Yalnız Mesajı Göster

İslam Esasına Göre Rüya

Eski 10-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Esasına Göre Rüya




Rüyanın tâbiri kitaptan öğrenilmez Rüya tâbir ilmi hiç öğrenilmez Cenâb-ı Yusuf(as)'un Hazret-i Allah'a hamd ederken bu ilmi kendisine bahşettiğini de ifade etmesi rüya ilminin ilm-i ledün olduğuna delâlet eder Rüya tâbirnameleri ve rüya hakkında birçok eser yazılmıştır Bu nev'î eserler rüyanın ciddiyetine işaret etmek veyahut tâbirden nasibdâr olmadıkları hâlde insanlığı ifsad eden sahtekârlara karşı ilmî bir dağarcık olsun diye kaleme alınmıştır Resûlullah(sav) Efendimiz'in, bilhassa sabah namazlarından sonra Ashâb-ı Kiram Hazerâtına "Suali olan var mı, rüya gören rüyası olan var mı?" diye sordukları kitaplarda açıklanmıştır Kendilerinin de bazen rüyalarını anlattıklarını yine rivayetlerden bilmekteyiz Günümüzde rüyaya itibar edilmemesi gerektiğini, bunun lüzumsuz olduğunu, kişiyi aldattığını hatta dinî hayatımızda çok da lâzım olmayan bir şey olduğunu söyleyenlere cevap olarak Peygamber(sav) Efendimiz'in hayatından ve gördüğü rüyalardan örnek verildiğinde onlar da buna karşılık "Yahu onlar peygamber, tabii ki gördükleri rüya çıkacak! Biz nasıl buna güvenebiliriz?" gibi sözler sarf etmekteler Öncelikle şunu söylemek lâzım ki: Bu sözleri sarf edenlerden bir kısmı Ümmet-i Muhammed'i tembellikten sakındırmak ve Salih amellere teşvik etmek ve dikkatlerini günlük hayatlarındaki hâl ve harekâta çekmek için yapmaktadırlar Rüyaların peşine takılarak namazsız, abdestsiz, gayretsiz yaşayan kimseleri gördükçe bu uyarıların çoğu zaman yerinde olduğunu düşünmemek elde değil Mamafih bazı kimseler tamamıyla bu sahayı yok kabul ederek günümüzde rüyanın ehemmiyetinin olmadığını iddia etme cüretine kadar işi tırmandırmışlardır Bunu yaparken de -demin de arz ettiğimiz gibi- "Sen peygamber misin ki senin rüyan çıkacak?" diyerek bu ilimden ve bu ilim hakkındaki âyet ve hadîslerden ne kadar uzak düştüklerini göstermişlerdir Yüzlerce delilden sadece bir tanesini delil getirerek müşkülü halletmek mümkündür Hakk Celle ve Ala Hazretlerine kullukta gayret eden ve ona gönül verenler için rüya bir sevk-i ilâhîdir Yani Cenâb-ı Hakk'ın kulunu yönlendirmesidir Böyle olduğu için ille de rüyanın gösterilen şekilde çıkması şartı yoktur Burada nazar-ı dikkatimizi bizlerin rüya ile Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun sevk edilmemiz yönüne sarf etmemiz gerekmektedir Vuku bulan şeyde hayır vardır

Rüya hususunda tartışanlar, Enfal sûresindeki bir âyeti gözden kaçırıyorlar Bu âyette Cenâb-ı Hakk, peygamberi ve kulu olan Efendimiz'e hitap ederek "Allah onları uykunda sana az gösteriyordu (Şayet müşriklerin adedini ve ordusunu) çok göstermiş olsaydı yılacak ve bu hususta çekişmeye başlayacaktınız (Sen ümmetine kıymak istemeyip onlar üzerine ziyade merhamet ettiğinden ve onlar da büyük bir orduyla karşılaşacaklarını öğrenmelerinden dolayı çözülmeler olacaktı) Fakat Allah sizi kurtardı Çünkü o kalplerde olanı bilir" Enfal sûresi âyet 43'te buyurmuştur Demek ki peygamberlere gösterilen rüyalar Allah Teâlâ'nın muradı cihetinden salihtir ve sadıktır Fakat tecelli etme şekillerine bakılırsa farklılıklar arz edebilir Müşrik ordusunun sayının az gösterilmesi, rüyanın sadık olmadığını göstermez O hâlde "Sen peygamber misin ki gördüğün rüya aynen çıkacak?" diyenlere cevap hakkı doğar Şöyle ki: Bu âyetin de işaret ettiği gibi peygamberlere farklı farklı tecelli ve rüyalar gösterilmiştir Buna göre rüyayı inkâr etmelerine sebep olarak öne sürdükleri mazeret kendiliğinden bertaraf olur Öteki türlü, âyetin ifadesini izah etmekten âciz kalırlar Avamın tâbiriyle: "Demek ki böyle de oluyormuş" Hülâsâ edersek Cenâb-ı Hakk murad-ı ilâhisini sadece kendisini murad edenlere bir şekilde ilham ediyor ve onları bu murada yakîn kılacak şekilde sevk ediyor Efendimiz (sav)'e müşriklerin az gösterilmesiyle Ashâb-ı Kiram'ın cihâda sevk edilmesi buna ne kadar güzel bir örnek teşkil etmektedir

Efendimiz(sav), tâbiri yapılmayan rüyanın kıyamete kadar Allah Teâlâ'nın arşında asılı kaldığını beyan ederek rüya tâbirinin basit bir hâdise olmadığını idraklerimize sunmuştur

En az rüya kadar rüyanın tâbiri ehemmiyet arz eder Hatta bazı tâbirler ehil ağızların tefsiriyle vücut bularak ziyade kıymet kazanırlar Sûre-i Yusuf'ta işaret edilen hapishanedeki rüya tâbiri, durumu apaçık ortaya koyar Hatırlanacağı üzere hapishanedeki iki kişi Yusuf(as)'a rüya anlattılar Tefsirlerde, bu iki kişinin sadece Hz Yusuf'un rüyaları nasıl tâbir ettiğini merak ettiklerinden dolayı rüya uydurdukları rivayet edilmektedir Hz Yusuf(as) onların anlattığına göre tâbir yapınca o iki kişi "Biz buna anlattık ama rüya olduğundan emin değiliz" diyerek işi hafife aldılar Bunun üzerine Yusuf Peygamber "Belki öyle ama ben artık tâbir eyledim Allah Teâlâ benim dediğim gibi çıkartacak" buyurdu ve öyle de oldu Bu da gösteriyor ki rüya tâbiri en az rüya kadar ehemmiyetlidir Boş, değersiz zannedilen birçok rüya ehil tâbir edenler vesilesiyle değerini bulur Birçok mânâlı ve kıymetli rüya ehli olmayanlar tarafından tâbir edilince ziyana uğrayıp boşa çıkabilir

Rüya tâbirinin kitaptan olamayışının bir sebebi de aynı rüya bile olsa farklı kişilerde, farklı tâbirlerinin olmasındandır Düşünün ki, aynı rüyayı hanım görse tamamıyla farklı, erkek görse tamamıyla farklı tâbiri vardır Eskilerin tâbiriyle "Aynı rüyayı sultan görse, fakir görse tâbirleri değişiktir" dolayısıyla tâbir edilmiş rüyalar ancak gören kişi itibarıyla ve o zamanla sınırlıdır Başka bir zamanda, başka kişilerin gördükleri rüyalar aynı da olsa tâbirleri değişiktir Şöyle bir kıssa ile mevzuu açabiliriz: Halveti şeyhlerinden birisi ihvanıyla sohbet ederken bir zât çıkagelir ve rüya gördüğünü, tâbirini istediğini arz eder Şeyh anlatmasını istediğinde orada bulunanların da duyabileceği şekilde rüyasını anlatır Bunun üzerine o mürşid "Hayırdır inşallah, anlaşılıyor ki Hacc'a niyet etmişsiniz; inşallah Cenâb-ı Hakk size bu niyetinize uygun güzel bir Hac ihsan edecek Allah mübarek etsin" diyerek bu zâtı müjdeler Gelen kişi gerçekten de böyle bir niyeti olduğunu beyan ederek sevinçle oradan ayrılır Bundan hemen sonra gelen başka bir zât da rüyası olduğunu söyleyerek şeyhten tâbir etmesini ister Mürşid müsaade edince anlatmaya başlar Ondan az evvel gelen kişinin anlattığı rüyanın aynısını ama tamamen aynını anlatıverir Fakat şeyh efendi üzgün bir vaziyette yeni gelen kişiye " Evladım, âhirette rezil olmaktansa dünyada rezil olmak yeğdir, sen hırsızlık yapmışsın git kimden çaldıysan ya çaldığını iade et özür dile ya da helâllik iste Bu günahından da tövbe et ki felâh bulasın" diyerek tâbirde bulunur Adamcağız utanarak, sıkılarak ve ağlayarak meclisten ayrılır Lâkin bu duruma şahit olan meclistekiler hayrete düşerler Bu işin sırrı sorulduğunda şeyh efendi onlara hitaben " İzahı tam olarak mümkün değil ama şu kadarını söyleyeyim ki: İlk gelen kişi rüyasını anlattığında Hac ile alâkalı âyetler gösterildi Sonraki gelen zât rüyasını anlattığında da ise sirkatle (hırsızlıkla) alâkalı âyetler gösterildi Biz de bu şekil üzere rüyalarını tâbir eyledik Allah Teâlâ en doğrusunu bilir" diyerek mukabelede bulunur

Rüyanın hâli de tâbiri de Cenâb-ı Hakk'ın katındaki ilme ait mevzuattandır Yani ilm-i ledündür Tasavvuf ilminde ve tarîkat terbiyesinde asırlardır rüya ile salikler (dervişler) ders okumakta ve eğitim görmektedirler


Alıntı Yaparak Cevapla