Yalnız Mesajı Göster

Sosyolojide Alkol Ve Madde Bağımlılığı

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sosyolojide Alkol Ve Madde Bağımlılığı




Birimimizde Bu Bilgilerin Işığında Nasıl Bir Yaklaşım Sergilenmektedir?
Alkol ve madde kullanım bozuklukları psikiyatri dünyasında hekimin çaresiz kaldığı ve sınırlı imkanlara sahip olduğu hissini veren bozukluklardır Bu kategoride yer alan kişiler genellikle tedavi edilemeyecek derecede kişiliği bozuk bireyler olarak algılanır Hatta sağlıkçıların arasında bile bu kişiler için farkına varılmayan bir damgalama yaklaşımı vardır “Madde kullanım bozuklukları zaten tedavi edilemeyen bozukluklardır, madde alan kişiler genellikle problemli olduklarından uyumları da bozuktur Dolayısıyla bir şeyler yapmaya çalışalım, ama pek sonuç alınabileceğini sanmıyorum” düşünceleri birçok defa zihinlerden geçmektedir Hâlbuki iflah olmaz diye nitelendirilen kişilik bozuklukları madde kullananların sadece %30’unu oluşturmaktadır Geri kalan %70’lik kesim tedavi potansiyeli olan kişilerdir Bu bilginin ihmal edildiği bu yaklaşım tarzı, haliyle tedavi başarısını olumsuz yönde etkilemekte ve daha yolun başında ümitsizliği körüklemekte, madde kullanım bozukluklarının tedavisinde en önemli etken olan cesareti baltalamaktadır Madde tedavisinin birinci kuralı hekimin hastasını iyileştireceğine inanması, hastasına inanması, hastanın da hekimine ve iyileşeceğine inanmasıdır

Tedavide başköşeyi tutan bu duygusal aşamayı başarıyla geçtikten sonra maddeyle somut mücadele başlamaktadır

Maddeyle mücadele her şeyden önce bir ekip işidir Bir psikiyatri uzmanının yönettiği bu ekibin içinde psikolog, sosyal hizmet uzmanı, sanat terapisti, spor uzmanı, müzikterapist, hemşire, hasta bakıcı ve yakın çevreden kişiler yer almalıdır Ayrıca madde kullanım bozuklukları bedensel hastalıklara ve bozukluklara sebep olduğu için bir dâhiliye uzmanı ve nöroloji uzmanının da danışman hekimler olarak ekipte yer alması gerekmektedir Böyle bir ekiple madde kullanım bozukluğu içindeki kişi tedavi boyunca yalnız bırakılmamakta ve maddeye yenik düşmesinin engellenmesine çalışılmaktadır Madde kullanım bozukluğunun tedavisi çoğu zaman bir klinikte başlar, ama hayatın içinde devam eder O yüzden klinik harici hayatının tanziminde ve mücadelesinde yardımcı olmadaki etkililik, tedavi başarısını büyük ölçüde artırmaktadır

Böyle bir ekibin oluşturulduğu merkezimizde, çok önem verdiğimiz güven ve inanma felsefesi içinde madde kullanım bozukluğu için gelen kişileri önce rutin bir değerlendirmeden geçiririz Değerlendirme ve tedavi aşamaları şu şekilde gelişmektedir;

1 Acil değerlendirme; eğer madde kullanım bozukluğuna bağlı zehirlenme, kalp ve karaciğer bozukluğu, genel durum bozukluğu, deliryum tremens, yoksunluk gibi acil bir durum söz konusu ise ilk değerlendirme acil tedavi birimindeki hekim tarafından hızla değerlendirilir ve kişi ihtiyacına göre yoğun müşahede altına alınır Bu arada rutin kan ve idrar tahlilleri, gerekirse beyin MR’ı ve ultrason, beyin haritası (kantitatif EEG) tetkikleri yapılır Dâhiliye ve nöroloji tarafından değerlendirilip girişim gerektiren bir hayati durum olup olmadığı tespit edilir Eğer kişinin o an ki durumu daha yakın bir gözlemi gerektiriyorsa yoğun bakım ünitesine alınır

2 Poliklinikte psikiyatrik değerlendirme: acil olmayan şartlarda poliklinikte görev yapan psikiyatri uzmanı, gelen kişiden ayrıntılı bir psikiyatrik hikâye alır ve değerlendirme sonrasında ilgili testleri ve tetkikleri ister Bu tetkiklerin sonrasında kişide bir yoksunluk ihtimalinin olup olmadığını, hastane ortamında mı ayaktan mı takip etmenin uygun olacağını, nasıl bir tedavi stratejisi izlemesi gerektiğini, kimlerle ve hangi branş hekimleriyle fikir alış verişi yapması gerektiğini tespit eder Bu genel değerlendirilme aşamasından sonra özellikle madde kullanım bozukluğu olan kişiler için hazırladığımız tedavi programına başlanır

A Biyolojik Destek Programı;
Hem fiziksel hem de psikiyatrik tedaviyi kapsar Madde kullanım bozukluğu olanlarda fiziksel hastalık gelişme riski yüksektir Mesela kokain ve ekstazi gibi sempatik sistemi aktive eden maddeler kalp ve beyin damar hastalıkları, hipertansiyon riskini artırmakta, hatta yüksek doz alımlarda beyin kanaması ve kalp krizine sebep olabilmektedirler Alkolün ise karaciğer fonksiyonlarını bozduğu ve karaciğer yetmezliğine sebep olduğu herkesçe bilinen bir durumdur Haliyle bu tür maddeleri kullanan kişilerde kalp elektrosu, nabız-tansiyon takibi, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri yapılır ve gerekiyorsa ilaç tedavisi başlanır Eğer yoksunluk belirtileri varsa, kişinin damar yolu açılır, serum ve vitamin takviyesi yapılır Mesela alkol kesilmesine bağlı deliryum tremens tablosunda kişinin bilincinde oynamalar, hayati fonksiyonlarında tehlikeler görülür Bu dönemde damar yolunun açılması, solunum desteğinde bulunulması ve özellikle B1 vitamini (tiamin) takviyesi hayat kurtarıcıdır Eğer B1 vitamini vermekte gecikilirse alkole bağlı kalıcı bunama tablosu gelişebilmektedir Bu acil girişimle birlikte hastanın psikiyatrik ilaç tedavisi de düzenlenir Psikiyatrik ilaçlarla kişilinin rahatlaması, sıkıntısının azaltılması, madde alma isteğinin giderilemesi ve madde kullanımı sonrası oluşan depresyon, kaygı bozukluğu, panik, paranoya, uykusuzluk, iştahsızlık gibi durumların ortadan kaldırılması hedeflenir

Kişilerin psikiyatrik ve tıbbi değerlendirilmeleri ve tedavilerinin düzenlenmesinin ardından psikolojik ve sosyal desteğe yönelik terapi programlarına geçilir

B Psikolojik Destek Programları;
a Bilişsel terapiler: Madde kullanım bozukluğu olan bireylerde bir zaman sonra adeta maddenin yarattığı bir kişilik oluşur Sanki kişinin kendisi gitmiş ve madde kullanan yeni bir kişilik hâkim konuma geçmiştir Bunun sonucunda kişinin bilişsel algıları bozulmakta, hayata bakış, mutlu olma ve zevk alma duyguları değişmektedir Sanki madde almadan mutlu olamayacakları, madde sayesinde mutlu olabildikleri, zevk alma unsuru olarak yalnızca maddenin olduğu, maddenin çalışmasını ve günlük aktivitelerini düzenlediği gibi yanlış düşünce kalıpları gelişir Bu yanlış inanışlardan dolayıdır ki madde kullanan insanlar kendilerini ölümün eşiğine getiren şey madde olduğu halde onu bırakmak istemez, hatta faydalı olduğunu savunacak kadar içgörüsüz bir hale gelir Bazen de defalarca bırakıp başlamanın etkisiyle artık maddeyi bırakamayacakları şeklinde bir inanç gelişir ve bırakma konusundaki cesaretlerini iyice kaybederler Bilişsel terapilerle kişide oluşan bu yanlış düşünce kalıpları düzeltilmeye ve içgörü kazandırılmaya çalışılır

b Davranışçı terapiler: madde kullanan kişiler bırakma aşamasında özellikle yoksunluk dönemlerinde dayanamayıp istemeyerek de olsa tekrar madde alırlar Buna sebep aşerme dediğimiz yoğun madde alım isteğidir Bu isteğin ilaçlarla azaltılmasına, kişinin bu dönemde kendisine hâkim olmasına yardımcı olunur, ancak davranışçı yaklaşımlarla da desteklenme zorunluluğu vardır Kişinin bu dönemde maddenin yerine geçebilecek bir alana yönlendirilmesine gayret edilir ve madde almaması için ne gibi davranışların geliştirilebileceği tespit edilir

C Psikoteknik Uygulamalar:
Neurobiofeedback (sinirsel ve bedensel geribildirim tekniği): Madde nini bırakılması ilk dönemlerde aşırı bir stres ve gerginlik oluşturmaktadır Stres anında vücutta deri direncinin artmasına bağlı olarak uyuşma ve karıncalanma, deri ısısının düşmesine bağlı olarak ellerde ayaklarda üşüme ve soğuk terleme, kaslarda kasılmaya bağlı olarak gerginlik, kasılmalar, kramplar ve baş ağrıları, kalpte hızlanmaya bağlı olarak çarpıntı ve nabızda artma, damarlarda büzüşmeye bağlı olarak kan basıncında yükselme gibi fiziksel değişiklikler oluşmaktadır ‘Neurobiofeedback’ sinirsel ve bedensel geribildirim anlamına gelmektedir ve beyin dalgalarındaki ve bu bahsedilen fiziksel değişikliklerdeki geribildirime göre hareket eden bir yöntemdir Kas kasılması olduysa gevşemeye, deri direnci arttıysa azaltmaya, deri ısısı azaldıysa yükseltmeye, kalp hızı arttıysa düşürmeye yönelik manevralar belirlemede ve bunları hastanın kendi başına günlük hayatta, stresli durumlarda kullanmasını sağlamada kullanılır Bu fiziksel parametreleri normale getirmek için kullanılan kısmına ‘bio-feedback’ yani bedensel geribildirim, stres anında gelişen elektriksel beyin değişikliklerini normale getirmek için kullanılan kısmına ise ‘neuro-feedback’ yani sinirsel geribildirim adı verilir İki yöntemin birlikte kullanıldığı şekline de ‘neurobiofeedback’ denilmektedir Maddeyi bırakamama ve tekrar alma sebeplerinden en önemlisi bırakma döneminde ortaya çıkan sıkıntının kontrol altına alınamamasıdır Bu durumda ortaya çıkan sıkıntı bulgularının bilgisayar ortamında azaltmaya yönelik manevralarla düzeldiğini gören kişinin hem cesaretinin artmakta hem de sıkıntısını kontrol etmeyi öğrenmektedir


Alıntı Yaparak Cevapla