda yetersiz fluor bulunduğunda, sulara , diş macunlarına, süte eklenerek alınabilir
K) BAKIR
Bakır kan proteinlerinde seruloplazminin yapısında yeralır Bazı önemli enzimlerin aktivite gösterebilmeleri için bakıra ihtiyaçları vardır
|