|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkçedeki Eklerin Kökeni
Orhun Yazıtları'nda "kuyu" anlamında "çat" biçiminde bir sözcüğe rastlıyoruz Aynı sözcük Kaşgarlı'nın Divan'ında da geçmektedir Eski kuyuların yapılışı, biçimleri ve bu kuyulardan su çekmek için kullanılan çatal odunlar dikkate alınırsa "çatmak" eylemindeki "çat" kökünün "kuyu" anlamıyle birliği düşünülebilir Böyle bir ad kökü ile anlam birliği sağlanmasa da, "çat" biçiminde hem eylem kökü olan hem de ad olarak kullanılan bir sözcük Türkçede kullanılmaktadır "Çat" adı, "iki veya daha çok yolun, derenin ya da dağın birleştiği yer anlamında Anadolu'da yaygındır : "yolun çatı = yol-un çat-ı = yolun birleştiği yer" vb (bkz Ömer Asım Aksoy, Gaziantep Ağzı, cilt III ; ve bkz Söz Derleme Dergisi)
Böylece "çat-al" sözcüğünün "çat" adına getirilen "-al" ekiyle kurulduğu anlaşılmaktadır
Aynı kök, eylem kökü olarak da "çatık, çatak" gibi sözcükleri meydana getirmiştir
"Çatal" sözcüğündeki "-al" ekinin yalnız alet adı kurmak için kullanıldığı asla ileri sürülemez Çünkü "çatal perde" gibi tamlamalarda "çatal" sıfattır "Çatal kazık yere batmaz" atasözünde de "çatal" sıfat gibi kullanılmıştır Yemekte ya da tarlada kullanılan "çatal" adı sonradan meydana çıkan bir kullanılıştır
Görülüyor ki "sakal, topal, çatal" sözcüklerindeki "-al" eki, ad köklerine getirilen ve sıfat ya da ad soylu sözcük kuran bir ektir
Bu eki bir de Anadolu ağızlarında kullanılan "ıg-al > ığ-al" sözcüğünde görüyoruz Bu sözcük "toprağın yaşlığı" anlamını verir Sözcüğün "ıg = su" köküyle kurulduğu anlaşılmaktadır ("ıg = su" sözcüğü için bkz Vecihe Hatipoğlu, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı 1972, s 267-273)
Aynı "-al" ekini Latincede de aynı görevde bulmaktayız Latincede "anim = can, ruh" köküne, "-al" eki getirilerek "anim-al = canlı, ruhlu" sözcüğü yaratılmış, sonra da sözcük "hayvan" anlamına bağlanmıştır Görülüyor ki Latincede de "-al" eki, ad soylu sözcüklere getirilmekte ve kök-anlama bağlı sıfat biçiminden ad meydana gelmektedir Türkçede olduğu gibi Latincede de bu ek çok az kullanılmıştır "-al" eki Latincede ancak bir iki sözcükte geçmektedir Halbuki Latinceyle iligili Batı dillerinde, özellikle Fransızcada, "-al" eki sonradan çok işlek duruma geçmiştir
Türkçede de "-al" eki başlangıçta iki üç sözcükte kullanılmıştır Bu ekin ünlü uyumlarına göre değişen "-el" biçimi Türkçede daha yaygındır
[size="3"]Yalnız bu tür örneklerin elimizdeki eski kaynaklarda bulunmayışı dikkati çeker Doğu Türkçesinde, "kör-mek = görmek" eyleminden kurulan "körklüğ = güzel" sözcüğü, Batı Türkçesinde "göz" kökünden "-el" ekiyle kurularak "göz-el > güzel" biçiminde kullanılmaktadır Bu sözcükte de ad köküne gelen "-el" eki sıfat meydana getirmektedir Anadolu ağızlarında kullanılan "gök-el > göğ-el = yeşil, mavi ; göğel ördek", "çiğ-el = çiğ, ham ; çiğel armut", "tük-el = tam, bütün", "çep-el = çöplü ; çepelli arpa" sözcükleri de "-el" ekiyle kurulmuştur
Aynı "-al / -el" eki "-ıl / -il" biçiminde de kullanılmaktadır Çünkü "-ıl / -il,
-ül" ekleri de, "-al / -el" ekleri gibi ad soylu sözcüklere getirilmektedir ve ad soylu sözcükler sıfatlar kurmaktadır
Orhun Yazıtları'ndaki "yaşıl" sözcüğü "yaş" köküyle "-ıl" ekinden kurulmuştur Aynı sözcük "yaşıl, yeşil" biçimiyle hemen hemen her kaynakta bulunmaktadır
Yine Orhun Yazıtları'nda ve Kaşgarlı'nın Divan'ında kullanılan "köng-ül = gönül" sözcüğü de "köng", "gön, göğüs, deri" anlamında kullanılan köke
"-ül" ekinin getirilmesiyle kurulmuştur
Kaşgarlı'nın Divan'ında görülen "baş-ıl = başında beyazı bulunan" sözcüğü de "baş" köküyle "-ıl" ekinden meydana gelmiştir
Orhun Yazıtları'ndan beri kullanılan "kız-ıl = kırmızı" sözcüğü de "-ıl" ekiyle kurulmuş ad soylu sözcüklerden biridir
Kütahyalı gramerci Abdurrahman Efendi de "endişeli, tetik" anlamlarında kullanılan "kuşku-l" sözcüğü ile, "onun uykusu kuşkuldur" gibi tümceleri örnek vermiştir
Görülüyor ki geniş ünlüyle ad köklerine bağlanan "-a" eki bazen de dar ünlüyle "ıl" biçiminde ad köklerine bağlanabilmekte ve sıfat yahut ad soylu sözcük kurmaktadır
Anadolu ağızlarında "ard-ıl = muahhar, müeccel, redif" (bkz Tarama Dergisi) anlamlarında geçen bir sözcük de "-ıl" ekiyle kurulmuştur "An-ıl" ise "hafıza, maksat, gaye, usul" anlamında geçer "Anılı bilinmeyen iş yapılmaz" atasözü Tokat ve Manisa dolaylarında yaygın olarak kullanılmaktadır (bkz DS)
Yansıma olarak kurulan bazı ikilemelerde de "-ıl" ekine rastlamaktayız : "par-ıl par-ıl, pır-ıl pır-ıl, çağ-ıl çağ-ıl, gür-ül gür-ül" gibi
[size="3"]"Par-la-mak, çağ-la-mak, gür-le-mek" gibi eylemler dikkate alınırsa, bu tür yansıma kökleri, ad kökü gibi işlem gördüğünden "-ıl" ekini alabilmiştir
Latincedeki ad yapan "-um, bell-um = savaş" eki gibi Türkçede de eylem kök veya gövdelerine gelerek somut adlar yapan bir "-um" eki vardır : "doğ-um, sok-um, oy-um" gibi Türkçede bu ek, ünlü kurallarının etkisiyle türlü biçimlere girer : "al-ım, sat-ım, kal-ım, öl-üm, sür-üm, ver-im, dür-üm, giy-im, dil-im" gibi
"-ım" eki, Latincede olduğu gibi Türkçede de eylem soylu köklerden soyut adlar meydana getirmektedir Orhun Yazıtları'nda "-ım" ekiyle kurulmuş "öl-üm, bat-ım" gibi birkaç örnek kullanılmıştır Uygurcada örneklerin çoğaldığını görüyoruz : "kör-üm = rüya, düş, görünüş ; "iç-im = sıvı halindeki yemek ; yar-ım = yarım ; al-ım = borç, borç alınan her şey ; tur-um = durum" gibi
[size="3"]"-ış" ekiyle kurulan sözcükler de Orhun Yazıtları'nda "ağış = yükseliş, yokuş" gibi bir iki sözcükte geçmekte, Uygurcada "alış = alış veriş, ticaret", "biliş = bilme, biliş", "iliş = yapışma, takma, ilişme" gibi sözcüklerle bu tür örnekler çoğalmaktadır
Bütün bu araştırma ve incelemelerin ışığında görülüyor ki Türkçedeki
"-la / -le" gibi bazı ekler, "ile" gibi sözcüklerden çıkmakta, "-sal / -sel" gibi bazıları birleşik görünümü vermekte, "-al / -el" ad eki gibi bazıları ise Türkçede ve Batı kaynaklı sözcüklerde aynı biçimde, aynı anlam ve aynı görevde kullanılmış bulunmaktadır
Türkçedeki eklerin önemli bir özelliği de "-ım", "-ış" ad ekleri gibi eski kaynaklarda az kullanılan bazı eklerin, sonraki Türk dillerinin çoğunda işlek duruma geçmiş olmalarıdır
|