Prof. Dr. Sinsi
|
Tanrının Varlıgını Kabul Eden Filozoflar
Milet okulu’nun , bu ilk doğa felsefesi çığrının üçüncü ve sonuncu düşünürü olarak da Anaximenes gösterilir Anaximandros’un öğrencisi imiş , ondan bir kuşak da gençmiş Yapıtı , İlkçağın geç dönemlerinde de biliniyormuş
Anaximenes de arkhe sorunu üzerinde durur ; o da ,Anaximandros gibi , anamaddenin , bu varlık temelinin birlikli ve sonsuz olması gerektiğini söyler Ama bu sonsuz şeyi , o da , Thales gibi , belirli bir şeyle bir tutar : Ona göre ilk madde hava’dır Hava , sonsuz bir hava denizi olarak evreni kuşatır ve yer de bu hava denizinde düz bir tepsi gibi yüzer
Düşünce tarihinde , tüm zamanların , kendinden sonraki dönemleri en çok etkileyen iki ismi Platon ve Aristo’dur Sokrat’ın öğrencisi ve Aristo’nun hocası olan ve İslam dünyasında Eflatun olarak bilinen Platon’un , insan düşüncesi üzerinden kalkmayan bir büyü benzeri etkisini , şu üç örnek ortaya koymaktadır :
1 Sokrat’dan miras aldığı “bilgelerin yönetimi” düşüncesini sistemleştirmiş olan Platon’un asıl adı Aristokles , sıkça kullanılan “Aristokrat” ve “Aristokrasi” kelimelerinin kökenini oluşturmuştur
2 “Platonik” kelimesi de çağlar boyu , “maddesel olmayan , sadece düşünsel boyutta var olan” anlamında kullanıla gelmiştir
3 Platon devlet anlayışı ile günümüzde çok kullanmakta olduğumuz bir başka sözcüğe de babalık etmiştir : "Ütopya" Platon’un “Devlet” adlı eserinde anlattığı , ama sonraları gerçekleşmesinin imkansızlığını kendisinin de anladığı bu devlet sistemine , yunanca “hiç bir yerde olmayan” anlamında : Ütopya denilmiştir
Hocası Sokrat’ın , halk meclisindeki demagogların etkisi ile Atina demokrasisi tarafından Tanrılara hakaretle suçlanıp öldürülüşü , onun bir süre Mısır’a daha sonra da Pisagorculuğun yoğun biçimde yaşandığı güney İtalya’ya gitmesine neden olmuştur Buralarda Sokrat öğretisindeki ruhun ölmezliği ile ilgili fikirlerin Orfeuscu kökenlerini , inceleme ve kendine adapte etme fırsatı bulmuştur
Platon , Tanrı’nın evreni “kaos”tan yarattığını , bu “kaos”a şekil verdiğini söyler ; ilk önce yıldızlar , sonra gezegenler , sonra da Dünya yaratılmıştır Bu görüşüyle Platon , yaratılış fikrine , yıldızların ezeli bir yakıtla yandığını söyleyen öğrencisi Aristo’dan daha yakındır
Platon’un , Tanrı ve evren ilişkisini nasıl kurduğuna dair en büyük tartışma , Platon’un “idea” öğretisindeki , yoruma açık izahlarından çıkmaktadır Platon’a göre evrendeki tüm nesneler , idea evrenindeki gerçek bir varlığın yansımasıdır Evrendeki tüm farklı kalemlerin , farklı masaların , farklı güzelliklerin idealar aleminde karşılık geldiği tek bir gerçek kalem , tek bir gerçek masa , tek bir gerçek güzellik vardır İdealar evrenindeki bu varlıklar da mutlaktır Platon’un izahlarında Tanrı bu idealara bakarak evrendeki nesneleri yaratır , yani Tanrı bu idealara bağlı hareket eder Platon’un anlatımlarında idealar , bazen Tanrı’nın üstünde , bazen Tanrı’nın altındadır, bazen de Tanrı ile bütünleşir Platon , Tanrı’yı mutlak iyi ideası olarak görür ve tartışmasız bir şekilde varlık hiyerarşisinin en üstüne yerleştirir
Platon’da “maddenin yaratılması”na karşılık gelen bir kavram bulunmaz , fakat ezeli kabul edilen maddenin , materyalistlerin madde kavramıyla alakası yoktur Platon’un “maddesi” belirsiz, şekilsiz , görülemeyen , tanımlanamayandır Yaratıcı Tanrı , maddeyi idealar dünyasının varlıklarına göre şekillendirir Platon’un yaşadığımız Dünya’yı “gölge evren” olarak gören yaklaşımı mistik unsurlara ilham kaynağı olmuştur
Eflatundan sonra Yunan felsefesinin klasik dönemindeki ikinci büyük düşünürü olan Aristo (M Ö 384-322) evrenin hiçbir zaman “kaos” dönemi yaşamadığını , evrenin maddesinin hep bir formu olduğunu , yıldızların ezeli bir yakıtla ezelden beri yandıklarını söyler O , evrendeki hareketin kaynağını Tanrı’da bulur ve Tanrı’yı “İlk Hareket Ettirici” olarak niteler O’na göre Tanrı maddi değildir , mutlak mükemmelliktir , değişmezdir Onun sisteminde evrende hareket asıldır ve hareketsiz bir evren olamaz
Aristo’yu yorumlayan bazı kişiler , O’nun , Tanrı’yı , sadece İlk hareket Ettirici olarak gördüğünü , Tanrı’yı evrenin dışına ittiğini söylemişler ve O’na “deist” demişlerdir Oysa , Aristo , Tanrı’yı sadece “İlk Hareket Ettirici” olarak evrenin başına koymamış , aynı zamanda Tanrı’nın , evrenin yöneldiği gayesi olduğunu söylemiştir Evrenin gayesi olan , nasıl evrenden kopuk olur? Aristo tabiattaki her şeyin bir “gayesel nedeni” olduğunu söylemiştir Yani evrendeki her oluşum tesadüfen değil , bir gayeye uygun olarak meydana gelmektedir Bu ise evrendeki tüm oluşumların meydana gelmeden önce bilinmesini gerektirir
Aristo’nun sistemine baktığımızda bunu bilen ve belirleyen ancak evrenin gayesi olan Tanrı olabilir Evrendeki “gayesel nedenin” kaynağı olan , böylece evrendeki her oluşumu bilen ve evrenin gayesi olan Tanrı , nasıl evrenin dışında bırakılmış olur? Aristo , “Metafizik” isimli ünlü eserinde Tanrı’nın sıfatlarını da açıklar : Evrendeki birliğin Tanrı’nın birliğini kanıtladığını söyler Tanrı’nın hem kanun , hem de kanunu koyan ; hem düzen , hem de düzenleyici olduğunu belirtir Herşeyin O’nun tarafından ve O’nun için düzenlendiğini açıklar
Aristo’nun fikirleriyle tek Tanrılı dinlerin en büyük çelişkisi “yoktan yaratılış” fikri oldu Onu dinselleştirip meşrulaştıran Kilise de hiçbir zaman O’nun ezeli evren fikrini benimsemedi , yoktan yaratılış fikrinden hiç vazgeçmedi İslam dünyasında da Gazali gibi Aristo’nun mantık ve doğa felsefesi hakkındaki görüşlerini benimseyenler , O’nun ezeli evren fikrine şiddetle karşı çıktılar
Bu arada İlkçağ filozoflarından (M Ö 500) Parmanides'e ve Kıbrıslı Zenon'a değinmeden geçmeyelim :
Varlık varlığa nereden gelmiştir? Burada iki alternatif vardır: Varlık varlığa ya varlıktan (yani , varolan bir şeyden) ya da yokluktan (yani , var olmayan bir şeyden) gelmiş olabilir İkinci alternatif , tüm Yunanlı filozoflar gibi , Parmenides için de kabul edilemez olan bir alternatiftir , çünkü Yunanlılara göre, hiçten hiçbir şey çikmaz Birinci alternatif söz konusu olduğunda ise , Varlığın yaratılmamış olduğu sonucu çikar , çünkü O varlığa kendisinden gelmiştir Yani kendi kendisiyle aynıdır
Varlığın , Parmenides'e göre, parçaları da yoktur Öte yandan , Varlığın hareketsiz olduğu da söylenmelidir Öyleyse , Varlık hakkında , O'nun var olduğu dışında hiçbir şey söylenemez Varlık hareket edemez , değişmez , çok olamaz , zira hareket eder , değişir ve çok olursa , var olmayan bir şey , yani yokluk haline gelir Varlığın var olmak dışında hiçbir özelligi yoktur Nitekim Parmenides , özdeslik ilkesine dayanarak , yalnızca 'Varlık vardır , yokluk ya da var olmayan var değildir' demiştir
Kıbrıslı Zenon' göre evrenin aktif gücü ateştir Bu ateş , evrendeki en yüksek varlık türüdür Zenon'a göre, Tanrı herşeydir Yani , Tanrı bireyleri birbirleriyle birleştiren ateş ya da sıcak nefestir O , doğanın içindeki akıl ya da rasyonel güçtür Tanrı'nın ateş ya da rasyonel bir güç olduğunu söylemek , doğaya aklın ve akıl ilkesinin egemen olduğunu söylemekten başka bir şey değildir Madde , kendisinde bulunan bu akıl ilkesine göre davranır Maddenin bu ilkeye göre olan sürekli eylemi , Zenon'a göre , bizim doğa yasası dediğimiz şeyi meydana getirir
İlk Çağ felsefesinin en önemli filozoflarından matematikçi Ptyhagoras evrenin sayılar üzerine kurulduğunu , ilk varlığın sayı olduğunu , BİR'in Tanrıyı temsil ettiğini savunur (M Ö 520 )
Varlığın menşei olarak sayıları kabul eden bu filozofa göre ruh , kendiliğinden hareket eden bir sayı , bir uyum ve âhenktir Daha doğrusu kainatta var olan bu düzen , sayılar sistemindeki uyum ve düzenin bir yansımasından ibarettir Bu filozofa göre ruh ferdî ve evrensel olmak üzere ikiye ayrılır Ferdî ruh , evrensel ruhun bir parçası veya yansıması olup hiçbir zaman organizmanın bir fonksiyonu değildir Bu yüzden ruh için beden bir kafes ve hapishaneden farksızdır Ölümsüz olan ruhun temel ödevi ise kötülüklerle mücadele etmektir Bu bakımdan o , hiçbir zaman intihar etmek suretiyle bedenden ayrılma hakkına sahip değildir ve intihar bir suçtur Pythagoras , ruhların ölümden sonra tekrar dünyaya dönüp beden değiştireceğine de (reenkarnasyon) inanmaktaydı Eğer ruh saf ve temiz ise yani günah ve kötülüğe bulaşmamış ise ölümden sonra evrensel ruha karışır Saflığını yitirmiş ise , kirlilik derecesine göre bir insan veya hayvan bedenine girerek yaşamaya devam eder
Pythagorascılar , ruh ve sayı kavramları arasında var olduğunu iddia ettikleri ilişkiyi şu şekilde temellendirirler: Hiçbir maddî varlığın bulunmadığı bir zamanı düşününce insan zihninde sadece “bir” ve “sonsuzluk” kavramları canlanır Halbuki bunların ikisi de birer niceliktir “Bir” sayıların ilkesi , “sonsuzluk” da boyutları içeren bir kavramdır Demek oluyor ki sayı ve boyut kâinattan ayrı ve bağımsız birer varlıktır Kâinat yok olsa bile sayı ve boyut fikri yok olmaz
|