|
Prof. Dr. Sinsi
|
Dilde Uydurmacılık - Dilde Uydurmacılık Hakkında Makale
Uydurmacılık
Prof Dr Ahmet B Ercilasun
Türkiye'de ve Türkiye dışında yaşayan bütün Türklerin kullandıkları ve anladıkları "sebep, imkân, akıl, hâtıra" gibi kelimeleri dilimizden atmak isteyenler kendilerine "öztürkçeci" diyorlar Yaptıkları işin "millî" bir iş olduğunu iddia ediyorlar Dilimizi zenginleştirdiklerini ve "bilimsel" olduklarını da iddialarına ekliyorlar Dilimizden pek çok kelimeyi atan bir hareketin hakikaten mâkul sebeplere dayanması gerekmelidir Yâni hem millî, hem ilmî, hem de pratik (fayda sağlayıcı, dili zenginleştirici) olması lâzımdır Uydurmacılık hareketinde ise, iddialarının hilâfına, bu sebeplerden hiçbiri mevcut değildir
Uydurmacılık Millî Değildir
Millî olmanın ilk ölçüsü, bir kelimenin milletin çoğunluğu tarafından kullanılıyor olmasıdır "İmkân, ihtimal, akıl, şart" gibi kelimeleri her Türk kullanmakta ve anlamaktadır Bunların yerine konmak istenen "olanak, olasılık, us, koşul" gibi kelimeleri ise vatandaşlarımızın ancak bir kısmı anlıyor ve pek azı kullanıyor
Dilin millî olmasının bir başka ölçüsü nesiller arasında bağ kurmasıdır Dil, din, gelenekler gibi değerlerle nesilleri birbirine bağlanmayan topluluk, zamanla millet olmaktan çıkar Milletimizin târih içinde meydana getirdiği onbinlerce eser, "uydurmacılık" yüzünden anlaşılmaz olmuştur Otuz, kırk yıl önceki eserler dahi anlaşılamıyor Bunlar, "kitap, kalem, masa" gibi kelimelere de el atacak olursa, uydurmacılık yüzünden gelecek nesiller de bizi anlamayacaklar
Uydurmacılık, Türkiye dışındaki Türklerle de bağımızı koparmaktadır Millî olmayışının bir sebebi de budur Azerî Türkleri "fikir, kitap, mümkün" diyor, "düşün, betik, olanaklı" kelimelerini anlamıyor Özbek Türkleri "mükafat, zevk, zamir" diyor; "ödül, beğeni, adıl" kelimelerini anlamıyor
Uydurma kelimelerin bâzan kökleri, bâzan ekleri "öztürkçe" değildir "Rastlantı" nın kökü, "rast" ve "zorunlu" nun kökü "zor" Farsçadan; "Saptama"nın kökü "sabt" Arapça'dan dilimize girmiştir —SAL/—SEL ekinin ilk şekli olan -AL/-EL Fransızcadır Bâzı kelimeler de batı dillerinden bozularak Türkçeye mal edilmek istenmektedir "İmge", "image" dan, "belleten", "bulletin" den bozmadır
Uydurmacılık İlmî Değildir
Dil âlimleri bu harekete uydurma diyorlar Prof Dr Reşid R ARAT, Prof Dr Tahsin Banguoglu, Prof Dr Faruk K Timurtaş, Prof Dr Muharrem Ergin, Prof Dr Zeynep Korkmaz, Prof Dr Ali F Karamanlıoğlu, Prof Dr Necmettin Hacıeminoğlu, Prof Dr Kemal Eraslan, Prof Dr Osman F Sertkaya , Prof Dr Kemal Yavuz “uydurmacılğın” ilmî olmadığını yazmışlardır ve yazmaktadırlar Uydurmacılığı kurumlaştıran TDK idarecileri ve basındaki uydurmacılar ise Türk dil âlimleri değildirler Yüzlerce yıldan beri, on binlerce eserde, milyonlarca Türk tarafından kullanılan kelimeler; uydurmacılar tarafından “Türkçe olan” ve “Türkçe olmayan” diye ikiye ayrılmaktadır
Böyle bir ayırma, dil ilmine aykırıdır Bir dilde asırlarca kullanılan her kelime o dilin malıdır Menşe meselesi, dil araştırıcılarını ilgilendiren ayrı bir konudur Bir kelimenin, bir dilin malı olup olmadığını anlamak için o kelimenin menşeine değil, söz konusu dildeki kullanılışına bakılır
Anlam biliminde varılan neticelere göre, hiçbir dilde yüzde yüz eş anlamlı kelime yoktur Müteradif sayılan kelimelerde muhakkak küçük mânâ farkları, ilk bakışta hissedilmeyen nüanslar vardır O halde yabancı sayılan bir kelime için onun yüzde yüz tam karşılığını koymaya imkân yoktur Karşılık diye ileri sürülen bâzı kelimelerin yeni mânâlar kazanması bundan dolayıdır
Dil Kaidelerine Aykırı
Uydurmacılar tarafından ileri sürülen kelimelerin birçoğu dil kaidelerine aykırı olarak yapılmışlardır "Bağ" dan, "—m" ile ' "bağım" yapamazsınız ki "bağımsız" kelimesini türetesiniz "-M" ; "Alım, satım, giyim, içim" örneklerinde de görüldüğü gibi fiilden isim yapan bir ektir “Bağ" ise bir isim köküdür; Türkçe'de "bağmak" diye bir fiil yoktur "İlginç" kelimesinde de aynı yanlış yapılmıştır " -Ç" , Türkçe'de fiillerden isim yapar “Sevinmek” ve "övünmek" fiillerinden yapılan "sevinç" ve "övünç" gibi Oysa dilimizde "ilginmek" diye bir fiil yoktur Bu fiili de biz türettik diyemezsiniz, çünkü "-n" Türkçe'de fiilden fiil yapar  “İlgi” ise fiil değil , isimdir
Uydurmacılık Pratik Değildir!
Bu hareket, hiçbir ihtiyacın karşılığı değildir "İhtisas, tekâmül, tesbit vb " kavramların karşılıkları dilimizde "ihtisas, tekâmül, tesbit vb " olarak mevcuttur O halde bu kavramlara yeni karşılıklar aramak lüzumsuzdur Bulunacak yeni karşılıkları öğretmek için ayrıca zaman harcanacaktır
Uydurmacılık eski kelimelere düşmanlık beslediği için pek çok kelime unutulmakta, yerlerine yenileri de konulmamaktadır Bu yüzden genç nesillerin zihinlerinde pek çok kavramlar bulunmamakta ve düşünce kabiliyetleri azalmaktadır
Otuz yıl önce her lise mezununun bildiği "münâvebe, müteselsil, mükerrer" gibi kelimeler, genç nesiller tarafından artık bilinmiyor Bu kelimelerin belirttikleri kavramlar da genç zihinlerde yoktur Şimdi üniversiteyi bitiren gençler, "münâvebe" kavramıyla (kelimesiyle değil) karşılaşınca; böyle bir kavrama ihtiyaç duyunca bunun ne olduğunu düşünmek, icat etmek; icat edebilirlerse birkaç cümleyle tarif ve izah etmek zorundadırlar
Yeni kelimeler; ana dilimize âit olmadığı, sonradan yabancı bir dil gibi öğrenildiği için yanlış kullanılmakta ve dilde kavram kargaşalığına sebep olmaktadır "Rağmen" yerine uydurulan "karşın" kelimesi, çok defa "mukabil, karşılık" yerine kullanılıyor "Saptamak" kelimesini “ispat etmek” yerine kullananlar var Türkçe'de edat ve zarf olmak üzere iki ayrı kelime olan "kadar" ı teke ircâ edip yalnız "değin" ile karşılayanlar, "ne değin güzel" gibi tuhaf cümleler kuruyorlar "Olanak", "imkân" için uyduruldu, “fırsat” yerine de kullanılıyor; "Olasılık" ile devamlı olarak karıştırılıyor "Bilinç"; şuur, idrak, öğrenme, bilme gibi birçok kavramı karşılar oldu
Millî , ilmî ve pratik olmayan bu öztürkçecilik hareketine en yakışan isim "uydurmacılık" tır Uydurmacılık ise gayri millî, gayri ilmî ve pratik bakımdan zararlı bir akımdır!
|