10-21-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İçime Gir Ama Sigaranı Söndürme Kitap Özeti
İçime Gir Ama Sigaranı Söndürme kitap özeti
YAZAMAYAN YAZAR
Günlerdir yazamıyordu Çalışan insanları delicesine kıskanıyor içindeki boşluğun gün boyu nöbetini bekliyordu Günlerdir hiçbir okuru ne telefon ediyor nede iki satır yazı yazıyordu Adres ve telefon defterini çıkarıp onları tek tek aramaya başladı Ama yinede bazı eski okurları onu evlerine konuk ettiler ve arkadaşlarına “yazamayan yazar” diye onu tanıttılar Böyle durumlarda kendisini türü bitmiş egzotik hayvanlar gibi hissediyordu Bir süre sonra artık kendi gibi insanları arayıp bulmuştu Artık ona acı veren o ruhundaki gözlemci değildi , onun bir türlü göremediğiydi Onu kendine sürgün eden bir kurguda yaşıyor olması değildi, asıl vatanının nerede olduğunu bilemeyişiydi
ÇAYCI ALİ
Yoksul ama benzersiz ve küçük mutlulukları var demekti Çay henüz her şey bitmedi demekti Çaycı Ali , okul okumamıştı ,okuyan bütün o zeki insanlar gibi hayatı bizlerden daha iyi biliyordu Ali zeki ,gözlemci , hayatı iyi okuyan biriydi, ama bir o kadarda duygusaldı Güneş gazetesinin o zamanki sahibi dünyanın en zengin adamlarından biri olan “Asil NADİR” di Yılda bir iki kez gazeteye uğrar , kapalı kapıların ardında yöneticilerle konuşur ve dev gibi korumalarıyla yine Londra’ ya geri dönerdi İlk kez kadrolu çalışmaya başladı ve iyi para kazanıyordu Cihangirde yeni bir ev tutmuş ve istediği gibi döşeyebilmişti
Asil NADİR’in Londra da dolandırıcılıktan tutuklandığı gün aralarındaki en sakin insan Yine Çaycı Ali idi Ve o borçlarını ödeyebilmek için aldığı eşyaları yok pahasına satmaya başladı Ödenmeyen borçlar yüzünden sular idaresi gazetenin sularını kesmiş ve hademelerde artık işe gelmiyordu Sekizinci ay olmuş yine maaş alamamıştı Kitaplarını , daktilosunu sıkıştırdığı elbisesi ile yıllardır ayrıldığı karısının evine döndü Yine bir sabah çakmağını yaktı ve haftalardır temizlenmeyen tuvaletlerden sızan ağır kokuların kapladığı karanlık merdivenlerden çıkıp Alinin çay ocağına çıktı Ona çay söyledi kabul etti Çünkü çay her şey kötüye gitse bile yaşamak güzel şey demekti
DÜŞ ÜLKE
Geceleyin aniden elektrikler kesildi Sokağın ucundaki elektrikçi henüz kapanmamış umuduyla koştu Dükkanın ışıkları yanmıyordu, kapı açıktı içeri girdi Delikten bakınca aşağıda insanların dolaştığını gördü Merdivenlerden aşağıya indi yerin altında bambaşka bir kent kurulmuştu Çevresindeki insanların kendi sokaklarından yüz yüze aşına olduğu çıraklar olduğunu gördü Yukarıdaki şehirde tedirgin olan çocuklar burada son derece neşeli görünüyorlardı Burası düş gibi bir yer neler olduğunu anlatır mısınız bana dedi Mahcup bir tavırla biz buraya sosyalizmi kurduk dedi İnsanlar bizlerle ortak şeyler yapmak istemezler Bir an durdu gerçekten burada yaşamak istiyor musunuz ? Evet dedi Başarı ve ayrıcalık kazandıkça yeni ıstıraplara , haksızlıklara gerilimlere neden oluyor Ama yinede düş ülkeye kavuşabilmek için bu karanlık yerde kazandığım ve ayrıcalıkları terk etmeye hazır hissediyordu kendini Demek ki henüz aşağıdaki düş ülkede yaşamaya hazır değildi
SALİH ABİ
Bizden beş, altı yaş büyüktü Salih abi Tuhaftı uyumsuzdu, okumamıştı, kimsesi yoktu geniş yakalı eski moda gömlekler giyer gökyüzünü saatlerce seyrederdi Herkese karşı çok dikkatli bir insandı O çok eski şişe dibi gözlüklerini takıp birazcık yazdığı şiirlerden okurdu Cahide SONKU’ya yazdığı bir şiir vardı ki onu okurken kendinden geçerdi Bir hafta sonu hep birlikte şehir dışına gittik omzuna başını dayayan birinin elini tutup okşadı
Hakkında çıkan kötü bir dedikodudan sonra Salih abiyi ne bir meyhaneye , bir geziye çağırdılar beraber geldiğimizde ise soğuk davrandılar o ise kendisini hiç savunmadı Aradan aylar geçti yaz bitti zalim kış günlerinden biriydi Arayan gazeteci arkadaşımdı Salih abi yi son kez görmek istiyorsan hemen taksiye atla gel dedi Yaz geceleri hep birlikte içki içtiğimiz ama kışları kapalı meyhanenin önündeki sokağın kenarına kurduğu koca masada tek başına oturuyordu Çırılçıplaktı ilk kez protesto etmek için elbiselerini yakmıştı Rakı kadehi tutuyordu üzerine lapa lapa kar yağıyordu Korkunç soğukta bile yüzündeki ifade yine her zaman olduğu gibi bağışlayıcı idi Donmuştu Salih abi
SÖYLESENE SANA NE YAPTIK BİZ
Güzel yaşamalı demekten başka sana ne yaptık Diyalektiğe inanmazsan burada zaman geçmez Beşiktaş ta çarşının içinde yeni bir restoran açılmış aslında lüks görünüyor pahalı bir yere benziyordu Girse mi girmese mi diye düşünürken kendini içerde bir masada oturmuş buldu “Hoş geldiniz yalnızsınız galiba” başını kaldırdı, lacivert önlüklü pembe fularlı , saçları iki yandan örgülü garson bir genç kızla karşılaştı Tanrım ben bu yüzü nereden hatırlıyordum dedi Ben sizi nereden tanıyorum İstanbul da bir kültür merkezinde beni ağır bir dille eleştirmişti Sol Ortodoks siyası gruplarının birinin üyesiydi Ertesi gün yine restorana gitti gözleri garson kızı aradı ama görünürlerde yoktu Onu bu sabah işten çıkarmışlardı Müşterinin önünde dizini bükmüş o yüzden “Bu yüzden insan mı kovulur” diye bağırdım Beni ite kaka sürükleyip erzak deposu gibi bir yere getirdiler her tarafıma vuruyorlardı bir ara tekme ve yumruklar kesildi Mutfağın yanındaki erzak deposunun kapısı açıldı biri beni restoranın arka kapısına çıkardı ve kapının önündeki basamaklara oturttu Hem diyalektiğin yasalarına göre böyle olması gerekiyordu Diyalektiğe inanmazsan burada zaman geçmez abi
SEMPATİZAN
Üniversiteye yeni başlamıştı Yolu Ankara’ya düşmüştü Bir öğrenci yurdunda kalmıştı Oraya bir İllegal bir öğrenci geldi Hızlı bir militan olduğu belliydi Üniversiteye kayıt olur olmaz girdiği İllegal örgütte sempatizandı Örgütün şefi içimden geçenlerin ne kadarını bilir benim hakkımda ne düşünürdü bilmiyordu Sonra askeri darbe geldi bizim örgütü ve bütün örgütleri kapattılar Hepimiz dört bir yana savrulduk Aradan yıllar geçti şef ve yardımcısı hediyelik eşya dükkanı açmışlardı İş yerlerini sora sora güç bela buldum Bana yine sempatizan diyorlardı anlamıştım gerçek adımı bilmiyorlardı Eski şef “şimdi sen ne iş yapıyorsun” diye sordu Ona işsiz olduğunu söyledi Ve iş tekliflerini kabul etti Çalışanlara maaş ya geç ödeniyor hakkını arayanları da kovulmakla tehdit ediyorlardı İlk ay maaş vermediler yıldızlardaki hapishanelerde yatan arkadaşlarına gönderdiklerini söylüyorlardı Maaşına karşılık müzik kutusunu ayırdı yanına Aradan yine yıllar geçti Eski şefle yardımcısının iflas ettiğini öğrendi İstanbul’da Boğazın kenarında bir balıkçı barınağında yaşıyorlardı Bu ülkede kim olduğunu ve ne olması gerektiğini bilmeyen bir sempatizandı o
|
|
|