Yalnız Mesajı Göster

Manastırlı Hamdi Bey

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Manastırlı Hamdi Bey




Daha sonraları Manastırlı Hamdi Bey bu anısını aktarırken “Onun adını duymamla birlikte yerimden fırlamam bir oldu Elimde olmadan fesimi düzelttim ceketimin düğmelerini ilikledim ve ‘Emredersiniz Paşam’ cevabını verdim” diyecekti
Mustafa Kemal Yıldız ile görüşmek istiyordu Ancak bu konuda kendilerine kesin uyarı yapılmıştı Müdüre danışmadan bu tür istekler cevaplandırılmayacaktı “Bir dakika Paşam” mesajını çekerek müdürün yanına gitti Ama müdür bu isteği hem de kızgınlıkla olumsuz karşıladı
Hamdi Bey dönüp Mustafa Kemal’e durumu bildirdi Ama vatanın kurtuluşu için çalıştığını bildiğini Paşa’ya yardımcı olamamak onu kahrediyordu
Sonunda çözümü buldu: “Paşam müdür Yıldız’ı bağlamama muhalefet ediyor Bana yazdırınız Ya emniyetli bir adamla gönderirim ya da kendim götürürüm
Mustafa Kemal Paşa israr etmedi ve Ayan Meclisi’nden Fuat Paşa’ya verilmek üzere mesajını yazdırdı Paşa bu telgrafında ülkenin yönetimini kendi eline aldığını İstanbul Hükümeti ile ilgisini kestiğini bildirdi Ayrıca sadrazamın da görevden çekilmesini istiyordu

Manastırlı Hamdi Bey Mustafa Kemal ile işte böyle tanışmıştı Mesajını da bizzat kendisi götürüp Fuat Paşa’ya verdi Cevabı da Paşa’ya aktardıO günden sonra da aralarında ilginç bir ilişki oluştu: Manastırlı Hamdi İstanbul’da ne olduysa gizlice Paşa’ya aktarıyordu Mustafa Kemal Paşa onun bu hizmetinden çok memnundu
Temmuz 1919’da başlayan bu görüşmeler 16 Mart 1920 gününe kadar sürdü ve o gün birden kesildi Paşa ile maiyeti bu durumu postanenin işgal edilmiş olmasına bağladılar; ama işin aslı öyle değildi
Manastırlı Hamdi Bey Mustafa Kemal’in talimatlarını yerine getirmek için önündeki kağıtlara yazmış bu sırada nöbeti devredeceği arkadaşı da yanına gelmişti

Bu kişi Padişah yanlısı arkadaşları arasında sevilmeyen bir insandı Nitekim masaya bir göz atıp Mustafa Kemal’in adını görünce hemen ortadan kaybolmuştu Manastırlı Hamdi Bey de yaptığı hatanın farkına varmıştı Bu kağıtların amirinin eline geçmesi kendisi için bir idam hükmü demekti Bir an bile tereddüt etmeden kağıtları yırtıp yemeye başladı
Birkaç dakika sonra kapı açıldı içeri nöbeti devredeceği kişiyle birlikte tanımadığı bir şahıs girdi Manastırlı Hamdi Bey’e adını görevini sorduktan sonra kendini tanıtarak ‘Umum Müdür’ olduğunu söyledi ve “Mustafa Kemal’in telgrafını ver” diye bağırdı
Manastırlı Hamdi Bey ise soğukkanlılığını koruyarak böyle bir telgraf olmadığını söyledi Umum Müdür ve ihbarcı masanın üstünü alt üst ettiler çekmecelere baktılar hiçbir şey yoktu

Manastırlı Hamdi Bey’i suçlayacak ne bir delil vardı ne de bir iz Buna rağmen birkaç dakika sonra Manastırlı Hamdi Bey’e görevine son verildiği tebliğ edildi
Hiç beklemediği anda işsiz kalan ancak canını kurtardığı için buna da şükreden Manastırlı Hamdi Bey kesin kararını vermişti: İstanbul’da yapacak hiçbir şey kalmamıştı Ankara’ya gidecek Mustafa Kemal’in emrine girecek gerekirse bu vatan için canını verecekti

Üsküdar’daki annesini kız kardeşine emanet ettikten sonra Hamdi Bey Anadolu’ya geçmek isteyen vatanseverlere yardımcı olduğunu öğrendiği Paşabahçe gemisi kaptanıyla görüştü
Paşabahçe gemisi Mudanya’ya çalışıyordu Yunan işgali altında olmasına rağmen Mudanya’dan Ankara’ya gitmek mümkün olabilirdi Gemiye ateşçi olarak giren Hamdi Bey bir aksilik olmadan Mudanya’ya ulaştı
Mudanya Yunan askeri kaynıyordu Dikkati çekmemeye çalışarak bir vasıta ile Bursa’ya geçen Hamdi Bey buradan Mustafa Kemal’e telgraf çekerek kaçak olarak Bursa’ya geldiğini emirlerini beklediğini bildirdi
Ama buraya kadar iyi giden şansı sanki birden yüz çevirmişti: Bursa’da Paşa’dan gelecek cevabı beklerken “Mustafa Kemal’in casusu” olduğu gerekçesiyle yakalandı ve İngilizlere teslim edilmek üzere bir vapurla İstanbul’a gönderildi

Manastırlı Hamdi Bey yol boyunca kaçmak için çare arayıp durdu Bu gidişin sonu ölümdü İngilizler daha önce yaptıkları açıklamalarda Mustafa Kemal’e yardım ve yataklık yapanların idam cezasına çarptırılacağını açıklamışlardı
Üstelik İstanbul’da Rumeli yakasında fenerlerden Anadolu yakasında Pendik’ten öteye gidecekler için ‘vize’ zorunluluğu vardı
Vizesiz izinsiz ve Mustafa Kemal’le haberleştiği belirlenmiş bir şahıs olarak idam mangasının önüne çıkarılması kuvvetli bir olasılıktı Onun için ne yapıp edip kaçması şarttı
Gemi akşam saatlerinde İstanbul limanına vardığı zaman Manastırlı Hamdi beklediği fırsatı buldu Mürettebat yük ve yolcu indirmeyle meşgul iken geminin arkasına giderek kendisini iskeleye fırlattı
Daha sonra uçarcasına koşmaya başladı Kurtulmuştu Son vapurla Üsküdar’a annesinin evine gitti Annesi hayatından umut kestiği Hamdi Bey’i karşısında sağ salim görünce çok sevindi

Bu arada Hamdi Bey’in bilmediği gelişmeler olmuştu Mustafa Kemal Manastırlı Hamdi Bey’in tutuklandığını öğrenir öğrenmez gemiden çıkarılması için 56 Fırka Komutanı Bekir Sami Bey’e telgraf çekmiş Bekir Sami Bey girişimde bulunduğu zaman geminin Mudanya’dan ayrılmış olduğu anlaşılmıştı
Bunun üzerine İstanbul’daki gizli teşkilatla temasa geçilerek Manastırlı Hamdi Bey’in Anadolu’ya kaçmasına yardımcı olunması istenmişti
Manastırlı Hamdi birkaç gün dinlendikten sonra Kuvayı Milliye’nin İstanbul’daki gizli teşkilatının da yardımıyla yine Mudanya’ya gidecek bir gemi buldu
Geminin ihtiyatlı kaptanı onu kiraz küfelerinin arasındaki bir küfeye gizledi üstünü de küfelerle örttü Her an geri çevrilme endişesi içinde ama olaysız bir yolculuktan sonra Mudanya’ya ayak basan Hamdi Bey yine 56 Fırka Komutanlığı’na gitti Fırka’nın komutanı Bekir Sami Bey valiyle birlikte Eskişehir’e gitmişti Komutan Vekili Hüseyin Avni Bey bir araba tahsis ederek yola çıkmasını sağladı

Yolda Hamdi Bey Eskişehir’den dönmekte olan Bekir Sami Bey ile karşılaştı Bekir Sami Bey Mustafa Kemal’in gönderdiğini söyleyerek bir zarf içinde kendisine 250 lira verdi ve Ankara’da beklendiğini bildirdi
Bilecik üzerinden trenle Ankara’ya ulaşan Manastırlı Hamdi geçici olarak Ziraat Okulu’nda yer alan Heyeti Temsiliye Karargâhı’na gitti; Mustafa Kemal’in çalıştığı odaya alındı Odada ayakta duran iki kişi vardı: Biri üniformalı diğeri sivil giyimliydi Manastırlı Hamdi Bey ikisini de tanımıyordu
Acaba bunlardan hangisi Mustafa Kemal idi? Mustafa Kemal onun bu düşüncelerini anlamış gibi ona doğru bir adım attı ve elini uzatarak “Hoş geldin oğlum” dedi Daha sonra İsmet Paşa’ya dönerek: “İşte kahraman çocuğumuz Manastırlı Hamdi Büyük hizmetlerini gördük Sevgimize layıktır” dedi
Mustafa Kemal daha sonra onu oturtarak başından geçenlerin öyküsünü dinledi Yemeğe alıkoydu Yemekten sonra karargâhta kendisi için bir telgrafhane kurulmasını istedi

Manastırlı Hamdi bu isteği yerine getirerek Mustafa Kemal’in telgrafçısı oldu Paşa’nın büyük önem taşıyan mesajları hep onun maniplesinden yurda dağılıyor yine vatanseverlerin mesajları buraya geliyordu
İsmet Paşa Batı Cephesi Komutanlığı’na atandığı zaman karargâhı için bir telgrafçı gerekmişti En uygun aday da Manastırlı Hamdi Bey’di İsmet Paşa bu isteğini Mustafa Kemal’e ilettiği zaman “Ben Hamdi’ye karışmam o istediği şekilde çalışır gönlünü edebilirsen götür” cevabını verdi Manastırlı Hamdi Bey de İsmet Paşa’ya hayır diyemedi
Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktaları arasında sayılan I ve II İnönü zaferlerinin müjdesini top sesleri arasında karargâhtan Ankara’ya ulaştıran Manastırlı Hamdi Bey olmuştu

Meclis Başkanı Mustafa Kemal’in kutlama mesajını da alıp İsmet Paşa’ya ulaştıran yine Manastırlı Hamdi Bey idi
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra Manastırlı Hamdi Bey çeşitli görevlerde bulundu daha sonra evlenerek Konya’ya yerleşti Bu arada İstiklâl Madalyası ile taltif edilmiş soyadı yasası çıktıktan sonra da Atatürk Manastırlı Hamdi Bey’e İstanbul’un işgalini anımsatan ‘Martonaltı’ soyadını vermişti
Atatürk çıktığı yurt gezileri sırasında Konya’ya uğradıkça Manastırlı Hamdi Bey de karşılayıcılar arasında yer alırdı Bir gelişinde onun küçük oğlu Cenan’ı görünce “Oğlum Hamdi bu çocuk çok zeki bunu bana ver ben okutayım” demiş ancak annesi çok düşkün olduğu için çocuğunu Gazi’ye vermemişti
Gazi bu hareketten hiç alınmamış; “Ana kalbi bu; madem öyle istiyorsunuz öyle kalsın” demiş Konya’dan ayrıldıktan sonra da küçük Cenan’ın öğrenimi için her ay belirli bir miktar para göndermişti
Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü de Manastırlı Hamdi Bey’e ilgisini sürdürdü Hastalığı sırasında onunla yakından ilgilendi tedavi ettirdi

Manastırlı Hamdi Bey 9 Aralık 1945 günü çok sevdiği Mevlana’nın kenti Konya’da sonsuzluğa göç ederken yakınlarına İstiklâl Madalyası ile taçlandırılmış baştan başa şan ve şerefle dolu bir yaşam öyküsü bırakıyordu Bu öykü gizli kalmış bir kahramanın öyküsüydü
Mustafa Kemal Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1927’de 15-20 Ekim tarihleri arasında yapılan ikinci kongresinde o dönemde ‘Büyük Nutuk’ diye adlandırılan söylevini okur Nutuk’ta Gazi İstanbul’un işgalini anlattıktan sonra kendisine bu acı olayı bildiren telgrafçı Manastırlı Hamdi Bey’e şöyle teşekkür eder: “Bu hamiyetli ve cesur Manastırlı Hamdi Efendi olmasaydı İstanbul’da geçen bu acı olayları öğrenmek için kim bilir ne zamana kadar bekleyip duracaktık İstanbul’da bulunan nazır milletvekili komutan ve teşkilatımız adamları içinden bir kişinin çıkıp da zamanında bize haber vermeyi düşünememiş olduğu anlaşılıyor Demek ki hepsini heyecan ve çarpıntı kaplamıştı Bir ucu Ankara’da bulunan telin İstanbul’da bulunan ucuna yanaşamayacak kadar şaşkın bir duruma gelmiş oldukları yargısına varmak bilmem ki doğru olur mu? Telgraf memuru Hamdi Efendi sonradan Ankara’ya gelerek karargâhımız telgraf memurluğu yapmıştır Kendisine borçlu olduğum teşekkürü burada açıkça söylemeyi millî ve vatan görevlerinden sayarım


Alıntı Yaparak Cevapla