Prof. Dr. Sinsi
|
Bilgi Medya Eğitiminin Olumlu Ve Olumsuz Etkileri Nelerdir?
3 2 1 Çocuklar Üzerindeki Etkileri
Televizyon kanalları üzerindeki denetimlerin zayıf olduğu ülkelerde en çok zarar görenler gelişim çağındaki çocuklarıdır Eğitim düzeyi düşük olan aileler, televizyonun bu olumsuz etkisini görememekte ve çocuğun saatler harcadığı televizyon konusuna dikkatle eğilmemektedirler
Dinlenerek, ders çalışarak ya da uyuyarak değerlendirmesi gereken zamanı maalesef televizyon başında tüketen çocukların sayısı çok yüksek Bu da sonuç olarak derslerinde başarısız olan, az uyuyan, az dinlenen çocukların gelişimine indirilen bir darbe olmaktadır
Zamanla çocuğun en yakın arkadaşı ve oyuncağı haline gelen televizyonlar, çocuğun arkadaşlarıyla daha az zaman geçirmesine ve daha az oyun oynamasına yol açmaktadır Bu da çocuğun ileriki yaşlarda yaşayacağı iletişimsel sorunların kaynağı olmaktadır
“Televizyon reklamları, özellikle çocukların tüketim eğilimlerini önemli ölçüde etkilemektedir Televizyon reklamlarının cazibesi, çocukların çikolata-şekerleme cinsi yiyeceklere karşı olan ilgisini ve bunları tüketme isteğini daha da arttırmaktadır Baş döndürücü görüntü ve ses efektleri ile reklamları yapılan böylesi yiyeceklerin, çocukların sağlıklı ve dengeli beslenmeleri bakımından pek fazla değerli olduğu söylenemez Beslenme değeri çok az ya da hiç olmayan bu tür yiyeceklerin aşırı ölçüde tüketilmesi, çocukların dengesiz beslenmesine ve onlarda iştahsızlığa neden olmaktadır Bu durum ise, sağlıklı bir fizyolojik gelişim için hayati önem taşıyan ve çocukluk çağında bol miktarlarda alınması gereken, besin değeri çok yüksek sebze-meyve gibi yiyeceklerin yeterince tüketimini engellemektedir
Öte yandan çocuğun, saatler boyunca ekran karşısında hareketsiz kalması da, yine çocukların fizyolojik gelişimlerinin sağlıklı bir doğrultuda gerçekleşmesini engellemektedir Bu aşırı hareketsizliğe ve yetersiz spor etkinliklerine, dengeli ve sağlıklı olmayan beslenme alışkanlıkları da eklenince bir takım fiziki gelişme bozuklukları; kas, sinir ve iskelet sistemlerinde, söz konusu nedenlere dayalı bir takım işlev ve gelişim bozuklukları sıklıkla ortaya çıkabilmektedir Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde ve bazı batı Avrupa ülkelerinde, diğer bazı etkenlerin yanı sıra yukarıdaki nedenlerle yakından ilişkili olarak ortaya çıkan ve “obesity” olarak adlandırılan “aşırı şişmanlık” rahatsızlığı, çocuklara yönelik olarak toplumun genelini tehdit eden bir sosyal hastalık boyutlarına ulaşmıştır Bu durum, sosyal-ekonomik ve siyasi açıdan gelişmiş ülkeler arasına katılma mücadelesi veren ülkemizde henüz, yukarıda sözü edilen ülkelerdeki gibi toplumun genelini tehdit eder bir boyuta ulaşmamıştır Bununla birlikte çok uzak olmayan bir gelecekte obesitenin, ülkemizde de sosyal bir hastalık konumuna ulaşma riski bulunduğunu vurgulamak gerekir ”
“Çocuğun arkadaş ve oyun gruplarında yeterince bulunamayışı, ancak bu ortamlarda öğrenilebilen paylaşma, dostluk, yakın ilişkilere girme, güven duyma gibi çocukların sağlıklı bir kişilik geliştirebilmesi için hayati önem taşıyan duyguların, onlar tarafından yeterince tanınıp, gerektiğince tadılmasını engellemektedir
Ayrıca televizyon çocukların saldırganlık eğilimlerini ve saldırganca davranışlar sergileme sıklıklarını da arttırmaktadır Ekranlarda çok sıklıkla sergilenen ve çoğunlukla da gerçeklerden kopuk kavga, şiddet, kan, göz yaşı sahneleri çocuklarda saldırgan ve geçimsiz bir kişiliğin gelişmesine yol açmaktadır Normal boyutları ile sergilendiğinde bile çocukların ruh sağlığı ve psikolojik gelişimlerinde çok önemli sıkıntılara yol açabilecek nitelik taşıyan böylesi sahneler; bir de ütopist ve gerçekçi olmayan yorumlarla sergilendiğinde, bunların çocuğun sosyal-psikolojik kimliğinde yaptığı tahrifat ve açtığı yaralar katlanarak artmaktadır Böylesi yaralayıcı etkilere maruz kalmış çocukların arkadaş çevresi ile, ailesiyle ve sosyal çevresindeki öteki bireylerle sağlıklı ve istendik doğrultuda ilişkiler kurup geliştirmesini çok zor olacaktır
Bütün bunların da ötesinde, belki de televizyonun çocukların sosyal ve psikolojik gelişimlerinde neden olabileceği en büyük olumsuzluk, bu aygıtın, özdeşim kurma eğiliminde olan çocuklara sunduğu rasyonel ve gerçekçi olmayan özdeksel modellerle ilgilidir Çocukluk dönemleri, küçük insan bireylerinin, özdeşim kurabilecekleri bir örnek model arayışı içinde oldukları dönemlerdir
Bu özdeşim kurma eğilimi, çocukların kişilik gelişimleri açısından hayati bir öneme sahiptir Fakat bu değerlendirme, çocuklardaki söz konusu eğilimlerin, amaca uygun ve doğru kanallara yönlendirildiği ölçüde geçerlidir Aksi takdirde bilinçsizce ve rast gele seçilmiş yanlış modeller, çocukların kişilik gelişimlerinin sağlıklı olmayan temeller üzerinde şekillenmesine yol açabilmektedir Çocukluk dönemlerinde temelleri atılıp, şekillenmeye başlayan bu kişilik özelliklerinin, çocukların yetişkinlik dönemlerinde ve hatta onların tüm yaşamları boyunca da etkisini sürdüreceği gerçeği dikkate alındığında, konunun önemi daha bir netlik kazanır
Çocukların televizyon karşısında harcadıkları zamanın büyüklüğü ve televizyonun çocuklar üzerindeki kalıcı etkileri de göz önünde bulundurulduğunda; teknoloji harikası bu aracın, çocukların kişilik gelişimleri açısından yeri, önemi ve yapabileceği olası etkilerin boyutları daha da anlaşılır hale gelecektir Sosyal bilimciler tarafından gerçekleştirilen bir çok araştırma, çocuklara özdeşim kurabilecekleri örnek modeller sunma bakımından televizyonun son derece etkili bir araç olduğu gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır Sunulan bu örnek modeller olumlu bir nitelik taşıyıp, çocukların sosyal-psikolojik gelişimlerinin sağlıklı zeminler üzerinde gerçekleşmesine yardımcı olabileceği gibi, bu etki tam tersi bir doğrultuda da olabilmektedir: Yani televizyonun sunduğu olumsuz tiplemeler de, böylesi eğilimlerin en yoğun olduğu dönemi yaşayan çocukların, özdeşim kurmak için seçtiği örnek modeller arasında yer alabilmektedir Hatta bir çok araştırmacı, bu etkinin olumsuz boyutlarının daha ağır bastığını da özellikle vurgulamaktadır ”
SONUÇ
Günümüz dünyasında Kitlesel İletişim Araçlarının, insanlar ve toplumlar üzerinde tek tipleştirici bir etkisinin olduğu ortadadır Popüler olan, reyting kazandıran, para kandıran yayınlardan başka alternatiflerin sunulmaması, izleyiciye seçim hakkı tanınmaması, saatlerce yayınlanan reklamların tüketimi pompalaması sonucunda aşırı bir yozlaşma ortaya çıkmıştır Denetleme yapan kurumların da işi savsaklaması nedeniyle bu olumsuz etkinin önüne geçilememekte ve bunun sonucunda; insanlar, toplumlar ve kültürler büyük bir hızla değişime uğratılmakta, beğenileriyle oynanmakta ve birer tüketim aracı haline getirilmektedir
Kimi zaman medyaya yükleniyoruz : “neden daha eğitici-geliştirici türden programlar yayınlamıyorsunuz” diye Ama onların cevabı da bir gerçeği yansıtıyor : “halk bunu istiyor!” Bir televizyon büyüğümüzün(!) söylediği gibi “Eğitim Şart!” mıdır acaba?
“Medyaya çok fazla yüklenmemek gerekiyor Elbette şiddetin gelişmesinde payı var ama medya kuruluşları da sonuçta ticari kuruluşlar İnsanları kültürlendirmek ya da bilgilendirmek gibi bir dertleri yok temelde ”
“Kitle iletişim araçlarının en etkilisi televizyonun daha işlevsel bir hale getirilmesi, daha nitelikli yayınların yapılması ile insanların entelektüel bilgi birikimlerinin artırılması amaçlanmalıdır Böylelikle de, olayları analiz edebilen, sorgulayıcı düşünme gücüne sahip bireylerden oluşan bir toplumun oluşması mümkün olabilir Kendisine sunulan her şeyi gerçeklik olarak algılayan, kitle iletişim araçlarından yapılan niteliksiz yayınlar ile köreltilen, dünyaya kendi gözleri ile bakamayan bireyler haline gelinmemesi için bu konularda duyarlı olunması, yapılan yayınların eleştirilmesi ve bu konuda bir kamuoyu oluşturulması gerekli gözükmektedir ” __________________
|