Prof. Dr. Sinsi
|
Ordu İlinin Meşhurları
Eski Belediye Reislerinden Müftüzâde Remzi Efendi'nin oğlu Milletvekilliği de yapan Muammer Tekin Ağabey de bu konuda bana "Ben büyüklerimden, zamanın kadı ve hocalarından işittiklerim Gazi Tiryaki Hasan Paşa'nın Ünyeli oluşu ve Ünye'de öldüğüdür"
1611 yılında Sultan I Ahmet zamanında bur’da ölmüştür 1920'li yıllarda Saraycamlı ile eski adı Anafarta ilkokulu arasında eski Ulu Türk mezarlığı varmış bu mezarlık o tarihlerde, devrin belediyesince sökülmeye başlanmış sökülen topraktan çıkarılan kabir taşlarından birinde şu ibare yazılı imiş "Kanije Kalesi fatihi tiryaki Hasan Paşa'nın ruhuna  vs" diye başlayan yazılı taşı belediyeciler hemen alarak belediyeye getirmişler ve koruma altına almışlar
Gel zaman git zaman seçim kavgası memleket davası vs taş unutulup, kayıp olmuştur Rahmetli Muammer Ağabey dürüst namuslu vatan sever bir hemşehrimizdi Sonradan eski yaşlı okul mezunu Ünyeliler'e bu konuyu sorduğumda onlar da buna yakın beyanlarda bulunmuşlardır
Tiryaki Hasan Paşa gene onlardan duyduğuma güre yaşlılığında Ünye’ye yerleşmiş, hükümet ona vazife vermiş, donanmayı hümayun emirliğini bur’da yaparmış yani donanmanın bir kısmı ip-imalat çıma işleri ile uğraşırmış Malum Ünye sancaklığının en önemli ürünlerinden biri de kendir ve kenevirmiş Hatta o zamanda adı Kenehor olan bugünkü adi ile Velibay Raktar köy ve civarları çok güzel sağlam kendir kenevir yetiştirirlermiş Kenehor da Rumca kendir anlamına gelirmiş Hükümet kulübesi kenarındaki kulübesinde uzun zaman çay ocağı çalıştıran Nazım Efendi bir gün bana "Hoca bu sabah çay ocağına giderken büyük bir hışıltı ile gökten yeşil nurlu ışıklar hükümetin Anafarta okuluna bakan bahçesine indi çok şaşırdım ve ürktüm" dedi Ben de korkma bur’da Allah’ın dostu bir zat var belki de Tiryaki Hasan Paşa'dır demiştim
Hayatı doğduğundan ölümüne kadar devlet hizmetinde geçen Gazi Tiryaki Hasan Paşa büyük bir insandır
Mezarı bugünkü ifade ile adliye ile Anafarta Okulunun arasından geçen yolun başındadır "(H Tahsin KADIOĞLU)
YUNUS EMRE İDDİASI
Türk Tasavvuf edebiyatından söz edilince akla gelen ilk isim Yunus Emre'dir Bu ünlü halk ozanımız çok sade Türkçe ile söylediği emsalsiz şiirleri 7 asra yaklaşan bir zaman süreci içinde dillerde dolaşmakta, nesilden nesle aktarılarak, gerek dost meclislerinde ve gerekse dini törenlerde zevkle okunmaktadır
Şairimiz her şiirinde bir hikmeti ilahi vardır 0 güzelim mısralar baçtan sona kadar felsefe doludur Bu özelliğinden dolayı da UNESCO 1971-72 yılını bütün dünyada "YUNUS EMRE" yılı ilan etmiştir
Yunus'un düşünce dünyasından hayata yansıyan gayretleri şöyle sıralanabilir:
1- Yunus III yüzyıl bunalımında, Anadolu insanının İslam etrafında şiir ve ilahileriyle toparlama çabası göstermiştir insanlara yeni bir ruh ve heyecan çabası getirmiştir
2- Kur'an ve hadislerden yaptığı son derece güzel tercümelerle İslam’ı geniş kitlelere yaymıştır
3- Türkçe’ye sade, duru ve zengin bir anlatım kazandırmıştır
4- Türk milletinin İslâm’ı benimsemesinde büyük katkıları olmuştur
Eldeki verilere göre, 1280-1330 yılları arasında yaşadığı tahmin olunmakta, Eskişehir’in Mihalıçcık ilçesine bağlı Sarı Köyüdür Şeyhi Taptuk Emre dergâhına çok uzun yıl odun çeken ve orada çile dolduran Yunus Emre, doğruluk sembolüdür Bu yönünü şeyhine karşı davranışları ve dergaha hiç eğri odun sokmamakla kanıtlamıştır
Aldığı her icazetle daha iyiyi daha güzele yönelmiş ve kamil bir erenler vakfı kazanmıştır Allah aşkı iliklerine işleyen Yunus Emre, insanları ve doğayı sevmekle, büyük maharet göstermiştir
Taptuk Emre dergâhında çile dönemini doldurduktan sonra gurbete çıkmış, Konya'ya, Şam'a, Azerbaycan'a gitmiş, tüm diyarı dolaşmıştır
Nerede öldüğü ve nereye gömüldüğü hâlâ tartışma konusudur Yunus'un olduğu farz edilen mezarların başlıcaları şunlardır:
1- Ünye'de,
2- Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı San
Köyde,
3- Karaman'da Şeyh'i Taptuk'la beraber, Yunus Emre Camii avlusunda,
4- Bursa'da,
5- Kula ile Salihli arasında Emre Sultan Köyü'nde,
6- Erzurum'un Düzlüce Köyü'nde,
7- lsparta'nın Keçiborlu Kasabası yakınlarında,
8- Konya Aksaray'da,
9- Sandıklı'da,
10- Sivas yakınında bir yol üzerinde
Yunus Emre'nin mezarının Ünye'de olduğu yaklaşık 20 yıldan bu yana iddia edilmektedir Yunus Emre konusunda Fuat Köprülü Türk Edebiyatı Tarihi eserinde kaynak olarak Abdulbaki Gölpınarlı'nın Yunus Emre ve Divani adil eserini göstermektedir Nihat Sami Banali ise resmi Türk Edebiyatı Tarihi adil eserinde Fuat Köprülü'nün eserini kaynak gösteriyor Gölpınarlı'nın eserinde Yunus Emre'nin mezarının bir çok yerde olduğuna dair iddialara yer verilmiştir Bunlardan biri de Ünye'de olduğudur Yazar bu iddiayı bir talebesinin ortaya koyduğunu belirtmiş, ancak bu talebenin adı belirtilmemiştir
Ünyeliler yıllardır Şehnuz olarak adlandırdıkları mezarın Yunus Emre’nin olduğuna kesinlikle inanmışlardır Bu mezar Şeyh Yunus Emre'ye aittir diyerek zaman geçtikçe kısaltılarak Şeyh Yunus - Şeyhnus - Şehnuz haline geldiği söylenmektedir
Tarihe baktığımızda Ünye dahil bütün Anadolu 1071 tarihinden sonra Büyük Selçuklu Devleti'nin sınırları içindedir Büyük Selçuklular'ın bir kolu olan Emir Danişment Gazi (1095-1104) yıllarında Sivas merkez olmak üzere Tokat, Amasya, Niksar, Ünye gibi yerlerde devlet kurmuştur Danişment’in torunu Melik Gazi Niksar'da yatan bir velidir (Yunus Emre Selçuklu Sultanlarından Melik Şah -Gazi- ile Yunus Emre ayni şeyh ve dergâha mensup idi Bu yüzden birbirine yakın ilişkilerde bulunuyorlardı Türkler’de iki özellikteki insandan bahseder kaynaklar Bunlardan biri Gazi, biri de Veli tipleridir içte bu özellik Melik Gazi ve Yunus Emre'ye şu şekilde yansıtılmıştır Melik Şah bu bölge topraklarını fethetmiş, Yunus Emre'de gönülleri fethetmiştir Melik Şah'ın türbesi Niksar'da Yunus Emre'nin türbesi de Ünye'dedir İddia budur Melik Şah’ın Niksar'daki türbesinde bekçilik yapan bir zattan Melik Şah’ın el yazması bir eseri olduğu, bu eserde Melik Şah ve Yunus Emre ile ilgili bilgiler olduğu söylenmiştir Bu durum araştırılmış fakat eser bulunamamıştır ) Melik Gazi'nin torunu Melik yagıbasan 1142-1164 Sivas’ın, Tokat’ın, kervan yolu ile iskelesi olan Ünye'yi de devleti içerisine almıştır Bugün hâlâ Ünye-Niksar yolu üzerinde yağıbasan ve yavi (yağ) köylerinin bulunuşu bunun en açık delilidir
Danişmentliler’den sonra Anadolu Selçukluları Ünye'ye sahip olmuşlar Trabzon'u Rum imparatorluğunu nüfusları altına alıp haraca bağlamışlardır Bu dönemde bir çok Türk boyları da Niksar-Ünye kervan yoluna ve Ünye civarına yerleştirilmiştir Anadolu Selçuklularından sonra Ünye ve civarları Anadolu beyliklerinden ERTENA beyliğine Kadı Burhanettin ve Canik Beyliklerine tabi olmuşlar ve sonunda da 1459'da Fatih Sultan Mehmet buraları Türk-Osmanlı Devletine katmıştır
Selçuklular döneminde birçok derviş ve Türk akıncıları Horasan ve yeni yerleşim bölgelerinde Türklüğü, İslâm dinini yaymaktadır İşte bunlar arasında Yunus Emre'de gezgin derviş ve veli olarak manzarası, havası, suyu çok hoş ve güzel olan Ünye'ye ve o zamanlar halkın çoğu Rum ve Ermeni olan buralara gelip büyük bir ihtimalle dini ve milli irşatlara telkinlere başlamıştır Bunu Yunus Emre'nin şiirlerinden anlıyoruz Bir şiirinde şöyle demiştir:
İndik rum'i kışladuk,
Çok hayr ü şer işledük,
Oney oldu son durak,
Gôçtük EI-Hamdülillah  
Haktan gelen şerbeti,
İçtik Elhamdülillah  
Dirildük pınar olduk,
İrküldük irmağ olduk,
Akduk deniz dolduk,
Taşduk EI-Hamdülillah  
Bu şiirYunus'un Karadeniz kıyılarında gezdiğini, buraları çok sevdiğini ve üç bahar buralarda kaldığını anlatmaktadır (Rum diyarı derken Karadeniz’den bahsediyor)
Yunus yine bir deyimiyle şunları söyler:
Dereler gördüm ırmaklar gördüm bahr ile,
Birleşmiş bahri gördüm bahr üstünde
Bahri bir deniz kuşu (Bugün martı diye tanıdığımız deniz kuşları) Bu deyimleriyle Yunus'un bir deniz kentinde kaldığı, dereler, ırmaklara, denizlere, deniz kuşlarına bakarak esinlenip yazdığı şlirlerden anlaşılıyor:
Dost bakalım yüzüme,
Ben şeyhi görüp geldim
0l yüceler yücesin,
Bi gümen erip geldim
Ezelden bile idim,
Elest te bêla dedim,
Sel olup yine geldim
Yunus'un bu şlir ile de Ünye'ye kervan yolu ile geldiğini, bu şlirini Ünye'de yazdığını ve son günlerini Ünye'de geçirdiğini bilhassa belirtmektedir
Bu iddlalara göre şeyh Yunus Emre'nin türbesi Ünye'ye 3 km uzaklıkta Saraçlı mahallesi ve gölevi topraklarında yaklaşık 50 dönüm gibi geniş bir arazi içindedir Arazi ve türbenin bulunduğu yüksek yer Ünye ve Terme topraklarına kuş bakışı bakmaktadır Ayrıca sağ ve sol yanından ırmaklar akarak denize dökülmektedir
Bugün yattığı yerden 50 dönümlük araziyi zaptetmesi dikkate alınması gereken birinci unsurdur Çünkü Karadeniz kıyılarında toprağın ne kadar kıymetli olduğu herkesçe bilinir ikinci bir husus ise 1 Cihan Savaşında düşman Ünye'ye geldiğinde fazla zarar vermeden giderlermiş, o zamanlar çok sık ormanlık olan Şeyh Yunus tepesinden top sesleri geldiği duyulurmuş Diğer husus ise şiirlerin de bahsettiği deniz, ırmak v s özellikle Ünye'de bulunduğunu desteklemektedir
Yunus Emre'nin mezarının çevresinde bir çok manevi hadiselerin gerçekleştiği de anlatılmaktadır Bu bölgede gizli bakım yapmak isteyen kişilerin bir çok belalarla karşılaştığı ve bu hadiselerin gerçek olduğu tespit edilmiştir
Şeyh Yunus’un bulunduğu bölgede yapılan araştırmalarda birçok eski mezar Selçuklu sanatı işlemeleriyle yapılmış yazılı taşlar bulunarak sandukanın içine konulmuştur Çevrede birçok taşlar bulunduğu söylenmektedir
Türbenin baç ve ayak ucunda iki ayrı mezar taşları bulunmaktadır Selçuklu sanatı ve işlemeleriyle yapılmış taşa bir baş ve iki kol yukarı kalkmış olarak yapılmış, sanki bir insan gibi uzay boşluğunda uçmakta gibi durmaktadır Yine baş kısmındaki taşta yazı bulunmaktadır Ancak bu taş kırılmış olduğundan çevredeki vatandaşlar tarafından tamir edilmek sureti ile sıvanmış, boyanmış ve yazının okunması oldukça zorlaşmıştır Ancak daha önce bu taşta "ALİ İBNÎ EMRE" yazısının okunduğu söylenmektedir (Ali ibni adı Yunus'un babasının ismidir ) Diğer tarafta ise yukarıda belirttiğimiz gibi Selçuklu sanatı ile işlemeli kanatlı bir taş bulunmaktadır
Hakikaten söz konusu edilen tepede bir yatır vardır Ve bu yatır Ünyeliler arasında bugün ŞEYH YUNUS olarak bilinir ve iddia edilir
Günümüzde bu yatırı kent sakinleri sık sık ziyaret ederler ve çeşitli konularda ondan şefaat umarlar Yemyeşil çimlerin enfes bir gürünüm arzettiği, renk renk kır çiçeklerinin mis gibi koktuğu, çeşitli agaçların gökyüzüne tırmandığı, cıvıl cıvıl kuş seslerinin efsaneleştirdiği ve daha nice emsalsiz güzellikleri ile bir doğa cenneti olan bu tepedeki mezarın yukarıdaki tüm verilere karşın ileride ünlü şair ve derviş Yunus Emre'ye ait olduğu kanıtlanırsa çeşitli tarihi özellikleri ve emsalsiz doğa güzellikleri ile güzel Ünye istikbalde dünya turizminde dahi söz sahibi olabileceğinden hiç şüphemiz yoktur
Yunus'u ararlar durup heryerde
Sevgili Yunus yatıyor Oney'de
Orası Yunus'a tam lâyık belde
Yunus gene kalsın o gönüllerde
Ünyelilerin Yunus'a yazdığı bu şiirle onu ne kadar çok sevdiğini anlıyoruz
|