Yalnız Mesajı Göster

Uzay Araştırmaları

Eski 10-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Uzay Araştırmaları




Uzayın Keşfi

Uzaya seyahat edebilmek sadece roketlerle mümkün olduğundan, roket gelişiminin tarihi, bir bakıma uzay uçuşlarının tarihi olarak görülebilir İlk roketin ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte, onun bir Çin buluşu olduğu söylenmektedir 1232 yılında Çinliler, Moğolları uçan ateşli oklarla geri püskürtmüşlerdir 1379'da ise Venedikliler ve Cenevizliler arasında yapılan bir savaşta kaba bir roket kullanılmıştır

19 yüzyıl, savaş roketlerinin büyük ilgi gördüğü bir yüzyıldır Büyük Britanyalı Sir William Congreve, Napolyon Savaşları'nda ve 1812 Savaşı'nda katı yakıtlı itici kuvvetle çalışan bir roket geliştirmiştir Ancak akaryakıtlı roketlerin kullanılması ile Uzay'a seyahatin mümkün olacağını savunan ve bu konuda ilk bilimsel eseri yayınlayan kişi Constantin Tsiolkovsky adlı bir Rus bilim adamıdır Onun bu çalışması ciddiye alınmazken, Robert H Goddard adında bir Amerikalı ve Hermann adında Romanya asıllı bir Alman ayrı ayrı çalışarak modern roket biliminin temellerini atmışlardır

Ayrıca Oberth adında bir bilgin, Dünya'dan bir cismin başka bir aleme gitmesi ile ilgili teorilerini ve formüllerini bir kitapta toplamış ve bu kitaptan esinlenerek Almanya'da Uzay'a Seyahat Kurumu kurulmuştur Goddard ise, uzun süre üzerinde çalıştığı konu ile ilgili görüşlerini bir rapor olarak yayınlamıştır 1919'da çıkan bu raporda Ay'a atılacak bir roketten de söz edilmektedir 1926'da bir deney roketi hazırlamış ve bu roket yaklaşık 60 metre kadar havalanmıştır 1929 yılında ise Goddard, içinde barometre, termometre gibi ölçü araçlarının ve bir fotoğraf makinasının bulunduğu ilk roketi havaya fırlatmıştır

Füzecilik ve uzay yolculuğu denildiğinde akla ilk gelen isim kuşkusuz Wernher von Braun'dır Goddard ve Oberth'in çalışmalarından haberdar olan Von Braun, Uzay'a Seyahat Kurumu'nda füze denemeleri yapmış daha sonra Alman Hava Kuvvetleri hesabına çalışmış ve bu iş için bir füze üssü kurulmuştur Bu çalışmalar sonucunda İkinci Dünya Savaşı'nın en güçlü silahı olan V-2 roketleri doğmuştur

Savaştan sonra von Braun, planları ile birlikte Amerika'ya kaçmış ve Kaliforniya'da kurulan Cape Canaveral (şimdiki adı Cape Kennedy) Uzay Araştırmaları Merkezi'nde çalışmaya başlamıştır

4 Ekim 1957 tarihinde ise Ruslar dünyanın ilk yapay uydusu olan Sputnik-1'i Dünya'nın yörüngesine oturtmayı başardılar 31 Ocak 1958'de ilk Amerikan yapay uydusu yörüngeye oturtuldu ve Uzay'a uydu gönderilmesi bu tarihten sonra baş döndürücü bir hızla devam etti

Amerikalılar, uzay çalışmalarını bir çatı altında toplamak için Ekim 1958'de NASA'yı (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) kurdular 12 Nisan 1961'de ilk defa Uzay'a insanlı bir roket fırlatıldı Vostok-1 adlı roketle birlikte Uzay'a çıkan bu ilk insan Rus Yuri Gagarin idi

21-27 Aralık 1968'de Frank Borman, James Lowel ve William Anders, Ay çevresini Apollo-8 ile dolaştılar ve inişe uygun yerleri tesbit ettiler 20 Temmuz 1969 günü ise, Neil Armstrong, Edwin Aldrin ve Michael Collins idaresi altındaki Apollo-11 Uzay Aracı, Ay'ın Sessizlik Denizi denilen ıssız bir düzlüğüne inmeyi başardı ve Neil Armstrong, Ay'a ilk ayak basan insan ünvanını elde etti Bu başarı, gezegenlere gönderilen insansız araştırma gemileri ve 1981'de uzay mekiğinin geliştirilmesiyle sürdü

Uzaktaki Ay Daha Yakın
Pek çoğumuz, yeni doğan Ay'ı izlemekten hoşlanır, bundan zevk alırız Pek az doğa olayı bu kadar romantiktir Ay, bu sırada kan kırmızı göründüğü gibi, oldukça da büyüktür Bu göz yanılması, yani Ay'ın ufka yakınken daha büyük görünmesi, Aristo'dan Leonardo da Vinci'ye kadar pek çok filozofun ilgisini çekmiş Aslında o zamanlar da bunun bir göz yanılması olduğu biliniyor olmasına karşılık, nedeni bilinmiyordu Ancak, bu olayın asıl nedeni daha yeni keşfedildi

1960'larda, Lloyd Kaufman ve Irvin Rock adlı iki bilim adamı, "Görünür Uzaklık Kuramı" diye bir kuram geliştirdiler Bu kurama göre, beynimizin uzaklık belirleme mekanizması, Ay, ufka yakın olduğunda ve gökyüzünde yüksekte bulunduğunda farklı çalışıyordu

Birincisinde, yani Ay, ufka yakın olduğunda görüş alanında başka cisimler de olduğundan beynimiz onu bu cisimlerle karşılaştırarak daha uzak olarak algılıyor Bu, beynimizin otomatik olarak yaptığı bir işlem Örneğin, uzaktaki bir ağaca baktığımızda, ağaç uzaklığı nedeniyle gözümüze çok küçük göründüğü halde, beynimiz onun gerçek büyüklüğünü hesaplayabiliyor Bu, geleneksel varsayıma aykırı bir düşünce; çünkü, Ay, büyük göründüğünden, daha yakın gibi gelir bize

New York, Long Island Üniversitesi'nden Llyod Kaufman ve IBM Almadan Araştırma Laboratuvarı'ndan James Kaufman, bu göz yanılmasını çözmek için bir deney yaptılar Deney, gerçek gökyüzü altında, sanal Ay'larla yapıldı Gözlemciler, yarıgeçirgen aynalardan hem gökyüzünü ve ufku, hem de sanal ay görüntülerini görebiliyorlardı

Deneylerde iki Ay görüntüsü kullanıldı Bu görüntülerden herbiri, iki ayrı projektörden gelen görüntülerle oluşturuluyordu Böylece üç boyutlu bir Ay görüntüsü oluşturulabiliyor; ayların uzaklığı değiştirilebiliyordu Ayrıca, deneyi yapanlar, sanal ayların gözlemcilere tam olarak ne kadar uzak göründüklerini ölçebiliyorlardı

Deneyde, aylardan birisi sabit bir uzaklığa yerleştirildi ve her bir gözlemciden öteki ayı sabit ayın uzaklığının tam yarısı uzaklığa yerleştirmesi istendi Bunu, bir el kumanda aletiyle yapabiliyorlardı Deney, ay, ufka yakınken ve uzakken tekrarlandı Deneyde, ayların büyüklüğü sabit tutuldu

Deneyin sonucunda, denekler, her seferinde ufka yakın Ay'ı, yüksektekine göre daha uzağa (yaklaşık dört katı kadar) yerleştirdiler Yani, ufka yakın olan Ay, gözümüze daha yakın değil; gerçekte daha uzak görünüyordu

Gagarin

Yuri Alekseyeviç Gagarin, Sovyet havacısı ve kozmonotu (1934-1968)

12 Nisan 1961: dünyada ilk defa, bir insan, Yuri Gagarin, bir uzay kabininin (Vostok I) içinde, yüz sekiz dakikadır, Dünya çevresinde uçuyor 1934'te, Smolensk dolaylarında, babasının marangozluk ettiği bir kolhozda doğan genç Yuri, madencilik mesleğine girmişti Bununla birlikte, öğrenimi sırasında (on dokuz yaşında tamamladı) pilotluğa başladı Dört yıl sonra, deneme pilotu olarak Kızılordu'ya katıldı ve başka gönüllülerle birlikte, uzay uçuşu özel hazırlıklarına başladı

Yirmi yedi yaşında, evli ve bir kız babası olan Gagarin, uzaydaki ilk uçuşu yapmak üzere seçildi Büyük yankılar yaratan bu uçuşundan sonra, bütün dünyayı dolaştı, her yerde büyük kalabalıklar tarafından alkışlandı, bilginleri ve gazetecileri ilgilendiren bir dizi konferans verdi

SSCB'ye döndükten sonra, bir deneme uçuşu sırasında öldü Otuz dört yaşındaydı Külleri Moskova'da Kremlin Sarayı'nda, Sovyetler Birliği'nin büyük kahramanlarının küllerinin yanına gömüldü

Uzay Aracındaki Yerçekimi

Uzay mekiğinin içindeki astronotların havada yüzer gibi dolaştıklarını, eşyaların ortalarda uçuştuklarını televizyonda görmüşsünüzdür Uzay mekiğinin dönüp durduğu yükseklik, dünyanın boyutları ile mukayese edildiğinde o kadar da fazla değildir Peki nasıl oluyor da bu kadar bir yükseklikte yer çekimi sıfırlanıyor? Koskoca Ay'ı bile yörüngesinde tutan dünyamızın çekim gücü, ufacık bir uzay aracına nasıl etkili olamıyor?

Aslına uzay aracında da yer çekiminin yok olması söz konusu değildir "Yerçekimsiz ortam" deyimi doğrudur ama bu, mekiğin yörüngesindeki uçuşundan doğan bir durumdur

Astronotları (veya kozmonotları) bu ortama alıştırmak için özel hazırlanmış yolcu uçaklarının kullanıldıklarını duymuşsunuzdur Uçak belirli bir yüksekliğe gelince aniden ve hızla bir eğri çizerek yere doğru inişe geçer Saniyeler süren bir sürede uçağın içinde yer çekimsiz ortam yaratılmış olur

Uzay mekiğinin ve uzay istasyonlarının dünya etrafında dönüşü, uçağın yaptığı hareketin veya çizdiği rotanın sürekli olan bir şeklidir Yerden bakınca düz gidiyormuş gibi görünür ama uzay aracı devamlı düşüş halindedir Eğer düz gitseydi (uzaydan baktığınızı düşünün) yörüngeden çıkar giderdi Nasıl lunaparkta eğlence trenleri önce yükseğe çıkar sonra oradan hızla düşermiş gibi inerse, uzay aracının da dönüşü, aslında bu düşüş hareketinin devamlı bir halidir

Uzay araçlarının uçtukları yükseklikte şüphesiz yer çekimi vardır ama bu sadece aracı yörüngede tutmaya yarar Dünya'dan Ay'a doğru düz bir hat üzerinde yolculuk yaptığınızı düşünün Ay ile Dünya arasında öyle bir nokta vardır ki burada Dünya'nın yerçekimi kuvveti biter Ay'ınki başlar Yani uzayda nereye giderseniz gidin bir şeyin sizi çekmesinden kurtuluş yoktur


Alıntı Yaparak Cevapla