Yalnız Mesajı Göster

Gezi Yazıları Hangi Bilim Dalına Kaynaklık Etmez

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gezi Yazıları Hangi Bilim Dalına Kaynaklık Etmez




huzuruna, Nurettin Paşayla Kemalettin Paşanın arasında geldiler Eğer korunmasalardı, Uşak halkı onları da parçalayacaktı Uşaklılar onları, sevgililerini öldürenler, evlerini barklarını yakanlar arasında sayıyorlar, mevkilerine hiç önem vermiyorlardı
Yunan generallerini getirdikleri zaman, Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ile İsmet Paşanın arasında duruyordu Benim için bu, birinci derecede militer bir dramdı Onun için büyük bir ilgiyle onları seyrettim ve dinledim Bizimkilerin üniformaları erlerinki kadar sade, yüzleri sakin ve hareketsizdi Buna karşılık, Yunanlılar sırmalı üniformalar giymişlerdi; yüzleri,
ile elleri son derece sinirli olduklarını gösteriyordu Fevzi Paşa bir Buda heykeli gibi sakindi, fakat belki de içinden "Bu herifler gerçek asker olamaz, âdeta dans eder gibi sıçrayıp selâm veriyorlar» diyordu İsmet Paşa, gözlerindeki öfkeyi göstermemeğe çalışıyordu; o, askerden daha başka bir şeydi; o bölgede yerli halka yapılan zulme katlanamıyordu
Fevzi Paşayla İsmet,
Paşa eğildiler, fakat ellerini vermediler Mustafa Kemal Paşa bu sahnenin egemen karakteriydi Askerlik alanında bir büyük sanatçı ve oyunun kurallarına uyan bir sporcuydu O, Yunan generallerinin kılıklarına ve yanındakilerin yaptıkları kötülüklere hiç önem vermiyor Trikopis, onun bu oyundaki rakibi Bu askerlik oyununda yere vurduğu adama kurala uygun olan hareketi yapıyor; sırtını yere getirdiği pehlivanın elini sıkan yenmiş bir pehlivan gibi Trikopis'in elini yakaladı, sıradan bir el sıkış süresinden daha çok tuttu:
— Oturun, general, yorulmuş olacaksınız-
Bundan sonra sigara,
tablasını uzattı, kahve ısmarladı General Dionis'e de nezaketle davranmakla birlikte, gözleri Trikopis'in gözlerinde Trikopis de ona açık bir hayranlıkla bakıyor Elli yaşlarında kadar, sinirli, hastalıklı, tiyatro sahnesindeymiş gibi giyinmiş bir adam
— Ben sizin bu kadar genç olduğunuzu bilmiyordum, general
Bundan sonra masanın çevresine oturdular Mustafa Kemal Paşa, askerlik alanında oynadıkları oyunu tartışmak için sabırsızlanıyordu Ona, âdeta halkın ıslıkladığı bir piyesin yazarına bakar,
gibi bakıyor Önce, bir

Rum tercümanla lâfa başlandı Yanılmıyorsam bu, «Tetkik-i Mezâlim» şubemde Yunan gazetelerini çeviren adamdı Ben Rumcayı o günlerde hâlâ iyi anlarsam da, çeviremezdim Konuşma, daha sonraları Fransızca olarak sürdü General Trikopis, dertlerini profesyonele döken bir amatör gibi konu*şuyordu Yunan ordusunun kötü durumunu, bundan sorumlu alan deli komu*tan Hacı Anesti'nin kusurlarını, durumu anlamadan ordusuna emirler,
verdiğini anlatıyordu Bütün haberleşmeler Türk süvarisi tarafından kesildi*ği için, Yunan ordusunun çeşitli parçaları birbiriyle anlaşamamışlardı Bundan başka da, Yunan ordusundaki Venizelos'çu ve Kostantin'ci bölümler birbirine girmişti, insan, Afyon'daki Yunan ordusunun neden paniğe uğradı*ğını seziyordu General Trikopis Çobanlar'dan bir karşı saldırı yapmayı düşündüğünü söyleyince, Mustafa Kemal Paşa da kendisinin nasıl karşı koyacağını anlattı Bu aralık, iki Yunan generali arasında da sert bir tartış*ma başlamıştı Çünkü, Dionis, Trikopis'in emirlerine uymamıştı
Yunan generalleri, askerliğe yakışmaz bir biçimde tartışmaya girmiş*lerdi Bunu bizim paşaların, askerlik sanatının, nereden gelirse gelsin, şerefine aykırı gördükleri belliydi
Buluşma bitince, Mustafa Kemal Paşa ayağa kalktı:
— Sizin için bir şey yapabilir miyim?, diye sordu Trikopis :
— İstanbul'daki karıma durumumdan haber verilmesini isterim, diye cevap verdi
O zaman Mustafa Kemal Paşa, Trikopis'in elini yine uzunca süre elin*de tutarak dedi ki:
— Savaş bir talih oyunudur, general Kimi zaman, en ustası da yeni*lir Siz görevinizi yaptınız Sorumluluk talihten geliyor Üzülmeyiniz
General Trikopis, ellerini sallayarak:
— Ah, general! En son yapmam gereken şeyi yapamadım, dedi
Bu anlaşılan, intihara cesaret edememiş olması sorunuydu
Yunan generalleri gittikten sonra, Mustafa Kemal Paşa hayal kırıklı*ğına uğramış gibiydi Adeta uluslararası bir sahnede döğüşmüş olduğu ve şampiyonluğu kazandığı oyundaki muhalifini kendine lâyık görmüyor gibiy*di
()
Halide Edip Adıvar (Türk'ün Ateşle İmtihanı, 1962)


Alıntı Yaparak Cevapla