Prof. Dr. Sinsi
|
Friedrich Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt Özeti
Issız uzayda nice güneş dönüyor: Karanlık ne varsa, hepsine konuşuyorlar ışıklarıyla -yalnız bana susuyorlar
Işıyanlara karşı budur düşmanlığı ışığın: Acımadan gider kendi yoluna
Işıyanlara karşı katı yürekli, güneşlere karşı soğuk- böyle döner her güneş
Bir kasırga gibi döner güneşler yörüngeleri üzerinde
Amansız istemlerine uyup giderler: Budur soğukluğu onların
Yalnız sizler, ey karanlık, ey gecesel olanlar, siz ısınırsınız onların ışığında! Yalnız siz susuzluğunuzu dindirirsiniz, emersiniz ışığın memelerinden!
Ah, dört bir yanım buz; donmuş şeylere değmekten yanıyor elim! Ah, içimde susuzluk var, sizin susuzluğunuz için yanıp tutuşuyor
…Gecedir: Neden böyle ışığım ben! Geceye susamışlık! Yalnızlık!
…Gecedir: Bir pınar gibi kaynıyor içimden isteğim, -konuşmak istiyorum
…Gecedir: Yüksek sesle konuşuyor tüm fışkıran çeşmeler şimdi Ve benim ruhum da bir çeşmedir fışkıran
…Gecedir: Şimdi uyanıyor işte sevenlerin türküleri Ve benim ruhum da bir sevenin türküsüdür -
Şunlar kendilerini tutarlar, doğru: fakat yaptıkları her şeyden, şehvet denen kancık it kıskanç sırıtır
(…)
Kendisinden bir parça et esirgenince, bir parça ruh dilenmeyi nasıl da bilir bu şehvet iti!
(…)
Pek uzun bir süre köleyle zorba gizlenmiştir kadınlarda Bu yüzden kadın, daha dostluğa yeterli değildir: o yalnız sevgiyi bilir
(…)
Kadın daha dostluğa yeterli değildir: kadınlar daha kedi ve kuşturlar Ya da, olsa olsa, inek
(…)
Övülesidir, güç saydıkları şey; pek gerekli ve güç olana iyi derler, en büyük sıkıntıdan kurtaranı, eşsiz ve en güç olanı, kutsal diye överler
(…)
Kendi yalımınla yakmaya hazır olmalısın kendini; önce kül olmadan nasıl yeni olabilirsin ki!
(…)
Kadın kimden nefret eder en çok? -Demir şöyle demiş mıknatısa: “En çok senden nefret ederim, çünkü sen çekersin, ama kendine doğru sürükleyemezsin ” Erkeğin mutluluğu: “İstiyorum ” Kadının mutluluğu: “İstiyor ”
(…)
“Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacını unutma!”
(…)
“Ejderin yılan ağısından öldüğü nerde görülmüş?” dedi, “Geri al şu ağını! Sen bunu bana armağan edecek kadar zengin değilsin ”
(…) Ahlâk yıkıcısı, derler bana iyilerle doğrular: benim öyküm ahlâka aykırıdır Ama, düşmanınız olursa, kötülüğüne iyilikle karşılık vermeyin: onu utandırır da ondan Yalnız, size iyilik ettiğini gösterin ona
(…)
Ve ceza, saldırgan için aynı zamanda bir hak ve şeref olmazsa, cezanız eksik olsun!
Zerdüşt – I Bölüm
-VIII-
Böyle birşey ne yazılmış, ne duyulmuş, ne de çekilmiştir: Bir tanrı, bir Dionysos çekebilir bu acıyı Bu “ışık içinde güneş yalnızlığı” dithyrambos’una verilecek yanıt Ariadne (Minos’un kızı Theseus Minotauros’u öldürmek üzere labirent’e onun ipliğiyle inmemiş Sonra birlikte kaçmışlar; ama Theseus Ariadne’yi Naksos adasında yapayalnız bırakıp gitmiş Neyse ki Dionysos gelmiş de, kızı kendine eş olarak almış…) olurdu… Ama Ariadne kimdir, benden başka bilen mi var!… Bu tür bilmecelerin çözümünü bulamadı hiç kimse; burada bir bilmece olduğunu gördüklerinden de şüpheliyim -Zerdüşt bir seferinde, ödevini -ki benim de ödevimdir- öyle bir kesinlikle belirtmiştir ki, yanlış anlayamaz artık hiç kimse: Geçmiştekileri de temize çıkarmaya, kurtarmaya dek varan bir olumlayıştır bu
İnsanlar arasında, geleceğin kırık parçaları arasında gibi dolaşıyorum: O gördüğüm geleceğin
Derdim günüm bu benim, kırık parça, bilmece, ürkünç rastlantı olan herşeyi toplamak, tek birşey yaratmak
Nasıl katlanırdım insan olmaya, aynı zamanda ozan, bilici, rastlantının kurtarıcısı olmasaydı insan?
Tüm geçmişi kurtarmak, “böyleydi” denilen herşeyi yeni baştan yaratmak “ben böyle isterdim” diye, -benim için bu olurdu ancak kurtuluş
Zerdüşt başka bir yerde de, olabildiğince katı yüreklilikle, kendisi için “insan” ancak ne olabilir, bunu anlatıyor, -bir sevgi, hele acıma konusu değil hiç, -insandan o büyük tiksinmeyi de yenmiştir Zerdüşt: Onun gözünde insan biçimlenmemiş özdektir, yontucusunu bekleyen çirkin bir taştır
Artık hiç istememek, artık değer biçmemek, artık hiç yaratmamak: Bu büyük yorgunluk benden ırak olsun hep!
Bilip tanırken bile, istemimin doğurtmaktan, oluştan aldığı tadı duyuyorum yalnızca; benim bilgim bir çocuk gibi arıksa, onda doğurtma istemi olduğu içindir
Bu istem tanrıdan, tanrılardan uzağa alıp götürdü beni: Yaratacak ne kalırdı, tanrılar… varolsaydı?
Ama beni hiç durmadan insana doğru çekti bu yanıp tutuşan yaratma isteğim; taşı böyle arar çekiç de
Bilseniz, nasıl bir yontu taşta benim için, o yontular yontusu! Ah, taşların en sertinde, en çirkininde mi uyumalıydı böyle!
Azgınca vuruyor şimdi çekicim, acımadan vuruyor onu tutsak eden taşa Yongalar savruluyor: Varsın savrulsun!
Onu tamamlayacağım; bir gölge geldi göründü çünkü bana, -tüm şeylerin en eşsizi, en tüy gibisi göründü bana bir kez!
Gölge olup geldi bana üstinsanın güzelliği: Bundan böyle bana ne… tanrılardan! 
Bu koşuklar dolayısıyla, sırası gelmişken, bir başka görüşü de belirtmek isterim: Çekicin sertliği, yoketmenin kendisinden alınan tad, Dionysosca bir ödev için gerekli başlıca koşullardandır “Sert olun” buyruğu, tüm yaratanların sert olduğunu en büyük kesinlikle biliş, gerçek belirtisidir Dionysosca bir yaradılışın -
Kaynak: Ecco Homo
Bir derin kuyuya benzer yalnız Taş atmak kolaydır içine: ama bu taş dibe inecek olursa, deyin bana, kim çıkarabilir? Yalnızı incitmekten sakının! Ama incitecek olursanız, eh, artık öldürün de!
(…)
Kendinizden öte seveceksiniz bir gün! Onun için önce sevmeyi öğrenin Sevginizin acı kadehini işte bu yüzden içmek zorunda kaldınız En iyi sevginin kadehinde dahi acılık vardır, Üstinsana özlemi böyle uyarır sevgi, böyle uyarır sende susuzluğu, ey yaratıcı!
(…)
Vaktinde öl! Vaktinde öl: bunu öğretir Zerdüşt Elbette hiç bir zaman vaktinde yaşamayan, nasıl vaktinde ölsün? Keşke hiç doğmasaydı!
(…)
Siz ey bugünün yalnızları, ey çekilenler, siz ilerde bir ulus olacaksınız: sizden, kendini seçmiş kişilerden bir ulus doğacak: -bu ulustan da, Üstinsan
(…)
Artık beni yitirmenizi ve kendinizi bulmanızı istiyorum, ancak hepiniz beni yadsıdığınız zaman döneceğim size Gerçek, o zaman başka bir gözle arayacağım yitik kişilerimi, kardeşlerim, o zaman başka bir sevgiyle seveceğim sizi
(…)
Şudur büyük öğle: insan, hayvanla Üstinsan arasındaki yolunun ortasındadır ve akşam yolunu en büyük umudu olarak kutlamaktadır: Çünkü bu, yeni bir sabah yoludur
(…)
“Öldü bütün tanrılar Üstinsanın yaşamasını istiyoruz artık ” -O büyük öğlede son arzumuz bu ola!
NOT: Umarım yardımcı olabilmişimdir Ama Nietzsche’yi çok iyibilen birisi olarak size Böyle Buyurdu Zerdüşt eserini okumadan muhakkak Deccal’ı okumanızı öneriyorum Ben bu iki eserin arasında büyük bir bağ olduğuna inanıyorum 
|