Yalnız Mesajı Göster

Hidrosfer Nelerden Oluşur

Eski 10-19-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hidrosfer Nelerden Oluşur




Hidrosfer nelerden oluşur

Hidrosfer, su küre demektir Dünya'daki bütün sular hidrosfere girer Hidrosfer'in %97'sini denizler ve okyanuslar oluşturur Hidrosfer, canlıların yaşam kaynağıdır Hidrosferin kalınlığı deniz seviyesine göre +3810 m (Titikaka Gölü) ile -11033 m (Mariana Çukuru) arasında değişir Ayrıca Hidrosfer sayesinde Güney Yarım Küre , Kuzey Yarım Küre'den serindir

Dünya'nın %71'ini Hidrosfer, %29'unu karalar oluşturur Bu oran Kuzey Yarım Kürede %61 Hidrosfer, %39 karalar iken, Güney Yarım Kürede %81 Hidrosfer, %19 karalar şeklindedir Hidrosfer üzerinde birçok okyanus akıntıları yer almaktadır Bunlardan en bilinenleri Gulf stream okyanus akıntısı ve Labrador okyanus akıntısıdır



Hidrosfer'in Dünya üzerindeki yüzölçümü: 361000000 kilometrekaredir Bunun 350170000'ı tuzlu sudur

Hidrosfer üzerindeki 3 büyük okyanusun yüzölçümü aşağıdaki gibidir

Büyük Okyanus (Pasifik) : 180000000 kilometrekare

Atlas Okyanusu (Atlantik) : 106000000 kilometrekare

Hint Okyanusu : 75000000 kilometrekare

Okyanuslar ve denizler:Okyanuslar kıtaları birbirinden ayıran çok büyük su kütleleridir Denizler ise okyanusların kıta içlerine doğru uzanan kollarıdır Okyanus ve denizleri birbirinden ayıran en önemli etmenler şunlardır:

* Derinlik

* Kapladıkları alan

* Tuzluluk

* Akıntı sistemleri

* Sıcaklık

* Karaların fiziksel özelliklerinde etkilenme

Her adanın belli bir kıtanın malı ve parçası sayılması gibi, her denizde belli bir okyanusun parçasıdır Bu nedenle denizleri,okyanusla meydana getirdiği bağlantıya dayanarak üç kısma ayırırız

a)- Kenar denizler:Okyanusların hemen yanında, kıtalara sokulmuş körfezler durumundadır Örneğin; umman denizi vb

b)- Karalar ve kıtalar arasında kalmış denizler:Bu tip denizlere en güzel örnek Akdeniz’dir Okyanusla bağlantısı,bir eşik meydana getiren dar bir boğaz iledir Afrika, Avrupa ve Asya kıtaları arasında kalan Akdeniz geniş anlamda Marmara ,Karadeniz ve zad denizi de içine alır

c)-Kapalı denizler:Bunlar aslında suları tuz olan göllerdirÇünkü okyanusla hiçbir bağlantısı yokturHazar denizi gibi

Deniz sularının fiziksel ve kimyasal özelikleri:

Tuzluluk: Bir litre deniz suyunda erimiş halde bulunan madensel tuzların gr olarak ağırlığıdır Örneğin: okyanusların ortalama tuzluğu 35’tir,denildiğinde, 1litre okyanus suyunda 35gr çeşitli erimiş madde bulunduğu anlaşılır

Deniz suyundaki başlıca kimyasal maddeler şunlardır:

Sodyum klorür: %78,32

Potasyum klorür: %1,69

Magnezyum klorür: %9,44

Magnezyum sülfat: %6,40

Kalsiyum sülfat: %3,94,

Toplam : 99,79

Deniz suyunun tuzluluk oranı sıcaklığa bağlı olarak değişmektedir Sıcaklık buharlaşmaya bu da tuzluluk oranın artmasına yol açarDeniz suyu tuzluluk oranı ortalama %35tir Deniz suyu tuzluluğunu çok azda olsa denize dökülen akarsular ve yağışlarda etkiler Deniz suyu tuzluluğu en fazla olan deniz %65 ile Kızıldeniz,en az olan denizde %01 ile Baltık denizidir

Yurdumuz da Akdeniz’den,Karadeniz’e doğru gidildikçe enleme bağlı olarak tuzluluk oranının azaldığı görülür Aynı durum gidildikçe de gözlenir

Ateş Küre

Yer kabuğunun altındaki tabakadırSıcaklığı ortalama 2000 santigrat derecedir Bu katman, yer kabuğunun ergimiş maddelerle çok sıkışmış gaz ve buharların bir karışımıdır

Büyük oranda demir, magnezyum ve kalsiyum içerir Çekirdeğin etrafındaki sıcaklığı 3700 derece, yerkabuğuna yakın yerdeki sıcaklığı ise 870 santigrat derece kadardır

Yanardağların oluşmasında etkilidir Bu tabakadaki yüksek sıcaklık ve basınçtaki erimiş maden, yer kabuğundaki çatlaklardan ya da zayıf noktalardan dışarıya doğru püskürerek büyük zarar verir

Hava Küre

Dünyamız etrafını halkın kullandığı dilde hava, teknik ifadede ise Atmosfer adını verdiğimiz bir gaz tabakası çevirmiş bulunmaktadır Atmosfer; yeryüzünden uzaklaştıkça azalan bir yoğunluk sırasına göre dizilmiş, yükseldikçe seyrekleşen ve nihayet feza boşluğuna intikal eden iç içe kürelerden ve k atlardan meydana gelir Fakat bu kürelerin farklılığı, isimleri ve yükseklik sınırları değişiktir

Deniz dibinde yaşayan canlıların üzerine suyun yaptığı basınç gibi, atmosfer denizinin derinliklerinde yaşayan biz insanlara da havanın yaptığı basınç bir hayli tesirlidir Tahminen 1cm2 ilk alana 1 kglık basınç yapan hava, bütün insan vücuduna 10 tonluk bir tesir yapmaktadır denizde ki gibi Atmosferde de yukarılara çıkıldıkça basınç azalmakta, arzın çekimine bağlı olarak aşağılarda yoğunluk ve basınç artmaktadır

Toplam havanın yarı kütlesi yerden 5 kmlik bir yükseklik içine sıkışmış halde % 99′u da 40 kmlik bir kuşak içinde bulunmaktadır Bütün havanın yerden 1000 km yükseklik içinde bulunduğu kabul edilirse, 960 kmlik bir mesafede tüm havanın % 1′i kadar bir kısmının bulunacağı söylenir ki yoğunluğun ve basıncın 40-50kmyi aştıktan sonra ne kadar çok azalacağı tahmin edilmektedir

insanlar ve hayvanlar için lüzumlu olan Oksijen, bitkiler için karbondioksit ve Azot gazlarının oranlarının değişmesi Canlı varlıkların yaşama güçlerine büyük ölçüde tesir eder CO2 gazının azalıp veya çoğalması, Bitkilerin gelişmesi üzerinde büyük tesirleri olduğu gibi, bu gazın % 55–60 oranında azalması dünya üzerindeki sıcaklığın 4–5 azalmasına, aynı oranda artması ise sıcaklığın 5 – 6 artmasına sebep olabilmektedir

Atmosferin ihtiva ettiği gazların üç grubu doğrudan doğruya gaz, dördüncü de tozlardır Azot, O2, Argon, H2, Neon, Helyum, Kripton, Ksenon, Metan gazlarından, 30 km yükseklikte O2, argon, neon, kripton, ksenon, metan gazları azalmakta buna karşılık H2 ve Helyum gazları artmaktadır

Bundan başka atmosferde her zaman bulunan fakat nispetleri değişen gazlardan su buharı (Nem) ve CO2 i saymak mümkündür CO2 gazı, karalar üzerinde denizlere göre daha fazla bulunması sebebi ile su buharı gibi Güneşten gelen sıcaklık ışınlarını absorbe eder Bu suretle toprağın soğumasını önler Bitkiler üzerinde tesiri olduğu gibi, kireç taşının (kalkerin), istiridye kabuklarının ve mermerin meydana gelmesinde büyük ölçüde yardımcı olur Diğer taraftan güneşten gelen ışınların yeryüzüne geçmesine mani olmadığı halde, yeryüzünden tekrar atmosfere yansıyan ışınları geçirmez ve bünyesinde tutar Bu itibarla üzerimizde yorgan vazifesi görüp ve dünyamızın sıcaklığının kaybolmasını önlemiş olur

Bunlardan başka atmosferde, amonyak, Radyon, Sülfür dioksit, karbon monoksit, sülfür trioksit ve Ozon gazları gibi ara sıra bulunan gazlarda vardır ki; en önemlisi ozon olup güneşten gelen ve büyük ölçüde öldürücü güce sahip bulunan ültraviyole ışınlarını absorbe eder Zararlı mikropları öldürür Havanın soğumasını önler

Atmosferde bulunan tozlar da; C02 ve nemin yaptığı işlerin yanında, yağmurun meydana gelmesi için lüzumlu yoğunlaşma çekirdeği görevini de yaparlar Atmosfer, yüksekliği yer sathından 80km olan Mezosfer (iç atmosfer) ile, 80 kmden 800 – 1000 km yükseklikte dış atmosfer (iyonosfer) katlarından oluşur Mezosfer içinde yüksekliği 12 km (ortalama) olan ve içinde meteostolojik olayların olduğu troposfer tabakası yer alır ki insan hayvan ve bitki hayatının içinde geçtiği 2 kmlik kısmına biyosfer adı verilir

Dünyamızı kaplayan hava kürenin şekli, hemen hemen Dünyanın şekline benzer Bu tabakanın ekvator kısmı şişkin kutuplar kısmı ise basıktır

Atmosferin yüksekliği, atmosferi teşkil eden gazların yok olduğunu kabul ettiğimiz yüksekliktir Bu noktada atmosferin basıncı sıfırdır Dünyamızda mevcut bulunan yerçekimi kuvveti gibi, atmosferde de bu kuvvetin tesiri ile hava zerrecikleri hareket haline dönüşürler Yine dünyamızda mevcut olan merkezkaç kuvveti, üzerinde bulunan cisimleri atmosfere atmak ister ise de, yere verilmiş olan çekme kuvveti daha fazla olduğundan bu mümkün olmaz Yer sathından atmosfere Doğru yükseldikçe yerçekimi azalır Buna karşılık merkezkaç kuvveti yükselir Yükseldikçe öyle bir nokt Aya gelir ki, yerçekimi ile merkezkaç kuvveti eşit olur Bu nokt ayı geçtiğimiz anda merkezkaç kuvveti yerçekimine üstün gelir Bu durumda hava zerreciklerinin hava ile alakası kalmaz Fizikerler tarafından yapılan hesaplara göre ekvatorda yerçekimi kuvveti merkezkaç kuvvetinden 289 defa büyüktür

Atmosferin yüksekliğini hesap etmek gayesi ile birçok usullere başvurulmuştu Eski arap astronomları Güneş battıktan sonra alaca karanlığın (ufuk altında) kaç dereceye kadar indiğini hesap etmişlerdir Umumiyetle bu 18° olarak bilinmektedir

Bilhassa 3540 bin fit (3fit=1 m) yüksekte uçabilen uçaklar bulununca atmosferde mevcut bütün su buharının kalınlığı 8–12 km olan troposter dediğimiz tabakada bulunduğu ve bütün meteorolojik hadiselerin bu katta oluştuğu öğrenilmiş oldu

Şu anda 250 bin fit’de uçabilen süpersonik jet uçaklarının, daha yükseklerde seyredebilen meteoroloji roketlerinin yardımıyla, tabakalar arasındaki fiziki ve kimyevi farklılıkları ve değişmeleri daha da iyi anlamış oluyoruz

Şayet yeri çevreleyen atmosfer tabakası daha ince olsaydı, saniyede 11–72 km- hızla hareket eden ve her gün dünyamızdan uzakta yanıp tutuşan milyonlarca meteor (akan yıldız) yerin her tarafına çarpar ve her tarafını ateşleyip yakardı Eğer meteorların her biri birer mermi hızında hareket etselerdi her biri fezada yanmadan dünyamıza çarpar ve bu da dünya ve dünyalılar için çok korkunç olurdu Mermi süratinden 90 kat daha hızla hareket eden küçük bir meteorun, insana çarpması değil de, insanın yakınından dahi geçmesi anındaki sıcaklık, insanı paramparça etmeye kafi gelirdi



Alıntı Yaparak Cevapla