Prof. Dr. Sinsi
|
Boğazkale - Hattuşa’Da Tatil
Boğazkale - Hattuşa’da Tatil
BOĞAZKALE-HATTUŞA
Günümüzden 5 bin yıl öncesine ait kültürel verilere rastlanan Boğazkale’de, ilk organize devleti kuran Hititlerin, ilk başkenti Hattuşa bulunmaktadır Hattuşa Anadolu’nun kalbinde, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış ülkemizdeki 9 değerden biridir
Hitit uygarlığı en az Mısır Uygarlığı kadar eski ve zengin bir uygarlıktır Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Antlaşması metin tabletleri Boğazkale’de bulunmuştur Ayrıca, Hattuşa’nın en büyük ve etkileyici kutsal mekanı, şehrin dışında yeralan, yüksek kayalar arasında saklanmış Yazılıkaya Kaya Tapınağı’dır Tapınak’ta 90’tan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratıklar kaya yüzeyine işlenmiştir
Boğazkale İlçesi , Sungurlu İlçesine bağlı bir bucak merkezi iken ; 1987 yılında yörenin turistik durumu dikkate alınarak ilçeye dönüştürülmüş ve Çorum’a bağlanmıştır İlçe olmadan önce ; Boğazköy ismini taşıyan yerleşim yeri, Çorum İlinin 82 km güneybatısındadır
Hattuşa ve Yazılıkaya’nın keşfi 1834 yılında olmuştur 1835-1894 yılları arasında çeşitli yabancı arkeologlar tarafından ferdi çalışmalar yapılmış ; 1904 yılından itibaren ise Alman Doğu Kültürleri Araştırma Merkezi tarafından kazı çalışmaları başlatılmıştır 1939 yılından bu yana da kazılar, aralıksız olarak devam etmektedir
Boğazkale; Hattuşa ve Yazılıkaya ören yerleri 02 10 1998 tarihinde Milli Park olarak ilan edilmiştir
Tarihçe:Boğazkale, Hitit uygarlığının başkenti Hattuşa’ın bulunduğu şehirdir İlk yerleşim Kalkolitik çağda başlamış; ilk Tunç çağında Hattiler’in sonra Asur ticaret kolonilerinin mekanı olan Hattuşaş, Hititler döneminde başkent olmuştur Böylece ilçenin gerçek tarihi, M Ö 2000 yıllarında başlamış olur Kentin asıl merkezini Büyük Kale teşkil eder Büyük Mabet’in bulunduğu yer ise aşağı şehir bölgesidir Yazılıkaya Açık Mabedi de Hitit uygarlığının en önemli bölgeleridir Burada ele geçirilen tabletler, tarihe ışık tutmaktadır
Hititlerden sonra bölgeye Frigler, Medler, Galatlar, Romalılar, Bizanslar hakim olmuştur
1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra 1075 yılında Melik Ahmet Gazi komutasındaki Danişmendli ordusu tarafından Çorum Bölgesi’nin fethiyle buralara da Türk göçleri başlar 16 yüzyılda Türkmen boylarından Maraşlı Dulkadiroğullarından bir grup önce Hattuşaş / Boğazköy’ün 3 km kuzeyindeki Yekbas’a yerleştirilirken, 17 yüzyılın sonunda buradan Eski Hitit başkentinin eteğine taşınırlar
Hattuşaş 1986 yılında UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası” listesine alınınca yörenin turistik durumu dikkate alınarak harekete geçilmiştir Boğazköy adıyla Sungurlu’ya bağlı bir bucak iken adı Boğazkale’ye çevrilerek 1987 yılında Çorum’a bağlı bir ilçe haline getirilmiştir Çorum, binlerce yıldır çeşitli uygarlıkların yan yana ve üst üste oluşturduğu yerli Anadolu kültür geleneğini devam ettiren illerin başında gelir Maddi kültür belgelerinin zenginliği açısından adeta bir açık hava müzesi görünümünde olan Çorum yöresi 1830’lu yıllardan itibaren Avrupalı gezginlerin, bir çok yerli ve yabancı bilim adamlarının ilgi odağı haline gelmiştir
İklim:Karasal ve kuru bir iklimi vardır
ULAŞIM
Karayolu: İlçeye ulaşım karayolu ile sağlanmaktadır İlçenin, Ankara’ya uzaklığı 200 km’dir Ankara-Samsun karayolu üzerinde bulunan Sungurlu’dan ( Sungurlu-Boğazkale arası 30 km) her zaman için Boğazkale’ye ulaşmak mümkündür Çorum’daki otobüs işletmelerinin, Sungurlu’da irtibat büroları bulunmaktadır Otogar, kent merkezinde bulunmaktadır
Otogar Tel : (+90-364 ) 213 66 70
Hava Yolu: Çorum’a en yakın havaalanı olan Samsun havaalanı 176 km’dir Ankara Havaalanı 242 km’dir
GEZİLECEK YERLER
Hattuşa ve Yazılıkaya ören yerlerini tanıtmadan önce, Hitit tarihine göz atılmalıdır
Boğazkale - Hattuşa
Boğazköy ( Hattuşa ) Örenyeri, Çorum ilinin 82 km güneybatısında yer almakta olup, Ankara’ya uzaklığı ise 200 km’dir Hitit devletinin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boğazköy ( Hattusa ) örenyeri ; Budaközü Çayı vadisinin güney ucunda, ovadan 300 m yükseklikteki sayısız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırılmıştır Şehir kuzeye doğru açık olup, kuzey kısmı dışında diğer kısımları surla çevrilidir
Hattuşa 1986 yılından beri , Türkiye’de UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış dokuz noktadan biridir Ayrıca burada bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de 2001 yılından itibaren yine UNESCO’nun "Dünya Belleği Listesi"nde yer almaktadır
Hattuşa’nın keşfi 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından yapılmış ve dünyaya tanıtılmıştır Bu buluş aslında yalnızca Hattuşa’nın keşfi değil, tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da algılanabilir 1893-94’de Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadarki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret eder Muze-i Humayun müdürü Osman Hamdi Bey, 1906’da müzesi adına Makridi’nin sorumluluğunda Boğazköy kazılarını başlatmış, zamanın çivi yazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak, burasının Hitit Başkenti Hattuşa olduğunu tespit ederler 1931-1939 yılları arasında ve 2 Dünya savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir
Antik Kapadokya bölgesinin kuzey sınırına yakın bir yerde bulunan ve arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkartılıp restore edilen ve açık hava müzesi niteliğindeki ziyaret edilebilen Hititlerin başkenti Hattuşa-Boğazköy’deki kalıntılar, Boğazköy Tarihi Milli Park’ın temelini oluşturmaktadır Yüz yıldır sürdürülen kazı ve araştırmalar Hattuşa-Boğazköy çevresindeki en erken yerleşmenin Kalkolotik çağda (M Ö 6000) olduğunu ortaya koymuştur Eski Tunç Çağında da sürekli yerleşmenin görüldüğü Hattuşa’da bu dönemi Asur Ticaret Koloni devri izler Yazılı belgelere göre M Ö 2 binin başlarında Kuşar’lı Anitta Hattuşa Kralı Pijusti’yi yenip şehri tahrip eder ve şehri lanetler Anitta’nın lanetine rağmen şehir M Ö 1600/1650 yıllarında Hitit Kralı 1 Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir Hititlerin M Ö 1200’de şehri çeşitli nedenlerle terk etmesiyle burada Erken Demir Çağı (Karanlık Çağ) başlar Bu dönemi M Ö 9 yüzyılda Frig Çağı daha sonra Helenistik, Galat ve Roma/Bizans çağları takip eder
Hitit imparatorluk döneminde, yani M Ö 14 ve 13 yy’da şehir yaklaşık 6 km uzunluğunda bir surla çevrilmiştir Daha geç bir imar evresinde bu surların önüne ikinci bir duvar daha örülerek, kent daha sıkı bir savunmaya alınmıştır Bu yeni sur üzerinde bulunan, anıtsal şehir kapılarının çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiştir Güney batıda, dış yüzünde aslan yontuları bulunan Aslanlı Kapı’yla , iç yüzünde, silahlı tanrının görkemli şekikde betimlendiği Kral Kapı, bunların en önemlileridir Kentin güney ucundaki Yer Kapı’nın da özel bir rolü olmalıdır Burada 30 m yüksekliğinde, 80 m genişliğinde bir toprak set oluşturulmuştur Bu set üzerinden geçen kent surunun ortalarında Sfenksli Kapı yer alır Tam bu kapının altında, Hattuşa’nın bugün içinden geçilebilen tek poterni vardır 71 m uzunluğunda ve 3 metre yüksekliğindeki poternden geçilerek sur dışına çıkılmaktadır
Şehirde ayakta kalmış, izlenebilen yapıların büyük bölümü, surlar gibi, M Ö 13 yy’dan kalmadır Kraliyet yapılarının yer aldığı Büyükkale’de direkli galerilerleçevrili avlular, konutlar, depo binaları ve büyük bir kabul salonuyla, büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya çıkarılmıştır
|