10-14-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Afyon İline Ait Türküler Ve Hikayeler Ve Açıklamaları İle İlgili Bilgiler
Afyon İline Ait Türküler Ve Hikayeler ve Açıklamaları İle İlgili Bilgiler
Afyon Yöresine Ait Türkü Ve Hikalyeler İle İlgili Tüm Bilgileri Okuyalım
Osmanlı devrinde Afyonkarahisar (Karahisar-ı Sahip), Bursa iline bağlı bir sancak iken şehir merkezi, Karahisar kalesi etrafına yani kale ile Hıdırlık arasına toplanmıştır Aynı zamanda şehir doğuya doğru gelişmektedir
Şimdiki Kadınana İlkokulunun bulunduğu semt şehrin büyük mezarlığı idi Bu mezarlığın ortasında patika yol bulunmaktadır Halkın çoğu, işyerine veya evlerine giderken çoğu kez bu iki mezar arasındaki yoldan geçerlerdi İki mezar arasında zaman zaman hadise olduğu için, ikindiden sonra bu yoldan geçen pek olmazdı
O zamanlar Afyonkarahisar’da her mahallenin güvenliğini sağlayan efeler de bulunurdu Semt halkının ırz ve namusunu korumak amacıyla, bellerinde silahlık, koltuk atlarında “yatıgan” ya da “kulaklı” adı verilen boyu uzun bıçaklar taşırlardı
İki efe kavgaya tutuştuklarında birbirlerine karşı bıçağın sırtını vurmak suretiyle kendilerini savunurlardı Kesinlikle bıçağı saplayarak karşısındakini yaralayıp öldürmezlerdi
Afyonkarahisar defterdarlığından emekli 80 yaşında olan Hacı Mustafa Sağdıç, iki mezar arasında Kazım adlı efenin öldürülmesiyle ilgili olarak şunları söylüyor:
“Babam ve yaşlılardan edindiğim bilgiye göre; tahminen 1918 yılında bahsi geçen mezar arasında her nedense Kazım efe ile arkadaşı olan diğer efenin arası açılır ve iki mezar arasında karşılaşırlar, kavgaya tutuşurlar
Türkünün sözlerinde adı geçen kaytan bıyıklı Kazım efe, Afyonkarahisar’da mertliği ve gözükaralığı ile tanınan ve sevilen bir kimsedir Diğer efe ile kavgaya tutuştuğunda, Kazım efe yediği bıçak darbelerinin etkisi ile (diğer efe yatıganının sırtını değil yüzünü vurmuş Kazım efeye) gücünü kaybeder ve aldığı yaraların etkisiyle oraya yıkılır ve bir müddet sonra da ölür”
Bu olay üzerine Kazım efeye yakılan bu ağıt, aradan yıllar yılı geçmesine rağmen Afyonkarahisar’da halen “Kazım Türküsü” olarak çığırılmaktadır
Türkünün Sözleri
Mezar arasında harman olur mu
Gama yarasına derman olur mu
Gamayı vuranda iman olur mu
Aslanım Kazım’ım yerde yatıyor
Gaytan bıyıkları gana batıyor
Mezar arasından atlayamadım
Döküldü cephanem toplayamadım
Bir tek düşmanımı haklayamadım
Gama yarasını saklayamadım
Aslanım Kazım’ım yerde yatıyor
Gaytan bıyıkları gana batıyor
Mezar arasında ganlı gasaplar
İnsan ahbabına gama mı saplar
Cenazem geçiyor bakın ahbaplar
Aslanım Kazım’ım yerde yatıyor
Gaytan bıyıkları gana batıyor
Mezarımın daşı gıbleye garşı
Üstünün toprağı gözümün yaşı
Benim gözel oğlum efenin başı
Aslanım Kazım’ım yerde yatıyor
Gaytan bıyıkları gana batıyor
Afyonkarahisar’ın eski gelenek ve göreneklerine göre iki gencin evlenmeleri görücü usulüyle yapılmaktaydı Yeni evlenen gelin evde bulunan eşini, anne ve babasının tutum ve davranışını haliyle bilemez
Evlenen yeni bir gelin hamile kalınca aşerme devresine girer Kendisinde bazı yiyeceklere karşı aşırı istek belirir, canı çeker Hatta bu arzusu mevsiminde bulunmayan yiyecekleri dahi içerir ve onu yiyemediği sürece huzursuz olur Bu durumu bilen etrafındakiler, hamile olanın hemen isteğini yerine getirmeye özen gösterirler
Bundan tahminen doksan yıl önce ilimizde Zeliha adındaki bir kız davranışlarıyla çevresine kendini sevdirmiş Halk ağzıyla Zehle diye hitap edilirmiş kendisine
Evlenme çağına gelen Zehle’yi anne ve babası görücü usulüyle evlendirirler Dediğimiz gibi gelin evdekileri kısa sürede tanıyamaz Disiplinli, asabi bir kayınvalidesi olduğunun farkında değildir gelin
Bir gün kaynanası kendilerine ait bağlarından asma yaprağı getirerek büyük bir ustalıkla sardığı ve pişirdiği yaprak sarmasını dolaba koyar ve bağa gider Yaprak sarması akşam olunca birlikte yenilecektir
Aşerme devresinde olan Zehle gelin çok lezzetli olan yaprak dolmasını evin içerisinde gide gele akşama varmadan bitirir Tencerenin içinde birkaç tane daha kalmış dolmayı yerken üzerine kaynanası geliverir Mutfakta gelinin dolmayı yediğini ve bitirdiğini görünce aniden sinirlenir, eline geçirdiği mısır sopası ile Zehle gelini dövmeye başlar
Kaynana sopasına dayanamayan gelinin acıyla bağırmasına komşuları koşup geldiklerinde gelin kız bayılmış ve kanlar içinde yerde yatmaktadır
Kaynanasının elinden gelini kurtarırlar ve yakınlarının yardımıyla odasına götürürler Gerekli ilkyardım için kocakarı ilaçlarıyla tedaviye girişirler ama iş işten geçmiş, Zehle aldığı sopa bereleriyle düşük yapmış ve aşırı kan kaybından ötürü de ölmüştür
Bu acıklı olay karşısında genç geline bu ağıt yakılmıştır
Türkünün Sözleri
Biricik biricik tükenmez sandım
Anama babama duyulmaz sandım
Üç günlük gelini dövülmez sandım
Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı
Bir incecik mayhoş ile sarmayı
Kapının önünde hasır yayılı
Hasırın üstünde Zehle’m bayılı
Arkasından kaynanası bağırı
Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı
Bir incecik mayhoş ile sarmayı
Kaynatası almış keçi budunu
Kaynanası almış mısır odunu
Duymadın mı kaynananın adını
Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı
Bir incecik mayhoş ile sarmayı
Yoğurdu var al mavili çanakta
Benleri var al kırmızı yanakta
Anam babam mahkemede konakta
Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı
Bir incecik mayhoş ile sarmayı
Bağımızın yaprakları göğ idi
Zehle gelin bu vakitler sağ idi
Evimizde bir topacık gül idi
Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı
Bir incecik mayhoş ile sarmayı
Dolma kazanında elim kırıldı
Duyan duydu duymayanlar inandı
Arzuhalim İstanbul’a dayandı
Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı
Bir incecik mayhoş ile sarmayı
|
|
|