Yalnız Mesajı Göster

Dünyamız Hakkında İlginç Bilgiler

Eski 10-19-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünyamız Hakkında İlginç Bilgiler




- Dedolomitleşme (kalsitleşme), dolomitin kalsit tarafından metasomatik olarak ornatılması veya MgCO3′ın dolomitten seçimli olarak uzaklaşmasıdır

- İlk defa 1669 yılında, Steno adında Danimarkalı bir doğa bilimci, karasal alanlarda denizel tortullar ve bu denizel tortullar içindede, oluştukları zamanı simgeleyen deniz canlıları kalıntılarını fark eder ve dünyamızı oluşturan kayaçların bir anda değil de, zaman içinde denizlerde üst üste yığışarak oluşmuş olmaları gerekliliğine işaret eder Tabakaların üst üste bulunuşlarından hareketle de, altta bulunan tabakanın daha yaşlı, onun üzerinde de bulunanın, daha genç olması gerekliliği ilkesini (superposition) ortaya atarak, yeryuvarı tabakalarının göreli, olarak yaşlandırılabilmesi prensibinin temelini atar

- Türkiye’nin tatlı su potansiyelinin yaklaşık %10’luk bölümünü yeraltı suları oluşturur Yeraltı suları aynı zamanda sulak alanları besleyen önemli kaynakların başında gelmektedir Pek çok işlevi olmasıyla birlikte, özellikle denizin etkisini azaltarak kıyıdaki ve lagünlerdeki tuzlanmayı önler Kıyılardaki aşırı yeraltı suyu çekimi bu işlevi sona erdirir ve tuzlanma başlar

- Dipten yerkabuğunun içine çok büyük kütleler, yığınlar halinde sokulmuş, fakat yer yüzeyine ulaşamadan derinlerde katılaşmış mağmatik derinlik kayaçlarına batolit denmektedir Batolitlerin kökleri dipsiz derinliklerdedir Uludağ bir batolittir Anglo-Saxon ülkelerinde “stock” batolit yerine kullanılır

- Sedimanları kayaç haline getiren fiziksel ve kimyasal süreçlere (metamorfizma hariç) diyajenez adı verilir Diyajenez de birbirini izleyen olaylarla gerçekleşir

- MTA Genel Müdürlüğü, Tabiat Tarihi Müzesi’nin yanı sıra, Türkiye’nin ilk Jeoloji Parkı’nı da oluşturmuştur Genel Müdürlük kampüsü içinde, yaklaşık 10000 m2lik bir alanda bir Türkiye haritası yapılmıştır Bu harita üzerinde büyük fay hatları, belli başlı volkanlar gibi ülkemizin önemli jeolojik yapıları ile birlikte, önemli yeraltı kaynakları ve jeolojik süreçlerle oluşmuş doğal anıtları sergilenmektedir Ziyaretçiler, Türkiye’nin jeolojik yapısını çeşitli özellikleri ile tanırlarken, ülke ekonomisine katkıda bulunan yeraltı kaynaklarının nerelerde bulunduğunu, fiziksel özelliklerini doğrudan görerek, dokunarak ve açıklayıcı bilgilerden yaralanarak öğrenmiş olacaklardır

- Yerkabuğundaki birçok faktör yaşamımızı etkilemektedir Günümüzde milyonlarca insan radon, toryum, uranyum, arsenik, cıva, kurşun, kalay, kobalt, nikel, molibden, silisyum, bakır, kadmiyum, kükürt, magnezyum, talyum, flor, iyot, vb elementlerin azlığından veya çokluğundan dolayı sağlık sorunları yaşamıştır ve yaşamaktadır

Bununla birlikte insanlar binlerce yıl boyunca veba, çiçek, humma gibi hastalıkların tedavisinde bazı kayaçlar ve minerallerden yararlanmışlardır Yeni gelişen ve giderek önem kazanan bu gibi konular Tıbbi Jeolojinin ilgi alanına girmektedir Jeoloji Mühendislerini, Tabipleri, Epidemiologları, Diş Hekimlerini, Patologları, Veteriner hekimlerini, Ziraatçıları, Biyologları, Hidrojeologları, Mineralogları ilgilendiren Tıbbi Jeoloji; insan, hayvan ve bitki sağlığı üzerine ortam jeolojisinin etkilerini inceleyen bir bilim dalıdır

- Minerallerin çizilmeye karşı gösterdikleri direnç sertlik olarak bilinmektedir Minerallerin sertliği doğrudan kristal yapıları ve atomlar arasındaki bağ kuvvetleri ile ilintilidir Bağ kuvvetleri arttıkça minerallerin sertliği de artmaktadır Sertlik bağıl bir kavram olup, sertlik derecesinin saptanması sertliği bilinen bir mineral veya çakı, iğne vb malzemelerle deneme yoluyla yapılır Bunun için en yaygın olarak kullanılan skala (çizelge) Mohs’un geliştirdiği çizelgedir

Mohs sertlik dizisinde 10 mineralin sertliği en yumuşak olandan en sert olana doğru sıralanmıştır Bu çizelgeye göre en yumuşak olandan sert olana doğru yapılan sıralama şöyledir; 1 Talk, Grafit, Kaolin (Mg3 (Si4O10) (OH)2) tırnakla çizilebilir 2 Jips, Antrasit, Kayatuzu (Ca SO4 2H2O) 3 Kalsit, Dolomit (Ca CO3) çakı veya iğne ile çizilebilir 4 Flüorit (Ca F2) 5 Apatit (Ca5 F (PO4)3 6 Feldispat (Ortoklaz) (K Al Si3O8) 7 Kuvars, Agat (SiO2) 8 Topaz (Al2 (SiO4) (OH F)2 camı çizebilenler 9 Korindon (Al2 O3) 10 Elmas (C)

- Metalik madenler genellikle kristalin derinlik kayaları ile metamorfik serilerin egemen olduğu bölgelerde , kömürler karasal tortulların yaygın olduğu yörelerde petrol ise özel nitelikte denizel tortuların birikmiş olduğu sahalarda oluşup geliştirler

- Yeraltı suyu kirlenmesinin en büyük sebebi, evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan alıcı ortamlara verilmesidir Katı, sıvı ve gaz atıklar alıcı ortama verildikten sonra; iklim durumuna, toprağın yapısına, yeryüzü şekline, atığın cinsine ve zamana bağlı olarak yeraltı sularına karışır

- Aletle depremlerin ölçülmesine yönelik ilk aygıt; MS 132 yılında Çinli filozof Chang Heng tarafından icat edilmiştir Bu aygıt ayaklı bir vazo üzerine eşit aralıklarla yerleştirilmiş 8 tane ejderha başı ile vazonun ayağı üzerine yerleştirilmiş 8 tane kurbağadan oluşur (Şekil16) Kurbağların açık olan ağızları ejderhalara doğru dönüktür Deprem sırasında ejderlerden bazıları ağızlarındaki bilyeyi kurbagaların ağzına düşürür Hangi ejderin bilyesi düşmüşse sarsıntının doğrultusu o yödedir Aletin kendi bulunduğu yerde hissedilemeyen yaklaşık 750 km uzaklıklardaki depremleri algılayabildiği söylenmektedir

- Türkiye’nin en eski fosilleri erken Paleozoik zamanda Kambriyen dönemde (544-505 milyon yıl önce) yaşamış TRILOBİTLER’dir

- Fosfat kayaları, çoğunlukla glokonit ve koprolitler ile birlikte, Kambriyen, Permiyen, Geç Jura, Erken Kretase ve Tersiyer dönemlerinde olduğu gibi geniş transgresyon dönemleri esnasında denizlerde oluşurlar

- Dünya toplam işletilebilir altın rezervi 49 bin tondur ve dünya altın üretimi, son 25 yılda yaklaşık olarak ikiye katlanmıştır Bu gelişmeler sonucunda, bilinen altın cevherleri işletmeye alınırken, yeni altın yataklarının bulunması için tüm dünyada yoğun bir arama ve yatırım dönemi başlamıştır Dünya altın üretiminin %53′ü dört sanayileşmiş ülke tarafından yapılmaktadır Bu dört ülke ABD-Kanada-GAfrika Cum-Avustralyadır

- Tsunami kelimesinin kökeni Japonca’dır Bu dev okyanus dalgaları ilk defa Japon balıkçılar tarafından “tsunami” olarak isimlendirilmiştir Etimolojik olarak incelendiğinde “tsu” liman, “nami” dalga anlamlarına gelmektedir Bu tür dalgalar rüzgar dalgalarından farklıdır Deprem, toprak kayması, meteor düşmesi, volkanik patlamalar gibi nedenlerle oluşan uzun periyotlu deniz dalgalarıdır

- Baraj mühendisliği, uygarlığın bir parçası olarak 5000 yıldan beri insanlığın hizmetindedir Çin’de Hindistan‘da ve Mısır‘da eski uygarlıklardan kalma birçok baraj kalıntısına rastlamak mümkündür Türkiye’de Romalılar zamanından kalma iki adet baraj kalıntısı vardır Bunlardan birincisi, Ankara’nın 190 km kuzeyindeki Örükkaya’daki barajı olup yüksekliği 16 m, uzunluğu 40 m dir Diğeri ise İstanbul’un 210 km güneyinde Çavdarhisar’da Kocasu üzerinde 7 m yüksekliğinde ve 80 m uzunluğundaki barajdır Her iki baraj da iki taş duvarla kaplanmış toprak çekirdekten oluşmaktadır

- Türkiye jeoloji haritasına bakıldığında yurdumuzun hemen her tarafında çeşitli büyüklükte Paleozoyik hatta Alt Paleozoyikden Tersiyer başlarına kadar olan dönem içerisinde çeşitli derecede metamorfizmaya uğramış masifler görülmektedir Bir bakıma ülkemizin temel taşlarını oluşturan bu masifler üç gurup altında incelenebilirler: 1 Tamamen yüzeyde görülen Batı Anadolu Masifleri, 2 Neojen örtüleri altından adacıklar şeklinde yüzeye çıkan İç Anadolu Masifleri, 3 Büyük ölçüde volkanik örtü altında kalmış olan Doğu Anadolu Masifleri


Alıntı Yaparak Cevapla