Yalnız Mesajı Göster

Hıncal Uluç Biyografisi Kısaca Hayatı

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hıncal Uluç Biyografisi Kısaca Hayatı




Hıncal Uluç

Doğum Tarihi / Yeri 01111939 Kilis

Eğitim Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

G Başlangıç Yılı 1957

G Başlangıç Kurumu Yenigün (Ankara)

Çalıştığı Kurumlar Yenigün, Öncü, Yankı, Cumhuriyet, Gelişim Yayınları, Sabah

1 Kasım 1939´da Kilis´te doğduBir dönem İÜ Edebiyat Fakültesi´nde okudu, 1964´te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi´nden mezun oldu1957´de Ankara´da Yenigün gazetesinin spor servisinde gazeteciliğe başladıBir süre de Öncü´de kalem oynatan Hıncal Uluç, askerden döndüğü 1967´de, M Ali Kışlalı başta olmak üzere eski Yenigün ekibinin çıkardığı Yankı´da çalışmaya başladıYankı´nın yanı sıra, Cumhuriyet´e spor yazıları da yazan Uluç, TRT´nin açılmasıyla birlikte Cumhuriyet´e televizyon sayfası da hazırladı 1980´de Gelişim Yayınları´nın sahibi Ercan Arıklı´nın isteğiyle Gelişim Yayınları´na dergi hazırladı Daha sonra Gelişim Yayınları Asil Nadir´e geçmesiyle işsiz kalan Uluç, Zafer Mutlu´nun daveti ile 1990´da Sabah´ta yazmaya başladı O tarihten bu yana Sabah´ta yazılarına devam eden Hıncal Uluç, televizyonda Şakamera adlı kamera şakası programının yanı sıra Kale Arkası, 90 Dakika gibi futbol programlarına yorumcu olarak imza attı1977´de Yankı´nın İngilizce bir özetini çıkarmak için yabancı bir eleman ararken, iş başvurusunda bulunan Amerikalı arkeolog Holly Hartquist ile tanışıp evlenen Hıncal Uluç, Amerikalı eşinden 1983´te boşandıÇocuk sahibi olmayan Uluç, bir daha evlenmediBaşkanlık kontenjanından Alp Yalman ve Ali Uras tarafından ´tarihini bilmediği bir zamanda´ Galatasaray´a üye yapılan Hıncal Uluç, aynı zamanda Mülkiyeliler Birliği, Türkiye Spor Yazarları Derneği ve İstanbul Gazeteciler Cemiyeti üyesidir

HAKKINDA YAZILANLAR

Aksiyon 2 Mart 2002 / Sayı: 378

Cemal A Kalyoncu

Müftü torunu gazeteci

Kilis Müftüsü Muharrem Kemal Bilgiç'in torunu olan gazeteci Hıncal Uluç, Türkeş'in yakın çalışma arkadaşı Fuat Uluç'un da oğludur Atatürk'ün silah arkadaşlarından ve Büyük Taarruz kumandanlarından Aşir Atlı da büyük dayısı olan Uluç, geçmişiyle ilgili herşeyi Aksiyon'a anlattı

Gazeteci Hıncal Uluç'un aslında 'yeteneksiz' biri olduğunu biliyor muydunuz? Futbol oynamayı deneyen, ancak takım arkadaşları tarafından oynama şansı bile verilmeyen Uluç'un, önce voleybol takımı kurup mahallede herkese voleybol, sonra basketbol öğrettikten sonra yine takım dışı kaldığını Hatta, oynama şansım fazla olur diye aynı taktiği beyzbolda bile deneyip, arkadaşlarına öğrettikten sonra kendisi iyi oynayamadığı için arkadaşları tarafından yine çemberin dışına itildiğini: "Her türlü sporu denedim, hiç birinde başarılı olamadım Aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım" Bitmedi Ankara'daki Kurtuluş Ortaokulu'nun son sınıfında okurken müzik hocası bir okul korosu kurmaya karar verir Seçme yapılacak 100 kadar öğrenci arasında Hıncal Uluç da vardır: "İki satır söyledikten sonra hoca hepimizi susturdu, o yüz kişi içerisinde parmağıyla beni işaret etti ve 'dışarı' dedi Böylece spordan sonra müzisyen olma hayallerim de sona erdi Resim dersen zaten hiç yok Kuzenim Ahmet (Taner Kışlalı Ahmet ve Mehmet Ali Kışlalı'nın babası Hüsnü Bey, Uluç'un anneannesi Velime Hanım'ın kardeşidir Velime Hanım'ın diğer kızkardeşi Hanife Hanım da, İstiklal Savaşı'nda Atatürk ve İnönü ile Fevzi Çakmak'ın silah arkadaşı, Milli Mücadele'de İzmir Doğu Cephesi Kuvayi Milliye Komutanlığı'na atanan, bir süre Antalya Valiliği yapan ve 16 Tümen Komutanı olarak Büyük Taarruz'a katılan Orgeneral Aşir Atlı ile evlenir) yapardı benim resimlerimi ilkokulda" Çok iyi bir öğrenci olduğu için (Uluç, eğitim hayatı boyunca sınıfın ilk üçü arasına girer hep) okul müsameresinde ona Reşat Nuri Güntekin'in Vergi Hırsızı adlı oyununda başrol oynatır hocası Bugün iş adamı olan Alaattin Beyti de ikinci rolü oynamaktadır Sonuç mu? "Alaattin onbeş dakikada beni sildi süpürdü İkinci temsilde de en ön sırada oturan velilerden biri düşüp bayılınca benim sahne hayatım sona erdi Aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım" Hıncal Uluç bütün bunlardan sonra Bernard Shaw'ın şu sözüne uymaya mecbur kalır: "Yapan yapar, yapamayan eleştirmen olur"

Dedesi Kilis müftüsü

Hıncal Uluç'un hayat hikayesi Bernard Shaw'ın 'başarısızlık başarının anahtarıdır' sözünü de doğrular niteliktedir sanki: "Yani ben yazarlık dışında her şeyde çuvalladım Onun için de yapamadığım herşeyi yazıyorum şimdi Tiyatro yapamadım, yazıyorum; müzik yapamadım, yazıyorum; spor yapamadım, yazıyorum" 1990'dan bu yana Sabah'ta, önce üç şimdi de haftanın yedi günü o 'yapamadıklarını' yazmakta olan Hıncal Uluç, aslında bir müftü torunudur Alparslan Türkeş'in en yakın çalışma arkadaşlarından Fuat Uluç'un oğlu olan Hıncal Uluç'un annesi, Kilis Müftüsü Muharrem Kemal (Bilgiç)'in kızıdır Uluç'un anlattığına göre Muharrem Kemal Efendi'den, Arabistan'dan bile fetva almaya gelenler olurmuş Hatta devrin padişahı şeyhülislam olsun diye davet ettiğinde Muharrem Kemal Efendi 'Memleketimden çıkmam, burada çok mutluyum' diyerek padişahın bu emrini reddetmiş İşte böyle bir müftü olan Muharrem Kemal Efendi ile Velime Hanım ikinci evliliklerini yapar ve beş çocuk getirirler dünyaya Hayati ve Cemal albay rütbesine kadar yükselir, Necati Bilgiç ise gazeteci olur (Onun oğlu Gürcan da gazetecidir) Kızlarından büyüğünü İstanbul'daki Erenköy Kız Lisesi'ne gönderen Muharrem Kemal Hoca'nın küçük kızı Suat da o zaman Kilis Kız Lisesi'nde okumaktadır

Bu arada Büyük Çerkez Göçü ile bir çok Çerkez o zaman Osmanlı toprakları olan bugünkü Lübnan, Suriye, Anadolu gibi coğrafyaya yerleşeli uzun zaman olmuştur Hıncal Uluç'un büyükbabası da çocukları ile beraber bu göçü yaşayanlardan birisidir Daha sonra çocuklardan bir kısmı İstanbul'a, bir kısmı Bandırma'ya, Hıncal Uluç'un dedesi de Manyas'a yerleşir Dede Hüseyin Bey'in Süreyya Hanım'la evliliğinden dünyaya gelen üç çocuğundan biri olan Fuat Uluç da Kilis'te subaydır: "Babam askeriyeden çıktığında arkadaşı var, Kız Enstitüsü Müdürü Vehbi bey, sabah akşam ona uğruyor Tabii okula gidiş saatleri de okulun dağılma saatlerine rastlıyor Ve kızlardan birini gözüne kestiriyor" Uluç'un gözüne kestirdiği bu kız işte o Müftü Muammer Kemal Efendi'nin kızıdır

Fuat Uluç, o sırada 'Deli Fuat' diye nam salmıştır Hatta, Cem Karaca'nın annesi Toto Karaca bir tiyatro oyunu sahnelemek için Kilis'e gider Fuat Uluç da tiyatroya bilet ayırtmak istemektedir: "Deli Fuat diye şöhreti var diye bilet vermek istemiyorlar ona Bu da kızıyor ve atla giriyor tiyatro salonuna Efsane gibi anlatılmış, Toto Karaca da Ülkü Tamer'e anlatmış ve o da yazmış bunu Oradaki Deli Fuat benim babamdır

Babam arkadaşı olan o Vehbi Bey'e gidiyor diyor ki, 'Ben bu kızı beğendim, bunu git iste' Müftünün kızını sana verirler/vermezler derken bunun üzerine babam 'Git iste, Çerkez'iz Bizde adettir, vermezlerse biz de kaçırırız'diyor" Kaçırmaya gerek kalmadan 1935 yılında vuslat gerçekleşir: "Babam, o çok yakın arkadaşı Vehbi Bey'in soyadını oğluna vermiş, Öcal diye" Peki ya Hıncal ismi nereden geliyor? "O zamanlar moda kafiyeli isim vermek Öcal'a (o da gazetecidir) kafiyeli olsun diye bana da Hıncal adını verdi" Üçüncü çocuk kız olmasına rağmen kafiye yine tutturulur: Serpil (Yankı dergisinde uzun seneler çalıştıktan sonra Aktüel'in Ankara temsilciliğini yapar Şimdi ise kendini sanata vermiştir) Dördüncü ve son çocuk da iki dedesinin ismini almasına rağmen kafiyeden nasiplenir: Hüseyin Kemal Kardeşlerden ilk üçü gazeteci, sonuncusu ise mühendis olacaktır

Hıncal Uluç, 1 Kasım 1939'da Kilis'te dünyaya gelir Hıncal, üç yaşına kadar anneanne ve teyzesi tarafından büyütülür Sebebi ise subay olan babasının o doğduğunda İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman tanklarının manevra yaptığı Bulgar sınırında görevli olmasıdır Sonrasında Fuat Uluç Çaldıran'a tayin olduğunda küçük Hıncal da ailesine kavuşur Ardından tayinler durmaksızın gerçekleşecektir Van'da o meşhur Van zelzelesini yaşar Uluç ailesi Daha sonra gidilen Bandırma'da Hıncal da ilkokula başlar İki ayrı okulda ilk üç sınıfı okur Bandırma'dan sonra 1950'de tekrar Kilis'e (Hıncal ilkokulu burada Kemaliye İlkokulu'nda bitirir) tayin olur Fuat Uluç 1952'de Antakya, 1955'te de Ankara (Ortaokula Antakya'da başlayan Hıncal, geri kalan eğitimini de Ankara Kurtuluş Lisesi'nde tamamlar) vardır sırada Çok mutlu bir ailede büyüyen Hıncal Uluç, 1980'e kadar burada kalacaktır Hayatını göçebe gibi yaşayan babası bu yüzden çocuklarının subay olmasını kesinlikle istemez: "Sakın bana özenmeyin çocuklar derdi" Annesi doktor, babası mühendis olmasını isterken Uluç'un kendisi de avukat olmak istemektedir Ama ne olursa olsun İngilizce'yi öğrenme hevesi yüzünden İstanbul Edebiyat Fakültesi'ne gelir Bir sömestr sonunda tekrar Ankara'ya döner Bir sene sonra da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanır



Alıntı Yaparak Cevapla