Yalnız Mesajı Göster

Geç Antik Felsefe Hakkında Bilgi

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Geç Antik Felsefe Hakkında Bilgi




Geç Antik Felsefe Hakkında Bilgi



Aristoteles’in ölümünden sonraki Antik felsefenin ilkçağ bitimine kadar olan gelişmesi Hellenizm — Roma Felsefesi adı altında toplanır (Dönem bir çok değişik adlandırmayla anılmaktadır Bu döneme “Felsefe Okulları Dönemi” de denmektedir Biz “Geç Antik Dönem”i kullandık Okuduğunuz metinde Macit Gökberk Helenizm-Roma Felsefesi olarak adlandırmıştır Felsefe Ekibi) Çünkü bu felsefe bir yandan Hellenistik çağın bir ürünüdür; öbür yandan da bir bölümü Roma döneminde oluşmuş ve Romalı düşünürlerce işlenmiştir

Kültür tarihinin bir olayı olarak Helenizm, Büyük İskender’in seferleriyle Yunan kültürünün Akdeniz çevresine ve gerilerine yayılarak, buralardaki doğulu (Mısır, Mezopotamya, İran, Anadolu vd) düşüncelerle karşılaşıp bunlarla kaynaşması demektir Helenizm: Yunan kültürünün değerleriyle Akdeniz çevresindeki Yunanlı olmayan kültür değerlerinin bir bileşimidir Böyle bir bileşim bağlamında doğup gelişen Hellenistik felsefenin başlıca özellikleri şunlardır:

1 Bu dönemde tek tek bilimler artık felsefeden ayrılmaya başlarlar Oysa Aristoteles’e kadar felsefe ile bilimler bir birlik içinde toplanmışlardı; “felsefe” kavramı hem felsefeyi hem de bilimi kapsıyordu

2 Hellenistik felsefe ana tutumunda bir ahlâk felsefesidir Yanıtını aradığı başlıca soru da: “Ne biçim bir yaşayışın insanı mutlu yapabildiği”dir

3 Aranan yaşayışı da bilge kişi gözle görülür gibi gerçekleştirir diye düşünülür Onun için bilge ideali bu dönemin ulaşmak istediği başlıca bir erektir

4 Bu dönemin felsefesi aydınlar için dinin yerine geçen bir dünya görüşü olmak istemiştir Ancak, İlkçağ sonlarında ortalığı kaplayan bir din gereksinmesi yüzünden felsefe de dinle karışmak, dinle iç içe olmak durumuna girmiştir Bu da felsefenin başlangıç tutumu ile çelişik bir durum; çünkü felsefe dinden ayrılmakla başlamıştı İşte, sonunda dinsel bir nitelik kazanması, Hellenizm – Roma felsefesinin bir başka özelliğidir

Hellenizm – Roma felsefesi, gelişmesinde ele aldığı sorunların ağırlık merkezine göre, 1 Ahlâksal dönem ve 2 Dinsel dönem diye iki evreye ayrılır

Ahlâksal dönem

Başlıca ahlâk sorunları üzerinde durulan ilk dönemin üç büyük çığırı var: Kuşkuculuk, Epikurosçuluk ve Stoa Üçü için de felsefe, “mutluluğa götüren yolun ne olduğu” sorusunu araştırmaktır Bu araştırmaların üçü de Yunan felsefesinin çeşitli çığırlarına dayanırlar Ancak, bütün ayrılıklarına karşın, üçü de aynı sonuçta birleşirler: Mutluluk bilgenin ulaştığı, yaşayışında gerçekleştirdiği o gönül dinginliğidir

Kuşkuculuk, daha çok bir düşünce tutumu olarak Antik çağın sonuna kadar sürecektir Kendisinin bir okul örgütü olmamış, ama bütün felsefe okulları üzerinde zaman zaman az ya da çok etkisi olmuştur

Çığırın kurucusu Pirrhon’un (365 -275) başlıca bilmek istediği: “bilgide mutluluğa ulaştıracak bir gücün olup olmadığı” sorusudur ve ona göre bilgide bu güç yoktur; dolayısıyla yapılacak şey yargıdan kaçınmaktır, bilgiden vazgeçmektir,yargısızlıktır (epokhe) Ama kuşkucu felsefe bizi kuruntulardan, hiç bir gerçeğe dayanamayan korkulardan kurtarmakla yine de mutluluğu sağlayabilir – bunu yalnız kuşkucu felsefeden bekleyebiliriz

Pirrhon’un bir öğrencisi olan Timon kuşkucu felsefeyi şu üç kavramda özetler: “Kavranamazlık”, “yargısızlık”, “gönül dirliği” Bunların demek istediği: Kavranamaz olan konularda yargıdan kaçınmalıyız, bunu yaparsak ruh dinginliğine, dolayısıyla mutluluğa ulaşırız Burada “yargısızlığı” özellikle davranışlar bakımından anlamak gerek Yani nesnelerin değeri için kesin bir şey dememek; böylece nesneler karşısında her türlü istek ve duygudan kaçınmak Kuşkucu felsefenin dayanağı Sofistlerdi

Hellenizm – Roma felsefesinin başlıca çığırlarından biri olan Epikurosçuluk da —epiküreizm— ana – tutumu bakımından bir ahlâk felsefesidir Bu öğretiye göre felsefe, “mutluluğa” bu en yüksek değere ulaştıracak yolların aranmasıdır Bundan dolayı bilgi ve metafizikle ilgili sorunlar, bu kuramsal sorunlar ancak ahlâka bir “giriş” olabilirler

Okulun kurucusu Epikuros’a (341 – 278) göre, felsefe insanı mutlu yapabilmek için onu her şeyden önce temelsiz korkulardan kurtarmalıdır Bunu da ancak “doğaya dayanan” -fiziksel— bir dünya görüşü sağlayabilir Bu doğal dünya görüşünü de Epikuros Demokritos’un atomculuğunda bulmuştur Ona göre de asıl gerçek, maddi nitelikte olan atomlardır Yalnız, Epikuros bu doğa tasarımı içine Aristoteles’in “rastlantı” kavramını sokmakla, Demokritos’un doğa anlayışındaki sıkı belirlenimciliği bozmuştur

Demokritos’a dayanarak geliştirdiği özdekçi, doğalcı bir varlık anlayışı içinde Epiküros çeşitli konuları şöyle değerlendirir



Alıntı Yaparak Cevapla