Prof. Dr. Sinsi
|
Konya Tarihi Eserler Ve Müzeler
KOYUNOĞLU ŞEHİR MÜZESİ
Geniş bir alan içinde 3 000 metrekare teşhir salonu bulunan müzenin birinci katında tabiat tarihi, giriş katında Anadolu Medeniyetleri, sikke bölümü ile sanat galerisi, üst katında etnoğrafya, halı, kilim ve yazma kitapları yer almaktadır Aynı katta 20 000 ciltlik kütüphane bulunmaktadır
BÖLGE YAZMA ESERLER KÜTÜPHANESİ
20 Temmuz 1984 yılında hizmete girmiştir 1928 öncesinde el ile yazılan ve matbaada basılan devrin tarihini, coğrafyasını, edebiyatını, matematiğini, astronomisini, tıbbını ve dini ilimlerini içeren konularda yazılmış kitaplar araştırma yapanların hizmetine sunulmaktadır Bu kitaplardan 4128 tanesi el yazması, 12433'ü matbudur
DİĞER  Camiler
İPLİKÇİ CAMİİ
Alaeddin Caddesi üzerindedir Şemseddin Altınoba tarafından 1201 yılından sonra yaptırılmış, Somuncu Ebubekir tarafından genişletilmiş, yenilenmiştir (1332) Cami İplikçiler çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii adını almıştır
1951-1960 yılları arasında Klasik Eserler Müzesi olarak kullanılan camii, 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır
SADRETTİN KONEVİ CAMİİ VE TÜRBESİ
Konya'nın Şeyh Sadrettin mahallesindedir 1274 yılında yapılmıştır Giriş kapısındaki kitabede adı geçen Sadrettin Konevi aslen Malatyalı olup, Konya'ya yerleşmiş, zamanın tanınmış bilginlerindendir Muhiddin İbni Arabi'den tahsil ve terbiye görmüş, Konya'daki hanikâhında hadis ilimleri okutulmuştur Mevlâna'ya derin bir sevgi ile bağlanmıştır
Türbe, Camiinin doğusundaki avludadır Açık türbeler tipinin ayakta kalan tek örneğidir Türbenin şekli Selçuklu kümbetlerine benzer Gövde açık, kaidesi mermer işleme olan türbenin üzerinde, köşeli bir tanbura oturan, kafes şeklinde ahşap bir külah vardır
KADI MÜRSEL (HACI HASAN) CAMİİ
Hükümet konağının batısındadır Güney duvarında bulunan kitabesine göre 812 H -1409 M Yılında ve Karamanoğlu Mehmet Bey zamanında Hacı Mustafa oğlu Mürsel tarafından yaptırılmıştır Dikdörtgen planlı taş ve moloz dolgu yüksekçe bir tabana oturmaktadır Üzeri çatı ile örülmüştür
KAPU CAMİİ
Konya'da merkezde sarraflar (çıkrıkçılar) caddesi üzerindedir Asıl adı İhyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birinin çevresinde yer aldığından Kapı Camii adıyla anılır
Cami ilk defa 1658 yılında Mevlevi Dergahı Postnişinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafından yaptırılmıştır Bir süre sonra yıkılan bu camiiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerlizade Seyyid Abdurrahman yenilemiş, 1867 yılında bir yangın, cami ile birlikte bu civarda vakıf dükkanları da yoketmiş Bu olaydan bir yıl sonra camii üçüncü defa yeniden yapılmıştır Bu yeni inşaasına dair 1285 H (1868 M) tarihli kitabesi taç kapısı üzerinde yeralmaktadır
Kapı Cami Konya'da yer alan Osmanlı Dönemi camilerinin en büyüğüdür Kuzeyinde 10 mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahalli ve basık kemerli bir cümle kapısı vardır Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır
Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı, içten büyüklü küçüklü sekiz kubbe ile örtülüdür Taş Mihrabı ve ahşap minberi sadedir
TURSUNOĞLU TAHİR PAŞA CAMİİ
Abdülaziz mahallesindedir XV Yüzyıl başlarında Konya eşrafından Tursunoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır Beden duvarları taş, kubbe ise tuğladır Camiinin kuzeyindeki kubbeli son cemaat mahallide tuğladan yapılmıştır Tek şerefeli ve köşeli bir minaresi vardır
NAKİBOĞLU CAMİİ
Camii, Nakiboğlu mahallesindedir Vakfiyesine göre Konya Müftüsü Nakib'ül Seyid İbrahim tarafından 1176 H (1762 M ) yılında yaptırılmıştır Kare planlı olup toptan yapılmıştır Çatı ahşaptır Kiremitle örtülmüştür
Minaresi, 1178 H (1764 M ) yılında Nakib'ül Hac Seyid İbrahim oğlu Mehmet Emin tarafından yaptırılmıştır
Cami zamanla harap olduğu için 1926 yılında minaresi hariç, yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır
Mevlanin bir kac sözleri:
Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel 
Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim
Ben Hz Muhammed'in ayağının tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikayetçiyim 
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir  
Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim   
Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap 
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz 
Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır 
Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini
Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına değil 
Bir katre olma, kendini deniz haline getir
Madem ki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin
Beri gel, beri !
Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik 
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol  
|