10-21-2012
|
#3
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Vücutta Bulunan Hücrelerin Gerçekleştirdiği İşlemler
Hatırlarsanız, biraz önce oksijenin alyuvarların üzerindeki hemoglobin adlı özel bir moleküle tutunarak taşındıklarından bahsetmiştik İsterseniz biraz da bu molekülden bahsedelim: Vücuttaki taşıma işlemi için hücrenin şeklinin yassı olması ya da yeteri kadar esnek olması tek başına yeterli değildir Bir alyuvar oksijeni taşısa da bunu hücrelerin kullanabileceği şekilde sunamazsa görevini yerine getirememiş olur Çünkü vücut hücrelerinin, oksijeni kendilerine bağlayacak özel moleküllere ihtiyacı vardır Bu molekül oksijenle üç boyutlu bir yapıda en ideal şekilde birleşmeli ve oksijeni güvenle taşımalıdır Ancak oksijene çok da sıkı bağlanmamalı, oksijen verilecek hücreye geldiğinde, oksijenden kolayca ayrılabilmelidir Kısacası oksijenin taşınması ve gereken yerlerde kullanılabilmesi için kendine has bir tasarıma sahip çok özel bir moleküle ihtiyaç vardır İşte bu molekül alyuvarlara -dolayısıyla kana- kırmızı rengini veren hemoglobin molekülüdür Hemoglobin birbirinden farklı iki işlev yapabilmesi nedeniyle bilim adamları tarafından "olağanüstü bir molekül" olarak nitelendirilmektedir
Hemoglobin akciğerdeki oksijeni alırken, karbondioksiti bırakır ve oradan kaslara geçer Bu sırada kaslar da besinleri yakıp karbondioksit oluşturur Hemoglobin molekülü kaslara ulaştığında öncekinin tam tersi bir işlev görerek oksijeni bırakıp karbondioksiti alır Bu büyük bir şuur gerektiren son derece disiplinli bir hareket şeklidir Bilim adamları, 1996 yılında, alyuvarların yapısındaki hemoglobin moleküllerinin oksijeni taşımaktan başka, yaşamsal önem taşıyan bir diğer molekülü daha taşıdıklarını keşfettiler Bu molekül, azot monoksittir (NO) Hemoglobinin azot monoksit gazını taşımasının çok önemli bir nedeni vardır Hemoglobin, azot monoksit gazının yardımıyla dokuya ne kadar oksijen verileceğini denetler Dolayısıyla, bu gazın hemoglobin tarafından taşınması insan hayatı ve sağlığı açısından son derece önemlidir
Hemoglobinin kusursuz molekül yapısı ve işlevleri bilim adamlarının da dikkatini çekmiştir Nitekim evrimci bilim adamlarından Gordon Rattray bir kitabında, hemoglobin hakkında şunları yazmıştır:
"Kanın oluşumu, tek başına bir destan gibidir Çoğunun yeterince anlaşılmadığı en az 80 unsurdan oluşur En büyük öneme sahip olan bileşen ise hemoglobindir Hemoglobin akciğerdeki oksijeni alırken, karbondioksiti bırakır ve oradan kaslara geçer Orada ise tam tersi işlevi yapar, oksijeni bırakıp, karbondioksiti alır Kaslar besinleri yakıp karbondioksit oluşturur Bir arabanın akaryakıt yakıp karbonmonoksit üretmesi gibi Bu madde gerçekten olağanüstü bir moleküldür ki, bir anda oksijene karşı birleşme eğilimi gösterirken, birkaç saniye sonra bu eğilimini kaybeder Bir anda tercihi karbondioksite bağlı olarak değişir Bu da onu daha da dikkate değer yapar Yaptığı işe uyum gösteren daha iyi bir örnek yoktur " (3)
Hemoglobin molekülü adeta şuur sahibi bir varlık gibi gerektiği yerde ve zamanda gereken seçimi yapabilmektedir Yalnızca oksijeni taşımakla kalmayıp, hemoglobin, oksijene acil gereksinimi olan bir kasın yanından geçerken bu oksijeni bırakması gerektiğini hemen anlamakta, bu sırada açığa çıkan karbondioksiti alması ve nereye bırakması gerektiğini de bilerek hareket etmekte ve yeni yüküyle birlikte akciğerlere doğru yola çıkmaktadır Hemoglobin molekülü hiçbir zaman oksijen ile karbondioksiti birbirine karıştırmamaktadır ve daima doğru adrese gitmektedir Bir molekülün düşünme, karar verme, seçme ve tercih yapma gibi özellikler gerektiren bu gibi davranışlarda bulunması elbette ki düşündürücüdür
Bir alyuvar hücresinde yaklaşık 300 milyon tane hemoglobin molekülü bulunur Bu moleküllerin tümü bu işlemleri hiçbir karışıklık çıkmadan yapabilecek özelliklere sahiptir İnsan vücudunda bulunan bütün hemoglobin moleküllerinin sayısı ve bu moleküllerin hepsinin istisnasız aynı yeteneklere sahip oldukları düşünüldüğünde konunun önemi daha net anlaşılmaktadır Böyle bir seçiciliğin tesadüfen ortaya çıkamayacağı, tesadüflerin insan vücudundaki milyarlarca hemoglobine bu özellikleri kazandıramayacağı akıl sahibi her insan için çok açık bir gerçektir Hemoglobin molekülünü yaratan ve her insanın vücuduna tüm özellikleriyle birlikte yerleştiren Allah'tır
Alyuvarlarla ilgili akılda tutulması gereken önemli bir özellik daha vardır: Olağan koşullarda vücutta saniyede yaklaşık 2 5 milyon alyuvar üretilir Bu hücrelerinde bizim gibi bir ömürleri vardır Ancak bu hücreler ömürlerini doldurup yaşlandıklarında vücudumuzu korumakla görevli olan hücrelerce öldürülerek yok edilirler Bizler birbirimizin nüfus kağıtlarındaki doğum tarihlerini görmesek de ne kadar yaşlı olduğunu biliriz Ama bir hücre karşısındaki hücrenin ne kadar yaşlı olduğunu nereden bilebilmektedir?
Bir düşünün İnsan bedeninde yaklaşık olarak 25 trilyon alyuvar hücresi vardır ve sağlıklı bir yaşam bir sürebilmemiz bu sayının sabit tutulması şarttır Oysa olağan koşullarda vücutta her saniye yaklaşık 2,5 milyon alyuvar üretilir Bu şu anlama gelmektedir Her saniye ömrünü tamamlayan 2,5 milyon alyuvarın doğru olarak tespit edilip yok edilmesi şarttır Mesela sistemde bir hata olduğunu ve yok edilmeleri gerektiği halde bazı alyuvarların kandaki varlıklarını sürdürdüklerini düşünün Ne olurdu? Kandaki alyuvar sayısının artması ile birlikte kanın akıcılığı azalacak ve bu da damarlarda tıkanmaya neden olarak ve kalbin çalışmasını oldukça zorlaştıracaktı Normal koşullarda böyle bir problemle karşılaşmayız çünkü her seferinde yeteri miktarda alyuvar yok edilir ve kana tam da yok edilenlerin sayısı kadar yeni alyuvarlar üretilir
Kan vücudun haberleşme yollarından birini de oluşturur İnsan vücudundaki hücreler arasında çok üstün bir haberleşme sistemi vardır Hücreler birbirleri ile -adeta her biri şuurlu birer insanmışçasına- bilgi alışverişinde bulunurlar Hormonlar, organlar ve hücreler arasında kimyasal mesajlar taşıyarak haberleşmeyi sağlar
Damarlarımızda dolaşan kanın temel özelliklerinden biri de kusursuz bir dengeleyici olmasıdır Kanla dolu damarlar, tıpkı bir binanın sıcak su taşıyan kalorifer boruları gibi ısıyı bütün vücuda yayarlar Ancak ısının kaynağı kalorifer örneğinde olduğu gibi tek bir kalorifer kazanı değil, vücuttaki bütün hücrelerdir Kan sayesinde hücrelerin ürettikleri ısı bedene eşit olarak dağıtılır Eğer vücudumuzun ısı dağıtım sistemi olmasaydı oldukça büyük sıkıntılar yaşardık Kas gücüyle yaptığımız bir iş sonucunda, örneğin koştuğumuzda bacaklarımız ya da bir yük kaldırdığımızda kollarımız aşırı derecede ısınır, diğer bölgelerimiz ise soğuk kalırdı Bu dengesiz yapı, metabolizmamıza büyük zarar verirdi İşte bu nedenle ısının bedene eşit olarak dağıtılması son derece önemlidir Aynı şekilde bedenimizde fazla yükselen ısının düşürülmesi için de terleme mekanizması ile birlikte kan devreye girer
|
|
|
|