Prof. Dr. Sinsi
|
Deprem Ve Fay Hattı
Deprem Türleri
Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle “TEKTONİK” depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar Yeryüzünde olan depremlerin %90′ı bu gruba girer Türkiye’de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir İkinci tip depremler “VOLKANİK” depremlerdir Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar Japonya ve İtalya’da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir Türkiye’de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır
Bir başka tip depremler de “ÇÖKÜNTÜ” depremlerdir Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir
Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya’da Tsunami’den 1896 yılında 30 000 kisi ölmüstür
Deprem Parametreleri
Herhangibir deprem oluştuğunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için “DEPREM PARAMETRELERİ” olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz edilmektedir Aşağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır
ODAK NOKTASI (HİPOSANTR)
Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir
DIŞ MERKEZ (EPİSANTR)
Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiği noktadır Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir Bu nedenle “Episantr Bölgesi” ya da “Episantr Alanı” olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır
ODAK DERİNLİĞİ :
Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir Yerin 0-60 km derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir Yerin 70-300 km derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir Derin depremler ise yerin 300 km den fazla derinliğinde olan depremlerdir Türkiye’de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km arasındadır Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler
EŞŞİDDET (İZOSEİT) EĞRİLERİ :
Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir Bunun tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur Bu nedenle depremin şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır
ŞİDDET :
Herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır
Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan “Şiddet Cetvelleri”ne göre değerlendirilmektedir Diğer bir deyişle “Deprem Şiddet Cetvelleri” depremin etkisinde kalan canlı ve cansız her şeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir
Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangi bir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir Bu izlenimler Şiddet Cetveli’nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir Örneğin; depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir deprem olarak tariflenir Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri değiştirilmiş “Mercalli Cetveli (MM)” ve “Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)” şiddet cetvelidir Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini kapsamaktadır Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme şekillerine göre değerlendirilirler
VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir
MAGNİTÜD :
Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri’nden Prof C Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan “Magnitüd” tanımlanmıştır Prof Richter, episantrdan 100 km uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0 8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin “magnitüdü” olarak tanımlamıştır Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8 9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri)
Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir
Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır
Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur
Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır
Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır
DEPREMİN DİĞER ÖZELLİKLERİ :
Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur Bu küçük sarsıntılara “ÖNCÜ DEPREMLER” denilmektedir Büyük bir depremin oluşundan sonra da belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir Bu küçük depremler “ARTÇI DEPREMLER” olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülür
|