Yalnız Mesajı Göster

Friedrich Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt Özeti

Eski 10-21-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Friedrich Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt Özeti




Zerdüşt – Öndeyiş

-IV-

Sonra, hasta düşüp birkaç hafta Cenova’da yattım Arkasından bir yaşlı bahar geçirdim Roma’da; yaşamı olduğu gibi kabullenmiştim, -kolay iş değildi bu İstemeden düştüğüm, Zerdüşt ozanı için yeryüzünün bu en yakışık almaz yeri canımdan bezdirmişti beni aslında Kaçıp kurtulmak, Roma’nın karşıtına, Roma’ya düşmanlıktan kurulmuş olan Aquila’ya gitmek istedim; ben de günün birinde yakın akrabalarımdan birinin, tam gerektiği gibi bir tanrısız ve kilise düşmanının, Hohenstaufen’lerden o büyük imparator İkinci Friedrich’in (Sicilya kralı, 1220′den sonra da Kutsal Roma Cermen İmparatoru Papa’lara karşı savaşmış, afaroz edilmişti) anısına böyle bir yer kuracağım Ama talihsizlik yakamı bırakmıyordu: Gene Roma’ya döndüm Hıristiyanlık düşmanı bir semt aramaktan usanarak, sonunda Piazza Barberini’ye (Roma’da bir alan Palazzo del Quirinale: İtalya kralının oturduğu saray) fit oldum Korkarım bir seferinde kötü kokulardan elimden geldiğince kurtulmak düşüncesiyle, bir feylesof için sessiz bir odaları olup olmadığını Palazzo del Quirinale’de bile sordum -Adı geçen piazza’ya bakan yüksek bir odada oturuyordum, Roma ayağımın altındaydı; aşağılardan çeşmelerin şırıltısı duyuluyordu Bugüne dek yazılmış en yapayalnız türkü, Gece Türküsü, işte orada yazıldı; o sıralar bir karasevdalı ezgiyle bozmuştum, anlatılır şey değildi; bir de bağlaması vardı, hep şu sözlerle duyuyordum: “Ölümsüz olmaktan ölmüş”… Yazın, Zerdüşt düşüncesinin kafamda ilk olarak şimşek gibi çaktığı o kutsal yere (Sils Maria) dönünce, ikinci bölümü buldum On gün yetti Ne birinci bölüm, ne de üçüncü ve sonuncusu (Zerdüşt başlangıçta 3 bölüm olarak yayımlanmıştı Dördüncü bölüm sonradan eklenmedir), hiçbiri daha uzun sürmedi Ertesi kış, yaşamımda ilk kez parıldayan sessiz, mutlu Nice göğü altında üçüncü bölümü buldum, -Ve işim bitti Hepsi bir yıl bile sürmedi Nice çevresinde yükseklerde bir sürü saklı köşe, yaşadığım unutulmaz anlarla kutsallaşmıştır benim gözümde “Eski ve Yeni Levhalar üstüne” adını taşıyan can alıcı bölüm, istasyondan kayalar içine kurulmuş eşsiz Arap köyü Eza’ya çıkarken yazıldı, -yaratıcı güç ne denli bol akarsa, kas çevikliği de o denli artıyor bende Beden coşmuştur: “Ruh”u karıştırmayalım işin içine… Çok zaman beni dans ederken görebilirdiniz; yorgunluk nedir bilmeden o dağ senin, bu dağ benim, yedi sekiz saat dolaşabiliyordum İyi uyuyor, bol bol gülüyordum, -bundan daha dinç, daha sabırlı olamazdım

“Düş gibi gelirdi bana dünya ve bir Tanrının masalı gibi; hoşnutsuz Tanrının gözleri önünde renkli dumanlar İyi ve kötü, sevinç ve acı, ben ve sen, -yaratıcı gözler önündeki renkli dumanlar gibi gelirdi bana Yaratıcı kendinden uzağa bakmak istedi, -bunun üzerine dünyayı yarattı

(…)

Yeni bir gurur öğretti bana ben’im, insanlara öğretiyorum bunu: başımı artık göksel nesnelerin kumuna gömmeyi, yeryüzüne anlam veren, yersel bir baş olarak özgür taşımayı onu!

(…)

Onlar hep geriye, karanlık çağlara doğru bakarlar: o zamanlar, doğrusu, başkaydı kuruntu ve inanç; usun çılgınlığı tanrıcalık, ve kuşku günahtı Pek iyi bilirim o tanrıca kişileri: kendilerine inanılsın ve kuşku günah olsun isterler Pek iyi bilirim kendilerinin en çok neye inandıklarını da

(…)

Siz bence, kardeşlerim, sağ gövdenin sesini dinleseniz: daha dürüst ve duru bir sestir o

(…)

İnsan altedilmesi gereken bir şeydir: bundan ötürü seveceksin erdemlerini -: çünkü onlar yüzünden yok olacaksın-

Zerdüşt – I Bölüm

-V-

Bu onar günlük çalışmaları bir yana bırakırsak, Zerdüşt’ü yazdığım yıllar, özellikle ondan sonrası benzersiz bunalım yılları oldu Pahalıya malolur ölümsüzlük: Karşılığı olarak birçok kez ölür daha yaşarken insan -Büyük işin öç alması dediğim birşey vardır: Her büyük iş, yapıt olsun, edim olsun, bir kez tamamlandı mı, o an yapıcısına karşı oluverir O zaten bu işi yaptığı için güçten düşmüştür-, artık yapıtına katlanamaz olur, onun yüzüne bakamaz Geçmişinde böyle kimsenin istemeyi bile düşünemeyeceği birşey, insanlık yazgısının düğümlediği birşey bulmak ve bunun yükünü taşımak şimdi!… Ezer insanı bu… Büyük işin öç alması! -İnsanın çevresinde duyduğu o ürkünç sessizliğe gelince, o da ayrı şeydir Yedi kattır yalnızlığın derisi; birşey işlemez içine İnsanlara yaklaşırsın, dostlarını selamlarsın: Gene bir ıssızlık, gene bir tek bakış yok karşılık veren Olsa olsa bir başkaldırma Herbirinde başka türlü olmak üzere, bana yakın herkeste gördüm bu başkaldırmayı; sanırım, karşıdakini en çok yaralayan şey, aramızda bir ayrım olduğunu birdenbire sezdirmektir, -saygı duymadan yaşayamayan soylu yaradılışlara pek az rastlanır -Bir üçüncüsü de, küçük sokmalara karşı aşırı duyarlığıdır derinin, tüm küçük şeylere karşı bir çeşit çaresizliktir Bunun nedeni de, bence her yaratıcı edimin, varımızı yoğumuzu, bütün benliğimizi koyduğumuz her edimin savunma güçlerinde gerektirdiği o korkunç tüketimdir Küçük savunma yetenekleri ortadan kalkmıştır sanki: Güç bütünlemesi yapamazlar artık -Çekinmeden şunu da söyleyeyim, insan daha kötü sindirim yapar, yerinden kımıldamak istemez, soğuğa karşı dayanıklılığı azalır, güvensiz olur, -çoğu zaman nedenler üzerinde bir yanılmadır güvensizlik, -Bir sefer, bu halimle, bir inek sürüsünün yaklaştığını, sürüyü daha görmeden, içimde yumuşak, insanca düşüncelerin doğmasından anlamıştım: Kanı sıcaktır onların…

“Ben ırmak kıyısında bir parmaklığım: tutunabilen tutunsun bana! Fakat koltuk değneğiniz değilim ben

(…)

Bütün yazılmış şeyler içinde yalnız, kanla yazılmış olanıseverim Kanla yaz: göreceksin ki kan, ruhtur

(…)

Okuru tanıyan, artık başka bir şey yapmaz okur için Bir okurlar yüzyılı daha geçsin, -ruhun kendisi de kokuşacaktır

(…)

Bir zamanlar ruh, Tanrıydı; derken insanlaştı; şimdiyse, yığınlaşıyor bile Kanla ve özdeyişlerle yazan, okunmak değil, ezberlenmek ister

(…)

Siz yükselmek isteyince, yukarı bakarsınız Bense aşağı bakarım, çünkü yükselmişim Sizden kim aynı zamanda güler ve yükselmiş olur? En yüce dağlara çıkan, güler bütün acıklı oyunlara ve acıklı ağırbaşlılığa

(…)

Bana diyorsunuz: “Hayata katlanmak güçtür” Yoksa ne işe yarardı sabahki gururunuz, akşamki yerinmeniz? Hayata katlanmak güçtür: siz de çıtkırıldım olmayın öyle! Hepimiz bulunmaz eşekler ve kancık eşekleriz Üzerinde bir damla çiğ var diye titreyen gül tomurcuğuyla ortak nemiz var bizim?

(…)

Ben ancak hora tepmeyi bilen bir Tanrıya inanırdım

Zerdüşt – I Bölüm






Alıntı Yaparak Cevapla