Konu
:
Jüpiter Gezegeni Jüpiter Genel Bilgi
Yalnız Mesajı Göster
Jüpiter Gezegeni Jüpiter Genel Bilgi
10-19-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Jüpiter Gezegeni Jüpiter Genel Bilgi
Jüpiter Gezegeni - Jüpiter Genel Bilgi
Jüpiter (Gezegen)
Jüpiter (Genel Bilgi)
Güneşten 778 dünyadan 800 milyon km
uzakta dünyadan 1300 defa daha büyük yarıçapı 71
555 km
(dünyanınkinin 11
2 katı) yoğunluğu 1
33 gr
/cm3 kütle çekimi dünyadakinin iki katı güneş çevresinde dolanım süresi 11
86 yıl kendi çevresinde dönüşü ise 10 saat (bu nedenle kutuplardan geçen çapı ekvatordan geçen çapına göre 1/5 oranında daha basıktır; ekvatordaki hızı saniyede 40
000 km/s dir
) kütlesi %99 hidrojen ve helyumdan oluşmuş; ayrıca bir miktar metan ve amonyak vardır güney yarısında 45
000 km
çapında konumu değişmeyen iri bir kırmızı benek görülür bu beneğin kendi etrafında dönen fosfor içerik taşıyan bir bulut olduğu varsayılmaktadır ayrıca birçok renkli kuşağı bulunur insanı hemen öldürebilecek kadar çok güçlü manyetik alanı bulunur bu manyetik alanın içteki güçlü konveksiyon akımlarıyla meydana geldiği varsayılır
Venüs’ten sonra en parlak görünen gezegendir
12 uydusu olup 4 tanesi Galilei uyduları olarak bilinir (Europa Callisto Ganymede Io)
Güneşten aldığı enerjinin 2-3 katını uzaya salar
Çekirdeğinde sıcaklık 20
000 bulutların üzerinde -135 0C dir
1972 yılında atılan Pioneer 10 1973 de gezegenin 132
000 km
yakınına dek gelerek 1973 yılında atılan Pioneer 11 ise 1974 yılında daha yakına gelerek ayrıntılı bilgiler göndermiştir
Jüpiter (Ayrıntılı)
Jüpiter (Müşteri Erendiz) Güneş sisteminin en büyük gezegeni
Güneşten uzaklığa göre beşinci sırada
Adını Roma tanrılarının en büyüğü Jüpiter'den alır
Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşmakta ve gaz devleri sınıfına girmektedir
Fiziksel özellikler
Jüpiter gerek çap gerekse kütle açısından güneş sistemindeki en büyük gezegendir
Nispeten düşük olan yoğunluğu (suyun yoğunluğunun 133 katı) gezegenin akışkan yapısı ve kendi çevresindeki dönüş hızının yüksekliği nedeniyle Satürn kadar olmasa da ekvatorda geniş kutuplarda basık elipsoid görünüme sahiptir
Beyazlık derecesi (albedo) 0
52 olan gezegen böylece yüzeyine düşen güneş ışığının yarıdan fazlasını görünür tayfta yansıtmaktadır
Ancak kızılötesi alandaki ışınım ölçüldüğünde Jüpiter'in Güneş'ten aldığı enerjinin 23 katı kadarını dışarı yaydığı görülür
Bu nedenle gezegen Güneş'e olan uzaklığına göre hesaplanan 106 K' den (-167°C) çok daha yüksek bir etkin sıcaklığa sahiptir ve 126 K (-147°C) sıcaklığında bir kara cisim gibi ışır
Jüpiter'in kendi içinde yarattığı bu enerji fazlası gezegenin yerçekiminin etkisi ile yavaşca kendisi üzerine çökerek küçülmesi sırasında dönüştürülen potansiyel enerji ile açıklanmaktadır
Bu olgu Kelvin-Helmholtz mekanizması olarak adlandırılır
İç yapı
Gaz devleri içerdikleri elementlerin oranlarına göre iki alt gruba ayrılırlar
Uranüs ve Neptün 'buz' ve 'kaya' oranı daha yüksek Uranian gezegenler grubundadır
Jüpiter ve Satürn ise adını yine Jüpiter'den alan Jovian gezegenler grubu içindedir
Jovian gezegenlerin kabaca Güneş'i ve benzer yıldızları oluşturan maddeleri bu yıldızlardakine yakın oranlarda içerdiği düşünülür
20
yüzyıl başlarından itibaren gezegenlerin çap kütle yoğunluk kendi etrafında dönme hızları uydularının davranışları gibi verilerden yola çıkılarak iç yapıları hakkında ortaya atılan görüşler daha sonra tayfölçümsel çalışmalarla ve son otuz yıl içinde gerçekleştirilen birçok uzay aracı araştırması ile zenginleştirilmiş ve günümüzde oldukça tatminkar modeller geliştirilmiştir
Bu bilgiler çerçevesinde Güneş sisteminin ilksel bileşimine paralel biçimde Jüpiter'in kütlesinin büyük kısmını hidrojen ve helyumun oluşturduğu varsayılır
Hidrojen/Helyum kütle oranı 75/25 civarındadır
Daha ağır elementlerin Güneş Bulutsusu içindeki toplam payı % 1 iken hafif bir zenginleşme ile Jüpiter'de %3-45 arasında olabileceği hesaplanmaktadır
Bu sonuca gezegenin gözlenen basıklığının 10-15 Yer kütlesinde yoğun bir çekirdeğin varlığı ile açıklanabilmesi üzerine varılmıştır
Jüpiter'i oluşturan yapı taşları özgül ağırlıklarına göre tabakalanmış durumdadır:
Gezegenin merkezinde demir ve ağır metallerle birlikte bunların çevresinde daha hafif elementleri içeren bir 'buz' ve 'kaya' tabakasının oluşturduğu çekirdek bulunur
Bu noktada ısı 20
000K basınç 100 megabara (100 milyon atmosfer) yakındır
Yüksek basınçlar nedeniyle yoğunluğu 20g
/cm3 olan bu katmanın yarıçapı 10
000 km
den küçük ancak kütlesi Yer'in 10 katını aşkındır
Çekirdeği çevreleyen alanda metalik hidrojenden oluşmuş 40
000 km
kalınlığında manto tabakası yer alır
Hidrojen 3 ila 4 Mbar'dan daha yüksek basınçlarda devreye giren van der Waals kuvvetlerinin etkisi ile moleküler yapısını kaybederek metalik özellikler kazanır ısıl ve elektriksel iletkenliği çok artar
Manto tabakası merkezden itibaren gezegen yarıçapının 3/4'üne dek uzanır Jüpiter'in hacminin yarıya yakınını kütlesinin ise çok büyük bir çoğunluğunu oluşturur
Bu alandaki metalik hidrojenin sıvı nitelikte olduğu yoğunluğunun dıştan içe doğru 1'den 5'e kadar (su=1) yükseldiği sanılmaktadır
En dışta 20
000 km
kalınlığında moleküler hidrojen(H2) tabakası bulunur
Gezegenin yüzeyine yaklaşıldıkça basınç ısı ve yoğunluk düşer hidrojen sıvıdan gaza dönüşür ve giderek atmosfer tabakasına geçilir
Katmanlar arasında keskin sınırlar olmadığı bir fazdan diğerine kademeli geçişler olduğu aynı zamanda konveksiyon akımlarının katmanlar arası madde alışverişine kısmen de olsa izin verdiği tahmin edilir
Gezegenin iç kesimlerinde üretilen dev boyutlardaki ısının bu tür akımlar yardımıyla yüzeye dek aktarılabilmesi tümüyle akışkan nitelikte bir iç yapı varlığını gerektirmektedir
Jüpiter'in bir gaz devinin ulaşabileceği en büyük çapa yakın boyutlarda olduğu hesaplanmıştır
Kütlesi daha büyük olan bir gezegen artan kütleçekim gücünün etkisi ile kendi üzerine çökerek Jüpiter'e oranla daha büyük yoğunluğa daha küçük bir hacme sahip olacaktı
Daha yüksek çekirdek sıcaklığı anlamına gelen bu durum kütlesi Güneş'in kütlesinin % 8'i kadar olan bir gezegenin nükleer füzyon için gerekli iç sıcaklığa ulaşarak bir yıldız haline gelmesi ile sonuçlanır
Bu nedenle 0001 Güneş kütlesindeki Jüpiter 'yıldız olmayı başaramamış' bir gökcismi olarak da tanımlanabilir
Atmosfer
Jüpiter'in kalın ve karmaşık bir atmosfer tabakası bulunmaktadır
Bu atmosferin Güneş Sistemi'nin kökenini oluşturan Güneş Bulutsusu'nun varsayılan yapısına yakın olarak %88 oranında moleküler hidrojen (H2) ve %12 oranında helyum (He) içerdiği saptanmıştır
Bunları %0
1 oranla su buharı (H2O) ve metan (CH4) ve %0
02 oranla amonyak (NH3) izler
Azot hidrojen karbon oksijen kükürt fosfor ve diğer elementleri içeren çeşitli bileşiklere milyonda bir düzeyini geçmeyen oranlarda rastlanmaktadır
Aslında gaz devlerinin belirli bir yüzeyi olduğu söylenemez gezegenden atmosfer olarak adlandırılabilecek en dış gaz tabakasına doğru kesintisiz yumuşak bir geçiş sözkonusudur
Bu tür gezegenlerin çapları hesaplanırken 1 bar (yaklaşık 1 atmosfer) sınırının dışında kalan kısım dikkate alınmaz basıncın 1 barı aştığı noktadan itibaren tüm hacim gezegenin sınırları içinde kabul edilir
Ancak çoğu zaman atmosfer olarak adlandırılan alan hidrojen gazı yoğunluğunun sıvı hidrojen yoğunluğu düzeyine çıktığı 10
000 bar basınç sınırına yani gezegenin binlerce kilometre içine dek genişletilir
Uzaktan bakıldığında Jüpiter yüzeyinin özellikle ekvatora yakın enlemlerde belirginleşen ardışık koyu ve açık renkli bulut kuşaklarından oluştuğu görülür
atmosferin en üst katmanlarındaki bulutlar kristal halindeki amonyak ve su parçacıklarından oluşur
Atmosferin derinliklerine doğru yoğuşma sıcaklıklarına göre değişik bileşiklerin meydana getirdiği bulutlar tabakalar halinde birbirini izler
Atmosferde dikey ve yatay doğrultuda yoğun bir hareketlilik gözlenir 600 km
/saat hıza ulaşan rüzgarlar nadir değildir
15
000 x 25
000 km
boyutları ile yerküreyle karşılaştırılabilecek büyüklükteki Büyük Kırmızı Leke'nin çok uzun ömürlü dev bir 'fırtına' alanı olduğu düşünülmektedir
Jüpiter'in atmosferi makalesinde konu hakkında daha ayrıntılı bilgi yer almaktadır
Jüpiter'in kendi ekseni etrafında dönüşü
Katı bir yüzeye sahip olmayan Jüpiter'in dönüş özelliklerinin atmosfer yapılarının gözlenen hareketlerine göre belirlenmesine çalışılmıştır
Ancak daha 1690 yılında Giovanni Domenico Cassini ekvator bölgesi ile kutupların farklı devirlerle döndüğünü farketmiştir
Sonradan bu gözlem duyarlı ölçümlerle doğrulanmış ve gezegen için 'Sistem I' ve 'Sistem II' olmak üzere iki ayrı dönme süresi tanımlanmıştır
Ekvator bölgelerinin dönüşü 9 saat 50 dakika 30003 saniyede tamamlanır ve Sistem I olarak adlandırılır
Kutup bölgelerinde dönüş süresi 9 saat 55 dakika 40630 saniyedir ve Sistem II adını alır
Jüpiter'den yayılan mikrodalga ve radyo dalgaboyundaki ışınımların ise 9 saat 55 dakika 29730 saniyelik bir dalgalanma göstermelerine dayanarak gezegenin manyetik alanını belirleyen büyük metalik hidrojen kütlesinin bu hızla dönmekte olduğu sonucu çıkarılmıştır
'Sistem III' adı verilen bu periyod Jüpiter'in gerçek dönüş hızı olarak kabul edilir ve bu değerin kutuplardaki dönüş hızı ile hemen hemen aynı olduğu; ekvatorda ölçülen farklı hızın bu bölgelerdeki bulutların 400 km
/saat hıza ulaşan rüzgarlar nedeniyle doğuya doğru hareket etmelerinden kaynaklandığı dikkati çeker
Halkalar
Yakın bir tarihe kadar Güneş sisteminde halkaları olduğu bilinen tek gezegen Satürn idi
Dış gezegenleri ziyaret eden ilk uzay aracı olan Pioneer 10'un 1973'deki gözlemleri üzerine varlığından kuşkulanılan Jüpiter halkaları 1979 yılında Voyager 1 ve 2 uzay araçları tarafından çekilen fotoğraflarda gösterildi
Satürn‘ün halkaları gibi Jüpiter halkaları da toz denebilecek mikroskopik boyutlardan onlarca metre büyüklüğe kadar değişen çeşitli boylarda çok sayıda parçacığın bir araya gelmesinden oluşurlar
Bu parçacıklar bir bulut oluştururcasına birbirinden bağımsız hareket eder ve herbiri gezegen etrafında kendine ait bir yörünge izler
Bu yörüngelerin gezegen ve iç uydularının çekim güçlerinin karşılıklı etkisi ile sürekli şekillenmesi sonucunda halkaların yapısı korunur
Satürn halkaları ile karşılaştırıldığında Jüpiter'in halkalarının birçok yönden farklı olduğu görülür
Jüpiter halkalarının çok daha silik olmalarının ve zor gözlenmelerinin nedeni kendilerini oluşturan toplam madde kütlesinin çok daha az olmasının yanısıra ışık yansıtıcılıklarının da sınırlı olmasıdır
Jüpiter halkaları 005 gibi bir beyazlık (albedo) derecesi ile üzerine düşen güneş ışığının büyük bir kısmını soğurur ve karanlık görünürler
Satürn yolculuğu sırasında Cassini-Huygens uzay sondası 2003 yılında Jüpiter'in yakınından geçerken yaptığı ölçümlerle Jüpiter halkalarının küresel değil keskin kenarlı ve köşeli parçacıklardan oluştuğunu düşündüren veriler elde etti
Bu bilgiler halkaların Jüpiter'e yakın yörüngelerdeki uydulardan kopan parçacıklardan oluştuğu savını destekler niteliktedir
Bu uydulardan Metis ve Adrastea 'Ana halka'nın Amalthea ve Thebe ise daha dışta yeralan 'Gossamer (ipliksi-ağsı) Halka'nın kaynağı olarak düşünülmektedir
Metis ve Adrastea Jüpiter'in merkezinden 179 ve 181 RJ (Jüpiter yarıçapı) uzaklıktaki yörüngeleri ile gezegenin Roche Limiti'nin içinde bulunurlar ve parçalanma sürecinde uydular olarak değerlendirilebilirler
Ana halka bu iki uydunun yörüngesi hizasında keskin bir dış sınırla kesintiye uğrarken iç sınırı daha belirsizdir ve 'Halo (ayla) halka' adı verilen üçüncü bir bölümle silik bir şekilde atmosferin üst sınırlarına kadar devam eder
En dışta sınırları belirsiz dördüncü bir halka yapısı çok seyrek bir toz bulutu şeklinde ters bir yörüngede döner
Bu halkanın kaynağı sonradan Jüpiter'in çekim alanına yakalanmış gezegenlerarası toz olabilir
Manyetosfer
Jüpiter Güneş sistemi içinde en güçlü manyetik alana sahip gezegendir
Yer ile karşılaştırıldığında 19
000 kat daha güçlü olduğu görülen bu alan ekseni Jüpiter'in dönme eksenine 11o açı yapan ve gezegenin merkezine 8
000 km
uzaktan geçen kutupları ters yerleşmiş olan bir çift kutupludur
Böylece Jüpiter'in kuzey manyetik kutbu gezegenin güney coğrafi kutbuna güney manyetik kutbu ise kuzey coğrafi kutbuna yakındır
Bu çift kutuplunun yanı sıra Jüpiter'in manyetik alanının yapısını karmaşıklaştıran bir dört kutuplu ve bir sekiz kutuplu bileşeni bulunmaktadır
Jüpiter'in kütlesinin ancak küçük bir kısmını oluşturan demir ve diğer ağır elementleri içeren çekirdeğinin bu denli güçlü bir manyetik alan yaratması mümkün olmadığından gezegenin manyetizmasından metalik sıvı hidrojen tabakası sorumlu tutulur
Elektrik iletkenliği çok yüksek olan bu bölgedeki elektronların akımı Jüpiter'in kendi çevresindeki hızlı dönüşünün etkisi ile güçlü bir manyetik alan oluşturur
Bu alanın etkisi ile Jüpiter dev bir manyetosfere sahiptir
Jüpiter manyetosferi Güneş rüzgarı adı verilen ve güneş kökenli hızlı parçacıkların oluşturduğu plazma akımının gezegenin manyetik alanın etkisi ile saptırılarak engellendiği bölgedir
Manyetosferin en dışında plazma akımının hızla yavaşlayarak hızının ses hızının altına indiği ve yön değiştirdiği bir şok dalgası gözlenir
Güneş etkinliğine göre gezegene uzaklığı değişen bu sınır uzay sondaları tarafından Jüpiter'den Güneş doğrultusunda 25-30 milyon km
uzaklıkta saptanmıştır
Gezegene yaklaştıkça manyetik alanın etkisi giderek artar ve güneş kökenli parçacıkların aşamayarak çevresinden dolaşmak zorunda kaldığı manyetopoz manyetosferin sınırını belirler
Bu alan da güneş rüzgarının şiddetindeki değişimlere paralel olarak kısa sürelerde genleşip daralmakla birlikte Jüpiter'in 3-7 milyon km
uzağında başlar
Güneş rüzgarının deforme ettiği manyetik kuvvet çizgilerine uyumlu olarak bu sınır yanlara doğru genişleyerek gezegenden uzaklaşır ve bir damla biçimini alarak gezegenin arkasında bir milyar km
ye kadar uzanan bir kuyruk oluşturur
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul