Prof. Dr. Sinsi
|
Hücre Zarının Kimyasal Yapısı
Hücre zarının kimyasal yapısı
Buna plazma zarı da denir Hücre zarı canlı ve esnek yapıdadır Işık mikroskobuyla ayırt edilemeyecek kadar incedir
Hücre zarının asıl yapısı elektron mikroskopta bile tam görülmediği için, zar yapısı hakkında çeşitli modeller ileri sürülmüştür Bunlardan en ileri olanı, SİNGER ve NİCHOLSON adlı iki araştırmacının ileri sürdüğü akıcı mozaik zar modelidir
Bu modele göre; hücre zarı protein, fosfolipid ve az miktarda karbonhidrattan oluşmuştur Hücre zarındaki lipidler ve proteinler devamlı olarak hareket ettiği için akıcı mozaik denmiştir Hücre zarının sadece dış tarafında bulunan glikoproteinler hücrelerin birbirini tanımasını sağlamaktadır Örneğin; her canlının hücre zarının kimyasal özelliği farklıdır Bu fark, hücre zarındaki glikoproteinlerden ileri gelmektedir Nitekim doku veya organ nakillerinde, özellikle iki bireyin de proteinlerinde benzerlik aranır Doku nakledilen bireyin, nakledilen dokuyu kabul etmesi için glikoproteinlerinin, vericininkine benzer olması gerekir Bu da yakın akrabalık varsa geçerlidir Bu durum, protein benzerliği az olan uzak akrabalar arasındaki doku aşılamalarının neden tutmadığını açıklamaktadır
Hücre zarındaki glikoproteinlerin diğer bir özelliği de, hücreye alınacak maddeyi tanımasıdır Canlı hücre zarı gerekli durumlarda iyot gibi küçük molekülleri geçirmediği halde glikoz gibi daha büyük molekülleri kolayca geçirebilmektedir Hücre zarının bu faaliyetine “seçici geçirgenlik” denir Bu durum hücre zarındaki glikoproteinlerin özelliğidir
HÜCRE ZARINDA MADDE GEÇİŞİ
Hücre zarından iki türlü madde geçişi olmaktadır (Şekil-3) Bunlardan birisi pasif, diğeri aktif geçiştir
1-PASİF TAŞINMA
Moleküllerin hareketinden kaynaklanan, tamamen fiziksel bir olaydır Pasif geçiş için hücre enerji harcamaz Geçiş için gerekli enerji, moleküllerin kendi yayılma enerjileridir Bu yüzden buna yayılma anlamında “difüzyon” denir Bu olay, canlı olmayan, ölü hücre zarlarında da gerçekleşen bir olaydır Ancak canlı hücreler difüzyon olayını kendi çıkarları için kullanacak şekilde bazı adaptasyonlar geliştirmiştir
Pasif taşımada iki türlü madde geçişi söz konusudur Bunlardan birisi eriyen moleküllerin geçişi, diğeri ise eriticinin geçişidir Canlı sistemlerde eritici ortam genellikle su olduğu için buna “ozmoz”, eriyenin geçişine ise “diyaliz” denir Her ikisi de difüzyon olaylarıdır
Pasif taşıma olaylarını bir bisiklet sürücüsünün yokuş aşağı inmesine benzetebiliriz Yokuş aşağı inen bisikletli, yokuşun eğiminden istifade ettiğinden tekeri döndürmek için enerji harcamaz
Pasif taşınma olaylarının canlı hücrelerde gerçekleştiği göz önüne alınırsa, geçiş yapan moleküller arasında hücre zarlarının bulunduğu düşünülmelidir Bu durumda hücre zarının özelliği hesaba katılmalıdır Hücre zarından pasif taşınma ile geçmekte olan moleküller aşağıdaki faktörlerden etkilenirler
HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Molekül Yoğunluğu: Hücre zarının bir tarafındaki moleküllerin yoğunluğu ne kadar fazla ise, difüzyon o kadar hızlı olur Difüzyon olayı, zarın iki tarafındaki moleküllerin yoğunlukları aynı oluncaya kadar devam eder Ancak, hücrenin içinde zardan geçemeyecek kadar küçük erimiş moleküller çoğunlukta ise, hücre dışındaki moleküllerin hücre içine girişi eşitlik oluncaya kadar devam etmez Örneğin bitki hücresi içine su moleküllerinin girişi hücrenin turgor halinden sonra durur
Difüzyon Yüzeyi: Moleküllerin difüzyon yaptıkları yüzeyin, seçici geçirgen veya yarı geçirgen oluşu difüzyonu etkileyen faktörlerden birisidir Yarı geçirgen zarlar su molekülü ve daha küçük erimiş moleküllerin geçişine izin verirken, seçici geçirgen özellikteki canlı hücre zarları, gerekli durumlarda glikoz gibi amino asitlerden daha büyük molekülleri daha kolay alabilmektedir Difüzyon yüzeyinin geniş veya dar oluşu da diğer bir faktördür Nitekim canlı sistemlerde difüzyon hızını arttırıcı, yüzey genişletmeleri gibi çeşitli adaptasyonlar gelişmiştir Örneğin, 20-25 cm’karelik deri yüzeyine sahip bir toprak solucanı, sudaki oksijeni difüzyonla yeteri kadar alamaz Halbuki 20-25 cm’karelik solungaç yüzeyine sahip bir balık sudaki oksijeni difüzyonla kolayca alabilmektedir Aynı şekilde memeli hayvanların akciğerlerindeki alveol kesecikleri de geniş bir difüzyon yüzeyi oluşturarak oksijenin difüzyonla vücuda alınmasını kolaylaştırmaktadır Yine, ince bağırsakların iç derisi villüs (tümür) denen çıkıntılara, bağırsaktaki besinlerin difüzyonla vücuda emilmesini kolaylaştırmaktadır
Molekülün Kimyasal Özelliği: Hücre zarının yapısında fosfolipidler bulunduğu için, yağı eriten moleküller (aseton, eter, kloroform) eritemeyenlerden, yağda eriyen moleküller ise (A, D, E ve K vitaminleri) erimeyenlerden daha kolay hücre zarından geçiş yaparlar
Molekülün Elektrik Yükü: Hücre zarlarının çoğunluğu pozitif yüklüdür Bu nedenle nötr tanecikler zardan çok kolay geçer Negatif yüklü tanecikler zardan biraz güç, pozitif yüklü olanlar ise çok güç geçerler İyonların geçişinde; ozmotik basınç ve zar geçirgenliği de etkilidir
Molekül Büyüklüğü: Hücre zarından ancak amino asitler, monosakkaritler, yağ asidi, gliserol, vitaminler, su, oksijen, iyot ve alkol gibi küçük moleküller geçiş yapabilir Protein, nişasta, glikojen, enzim, hormon, gibi polimer maddelerin hücre zarından difüzyonla geçmeleri söz konusu değildir Hücre zarından geçebilecek kadar küçük olan moleküllerin geçişi de belli bir düzene göre olur Örneğiin, oksijen amino asitten daha küçük olduğu için aminoasitten daha önce hücre zarından geçebilir Aynı şekilde aminoasitler de glikozdan daha kolay pasif taşınma yapar
Büyük moleküllerin hücre zarından difüzyon ile geçemeyecekleri belirtilmişti Büyük moleküllerin hücre zarından geçişi iki yolla olur
Büyük moleküller hücre dışında monomerlerine sindirilir Monomerlerine dönüşen küçük moleküller difüzyonla hücre zarından geçer
Büyük moleküller hücre dışında sindirilemiyor ve sindirilmemesi gerekiyorsa, bu moleküller hücre zarı ile birlikte, oldukları gibi hücre zarından geçerler Örneğin, amip, akyuvar gibi hücreler sıvı ortamda yaşadıklarından hücre dışına sindirim enzimlerini veremezler Dışarıya sindirim enzimi verseler bile sıvı ortamda dağılan enzimler hücreye alınacak maddeye etki edemez Yine, enzim, hormon gibi büyük moleküller hücre zarından dışarıya çıkamazlar Bu moleküllerin hücre zarından geçişi için parçalanmaları ise, onların etkinliğini bozar Bu yüzden bu moleküller oldukları gibi hücre zarıyla birlikte hücre içine alınırlar veya hücre dışına atılırlar
Fagositoz: Hücre zarıyla birlikte hücre içine alınan büyük molekül, bakteri gibi katı parçacık ise buna; hücre yemesi anlamında fagositoz denir Fagositoz olayını, amip, akyuvar gibi hayvansal hücreler yapar Bunlar hücre dışı sindirim yapamadıkları için fagositozla büyük molekülü alarak hücre içi sindirimle parçalarlar
Suda yaşayan tek hücreli organizmalarda hücre içi sindirimini lizozom denen hücre organeli yapar Hücre, katı besine doğru kol şeklinde bir çıkıntı yapıp besini hücre içine alarak besin kofulunu oluşturur Hücre içindeki lizozom besin kofuluyla birleşerek, koful içinde sindirim olayını başlatır Lizozom ile birleşmiş olan kofula sindirim kofulu denir Sindirim kofulu içinde, sindirim olayı tamamlandıktan sonra, kofuldaki sindirim ürünleri hücre sitoplazmasına geçer
Hücre için gerekli olan maddeler hücre stoplazmasına emildikten sonra koful içinde sadece artık maddeler kalır Bu durumdaki koful boşaltım kofulu adını alır Boşaltım kofulu, hücre zarıyla birleşir ve içindeki artık maddeler hücre dışına atılır
Pinositoz: Hücre içine alınacak veya hücreden çıkarılacak madde protein, hormon gibi erimiş haldeki sıvı maddeler ise bunların hücre içinde alınmasına, hücre içmesi anlamında pinositoz denir Pinositoz yapan hücre zarı, içeri doğru çökme yaparak sıvı maddeyi hücre içine alır
Hayvansal hücrelerden protein veya hormon yapısındaki maddelerin hücreye girişi ve çıkışı pinositozla olur Omurgalı ve omurgasız hayvanların çoğu hücreleri, bu şekilde hücre polimer maddeleri dışına çıkarırlar Örneğin, hipofiz bezi hormonlarının hipofiz hücrelerinden kana verilmesi bu yolla olur
Ozmoz: Su moleküllerinin çok yoğun oldukları taraftan az yoğun oldukları tarafa geçişidir Ozmoz kısaca, su moleküllerinin difüzyonudur Canlıların yaklaşık olarak %60-70’i su olduğu için, doku hücreleri sulu bir ortam içinde bulunmaktadır Bu yüzden suyun difüzyonuna ayrı bir isim verilerek ozmoz denmiştir Ozmoz olayını anlayabilmek için su yoğunluğunu ve su yoğunluğunu etkiyen faktörleri kavramak gerekir Su yoğunluğu, su derişimi, veya su yüzdesi aynı anlamlarda kullanılmaktadır
Deney-1
Deneyin amacı: Ozmo olayı ve ozmotik basıncın (su emme kuvveti) gösterilmesi
Şekil 6’daki gibi bir huninin ağzı bir bağırsak parçasıyla kapatıldıktan sonra içine proteinli su koyulsun (sucuk veya sosis yapımında kullanılan hayvan bağırsakları böyle deneyler için uygundur Böyle zarlar, su, glikoz, amino asit, alkol, vitamin gibi küçük molekülleri geçirebildiği halde, protein nişasta gibi polimer maddeleri geçirmez)
|