Yalnız Mesajı Göster

Dil Sinavlari İçin En Önemli 1000 Kelime

Eski 10-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dil Sinavlari İçin En Önemli 1000 Kelime




501 highly = oldukça, epey (= extremely)
502 hinder = (1) engel, mani (2) engel olmak, mani olmak
503 hire = (1) kiralamak (2) işe almak (= employ)
504 hitchhiker = otostopçu
505 hollow = oyuk, boşluk (ağaç kovuğu vb) *** hollow promise = boş vaat
506 hopefully = inşallah (= with any luck)
507 horrible = korkunç
508 huge = iri, büyük (= enormous, immense)
509 humiliate = aşağılamak, rezil etmek, utandırmak (= embarrass)
510 hunter = avcı
511 hurricane (hörikeyn) = kasırga
512 iceberg = buz dağı (= glacier)
513 identify = teşhis etmek, kimliğini belirlemek, sınıflandırmak
514 idle = tembel (= lazy, indolent) X (= hardworking)
515 ignore = görmezden kalmak, kale almamak (= take no notice)
516 illusion = hayal,hülya, kuruntu
517 illustrate = örneklemek
518 imagine = hayal etmek
519 imitate = taklit etmek
520 immediate = (1) derhal, acele, çabuk (2) (akraba için) en yakın
521 immobilize (immmobilayz) = hareketsiz/sabit kılmak
522 impact = çarpmak
523 impeach = suçlamak, itham etmek (= accuse)
524 implement = gerçekleştirmek (realize)
525 implicate = bulaştırmak
526 imply = ima etmek
527 impose = zorla kabul ettirmek, koymak( vergi), yük olmak
528 imprisonment = hapse atmak (= incarceration)
529 improve = geliştirmek
530 inaudible = duyulamaz, işitilemez (ses vb)
531 incapable of (inkepıbıl) = kabiliyetsiz, yeteneksiz (= unskillful)
532 incapacitate = yetersiz bırakmak, olanak tanımamak, aciz bırakmak (= debilitate)
533 incessant = aralıksız, sürekli
534 incline = eğmek, eğilimi olmak, fikrini vermek
535 include = dahil etmek, içermek (= consists of, incorporate) x exclude
536 incorporate into = dahil etmek (= include, integrate)
537 incredible = inanılmaz ( = unbelievable)
538 indicate = göstermek, belirtisi olmak
539 indifference to = kayıtsız, ilgisiz olmak
540 induce = -e neden olmak, ikna etmek
541 inevitable = kaçınılmaz (= inescapable)
542 infer = anlamak, sonucunu çıkarmak
543 influence = (1) etki (= impact, effect) (2) etkilemek
544 influential (influwenşıl) = nüfuzlu, sözü geçer, çevresi geniş (= well-connected)
545 inherit = mirasa konmak, miras olarak almak (= come into)
546 inhibit = göz dağı vermek
547 initially = başlangıçta, ilk etapta (= at first)
548 initiate (inişiyeyt)= başlatmak (= start, commence)
549 injure = incitmek
550 injustice = eşitsizlik, adaletsizlik (= inequality, unfairness)
551 innovate = yeni bir şey icat etmek, yenilik getirmek (= invent)
552 innovation = yenilik, yeni bir şey icad etmek
553 innovative = yenilikçi, icatçı
554 insatiable (inseyşıbıl) = (1) gözü doymaz, doyumsuz, aç gözlü (2) obur, pisboğaz
555 insignificant = (1) ehemmiyetsiz, önemsiz (2) anlamsız, manasız
556 insist (on) = ısrar etmek (= persist in)
557 inspect = incelemek
558 instantaneously = anlık, bir anda olan, aniden (= immediately, instantly)
559 institute = kurmak
560 instruct = talimat vermek
561 insulate (against) = yalıtmak, (soğuğu/sesi vb) kesmek (hırkanın soğuğu kesmesi gibi)
562 integrate = bütünleşmek, kaynaşmak
563 intelligence = (1) zeka, akıl (2) haber ajansı
564 intention (intenşın) = niyet
565 intentional = kasıtlı,maksatlı,bilebile (= deliberately)
566 interaction (with) = etkileşim
567 interfere = başkasının işine burnunu sokmak
568 interfere with = karışmak, müdahale etmek
569 interpretation = yorum, çeviri
570 interrogate = sorguya çekmek
571 interview = (1) röportaj, röportaj yapmak (2) mülakat, mülakat yapmak
572 intimate = (1) samimi (2) tanıdık, aşina (alışılan plaj, trafik manzaraları vb)
573 introduce = (1) tanıştırmak (2) yeni bir icadı/fikri ortaya atmak
574 invade = işgal etmek, istila etmek (= attck, occupy)
575 invaluable = paha biçilmez, çok değerli (= priceless)
576 invent = icat etmek (= make up)
577 invest (in) = para yatırımı yapmak
578 investigate = araştırmak, incelemek (= search, look into)
579 invoke = dilemek
580 involve = (1) dahil etmek (2) gerektirmek
581 involvement = dahil olma, karışma (= association, participation)
582 irregularity = (1) yolsuzluk, hile (2) düzensizlik
583 isolate = izole etmek, (iki şeyi vb) birbirinden ayırmak, tecrit etmek
584 jeopardize (ciopidayz) = tehlikeye atmak (= endanger, imperil)
585 join = katılmak, iştirak etmek
586 joint = (1) eklem, mafsal (2) ortaklaşa yapılan (= mutual)
587 justify = doğrulamak
588 kennel = köpek kulübesi
589 keyhole = anahtar deliği
590 kidnapper = adam/çocuk kaçıran (= abductor)
591 knock = (1) devirmek (2) (kapı vb) çalmak
592 knowledge = bilgi
593 label = etiketlemek
594 lamb = (1) kuzu (2) kuzu eti
595 latter = sonraki x former = önceki
596 lawyer = avukat (= solicitor)
597 leak = (1) (su, yağ vb) sızmak (2) (bilgi, gizli sırlar vb) medyaya sızmak
598 legend = efsane (= myth)
599 legislate = yasamak
600 leisure = boş vakit
601 lessen = azaltmak (= diminish)
602 levy = zorla toplama (hara&#231.
603 Likewise = Buna benzer şekilde, Aynen bunun gibi (= Similarly)
604 listless = yorgun, bitkin (= exhausted)
605 literacy = okur yazarlık
606 litter = çöp (= trash, garbage, rubbish)
607 loathe = nefret etmek (= abhor, hate)
608 locate = yerleştirmek
609 location = mevki, yer
610 loose = gevşek, sıkıca bağlanmamış, gevşemiş X tight
611 lovely = sevecen, sevimli
612 luggage (lagi&#231. = bagaj
613 magical (mecikıl) = sihirli
614 mainstream = pek çok kişi tarafından kabul gören inanış veya düşünce
615 maintain = korumak
616 make a decision = karar vermek
617 manage = (1) başarmak, üstesinden gelmek (2) yönetmek, idare etmek
618 management = yönetim idare
619 manipulate = elinde oynatmak
620 manner = davranış, tutum (= attitude)
621 manufacture = fabrikada üretmek
622 march = ilerleme, ilerleyiş, marşla yürümek
623 massacre (messekı=r) = soykırım, katliam (= genocide)
624 master = (1) efendi, sahip (2) hakim olmak, bir şeyi detaylarıyla bilmek (= govern)
625 masterpiece = şaheser, baş yapıt
626 mature (maçu=) = olgun
627 meadow = çayır, otlak, mera (= pasture)
628 meander = (1) dolambaçlı yol (2) avare avare dolaşmak
629 measure (mejı=r) = (1) ölçü, ölçmek (2) tedbir, önlem (= precaution)
630 mediate between = arabuluculuk etmek, arasını bulmak
631 meet = (1) (ihtiyaç, talep vb) karşılamak (2) tanışmak (3) (bir yolcuyu) karşılamak
632 memorial = anıt
633 memory = hafıza
634 merge = birleşmek, bir araya gelmek ( iki şirketin birleşmesi vb)
635 migrate = göçmek
636 minor = (1) az (2) önemsiz, küçük *** minority= azınlık
637 miraculously = mucize eseri
638 misbehave = terbiyesizlik yapmak, kötü davranışlar sergilemek
639 mischief = yaramazlık, haşarılık (= misbehaviour)
640 misunderstanding = yanlış anlaşılma (= misconception)
641 mix up = aklını karıştırmak,karıştırmak
642 mock at = dalga geçmek, alay etmek (= tease, make fun of)
643 modify = değiştirmek (= change)
644 mood = ruh hali, moral ***in a bad mood = morali bozuk olmak
645 mourning = yas, keder (= lamentation) ***mournful = yaslı, yas tutan
646 move = (1) hareket etmek, taşımak (2) (bir yerden bir başka yere) taşınmak
647 movement = (1) hareket (2) (edebiyatta vb) akım
648 multinational = çok uluslu
649 municipality = belediye
650 murder = (1) öldürmek, cinayet işlemek (= kill) (2) cinayet
651 mystery = gizem, sır (= enigma)
652 narrowly = kıl payı (= She narrowly escaped death yesterday)
653 native to = yöreye has/özgü
654 neglect = ihmal etmek (= ignore)
655 nervous = gergin (sınav öncesi vb) *** nervous attack = sinir krizi
656 neutrality (nötraliti) = tarafsızlık (= impartiality)
657 notice = (1) ilan (2) fark etmek
658 obese = şişman, obez
659 obey = uymak, itaat etmek ( kurallara vb)
660 objection = itiraz
661 obligation = zorunluluk, mecburiyet
662 obscure = (1) silik (2) anlaşılmaz hale getirmek, karışık hale getirmek (= confuse)
663 observe = gözlemlemek
664 obsolete = modası geçmiş, eskide kalmış
665 obtain = elde etmek (= gain, attain)
666 occasion = (1) özel olay, önemli gün (2) durum, hal
667 occasional = ara sıra, nadiren (= infrequent)
668 occupy = (1) (ülke/şehir vb) işgal etmek (2) bir mekanı doldurmak, yerleşmek
669 occur= meydana gelmek
670 occurrence = vukuat, olay
671 odd = (1) tuhaf (=strange, weird *(wiyırd) (2) odd numbers = tek sayılar (1,3,5 )
672 Oddly enough! = Ne tuhaftır ki …!
673 odour = koku ***odourless = kokusuz X (aromatic = hoş kokulu)
674 offend = (1) gücendirmek, kırmak (2) (hafif) suç işlemek
675 offer = (1) teklif, teklif etmek (2) (imkan, fırsat vb) sağlamak, sunmak
676 officially = resmen, resmi olarak
677 opportunity = fırsat *** opportunist = fırsatçı
678 opposition = karşıtlık, muhalefet,zıtlık
679 oppress = zulmetmek (= persecute)
680 ordinary = sıradan, alışılagelmiş (= commonplace, mundane, average)
681 originally = ilk başta, ilk önceleri (= initially, at first)
682 ornament = (1) süs, süs eşyası (2) süslemek
683 orphan = yetim bırakmak
684 outcrop = yeryüzüne çıkmış katman
685 outcry = feryat figan, çığlık
686 outdo = birini geride bırakmak, sollamak, ekarte etmek (= surpass)
687 outing = gezi, gezinti
688 outlet = (sadece bir çeşit ürün veya sadece bir firmanın ürününü satan) şube
689 overlap = üstüste binmek
690 overlook = (1) göz ardı etmek, görmezden gelmek (= ignore) (2) (bir evin denize bakması, bir ofisin otoparka bakması gibi) --- e bakmak
691 overtake = (arabasıyla bir başka arabayı) sollamak
692 overtake = sollamak, bastırmak
693 partially = kısmen
694 participate in = katılmak, iştirak etmek (= take part in, join, attend)
695 participation = iştirak, katılım ***participatory = katılımcı
696 particular (pıtik=ulır) = özel, önemli *** in particular = özellikle
697 particularly = özellikle
698 passenger = toplu taşıt yolcusu
699 passionately = ihtirasla, tutkuyla
700 patiently = sabırla, sabırlı bir şekilde (= uncomplainingly)
701 pavement = kaldırım (= side-walk)
702 peace and quiet = huzur ve sükunet
703 peak = doruk, zirve *** at peak = zirvede, dorukta
704 peculiar = tuhaf, acayip (= odd, weird, strange)
705 pedestrian = yaya
706 penalize = ceza vermek, cezalandırmak (= punish)
707 perceive = algılamak
708 permission = izin, müsaade
709 persevering = sebatkar, gayretli
710 persist = ısrar etmek, sürüp gitmek
711 persuade = ikna etmek
712 pessimism = kötümserlik ***pessimist = kötümser ***optimist = iyimser
713 pet = ev hayvanı
714 pioneer = öncü, yol açan, öncülük eden (= forerunner)
715 placement = yerleştirme
716 plague (pleyg) = (1) veba (2) öldürücü salgın hastalık (3) (bela vb) musallat olmak
717 plain = (1) düz, sade (2) ova, düzlük
718 plead = yalvarmak , rica etmek
719 please = (1) memnun etmek, tatmin etmek (= satisfy) (2) Lütfen!
720 pledge (plec) = ciddi bir söz vermek, ciddi bir vaat
721 poem = şiir ***poetry = şiir
722 point = (1) anlam, mana ***pointless = anlamsız (2) (zamanda/mekanda vb) nokta
723 policy = tutum, kural, prensip, ilke
724 polio = çocuk felci
725 pose = ortaya çıkarmak, poz vermek
726 possess = sahip olmak, etkilemek
727 possession = eşya, mal mülk
728 post = (1) vazife, görev, iş (2) posta
729 postpone = ertelemek (= put off)
730 practically = 1-hemen hemen 2-uygun olarak, pratik olarak
731 praise = övmek (= glorify, compliment)
732 precede = - den önce gelmek
733 predict = tahminde bulunmak
734 predictable = tahmin edilebilir, sağı solu belli
735 prejudice = ön yargı (= bias)
736 present = (1) sunmak, tanıtmak (2) mevcut, var olan (= existing)
737 preserve = korumak, muhafaza etmek
738 pressure = baskı, basınç ***under pressure = baskı altında
739 prevent = engel olmak, mani olmak
740 previously = önceden, eskiden (= formerly)
741 prior (to) = --- den önce, --- den evvel
742 prison = hapishane (= jail)
743 probability = olasılık
744 process = (bir malzemeyi) işlemek
745 progress = ilerlemek ***in progress = devam eden, ilerlemekte olan
746 promote = (1) terfi etmek, makamını yükseltmek (2) reklam yapmak
747 prompt = çabuk, ivedi, acele, vakit geçirmeden (= punctual, immediate)
748 promptly = derhal, hemen
749 proofread = bir metni inceleyip üzerindeki yanlışları düzeltmek
750 properly = adam akıllı
751 property = mal, mülk
752 proportion = oran ***in proportion to = ---e oranla
753 protection against = koruma
754 provoke = kışkırtmak, tahrik etmek
755 publish = (kitap, kaset vb) yayımlamak
756 purchase (pö=çıs) = (1) satın almak (2) satın alınan eşya
757 purchase = satın almak (= buy)
758 purpose = amaç, gaye
759 pursue = takip etmek (= follow, chase) ***in pursuit of = ---nın peşinde
760 push = itmek X pull = çekmek
761 put forth = öne sürmek, ortaya atmak (= put forward, bring up)
762 queue = sıra, kuyruk
763 race = (1) ırk (2) yarış
764 racism = ırkçılık, milliyetçilik (= nationalism)
765 raid = yasadışı işlere yapılan baskın (= seizure)
766 raise = (1) artırmak, yükseltmek, kaldırmak (su seviyesini, maaşları vb) (2) (hayvan/insan) yetiştirmek, büyütmek (3) (sorun, konu, fikir vb) ortaya atmak
767 rate = oran, hız
768 receive = almak, kabul etmek
769 reckless = = dikkatsiz, pervasız (= irresponsible, thoughtless)
770 recklessly = dikkatsizce, pervasızca (= irresponsibly, thoughtlessly)
771 recognize = (daha önce gördüğü birini veya bir şeyi gördüğünde) tanımak
772 recommendation = tavsiye, öneri
773 referee = hakem (= arbitrator)
774 refreshing = canlandırıcı, serinletici (aperatif yiyecek, temiz hava vb)
775 refugee = mülteci
776 refund = parayı iade etmek
777 regard = (1) saygı (= respect) (2) göz önünde bulundurmak
778 regional = bölgesel
779 register = (1) sicil,kütük (2) kaydetmek
780 regret = (1) pişmanlık (2) üzüntü
781 regretful = pişman, üzgün (= remorseful)
782 regrettable = üzücü, üzüntü/keder/esef verici
783 regularly = düzenli bir şekilde *** on a regular basis = düzenli bir şekilde
784 rehearse (rihörs) = prova yapmak ***rehearsal = prova
785 reject = red etmek (= turn down)
786 rejection = ret, kabul etmeme (= refusal)
787 relate = (1) rivayet etmek, anlatmak, aktarmak (2) ilişkili/alakalı olmak
788 release = serbest bırakmak,salmak (= let out)
789 relentless = (1) merhametsiz (2) amansız, hummalı, aralıksız devam eden
790 relief = rahatlama, ferahlama ***relief work = afet kurtarma ekibi
791 relocate = yerini değiştirmek, yerinden etmek (= displace)
792 reluctant (rilaktınt) = isteksiz (= unwilling)
793 remain = kalıntı
794 remark = (1) söylemek, belirtmek (2) düşünce, fikir
795 remembrance = anma, hatırlama, yad etme (= commemoration)
796 reminiscent of = andıran, hatırlatan, anımsatan (= suggestive of)
797 remote = (1) uzak, ırak (2) ıssız, ücra ***remote control = uzaktan kumanda
798 removal = (1) (leke vb şeylerin) çıkarılması, sökülmesi (2) (evin vb) taşınması
799 remove = (1) (leke vb) çıkarmak, temizlemek (2) sökmek
800 repeatedly = defalarca, tekrar tekrar (= continually, constantly)
801 repetitive = monoton, sıkıcı
802 replace (with) = (1) eski yerine koymak (2) --- ile değiştirmek
803 replica = aslına çok benzeyen kopya
804 request = rica etmek
805 require = gerektirmek (= necessitate)
806 requirement = ihtiyaç, gereksinim
807 resentful = alıngan, darılmış
808 reside = ikamet etmek, yerleşmek
809 resident = bir yerde ikamet eden, halk (apartman, mahalle sakini vb)
810 resign from = --- den istifa etmek ***resignation = istifa
811 resolve = (1) çözmek (= sort out) (2) karar vermek
812 resort = (1) son çare olarak bir şeye başvurmak (2) tatil yeri/beldesi
813 response = karşılık, cevap
814 restlessness = huzursuzluk, içinin rahat olmaması X calmness
815 result = sonuç (= outcome)
816 reveal = açığa çıkarmak, gün yüzüne çıkarmak (= disclose, display)
817 revenge = intikam, intikam almak *** take revenge on = intikam almak
818 revolve = (1) dönmek (2) döndürmek, çevirmek
819 reward = (1) ödül (2) ödüllendirmek *** rewarding = tatmin edici (iş vb)
820 ride = (at, bisiklet vb) binmek
821 rightfully = haklı olarak, haklı yere X wantonly = durduk yere, sebepsiz yere
822 rise = ortaya çıkmak, artmak, yükselmek
823 rob somebody of something = birini soymak ***robbery = soygun
824 robust (rıbast) = turp gibi, sapasağlam
825 rough (raf) = (1) kaba pürüzlü (zemin, yüzey vb) (2) nazik olmayan, sakar bir şekilde (3) (deniz/okyanus için) dalgalı, fırtınalı
826 rubble = enkaz, yığın (= wreckage)
827 sacrifice = adamak, kurban adamak
828 salute = selamlamak (= greet)
829 satisfaction = tatmin, memnuniyet
830 savage = vahşi
831 scald = kaynar suyla yakmak/haşlamak (el, kol vb)
832 scalp = kafa derisini yüzmek
833 scarce = seyrek, az
834 scarcely = hemen hemen hiç (= barely, hardly)
835 scatter = saçmak, serpmek
836 sceptical = şüpheci (= cynical)
837 scratch = (1) kazımak, tahriş etmek (2) tırmalamak
838 sculpture = heykel ***sculptor = heykeltırtaş
839 seam = (1) kıyafetlerin dikiş yerleri (2) (yara için) dikiş yeri
840 seasonal = mevsimine uygun
841 secure = güvenli, emniyetli (= safe)
842 sedate = (1) sakinleştirmek, yatıştırmak (2) sakin, soğukkanlı (= composed)
843 seed = tohum
844 seize = (1) baskınla ele geçirmek (= raid) (2) (birinin kolunu vb) kavramak
845 sense = (1) duygu **sensitive = hassas, duygusal (2) mantık **sensible = mantıklı
846 sentence = (1) birini hapse/cezaya mahkum etmek (2) cümle
847 sentimental = duygusal (= emotional)
848 session = toplantının her bir oturumu
849 sewage = lağım, kanalizasyon
850 shade = (1) gölgelik (2) renk tonu
851 shortcoming = kusur, eksik, noksan
852 shorten = kısaltmak
853 show off = hava atmak
854 shuffle = karıştırmak ( iskambil kağıtlarını); ayak sürüyerek yürüme
855 sigh = iç çekmek *** a sigh of relief = derin/rahat bir nefes
856 significant = (1) önemli, kayda değer (2) manalı, anlamlı
857 silent = sessiz, sakin
858 simply = (1) basit bir şekilde (2) sadece, yalnızca (= only, solely, merely)
859 simulate = taklit etmek *** simulation = taklit
860 sink = (1) batmak (2) lavabo, musluk taşı
861 situate = konuşlandırmak, yerleşmek, yerleştirmek (= locate)
862 size = (1) (insan için) kıyafet bedeni (2) ebat, boyut
863 skill = beceri, yeti, istidat (= talent, ability)
864 slaughter = (1) kurban etmek, kesmek (2) öldürmek, cinayet işlemek (= murder)
865 slavery = kölelik
866 sleeve = gömlek, gömlek kolu *** buy on the sleeve = veresiye satın almak
867 slight = hafif, az
868 slip = kaymak *** slip of the tongue = dil sürçmesi
869 smash = (cam, kapı vb) paramparça etmek, kırıp parçalamak
870 smother (smadır) = (1) (yastık vb ile) boğmak (2) üzerini örtmek, kamufle etmek
871 snap = (fotoğrafçılıkta) poz
872 soap = sabun ****soap opera = pembe dizi
873 sociable = sıcak kanlı, insanlarla çabuk kaynaşan
874 solely = yalnızca, sadece
875 soothing = yatıştırıcı (= comforting, calming)
876 spectacular = görkemli, harikulade
877 spectacular = görkemli, muhteşem (= impressive, stunning)
878 spend = harcamak ( para vb)
879 spillage = (yere vb) dökülen şey, döküntü (su vb)
880 spin = (1) fırıl fırıl dönmek (2) (ip için) eğirmek
881 spine = omurga, belkemiği
882 spiritual = manevi, ruhani
883 spoiled = şımarık (= mischievous (=misçivıs)
884 spouse = eş (karı veya koca)
885 spread = yaymak, yayılmak ***widespread = geniş çaplı, yaygın
886 spring = (1) bahar mevsimi (2) su kaynağı
887 stability = istikrar, denge
888 staff = personel
889 stage = (1) sahne (tiyatro) (2) aşama, merhale
890 stage = sahne, derece
891 startle = (1) korkutmak, ürkütmek (2) şaşırtmak, affalatmak
892 statement = (1) söz, ifade (2) demeç *** give statement = ifade vermek
893 statue (steyçu) = heykel
894 steadily = sabit bir şekilde, istikrarla (= constantly)
895 steal = çalmak, hırsızlık yapmak
896 stealthily (steltili) = hırsız gibi, sinsi bir şekilde (= sneakily (snikili)
897 stem = ağaç gövdesi *** stem from = --- den kaynaklanmak
898 stimulate = (1) teşvik etmek, motive etmek (= encourage) (2) (beyni) uyarmak
899 stir = (1) karışıklık, kargaşa (2) karıştırmak ( çorba vb) ***Stir up = Kızıştırmak
900 store = depo, depolamak
901 storm = fırtına ***blizzard = kar fırtınası
902 stranger = yabancı, ecnebi
903 stray = (1) başıboş aylak kimse (2) sokakta yaşayan kedi, köpek vb
904 stress = (1) buhran, bunalım, stres (2) vurgulamak (= emphasize)
905 stretch = (1) uzamak, uzanmak (2) germek
906 strike = (1) grev *** on strike = grevde (2) darbe, vuruş
907 stroll = ağır ağır dolaşmak (= go for a stroll = dolaşmaya çıkmak)
908 subject to = (1) (ölüme, yalnız kalmaya vb) maruz kalmış (2) olası, muhtemel
909 substantial = çok önemli, önemli ölçüde
910 sue = dava açmak
911 sufficiently = yeterli miktarda
912 suffrage = oy kullanma hakkı
913 suggestion = öneri, tavsiye
914 suggestive of = manalı, imalı, insanın aklına bir şey getiren
915 suit = yakışmak (kıyafetin vb)
916 supply = (1) tedarik etmek,sağlamak (2) kaynak *** supply of water= su kaynağı
917 support = desteklemek
918 supportive = (1) destek veren, anlayış gösteren (2) yardımsever, şefkatli
919 suppress = (duygularını, bağışıklık sistemini vb) baskılamak
920 surpass = üstün olmak, geride bırakmak, üstün olmak
921 surrender = teslim olmak X surround
922 suspend = askıda , muallakta bırakmak, okuldan uzaklaştırma
923 suspicion = şüphe
924 symptom = semptom, belirti (hastalık vb için)
925 take off = (1) havalanmak (2) taklit emek
926 take on = (sorumluluk vb) üstlenmek
927 tame = evcil hayvan (= docile, domesticated)
928 tapestry = duvar halısı
929 tasteful = (1) zevkli, zevkine düşkün kişi (2) zevkle yapılan/hazırlanan (desen vb)
930 tasty = lezzetli
931 temple (tempıl) = tapınak, mabet (= shrine, sanctuary)
932 tenderness = şefkat, merhamet, anlayış (= affection)
933 terminal = (1) ölümcül (hastalık) (= perishing) (2) uçta/sonda bulunan, son, nihai
934 terminate = (1) (sözleşme, kontrat vb) sonlandırmak, bitirmek (2) yok etmek
935 territory = bölge, arazi
936 the rest of… = --- nın geri kalanı
937 thoughtless = düşüncesiz, patavatsız, kaba (= tactless, rude)
938 throughout = boyunca
939 throw = atmak, fırlatmak
940 throw out = (çöp vb) dışarı atmak
941 thunderstorm = yıldırımlı fırtına
942 tomb = mezar, kabir, türbe (= grave)
943 tough = (1) sert, katı, dayanıklı madde (2) (yiyecek vb) çiğnenmez, iyi pişmemiş (3) (insan için) çetin, dayanıklı, çok hayat tecrübesiyle yoğrulmuş
944 trace = iz, izini sürmek
945 trade = (1) ticaret yapmak, alım satım yapmak (2) ticaret
946 traditional = geleneksel
947 trail = iz, patika
948 train = (1) eğitmek, eğitim görmek (= educate) (2) idman/antrenman yapmak (3) stajyerlik/çıraklık yapmak
949 transmit =(1) göndermek, iletmek (mesaj vb) (2) (hastalık vb) bulaştırmak
950 trash = çöp (= garbage)
951 treasure (trejı= )= hazine
952 treat = (1) tedavi etmek *** treatment = tedavi (2) davranmak
953 trick = hile, tuzak, çeldirme ***play a trick on = kandırmak, kötü şaka yapmak
954 trim = (1) (ağa&#231. budamak (2) (sa&#231. kırpmak, kesmek
955 tripe = işkembe
956 truthful about = (1) sadece doğruyu söyleyen (2) gerçeklere uygun, doğru (söz)
957 turn in = (1) (yetkili kişiye) teslim etmek (2) uyumaya gitmek
958 unattended = sahipsiz, sahibi ortada gözükmeyen (eşya, çocuk vb)
959 unbearable = katlanılmaz, dayanılmaz (baskı, sıcaklık, soğuk vb) (= intolerable)
960 uncultured = kültürsüz, tahsilsiz, cahil (= uncultivated, boorish, unsophisticated)
961 undermine = zayıflatmak, baltalamak, temelini çürütmek (= weaken)
962 undertake = (zor ve üzün sürebilecek bir işi) üstlenmek, sorumluluğunu almak
963 undertake = üstlenmek (= take on)
964 unfortunate = talihsiz, şansız (= unlucky)
965 unlimited = sınırsız (= unrestricted)
966 unreliable = güvenilmez
967 untimely = vakitsiz, yersiz, olmadık zamanda (= at an awkward time)
968 unusual = sıra dışı, alışılmamış (= extraordinary, exceptional)
969 unwind = (1) (özellikle işten sonra) rahatlamak, dinlenmek (2) düğüm/sargı çözmek
970 upgrade = (bilgisayar gibi makineleri) güncellemek, modelini yenilemek
971 urgent = acil (= pressing)
972 vacation = tatil
973 vague (veyg) = (1) belirsiz, üstü kapalı (2) net hatırlanamayan şey X vivid
974 valley = vadi
975 vanish = 1- ortadan kaybolmak 2-yok olmak
976 variety = değişiklik, çeşitlilik
977 vast = büyük, engin, muazzam (= immense, tremendous, huge)
978 vet = veteriner
979 vigorously = gayretle (= diligently)
980 violate (vayoleyt) = (kural, kanun, hak vb) ihlal etmek, çiğnemek (= abuse)
981 violent = şiddetli, şiddet içerikli
982 virtually = hemen hemen, neredeyse (= practically, nearly, almost)
983 vocation = meslek
984 volunteer = gönüllü, ücret almadan yardım eden
985 vote for/against = (1) oy (2) oy vermek
986 voyage = deniz yolculuğu
987 wantonly = (1) durduk yere, sebepsiz yere (2) ahlaksızca, şehvetle
988 wear = takınmak( gözlük, kolye, kıyafet),giymek
989 weep = ağlamak, sızlamak (= cry, sob)
990 whirl = (1) hızla dönmek (2) girdap
991 wholly = tamamen, tümüyle, bütünüyle (= entirely)
992 widely = geniş çapta, oldukça
993 widow = kadın dul ***widower = erkek dul
994 withdraw from = (1) (savaştan,seçimlerden vb) geri çekilmek (= pull out of) (2) (bankadan, hesaptan vb) para çekmek
995 withdrawn = içine kapanık (= reserved, inhibited)
996 witness = (1) şahit olmak (2) tanık, şahit, görgü tanığı
997 worthless = değersiz (= valueless)
998 yard = avlu, bahçe
999 yield = (1) ürün meyve vermek (2) ürün kazanç
1000 zip = fermuar


Alıntı Yaparak Cevapla