Yalnız Mesajı Göster

Vincent Van Gogh - Kimdir Kısaca Hayatı

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Vincent Van Gogh - Kimdir Kısaca Hayatı




Vincent Van Gogh Kimdir, Hakkında Bilgi

Vincent Van Gogh (1853-1890)

Vincent Van Gogh 30 mart 1853’te Zundert’te (Hollanda), bir Protestan papazının oğlu olarak dünyaya geldi İyi bir genel eğitim aldıktan sonra 1869’da, Lahey’de sanat tüccarı Goupil’in yanında çalışmaya başladı 1873’te, kendisinden dört yaş küçük olan kardeşi Théo da Goupil’in Brüksel’deki bir şubesine girdi; aynı günlerde Van Gogh da şirketin Londra’daki şubesine atandı Van Gogh ölünceye kadar kardeşiyle mektuplaştı Belli bir yerde durmayan, birçok ülke ve şehir değiştiren, ailesiyle sürekli bozuşup barışan Van Gogh, sinirli ve coşkulu bir karaktere sahipti; belki de buna bağlı olarak toplum dışına itilmiş kişilerle ilgilenmeye başladı ve vaiz oldu Mons bölgesinde (Belçika) yer alan Borinage’daki küçük çocukları eğitmekle görevlendirildi: onları öylesine büyük bir coşkunlukla eğitmeye çalıştı ki sonunda hasta düştü Böylesine aşırı bir coşku göstermesi öbür kilise mensupları tarafından hoş karşılanmadı ve Van Gogh kısa bir süre sonra görevinden alındı

Hollanda Yılları

Geçirdiği bu deneyimin yanı sıra Dickens’ın, Dostoyevski’nin kitaplarından da büyük ölçüde etkilenen Van Gogh, yirmi altı yaşındayken ressam olmaya karar verdi Artık gizemci arayışını sanat alanında sürdürecek, Millet’nin köy yaşamını konu alan tablolarını kopya etmeye başlayacak ve akrabası olan ressam Anton Mauve’un öğütlerini dinleyecektir Ne var ki Théo ile birlikte sanatçının tek desteği olan Anton Mauve, bir süre sonra fazla tuhaf bulduğu Van Gogh’a sırt çevirdi Vincent’ın sanat tüccarı olan bir amcası kendisine on iki Lahey manzarası ısmarladı Van Gogh bunun üzerine resimlemeci (illüstratör) olmaya yöneldi Nuenen’deki ana babasının yanına dönünce köy yaşayışından sahneler resmetti ve natürmortlar yaptı Gündelik hayattaki nesneleri ışık-gölge karşıtlıklarıyla veren bu kompozisyonların da XVII yy Hollanda ressamlarından (Rembrandt, Gerard Dou, Gabriel Metsu) esinlendi

1885 yılının kışında, elli kadar köylü yüzü çizdi; bunlar sofrada bir yemek anını canlandıran daha iddialı bir kompozisyon için yaptığı etütlerdi Yakınları ve çevresindekiler kendisine poz verdiler ve Van Gogh bütün gücüyle sefaleti, umutsuzluğu ve boyun eğmeyi anlatmaya çalışırken, bu özellikleri de şiddetli ışık ve gölge karşıtlıklarıyla daha yoğun hale getirdi Nisan 1885’te, babasının ölümünden bir yıl sonra Van Gogh Patates Yiyenler adlı o büyük kompozisyonuna son fırçasını da vurdu

Ama köyün papazı, kilise mensuplarından ona artık poz vermemelerini istedi Bunun üzerine sanatçı Nuenen’den ayrılarak Anvers’e gitti ve orada kendisi için son derecede önemli olan iki keşifte bulundu: bunlardan biri Güzel Sanatlar Müzesi’nde görüp hayran kaldığı Rubens’in tablolarıydı, öbürüyse Doğu’nun ilgi çekici eşyalarını satan dükkanlarda gördüğü Japon estamplarıydı Modele bakarak çalışmak için Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydını yaptırdı; ama bu arada ticari amaçla portreler ve şehirden görüntüler çizmeyi de sürdürdü Başarısız olması üzerine cesareti kırıldı Ve 1 mart 1886’da Paris’e hareket etti

Paris’te Bohem Hayatı

Vincent, Paris’te modern resmi tanıdı ve sanat piyasasında kendini kabul ettirebilmek için üslubunu değiştirmek gerektiğinin bilincine vardı Kardeşiyle birlikte Montmartre’daki Lepic sokağında rahat bir daireye yerleşti Paris’in büyük bulvarların dahi tablo satıcılarının vitrinleri önünde dolaşıp durdu; Julien Tanguy’nin dükkanının müdavimi oldu ve hatta Japon estamplarını fon diye kullanarak Tanguy’nun bir portresini yaptı

Delacroix ile Puvis de Chavannes’ın resimlerine ve süslemelerine, Monticelli’nin kalın boya tabakasıyla gerçekleştirdiği, renkleri çok canlı natürmortlarına hayran kaldı İzlenimcilik onu şaşırttı ama aynı zamanda aydınlık resmi bulmasını da sağladı

1887 ilkbaharında, dostu Signac, onu açık havada çalışmak üzere Asnières’e götürdü Yeni izlenimciliğin etkisiyle, fırça darbeleri parçalara ayrıldı, paleti aydınlandı Van Gogh tablolarına artık saf renk dokunuşlarıyla belirginleşen ince gri nüansları katmaya başladı Yakın banliyöden görünen birçok Paris manzarası yaptı; bu tablolarında, doğmuş olduğu ülkenin hiç de yabancı olmadığımız görüntülerini çağrıştıran Montmartre değirmenleri göze çarpıyordu Kasım 1887’de Cichy yolundaki Grand Bouillon’da hem kendi eserlerini, hem de arkadaşları Émile Bernard, Louis Anquetin ve Toulouse-Lautrec’in eserlerini sergiledi

Ressam Cormon’un atölyesinde tanımış olduğu bu arkadaşları kendileri ne “Küçük Bulvarın İzlenimcileri” adını vermişlerdi Van Gogh, Paris’te geçirdiği iki yıl içinde aşağı yukarı 220 tablo ve desen gerçekleştirdi: bunların arasında kendi portreleri, şehir manzaraları, çiçek resimleri, heykel ve Japon estampı kopyaları, meyve, ayakkabı ve kitap natürmortları (Paris Romanları) vardı Hollanda dönemine ilişkin karanlık üslubu bıraktıktan sonra kalın bir boya tabakası sürdüğü palet bıçağının yanı sıra fırça da kullandı ve işlediği motiflere biçim veren dokunuşları görünür durumda bıraktı: çoğunlukla ışıl ışıl parıldayacak biçimde vurulan bu fırça darbeleri, işlenen konuya özel bir titreşim katıyordu Van Gogh’un sanat anlayışı, sadece birkaç ay içinde tam anlamıyla değişmişti Ama gerek çalışma hırsı, gerekse Montmartre’ın zevk ve eğlence çevrelerine düşkünlüğü nedeniyle hem kafaca hem de bedence yorgun düştü Şubat 1888’de, dinlenmek ve daha yumuşak bir iklimde yaşamak için Fransa’nın güneyine git meye karar verdi

Arles Ve Saint-Rémy

Ama Van Gogh çok geçmeden hayalkırıklığına uğradı: geldiği Arles şehrinin dondurucu bir kışı vardı; ayrıca giyim kuşamını ihmal etmesi ve sert davranışlarıyla, bu şehirde ilgi yerine kuşku uyandırmıştı Bütün geliri kardeşinden gelen para olan Vincent önce küçük evlerde kaldı, eylülde «Sarı Ev» olarak adlandırılan evde kiraladığı dört odaya yerleşti


Alıntı Yaparak Cevapla