Yalnız Mesajı Göster

Siyah İnci Kitabın Ana Fikri Kahramanları Ve Özeti

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Siyah İnci Kitabın Ana Fikri Kahramanları Ve Özeti




- İnanılmayacak kadar büyük!

demiş ve çevresinde dönüp durmuş Balık heyecanı yatışınca midyenin önünde durmuş Söze ilk midye başlamış:

- Demiştim Kapkara bir taş işte

- Bunca deniz gezdim Bunca inci gördüm Ama bu kadar büyük ve parlak olan siyah inci görmedim

- Doğru mu söylüyorsun?

- İnan bana doğru söylüyorum Bu çok güzel bir inci Hem de çok değerli…

Sevinçten midyenin kabuğundaki sedef daha çok parlamış Midye kendisine huzursuzluk veren utanç duyduğu kara taşın gerçekte çok değerli bir inci olduğunu öğrenince şaşırmış Midye nereden bilsin? Böyle bir taş çevresindeki diğer midyelerde de yokmuş Daha önce inci görmediği için değerini bilemezmiş Utanarak balığa teşekkür etmiş Balık siyah inciye bir süre daha bakmış Sonra:

- Gözlerimi alamıyorum Çok güzel Senin güzelliğini yansıtıyor olmalı Şimdi gitmem gerek Sonra yine gelirim

demiş ve midyenin yanından yüzerek uzaklaşmış Balık gözden kaybolunca midye hemen ağzını kapatmış Çevresindekilere göğsünde beslediği siyah inciyi göstermek niyetinde değilmiş “Anlamazlar ne olduğunu” diye düşünmüş Birden bire içini korku kaplamış

“İşte bu çok kötü Kara taşın değerini bilmezken yalnız huzursuz oluyor onu gizlemeye çalışıyordum Ama yine de yaşam güzeldi Şimdi bir korku girdi içime Siyah inciyi elimden almalarından korkuyorum Sonra balık gelip siyah inciyi görmek isterse ona gösterememekten korkuyorum” demiş kendi kendine

Balık yokken midye göğsündeki kara taşı özenle korumuş Onu herşeyden herkesten sakınmış

Balık gelip de siyah inciyi görmek istediğinde midye kabuğunu açıp tüm güzelliğiyle parıldayan siyah inciyi ona göstermiş İncinin kocaman olması kendisini pek mutlu etmiyormuş ama balığın dolu dolu gözlerle inciye bakmasından hoşlanıyormuş Balık bir keresinde:

- Bu güzelliği sonsuza değin izleyebilirim dediğinde midye mutluluktan göz taşlarını tutamamış Midye sonsuza değin siyah inciyi nasıl koruyacağını bilmediğinden balığın ona sonsuza değin bakamayacağını düşünmüş Midye sonsuza değin yaşamayacağı için bir gün yaşamının biteceğini ve incinin de kendisiyle yok olacağını anlayıp: “Bu inciyi sonsuza değin koruyabilmeliyim” demiş

Sıradan günlerden birinde herşey sıradan sürüp giderken birden olağan üstü bir olay olmuş Bir dalgıç kayaların arasında yüzüyormuş Midye onu görünce “Dalgıç inciden anlar Beni yakalayınca inciyi korur Benim yaşamım biter ama inci ölümsüzleşebilir” diyerek hemen ağzını açmış Kabuğun içindeki parlak sedef dalgıcın gözünü almış Dalgıç midyeye doğru bakınca göğsündeki inciyi görmüş

Bunu sezen midye kabuğunu sıkıca kapatmış Dalgıç hemen çelik bıçağını çıkarıp midyeyi kayalardan koparmış Onu belinde asılı duran torbanın dibine bıraktıktan sonra “Belki başka midyelerde de inci vardır” diyerek çevredeki tüm midyeleri bıçağıyla söküp torbasına doldurmuş

Bu arada siyah inciye bakmak için kayalara gelen balık dalgıçı görüp midyeyi yerinde bulamayınca fazla oyalanmamış Oradan uzaklaşırken:

- Çok güzel bir inciydi Sanırım bu kadar güzelini bir daha göremem demiş

Hemen kıyıya çıkan dalgıç torbasındaki midyeleri kuma boşaltmış Bıçağıyla tüm midyeleri açmaya başlamış Aradığı inciyi bulamayınca midye kabuklarını kumun üzerine savurmaya başlamış Kuşlar ağaçlardan uçup gelmişler Dalgıcın attığı midye kabuklarının içini yiyerek karınlarını doyurmuşlar Dalgıcın çevresi cıvıldaşan kuşlarla dolmuş O hiç birine aldırmadan midye kabuklarını ikiye bölüyor içinden inci çıkmadığını görünce kabukları kuma fırlatıyormuş Kabuk kuma düşünce çevresindeki kuşlar hemen kabuğun üzerine üşüşüyor içindeki yemeğe başlıyormuş… Kumsal birden sedef kaplı midye kabuklarıyla dolmuş

Sonunda midyenin birini ikiye bölünce ortasındaki siyah inciyi görüp duralamış Dalgıç elleri titrerken siyah inciyi midyeden ayırmış Parmaklarının ucunda güneşe uzatıp bakmış “Hiç bu kadar güzelini görmemiştim” diyebilmiş Telaşlanmadan parmakları ucunda tuttuğu inciyi küçük bir keseye koyup eşyalarını toplamış Yolda hep siyah inciyi düşünüyor: “Bu çok özel inciye bir ad vermeli” diye söyleniyormuş

Evden içeriye girdiğinde karısı ev işleriyle uğraşıyor iki yaşındaki kızı da yerde bebeğiyle oynuyormuş Karısının elinden tutup masa başına götürmüş Dalgıç gözlerinin içi gülerken kesenin ağzını açıp içindeki inciyi karısının avucuna yuvarlamış Karısı hayretle avucunun içindeki siyah incinin büyülü güzelliğine bakıyormuş Dalgıç:

- Ben bu değerli inciye bir ad vermek istiyorum Ona “Siyah Ofre” diyelim mi?

dediğinde karısı inciden gözlerini ayırmadan:

- Güzel bir ad diye mırıldanmış

Karı koca çok düşünmüşler Satıldığında yaşamlarını değiştirecek kadar çok paraları olabilecekken Siyah Ofre’den ayrılmak istememişler Onu küçük kızları için yaptırdıkları bir kolyenin tam ortasına yerleştirmişler Küçük kız büyüyünce babası kolyeyi ona verirken:

- Siyah Orfe’yi denizden çıkarttığımda satmayıp senin için saklamıştım Sen de zorda kalmayınca satma çocuklarına kalsın demiş

Midyenin bilmeden ürettiği bu değerli taş uzun yıllar genç kızın boynunu süslemiş Ondan çocuklarına çocuklarından torunlarına geçerek ölümsüzleşmiş…


Alıntı Yaparak Cevapla