Prof. Dr. Sinsi
|
Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir
Rençber
Rençber, ilk evrelerde çiftçi anlamına geliyordu Ancak kentleşmeyle birlikte bugün ırgat diye nitelenebilecek birçok işi üstlendi Tarla, bahçe, yapı vb yerlerde kazma, taş ve toprak taşıma gibi işleri yapan gündelikçi, amele ve ırgat, o günlerin rençberleriydi
Sepetçi
Plastikten önce su geçirmez kaplar topraktan ya da bakırdan yapılır, diğerleri saz, kamış ya da ince dallardan örülürdü Genellikle sapı olan, yiyecek ve eşya taşımak için kullanılan bu tür kapları sepetçi örerdi Sepet hamalı, genellikle pazar yapanların sebze-mevyesini sırtındaki sepetle eve taşırdı Sepet kimi zaman bavul yerine de kullanılırdı
Urgancı
Keten, kenevir, pamuk gibi dokuma maddelerinden yapılan ince halatlara urgan denirdi Gerek ev ekonomisinde gerekse zanaatta urgan yaygın olarak kullanılırdı Urgancı örme işini bizzat yapar ve malını tüketiciye ulaştırırdı Genellikle sabit dükkanları bulunurdu Seyyar urgancı nadir görülürdü
Bacacı
İstanbul’da yangınların büyük çoğunluğu, temizlenmesi ihmal edilmiş bacalardaki kurumların tutuşmasıyla çıkıyordu Özellikle ahşap binaların yoğun olduğu kent dokularında, baca temizliği büyük önem taşıyordu Kış öncesi bacacılara büyük iş düşüyordu Fırın bacalarının da her ay temizlenmesi öngörülmüştü
Bileyci
Bıçak ve emsali şeyleri çarka tutup bileyen esnaf genellikle seyyardı Demirden yapılmış ev aletleri görece değerli eşyalardı İstanbul’daki bileyci esnafının büyük çoğunluğu, Karadenizli bekar uşağı ya da Buharalı idi Bileycinin mahalleye gelişi kısa sürede duyulur, ev sekenesi, her türlü kesici ya da yarıcı aleti sık aralıklarla bileyletirdi
Erikçi
Osmanlı çoğu kez kendi bağ, bahçe ve bostanındaki meyveyi tüketiyordu Ancak kentleşme kimi meyvelerin pazara çıkmasına neden oldu Meyve genellikle mahallelerde haftanın belirli günlerinde kurulan pazarlarda müşteri bulurdu Sokak satıcıları özellikle turfanda meyve satarlardı Seyyar erikçinin pazarladığı turfanda erik, yazın yaklaştığını müjdelerdi
Sarımsakçı
Osmanlı mutfak kültüründe sarımsağın ayrı bir yeri vardı Keskin kokusuna rağmen besin değerinin yüksek oluşu ve kimi kokuları bastırması nedeniyle birçok yemek sarımsaklanmadan yenmezdi Seyyar satıcıların bu konuda ihtisaslaşmaları, talebin yüksekliğini kanıtlıyordu
Limonatacı
Limonata, dünün gazozu ya da “kola”sıydı Özellikle yaz aylarının sıcak günlerinde limonatacıya büyük rağbet olurdu Seyyar limonatacılar genellikle kente mevsimlik göçen Anadolu insanlarıydı Üç-beş kuruşu bir araya getirir, hasat mevsiminde köyüne dönerdi Limonata evlerde ikram kültürünün de bir parçasıydı
Hallaç
Hallaç bugünkü döşemecilerin bir anlamda dününü simgeliyordu Osmanlı hanesinde kullanılan yatak, yorgan, döşek gibi ev eşyasında dolgu malzemesi olarak pamuk ya da yün kullanılırdı Zamanla sertleşen bu dolguyu hallaç, kiriş ve tokmağıyla kabartırdı Hallaçların hemen hepsi Karadeniz yalısı uşaklarıydı
Bezzaz
Bugünkü manifaturacıların karşılığı olarak, bez ve kumaş satan esnafa bezzaz, çarşılarına Bezzazistan denirdi Halk ağzında zamanla “bedestan” ya da “bedesten”e dönüşmüştü Kıymetli kumaş satanlara “üstüfeci”, “dibacı”, “kadifeci”, “atlasçı” denirdi Bez ticareti, 19 yüzyılda büyük ölçüde İngiliz üreticilerin eline geçti
Zerzevatçı
Zerzevat sebze anlamına geliyordu Zerzevatçı ise bugünün maydanoz, dereotu, salata, hıyar, turp ve marul gibi sebzelerde uzmanlaşmış manavıydı Kent dokularının bir parçası olan bostanlar, Osmanlı insanının sebze ihtiyacını karşılardı Zamanla halden, civar ve semt bahçe ya da bostanlarından, pazar yerlerinden tedarik edilir oldu
Çömlekçi
Topraktan yapılmış çanak, çömlek, testi, sürahi, bardak, kase, küp ve saksı gibi eşyalar satan esnafa çömlekçi denirdi Orta ve üst gelir grupları, kalaylanmış bakır kap kullanırdı Eskiden Bayezid Meydanı’nda bir sıra çömlekçi dükkanı vardı Toprak kapların yerini zamanla bakır ve benzeri maden kaplar aldı Ama çömlek özellikle kırsal yörelerde günümüzde de hâlâ kullanılıyor
Değirmenci
Değirmenci aslında un öğüten esnafa denirdi Görece büyük girişimci sayılırdı Kahve değirmeni, günlük hayatın ayrılmaz bir parçasıydı Keyif maddesi olarak kahve, çaydan çok daha önce Osmanlı’nın yaşamına girmişti Kahve değirmeni satan esnaf da değirmenci addolunuyordu
|