Yalnız Mesajı Göster

Türkçedeki Eklerin Kökeni

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkçedeki Eklerin Kökeni




Kişi ve soru adıllarından başka Türkçe ve Latince bazı sözcükler arasında da yakınlıklar vardır Her iki dilde ortak biçimde ve ortak anlamda kullanılan sözcüklerden bazıları şunlardır : Türkçe : ata, Latince : atta ; Türkçe : ir/er = Latince : vir [11] ; Latince : amare = sevmek Türkçe : amrak = sevgili, âşık ; Latince : domus = ev, çatı ; Türkçe : dam ; Türkçe : kedi, Latince : cattus ; Türkçe : tepe, Hint-Avrupa dillerinde : top ; Türkçe : bal, Latince : mel vb
Her iki dildeki adıllar ve sözcükler arasındaki yakınlıklardan başka daha önemli ölçüde ekler arasında da ses, biçim ve görev bakımlarından tam bir ortaklık olduğu görülmektedir Bu tür eklerin başında "-al" eki gelmektedir
Eklerin bir dilden bir dile sözcükler kadar kolay geçmediği bilinir Bununla birlikte sözcük kökleri gibi ek yaratmanın da güçlüğü dikkate alınacak olursa, bir dilden bir dile ekin de bazı anlam zorunluklarıyle, gereksinmelerle geçtiği görülmektedir
"-al" eki Türk lehçelerinde, Latin dillerinde olduğu gibi aynı biçim, anlam ve aynı görevde kullanılmıştır
"-al" eki, en eski kaynaklardan biri olan Uygurcada "sakal" sözcüğünde görülmektedir Kaşgarlı'nın Divan'ında da aynı sözcük aynı anlamda geçmektedir Sözcüğün kökü "sak" biçiminde olmalıdır
Orhun Yazıtları'nda da "sak-ın-mak", "düşünmek" anlamında kullanılmıştır Aynı sözcük Uygurcada da aynı anlamdadır: "düşünmek, plan kurmak, düşünüp taşınmak, endişelenmek" vb
Aynı kökten kurulmuş olan "sak-ış = düşünce, endişe, kaygı, hesap", "sak-ın-gu" = düşünce, tefekkür, düşünme", "sak-ın-ç" = fikir, düşünce, niyet, tasavvur, istiğrak", "sak-ınç-lı" = düşünceli, fikir sahibi, endişeli", "sak-ınç-sız = düşüncesiz, endişesiz, tasasız" gibi sözcüklerde Uygurcada geçmektedir
Ayrıca "sak-ı-mak" sözcüğü de "ciddî olmak, bir şeye itina göstermek" anlamlarında Uygurcada kullanılmıştır
Buna göre Orhun Yazıtları'nda ve Uygurcada çeşitli sözcüklerin yapısında kök olarak kullanıldığı görülen ve "düşünce, akıl, fikir" kavramları veren bir "sak" kökünün varlığı belirmektedir Daha sonraki metinlerde "sakla-mak" biçiminde geçen bu kök, aynı kavramın doğrultusunda kullanılmaktadır "Saklamak" kavramı, "korumak, düşünerek tedbir almak" anlamlarını kapsar Nitekim Uygurcada "sak-uş-mak", "birisini himayeye almak, korumak, birini koltuğu altına almak, muhafaza etmek" anlamlarında, tıpkı "saklamak" gibi kullanılmış, ayrıca işteş çatıyle kurulmuştur
"Sak-ın-mak" sözcüğü de "düşünüp çekinmek" demektir
Buna göre "sak" kökünün, soyut ad olarak "akıl, düşünce, hafıza" anlamlarını vermekte olduğu, somut ad olarak "kafa, baş" anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır
Bu bakımdan "sak-al" sözcüğü, "kafaya mensup, başa ait" kavramlarından doğmakta, "sak-ak = çene" sözcüğü ile bağlanmaktadır
Kaşgarlı'nın Divan'ında "çene" anlamında kullanılan "sakak" sözcüğünün varlığı, "sakal" sözcüğünün, "baş, kafa, çene" ile ilgisini açıkça belirtmektedir
Kaşgarlı'nın Divan'ında başlı başın a "sak" sözcüğü, "işte uyanık ve zeyrek olan" anlamında geçer Divan'da "sak er = uyanık, zeyrek kişi", "sak-lık = uyanıklık" demektir "Sak" kökü yine "akıl, düşünce" kavramlarından kayarak "dikkat" anlamında da eski çağlarda askerlikte kullanılmıştır; "sak sak" biçimindeki bu ikileme, "nöbetçinin, bekçinin kaleyi ve atı koruyabilmek için uyanık olmasını emreden söz" olarak geçmektedir
Osmanlıcada ve Anadolu ağızlarında, "sak", "müteyakkız, uyanık, çabuk duyan, tetik olan, ihtiyatlı, uslu, sakin" anlamlarında kullanılır ; "sak dur!" veya "sak samit dur!", "uslu, akıllı dur" demektir Yine Osmanlıcada "çenenin altından sarkan et, gerdan, gabgab" anlamında kullanılan "sakak" sözcüğü de aynı sözcüktür Atların boyunlarında, çene altında olan bir hastalığın Türkçe adı da aynı kökten gelen "sakağı"dır
Bu açıklamalara göre, sakal sözcüğü Türkçedir ve sözcükteki "-al" eki Uygurcadan beri hatta daha önceleri Türkçede kullanılmıştır
Aynı ek "topal" sözcüğünde de görülmektedir
Orhun Yazıtları'nda "top-mak = bağlamak", "top-la-mak = derlemek, toplamak" sözcükleri bulunmakla birlikte "top" kökü ad olarak geçmemektedir
Ancak Uygurcada "top", "bütün, hep, topyekûn", "top-lu = bir arada, toplu" sözcüklerinde "top" kökünü görmekteyiz
Kaşgarlı'nın Divan'ında "top, top-ık" sözcükleri "çevgenle vurulan top, topaç" anlamında geçmektedir
Bu duruma göre "top" sözcüğü bugünkü anlamda daha XI yüzyılda kullanılmaktaydı
Osmanlıcada da "top" kökü, "bütün, büsbütün" anlamlarını vermektedir
Ayrıca "top-aç", top-ak" sözcükleri Osmanlıcada "yuvarlak, toparlak, top gibi" anlamlarında kullanılmıştır
Bugünkü "top-uk, top-ak, top-aç, top-an, top-ar-lak, top-lu, top-uz, top-tan" sözcükleri de aynı kökten gelmektedir
"Aksak" anlamını veren "top-al" sözcüğü görülüyor ki "top" köküyle ilgilidir Aynı kavramı veren "ak-sa-k / ağ-sa-k" sözcükleri de "aksayan, bir tarafa kayan, yuvarlanan" kavramlarını belirtmektedir
Genellikle eski kaynaklarda geçmeyen fakat çok yaygın olarak kullanılan "top-al" sözcüğü, "aksayan, kayan, yuvarlanarak yürüyen" kavramlarını vermektedir ki "top" köküyle "-al" ekinden kurulmuş olduğu belirmektedir
Nitekim "güzel" sözcüğü de, "göz-el" biçiminde kurulduğu halde ve çok yaygın olmakla birlikte eski kaynaklarda geçmemektedir
"Çatal" sözcüğü de "çat" adıyle "-al" ekinden kurulmuştur "Çat" adı daha çok ikili bir kök olarak "çat-mak" eylemiyle tanınmıştır Halbuki "çatmak" eyleminin kökü olan "çat" sözcüğünü ad olarak da kolaylıkla bulabiliriz


Alıntı Yaparak Cevapla