Yalnız Mesajı Göster

Mem U Zin Destanı

Eski 10-14-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mem U Zin Destanı




Nasıl ki bir gülü diken, hazineyi de yılan koruyorsa, bizim de bekçimiz (köpeğimiz) Beko olacaktır Diyen Zîn, Mem'in mezarının
başında devamlı ağlayarak şöyle der:

'Ey vücudumun ve canımın mülkümün sahibi,
Ben bahçeyim, sen de bahçıvan
Senin bahçen sahipsizdir
Sen olamazsan onlar neye yarar
Kaşlar, gözler, zülüfler neyedir
Zülfümü tel tel çekeyim
Sonra yarim sen beni belki değişik görürsün
En iyi hepsi yerinde kalsın
Hakk'a emanetim teslim ediyim'

Diyerek yapıştığı Mem'in mezar taşında canını verir Bey, Zîn'i gömmek için Mem'in mezarını açtırarak Zîn'i sarktığı esnada şöyle seslenir:

'Memo Al sana yar der

Xanî, bu aşk hikâyesini, Kürt halkı arasında oldukça yaygın olan ve sözlü gelenek yoluyla yüzyıllarca dilden, dile dolaşan 'Memê Alan Destanı''ından esinlenerek yazmıştır Mitolojik bir nitelik kazanan
bu destan MÖ'den bu yana halk arasında, daha çok 'dengbêj' 'ler tarafından ve özellikle uzun kış gecelerinde ard arda uzayıp giden gecelerde manzum ve bazen de anlatıcı durup mensur (hikaye edici bir dille) a
nlatırdı Uzun soluklu bu dengbêjleri, halk âdeta büyülenmiş bir şekilde ve kendinden geçercesine saatlerce dinler ve onu takip eden gecelerde hikâyenin
sonunu büyük bir sabırsızlık ve merakla beklerdi Halkın ilgisini göre anlatıcısı da hikâyenin kısa veya uzunluğunu belirler

Xanî, 'Mem û Zîn' ' i XVII Yüzyılın
sonlarında yazmıştır O dönemde yazılmış olan bütün eserlerde Arapça ve Farsça'nın etkisi altında kalıp bu dillerden kelimeler mevcuttur (Bu Divan Edebiyatı'nın
da bir özelliğidi) Bunda dolayıdır ki bu Mem û Zîn'de de bu etkiyi görebilmek mümkündür Buna rağmen bu eser, Kürt dilinin ve zengin kültürünün ispatıdır Xanî'nin, 'Kurmancım, kûh-î kenarî ' (Kürdüm, dağlıyım, kenardanım) deyişi,
sanırım birçok sorunun cevabı niteliğindedir Bu eser, ilk olarak Ahmed Faîk tarafından (1143 hicri-1730 miladî) yılında Azeri Türkçesine çevrilmiştir
Sırrı Dadaşbilge, 1969 yılında nesre çevirip, beyitlerini sadeleştirmiştir 42 yaprak 83 sayfadan meydana gelmiş bu çevirinin ilk sayfası zayidir Faîk,
Ehmedê Xanî'den 35 yıl sonra çeviri yapmıştır İki ayrı yerden kendisinden bahsetmekte olan Faîk ayrıca gazellerin son beyitlerinde mahlaz kullanmıştır
İkinci olarak Abdulaziz Halis Çıkıntaş 1906 yılında Türkçeye çevirmiştir Fakat kitap bir türlü basılamaz Arapça, Fransızca, Almanca, Rusça başta olmak üzere birçok
dile çevrisi yapılmıştır 1968 yılında MEmin Bozarslan tarafından Türkçeye çevirilmiştir Leyla ile Mecnun, Romeo ve Juliyet gibi Mem û Zîn'de dünyanın ölümsüz edebi eserleri arasında yerini almıştır Ve yine bu eserlerdeki gibi
Mem û Zîn'de de beşeri aşktan ilahî bir aşka yükseliş vardır Bu aşk etrafında Xanî, çağın sosyal, kültürel, dini ve idari durumunu güçlü bir şekilde tasvir
etmiş, bölge (Botan bölgesi)'nın törelerini, bayramlarını (Burada Newroz bayra**nın yeri oldukça önemli), bayramlarla birlikte av partilerini,
kır eğlencelerini kısacası halkın bütün yaşantı tarzlarını görebilmek mümkündür Aşk unsurunun yanında, dağlardan (Cudi, Tura 'Tur dağı'), sulardan
(Özellikle Dicle nehrini), ağaçlardan, hayvanlardan, kuşlardan (Bülbülün önemi büyük), bitkilerden (Bülbülle bağlantılı olarak gül'den ), renklerden,
kokulardan sık sık bahsetmekte bunları okuyucunun zihninde canlandırıp adete gözler önüne sermektedir:

MEM BI DÎCLE'RA DI BEYÎVE / MEM'IN DİCLE'YE SESLENİŞİ

'Ey Şıbhetê eşkê min rewane / 'Ey benim gözyaşlarım gibi dökülen nehir
Be Sebr û Sıkünî aşiqane / Ey âşıklar gibi sabırsız ve sükûnetsiz nehir
Bê Sebr û Qerar û bê Sıkûnî / Sabırsız, karasız ve sükûnetsizsin,
Yan Şıbhetê min tu ji cinûnî? / Yoksa benim gibi sen de deli misin?
Qet nine jibo tera qerarek / Senin için hiçbir karar kılmak yok,
Xalıb di dilê tedaye yarek' / Galiba senin gönlünde de bir yar var'

Dicle'ye seslenen Mem'in onunda kendisi gibi sabırsız ve sükünetsiz bir âşık olduğunu döktüğü gözyaşlarını da Dicle'nin suyunu benzetmesi, Dicle'yi kendisi gibi deli, aşık görmesi bunların her biri Mem'in kendi vasıflarını Dicle nehrine de yüklemesi ile, böyle bir bağlantı
kurmuştur Dicle suyu gibi Mem'in dağa ve rüzgara karşı seslenişi;Zîn'in de muma kamlara ve pervaneye seslenişi bunların her biri bahtsız olan Mem ve Zîn'in içinde bulundukları çaresizleği anlatır

ZÎN BI FINDÊRA DI BEYÎVE / ZÎN MUMA SESLENİYOR

'Ey henser û hemnişîn û hemraz / 'Ey sır ve oturma arkadaş, baş arkadaşım
Herçendi bî sohtinê wekî min / Gerçi yanmak yönünden benim gibi sin sen,
Emma ne bî gotinê wekî min / Fakat konuşmak yönünden benim gibi değilsin
Ger şibhetê min te jî bî gota / Eğer sen de benim gibi söyleseydin
Dê min bî xwe dil qewî ne sohta' / Benim de gönlüm fazla yanmazdı'

Zîn bir sohbet arkadaşı aramakta ve derdini muma yanmaktadır Xanî, aynı zamanda hikâyede ateşin önemine, kutsallığı da deyinmiş: Mem, Zîn'le beyin bahçesinde buluşuyorken bey, av partisinden döner beyin döndüğünü gören Tacdin, Mem'i kurtarabilmek için evini ateşe verir Burada ateş kurtarıcı bir görev almaktıdır Diyebiliriz ki Xanî, Zedüştlük inancının düalizminden etkilenmiştir Zerdüşt dininde düalizm (iyi-kötü, aydınlık-karanlık) var Mem û Zîn'de de ikili sistem esas alınır 'Kötünün bilinmediği yerde iyiyi tarif edemezsin Her şey zıddı ile izah edilir' İyiliği ve aydınlığı Mem û Zîn; kötülüğü ve karanlığı ise Beko'ya veren Xanî, aynı zamanda ay ile güneş, ateş ile su, kadın ile erkek, melek ile iblis gibi ikili temaları oldukça işlemiştir Bununla birlikte dönemin yönetimini elinde tutanları, gericiliği, zalimleri, kötü niyetli kimseleri yermiş, haksız düzene karşı âdeta isyan bayraklarını göklere çekmiştir Haksızlığa ve feodal düzene karşı cephe alan Xanî, haksızlığa uğrayanların, yoksulların ve çarezilerin yanında yer almış Kötülüğü, ikiyüzlülüğü fitne ve fesatçılığı yine dalkavukluğu Bekir (Beko)'de; doğruluğu, iyiliği, suçsuzluğu, güzeli ve çaresizliği de Mem ve Zîn'de toplamıştır Fakat, bu âşkın büyüklüğüne ve ölümsüzlüğüne en büyük katkıyı sağlamış olan Beko'dur Evet, yaşadıkları sürece kendilerine cefa çektiren onların kavuşamamaları için her türlü fitne ve fesatlığa başvuran Beko, bu aşkın edebîleşmesinde büyük rol oynamıştır Mem ve Zîn'in ölümünden sonra Bey Beko'nun söylediklerine kulak verdiği için pişmanlık duyar, fakat iş işten geçmiştir Onlar ebedî mutluluğa erdiler Aşk Botanda ebedileşti, aşk MEM Û ZÎN'de ölümsüzleşti






Alıntı Yaparak Cevapla