Yalnız Mesajı Göster

Feyhaman Duran Biyografisi - Feyhaman Duran Hayatı - Feyhaman Duran Kimdir

Eski 10-21-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Feyhaman Duran Biyografisi - Feyhaman Duran Hayatı - Feyhaman Duran Kimdir




1970 yılının Kasım ayında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde düzenlenen ve resim-heykel müzesiyle ressam Güzin Duran’ın elindeki yapıtlardan oluşturulan “retrospektif” serginin broşüründe, Feyhaman Duran’ı yakından tanımış sanatçılar ve dostları, onun portreci yönü üzerinde duruyorlar, o zamana kadar insan figürüne genellikle kapalı kalan resim sanatımıza, bu portrelerin olumlu bir kapı açtığı konusunda birleşiyorlar Dr Akil Muhtar portresinin ilk kez sergilendiği Galatasaray Lokalindeki karma sergiyi, biraz da bu bakımdan, ressam Vecih Bereketoğlu”yeni bir devir başlangıcı’ saymakta; parlak, ziya fışkıran renkleri, geniş tuşları, kuvvetli model ve kompozisyonu ile Adil Muhtar portresini Türk resmine ışık tutan bir yapıt olarak yorumlamaktadır Yalnız portrelerinde değil, başka türdeki yapıtlarında da doğaya sevgisini ve yakınlığını “tek bir problemi” saymaktadır

Gerçekten de Feyhaman’ın sanatının temel sorunsalı, doğaya uyumun izlenimci bir paletle kolayca ve kendiliğinden bütünleşen boyutları içinde yatmaktadır Işıklı renkler arasında özgürce gezinen fırça tuşlarına karşın, her şey onun resimlerinde ölçülü bir yaklaşımın gereklerine göre düzenlenmiştir Sanatta rastlantının yerine inanmaz; işi rastlantıya bırakmaktan titizlikle kaçınır Ona göre rastlantılar, kolay göründüğü halde çizilmesi güç olan birer ‘sehli mümteni’dir ancak Portreye gelince, o başlı başına çözümü güç bir sorundur Portrede bir ‘kalıp”, bir de anlam vardır; bunların ikisinin de bir arada bulunması gerekir Feyhaman’ın portresini çizdiği kişileri, kendi çevresinden ve yakın dostları arasından seçmiş olması, bu, bakımdan boşuna değildir Biz onun portrelerinde, modelin fizik yapısını izlemekle kalmaz, o fiziğin gerisindeki kişisel anlamı da tuvale yansımış olarak buluruz Çünkü nesneyi öğrenilen bilgilerle görmek yeterli değildir; duygusuyla birlikte kavramak gerekir Ve gene bu nedenledir ki herkes kendi kafasına göre görür

Feyhaman Duran’ın sanatına zaman zaman klasik gerçekçi bir eğilimin de karışmış olduğu, hatta izlenimci paletin bu eğilimle daha ölçülü çizgilere ulaştığı görülür Bunda, eğitim gördüğü yabancı atölyelerin daha çok akademik kökenli oluşunun payı bulunduğu gibi, genç yaşlarda tutkuyla bağlandığı hat sanatının etkisi de seçilebilir Nurullah Berk, ondaki insan-yüzünü resimleme hevesinin daha Galatasaray Sultanisindeki ilk yıllar da belirdiğini ve karakalemle arkadaşlarının portrelerini, karikatürlerini çizdiğini yazıyor (50 Yılın Türk Resim ve Heykeli, 1973)

Feyhaman gibi, çağdaşı olan birçok Türk sanatçısı da portre çizmişti Ne var ki hiçbiri, Feyhaman’ın bu dalda bağlandığı temel ilkeleri yaygın bir ilgi alanına dönüştürme çabasını göstermemişlerdi Örneğin Çallıda ve Namık İsmail’de portre, etkin bir resim türü olarak karşımıza çıkmaz Onlarda portre, natürmort ya da manzara yanında, nicelik ve nitelik yönünden bu türleri aşan bir boyut kazanamamıştır 1910’lardan başlayarak izlenimci paletle birlikte resmimize giren portrecilik, sanatçıların çevreleriyle ilişkileri sonucunda belirli kişilerin anısını yaşatma amacına yönelik olmuş ya da çok sınırlı ölçülerde “otoportre’ geleneğine yol açmıştır Çallı İbrahim’in Salah Cimcoz portresi, Ruhi’nin “Yaşmaklı Kadın’ı, Avni Lifij’in romantik bakışlı otoportresi, Nazmi Ziya’nın ölümünden bir yıl önce karakalemle çizdiği kendi yüzü ve kızının portresi bu tür yapıtlar arasında sayılabilir Portre resimlerin, ait olduğu modelin kişisel sınırları dışında salt bir sanat türü olarak gelişmesi ve kendi koşullarını yaratması, ortamını hazırlaması, Türk resminde yenileşme akımlarının hız kazandığı 1940lardan sonradır Bu ortamın oluşmasında Feyhaman Duranın portre türüne sahip çıkan köklü eğilimi, kuşkusuz önemli bir rol oynamıştır

Arif Kaptan bir yazısında (Ankara Sanat: 50, 1970) genç yaşlarda tanıdığı Feyhaman Duran’ı şöyle tanıtıyor: ‘Ortadan biraz yüksekçe boylu, büyükçe başlı, saçları her zaman tertemiz alnının üstüne düşmeye hazır, bir çocuk ruhu yansıtan kestane rengi gözlerindeki sevgi dolu pırıltılarla insanın içine güven veren bir bakışı, tatlı ve heyecanlı bir konuşman vardı Süleymaniye de evimizin arkasındaki dar bir sokakta, bahçe içinde bir evde otururdu Ahşap, baba yadigârı eski bir evdi bu Resimleri çalışma odasının sınırlarından dışarı taşmış, öteki odalara, hatta merdivenin duvarlarına kadar yayılmıştı Eski ünlü hattatların çeşitli karakterdeki yazılarına olan tutkusu, duvarlardaki İmad, Hafız Osman, Yesari ve Hacı Kamil Akdik gibi ustaların levhalarından belli oluyordu Daha sonraları hoca, içinde rahatça yayılabileceği bir atölye yaptırdı evinin bahçesine Güzel Sanatlar Akademisindeki derslerinin dışında hocayı, yaz aylarında Çengelköy’de ki evinde, kış aylarında Süleymaniye’deki o sevimli atölyesinde her zaman bulmak mümkündü Resim yapmaktan gayri bir şeye tutkusu olduğunu hiç görmedim

Gene aynı yazıda Arif Kaptan, Feyhaman’ın portrede Renoir, sıcak renk uyuşumlarına tutkusu” nedeniyle de manzara ve natürmortlarda Gauguin’i ve Van Gogh’u sevdiğini, dört beş gün kaldığı bir Paris gezisinde iki gün sıkı çalışarak Louvre Müzesinde Gauguin’in “Dereden Su İçen Mavi Atlı”sını kopya ettiğini ve bu kopyayı atölyesinin varında tuttuğunu belirtiyor

Portrelerinin yanı sıra natürmortları ve manzara konulu resimleri de önemli bir yer tutar Portrede zorunlu olarak desene ve yapıya bağlı kalan Feyhaman, manzara ve natürmortlarında yer yer coşkulu üslup biçimlerine kayan özgür ve işlek bir palet kullanmıştır Göksu Deresi, Anadoluhisarı, Büyükada ve Heybeliada, manzara resimlerinde en çok işlediği konular arasındadır Ölümünden bir yıl önce, 1969’ daki devlet sergisinde son örneklerinden birini gösterdiği beyaz manolyalar, natürmortlarına sıkça konu olmuştur 1940’larda Topkapı Sarayı’nın içinden çalıştığı ve ilk kez 1945’te sergilediği resimlerinin yanı sıra 1948 tarihli Barbaros’un Beşik taştaki türbesinden iç görünüşü konu alan tablo, onun bilinen yaklaşımları dışındaki başlıca yapıtlarıdır Pertev Boyar “Türk Ressamları (1948) adlı kitabında, Feyhaman’ın peyzajları ve natürmortlarıyla izlenimciliğin etkisine bağlı bulunduğunu belirtir, “çok kuvvetli ve şeffaf” renklerle işlediği çiçek konulu resimlerini “câzip” olarak niteler Celal Esat Arseven ise “Türk Sanatı Tarihi”nde (C: 111, F: 111) o zamana kadar portrenin genellikle fotoğraftan yararlanılarak yapıldığını, Feyhaman’ın bu resim türüne bir “sanat mahiyeti” ve “renk şeffaflığı” kattığı için bir yenilik getirdiğini belirtir

Feyhaman Duran, Türk resminde yenileşme hareketlerinin başladığı bir dönemde, bu yeniliğin yalnız bir anlatım biçimi olarak algılanmaması gerektiğini kavramış ve kendi kuşağını bu yönüyle etkilemiş bir sanatçıdır Ancak Feyhaman Duran’dan sonradır ki, insan fıgürü, çağdaş resmimizin yaşayan bir öğesi olarak-temel işlevlerinden birini üstlenmiş ve bu işlevin gerekli kıldığı tüm görsel etkinliklerin içinde yer alabilmiştir

Gösteri, 1980

Alıntı






Alıntı Yaparak Cevapla