Prof. Dr. Sinsi
|
İsrail-Filistin Sorununun Kökleri
1991'de çıkan Körfez Savaşı FKÖ için felaket niteliğindeydi Yaser Arafat, Irak'a destek verdiği için Körfez bölgesindeki zengin hamilerini kaybetmişti
Irak'ın Kuveyt'i işgaline son verilmesi ardından ABD yönetimi Ortadoğu'da barış arayışına ağırlık verdi Bu girişimler mâli olarak zayıflamış ve siyaseten tecrit edilmiş Arafat için, İsrail'deki muhafazakar Başbakan Yitzak Şamir'e oranla daha değerliydi
ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın defalarca yaptığı ziyaretler, Madrid'de bir uluslararası zirve toplanmasına zemin hazırladı Suriye katılmayı kabul etti; umudu, Golan Tepeleri'ni geri alacak müzakerelere girmekti Ürdün de daveti kabul etti
Ancak Şamir, terörist olarak gördüğü FKÖ ile doğrudan muhatap olmak istemiyordu ve bu yüzden önde gelen Filistinli simalardan oluşan bir Filistin-Ürdün heyeti oluşturuldu Bu Filistinliler FKÖ üyesi değildi Zirve öncesindeki günlerde ABD, İsrail'le ender görülen bir cepheleşme içindeydi İşgal edilmiş topraklarda Yahudilere yerleşim birimlerinin inşa edilmesi yüzünden İsrail'in alacağı 10 milyar dolarlık kredi garantisini askıya almıştı
30 Ekim'de başlayan tarihi zirveyi dünya izledi Eski düşmanlara, yaklaşımlarını açıklamaları için 45'er dakikalık konuşma fırsatı verildi Filistinliler, İsrail'le paylaşılan bir gelecek umudunu dile getirdi Şamir Yahudi devletinin meşruiyetini anlattı Suriye Dışişleri Bakanı Faruk el Şara ise Şamir'in ''terörist'' geçmişini anlattı
ABD zirveden sonra İsrail'in, Suriye ve Filistin-Ürdün heyetleriyle ayrı ayrı ikili görüşmelerde bulunması için hazırlık yaptı | Yukarı
1993 - Oslo Barış Süreci
Haziran 1992'de İsrail'de sol kanadın, yani İşçi Partisi'nin iktidara gelmesi çok kuvvetli bir barış sürecini başlattı
Sertlik yanlısı olarak gösterilen Başbakan Yitzak Rabin ile "güvercin" olarak gösterilen Şimon Peres ve Yosi Beilin, Filistinlilerle barışı konuşacak çok uygun bir ekibi oluşturuyordu Körfez Savaşı'ndan sonra konumu zayıflayan FKÖ bu barış pazarlığından sonuç almayı umuyordu
Washington'daki ikili görüşmeler tıkanınca İsrail, FKÖ'nün katılımına yönelik itirazını kaldırdı Daha da önemlisi Dışişleri Bakanı Peres ve yardımcısı Beilin, Norveç'in girişimi olan gizli bir müzakere zemini kurma imkanını inceliyordu
Washington'daki ikili görüşmelerden sonuç alınamayacağı anlaşılınca gizli Oslo kulvarı 20 Ocak 1993'te açıldı Norveç'in Sarpsborg kasabasında görülmemiş ilerleme kaydedildi Filistinliler işgal topraklarından aşamalı çekilmeye başlaması karşılığında İsrail devletini tanımayı kabul ediyordu
Görüşmeler İlkeler Deklarasyonu'nu getirdi Bu belge Washington'da imzalanırken, Arafat ile Rabin arasındaki tarihi tokalaşmayı 400 milyon insan canlı izledi | Yukarı
1994 - Filistin Yönetimi'nin kurulması
İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü, İlkeler Deklarasyonu'nun başlangıçta nasıl uygulanacağı konusundaki anlaşmayı Kahire'de 4 Mayıs 1994'te imzaladı
İsrail, Gazze Şeridi'nin çoğunu terk ediyordu Sadece Yahudi yerleşimleri ve etraflarındaki arazilerde İsrail varlığı sürecekti Batı Şeria'da ise Eriha kentini Filistinliler'e bırakıyorlardı Bu pazarlıklar güçlükle yürütüldü ve Batı Şeria'nın El Halil kentinde düzenlenen bir katliam neredeyse görüşmelerin kesilmesine yol açıyordu Tarihi İbrahim Camii'nde sabah namazı kılan Filistinliler'in üzerine makineli tüfekle ateş açan Yahudi yerleşimci Baru Goldstein, 29 kişiyi öldürdükten sonra öldürülmüştü
Anlaşmanın içinde de aşılması gereken zorluklar vardı Metinde beş yıllık geçiş dönemi içinde İsrail ordusunun geri çekilme aşamaları yer alıyordu Ama bu aşamalar çok zorlu pazarlıkların sonuç vermesine bağlıydı Bunlar Filistin devletinin kuruluşu, Kudüs'ün statüsü, işgal edilmiş topraklardaki Yahudi yerleşimlerinin durumu ve 1948 ile 67 arasında göçe zorlanan 3,5 milyon Filistinli mültecinin ne olacağı gibi konulardı
Barış sürecini eleştirenler 1 Temmuz'da susmuştu Çünkü Yaser Arafat, Filistin topraklarına bu tarihte geri döndü, coşkulu kalabalık tarafından muzaffer bir eda ile karşılandı Filistin Kurtuluş Ordusu, İsrail birliklerinin boşalttığı yerlere konuşlandırıldı Filistin Ulusal İdaresi, yani özerk yönetimin başkanı olarak Yaser Arafat vardı artık 1996'daki seçim de bunu tescil etti | Yukarı
1995 - İkinci Oslo ve Rabin suikastı
Filistin yönetimi, Gazze Şeridi'ndeki ilk yılında zorluklarla boğuştu Filistinli militanların bombalı eylemlerinde onlarca İsrailli öldü İsrail özerk yönetimin topraklarına giriş çıkışları engelliyor; militanlara suikastlar düzenliyordu Yeni yerleşim inşaatları da durmadı Filistin Özerk Yönetimi kendi toplumunun öfkesini kitlesel gözaltılarla bastırmaya çalıştı İsrail içinde ise barış sürecine tepkiler sağ kanattan ve dini gruplardan geliyordu
Bu ortam içinde barış görüşmeleri yoğun çaba ile yürütülse de başlangıçta belirlenen takvime yetişilemiyordu 24 Eylül'de 2 Oslo diye anılan anlaşma Mısır'ın Taba şehrinde ve Washington'da ayrı törenlerle imzalandı
Bu anlaşma Batı Şeria'yı üçe bölüyordu
1 - A Bölgesi: Batı Şeria'nın yüzde 7'sini oluşturan bu bölge, Doğu Kudüs ve El Halil haricindeki belli başlı yerleşim merkezlerini tam olarak Filistin idaresine bırakıyor
2 - B Bölgesi: İsrail ve Filistinlilerin ortak kontrolüne bırakılan bu bölge Batı Şeria'nın yüzde 21'ini oluşturuyor
3 - C Bölgesi: İsrail bu bölgeyi kontrol altında tutacak, ama aynı zamanda Filistinli tutukluları serbest bırakacaktı
2 Oslo Anlaşması, Filistinlileri pek heyecanlandırmadı İsrailli dinciler ise ''Yahudi toprağının'' teslim edilmesine öfkeliydi Öfke ve tahrik içeren bir kampanyaya hedef olan Başbakan Yitzak Rabin, bir aşırı dinci Yahudi tarafından 4 Kasım'da öldürüldü Suikast bütün dünyaya şok dalgaları yaydı "Güvercin" diye nitelendirilen ve bir türlü tamamlanamayan barış sürecinin mimarı Şimon Peres başbakan oldu | Yukarı
1996-1999 Kilitlenme
1996 yılına girildiğinde anlaşmazlık yine kan dökülmesine yol açıyordu Hamas örgütü İsrail içinde bir dizi intihar eylemleri düzenledi İsrail, Lübnan'ı üç hafta süreyle bombaladı
Peres 29 Mayıs'taki seçimlerde, sağcı Binyamin Netanyahu'ya kıl payı yenildi Netanyahu, Oslo anlaşmalarına karşı çıkıyor, ''güvenlik içinde barış'' tezini işliyordu
Netanyahu işgal topraklarında yerleşim inşasının dondurulması kararını kaldırarak Arapları öfkelendirdi El Aksa Camii'nin altına, arkeolojik amaçlarla bir tünel kazılması için izin verince de, tepkiler daha da şiddetlendi
İsrail mevcut barış sürecini eleştirmesine rağmen ABD'nin artan baskısı sayesinde Ocak 1997'de El Halil şehrinin yüzde 97'sini Filistinlilere devretti ABD'de 23 Ekim 1998'de imzaladığı Wye River Beyannamesi ise, Batı Şeria'dan çekilmenin sürmesini öngörüyordu
Fakat Wye River'ın uygulanmasına ilişkin itirazlar, Ocak 1999'da İsrail'de iktidardaki sağ koalisyonun çökmesine yol açtı 18 Mayıs'taki seçimlerin galibi İşçi Partili Ehud Barak'tı İsraillilerle Araplar arasındaki 100 yıllık kavgayı sona erdirmeyi vaat ediyordu yeni başbakan
Oslo anlaşmalarında öngörülen beş yıllık geçiş süresi, 4 Mayıs 1999'da sona erdi Ama Yaser Arafat tek yanlı Filistin devleti ilanından vazgeçirildi Amaç İsrail'deki yeni yönetimle pazarlığa yeniden başlanmasıydı | Yukarı
2000 - İkinci intifada
Ehud Barak hükümetinin barışa ulaşacağına dair başlangıçta duyulan iyimserliğin temeli olmadığı zamanla anlaşıldı Yeni bir Wye River sözleşmesi Eylül 1999'da imzalandı Ama işgal topraklarından çekilme işleminin devam etmesi mümkün olmadı Çünkü Kudüs'ün durumu, mülteciler, yerleşimler ve sınırlar gibi nihaî statü pazarlıkları sonuçsuz kalmıştı Beş yıllık barış süreci sonunda pek bir şey elde edilememesi, Filistin halkında büyük bir bıkkınlık doğurdu
Barak, Suriye ile barışa odaklandı Bu alanda da başarı yoktu Barak yine de İsrail'in 21 yıllık Lübnan macerasına son verdi
Mayıs 2000'de İsrail'in Lübnan'dan çekilmesi, dikkatleri Yaser Arafat'a yöneltti ABD Başkanı Bill Clinton ile Ehud Barak kademeli barış görüşmeleri yerine, bütün konularda hep birden sonuç almayı amaçlayan nihai pazarlığa girmeye zorlandı Bu görüşmeler için ABD başkanının yazlığı Camp David seçildi İki hafta süren görüşmelerde Kudüs'ün statüsü ve Filistinli mültecilerin geri dönüş hakları konusunda bir uzlaşmaya varılamadı
Bunun getirdiği belirsizlik içinde, 28 Eylül'de muhalefetteki Likud Partisi'nin Netanyahu'dan sonraki lideri, yılların sağcı politikacısı Ariel Şaron, Mescid-i Aksa'nın bulunduğu kompleksi ziyaret etti Bunun çok tahrik edici bir hareket olduğu söylendi Filistinliler bu ziyareti protesto için gösterilere başladı Ve gösteriler şimdi El Aksa intifadası diye anılan ayaklanmaya dönüştü | Yukarı
|