Konu
:
Şanlıyrfa Mimari Eserlerine Genel Bir Bakış
Yalnız Mesajı Göster
Şanlıyrfa Mimari Eserlerine Genel Bir Bakış
10-14-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Şanlıyrfa Mimari Eserlerine Genel Bir Bakış
Şanlıyrfa Mimari Eserlerine Genel Bir Bakış
ŞANLIURFA MİMARİ ESERLERİNE GENEL BİR BAKIŞ
Şanliurfa mİmarİ eserlerİne genel bİr bakiŞ
ANIT (ABİDE) MİMARİSİ
A
Harb-ı Umumi Şehitleri Anıtı
Şehir merkezinde Hükümet Konağı önündeki dört yolun birleştiği kavşaktadır
I
Dünya Savaşı'nın bütün cephelerinde savaşa katılan Urfalı şehit ve gazilerin hatıralarına 1917 yılında Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey tarafından yaptırılmıştır
Sekizbuçuk metre yüksekliğindeki anıt tama*men kesme taştan olup yuvarlak bir kaide üzerine kare gövdeli olarak gittikçe daralan bir biçimde inşa edilmiştir
Anıtın kuzey cephesindeki üst kitabede: "Bu ha*cer samit değil iklil-i cihâdı ekberdir
1335" (Bu taş sessiz değil büyük savaşın tacıdır
1917) alt kita*bede: "Harb-ı Umumi şühedâya fatiha 1330-1332" (I
Dünya Savaşı şehitlerine fatiha
1912-1914) yazılı*dır
Güney cephe üst kitabede: "Cây-ı cihâda giden erlere nusret ola
1334" (Cepheye giden erlere yar*dım ola
1916) yazılı olup bu cephedeki alt kitabe ise kuzey cephe alt kitabenin aynısıdır
Anıt üzerindeki yazıların tümü ünlü Urfalı Hattat Ahmet Vefik Efendi (Lobut Ahmet) tarafın*dan yazılmıştır
Daha önce Vilâyet binası önündeki bulvarın ortasında ağaçlar ve elektrik direkleri arasına sı*kışmış bu anıt 1983 yılında Urfa Belediye Başkanı Alaattin Turhan tarafından şimdiki yerine nakle*dilmiştir
B
Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi (Yol Gösteren Çeşmesi)
Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale cephesinde savaşan ve bu savaştaki kâhramanlıklmarıyla ün salmış olan Urfa taburundan geriye kalan gaziler savaş sonrası Urfa'ya döndüklerinde komutanları Mustafa Kemal'i büyük bir hayranlıkla çevrelerine anlatmışlardır
O tarihte Mutasarrıf bulunan Nusret Bey gazilerin Mustafa Kemal paşa'ya olan bu sevgi ve bağlılıklarını bir anıtla sembolleştirmeyi uygun görmüştür
Nusret Bey 1917 yılında şehrin kuzey kesimini Karakoyun deresi üzerindeki Hacı Kâmil Köprüsü'ne bağlayan bir cadde açtırarak buraya "Mustafa Kemal Paşa Caddesi" adını vermiş cad*denin ortasını çiçeklerle düzenleyerek Vali Konağı'nın karşısına (bugünkü Cebeci İşhanı) bu anıt çeşmeyi yaptırmıştır
Bu anıt 1972 yılında Vali Turgut Sayın tarafın*dan yerinden alınarak bugünkü yeri olan Diyarbakır-Mardin-Gaziantep yolu kavşağına nak*ledilmiştir
Beyaz kesme taşlardan inşa edilmiş olan ve dört köşesindeki zarif sütunlarla iki kata ayrılmış olan anıtın alt kısmında bir su haznesi ve dört tarafında çeşme bulunur
Anıtın dört cephesi üzerinde yer alan kitabelerde Kafkas Yolu Hindistan yolu Ankara Yolu ve Mustafa Kemal Paşa Caddesi yazı*larıyla bu yolları gösteren ok işaretleri bulunmak*tadır
Bu anıt Mustafa Kemal Paşa henüz Atatürk ünvanını almadan O'nun adına Türkiye'de dikilen ilk anıt olması bakımından önem taşımaktadır
Yine Türkiye'de ilk defa bir caddeye Mustafa Kemal Paşa adı Urfa'da verilmiştir
C
Şanlıurfa Kalesi Sütunları
Kale üzerindeki korint başlıklı iki sütunun arası 10
40 m
olup yükseklikleri 17
25 ve çevresi 4
60 met*redir
Doğudaki sütunun kente bakan yüzünün 3 metre yukarısında Estrangela türündeki Süryânice kitabede: "Ben askeri komutan BARŞ[
]' ın oğlu AFTUHA
Bu sütunu ve üze*rindeki heykeli veliaht Prens MANU'nun kızı Kral MANU'nun eşi hanı*mefen*dim ve velinimetim Kraliçe ŞALMETH için yaptım" yazılıdır
Kitabede adı geçen Edessa kralı IX
MANU'nun 214-240 yıl*ları arasında hüküm sür*düğü düşünülürse bu sü*tunların Urfa'da günü*müze ulaşmış en eski anıtlar olduğu anlaşılır
ASKERİ MİMARİ
A- ŞANLIURFA KALESİ (İÇKALE)
Kent merkezinin güneybatı kesiminde Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha göllerinin güneyinde ve göllere hakim bir tepe üzerinde kurulan içkalenin doğu batı ve güney tarafı kayadan oyma derin sa*vunma hendeği ile çevrili olup kuzey yönü sarp kayalıktır
814 yılında (Abbâsiler Dönemi) şehir surlarının yeniden inşa edilmesi sırasında kalenin de inşa edildiği tahmin edilmektedir
Zira Bizanslı resmi görevli Prokopius M
S
VI
yüzyılda yaptığı dö*kümlerde surlardan bahsettiği halde bir kalenin varlığından söz etmemektedir
Tarihi kaynaklarda kalenin adına ilk kez XI
yüzyıl başlarında rastla*nılmaktadır
Buna göre kalenin inşa tarihi VI
yüzyıl ile XI
yüzyıl tarihleri arasına düşmelidir ki Abbâsiler dönemi içinde olsun
Kalenin şehir surlarının güneybatı köşesini oluşturan yüksek tepenin üzerine inşa edilmiş ol*ması hem şehre karşı hem de dışarıdan gelecek düşmanlara karşı savunma imkanı sağlamıştır
Güneydeki kayadan oyma hendeğin kalenin esas inşa tarihinden çok sonra M
S
III
yüzyıla ait nek*ropolün tahrip edilerek açıldığı hendek kenarındaki kesilmiş yarım kaya mezarlarından anlaşılmakta*dır
Kale üzerindeki Korint başlıklı iki sütundan do*ğuda olanının kente bakan kuzey cephesindeki Süryânice kitabeye göre bunların kalenin esas inşa tari*hinden önce buradaki tepeye birer anıt olarak dik*tirildikleri anlaşılır
(Bakınız: ANIT (ABİDE) MİMARİSİ s
96
)
Doğu-batı istikametinde uzanan dikdörtgen planlı kale düzgün kesme taşlardan inşa edilmiştir
Çevresi yaklaşık 800 metre uzunluğunda olup 25 burçludur
Evliya Çelebi Urfa kalesinden şu şe*kilde bahseder: "Kalenin batıya açılan gayet sağlam ve kuvvetli bir demir kapısı vardır
Burada 200 ka*dar ev vardır ki Dizdarağa bu evlerde oturur
200 kadar neferi cephânesi buğday ambarı ve sarnıç*ları vardır
Kale kapısının iç kısmında minareli ve küçük bir mescidi vardır
Mel'un Nemrud'un Hz
İbrahim'i ateşe attırdığı mancınık bu kalenin içinde durur iki tane sütundur
" Evliya Çelebi'nin kalede mevcut olduğunu söylediği evler ambarlar sanıç*lar ve mescid günümüzde toprak yığını olup sadece iki sütun ayaktadır
İngiliz Seyyahı Buckingham 1827 yılından önce pencereleri hendeğe bakar va*ziyetteki bir caminin harap bir durumda olduğunu söylemektedir
XIX
yüzyılda kalede oldukça güzel üç veya dört odayla büyük bir salon ve birkaç mo*zaik kalıntısından söz edilir
Kalenin içme suyu gizli bir tünel ile aşağıdaki Aynzeliha kaynağından temin edilmekteydi
Bu kaynağa inen gizli tünel geçtiğimiz yıllarda Şanlıurfa Valiliği'nce ortaya çıkartılarak temizlen*miş ve hizmete açılmıştır
Ayrıca h
1137 (m
1724) tarihli Mevlana el-Hac Abdurrahman Efendi b
Mustafa Çelebi Vakfiyesi'nde Hüseyin Paşa'nın ka*lede bir su kuyusu açtırdığından söz edilmektedir
Güneydeki hendeğin batı kesiminde yer alan dik ve yüksek kayanın üzerine asma bir köprünün oturduğu tahmin edilmektedir
Kaleyi üç yönden çevreleyen hendek 2001 yılında Şanlıurfa Valiliği tarafından temizletilmiştir
Urfalı Şair Nâbi h
1089 (m
1678) tarihindeki Hac yolculuğunu konu alan "Tuhfet-ül Harameyn" adlı eserininUrfa ile ilgili bölümünde kaleden şu şekilde söz etmektedir: "Ulu Felek Dağı'nın tepesi üzerinde baş yükseltmiş olan yüksek kale feleği kıskandıracak kadar yükseklikte kafir ve sapık mühendisler tarafından yapılmıştır
Üzerinde hile aldatıcılık okulunun öğretmeni İblis-üzerine lanet olsun- kalıp dökerek yaptığı iki kıta yontulmuş taş*tan tertip edilmiş minare görünüşlü mancınık var*dır
"
Kalede Bizans ve İslâmi devirlere ait temel ha*linde çok sayıda yapı kalıntısı bulunmaktadır
Bu yapılardan biri kalıntıları günümüze kadar gelmiş olan ve kalenin batı kesiminde yer alan "Yel Değirmeni"dir
Geçtiğimiz yıllarda Şanlıurfa Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazılarda bu de*ğirmene ait bazalt öğütme taşları bulunmuştur
Yapılacak arkeolojik kazılar kaledeki yapıların planlarını ortaya çıkarma ve kalenin tarihini aydın*latma açısından yararlı olacaktır
Bizans İmparatoru Justinianus'un kaleyi esaslı bir şekilde tamir ve tahkim ettirdiği bilinmektedir
Haçlı Kontluğu Selçuklular Eyyûbiler Memlûkler Akkoyunlular ve Osmanlılar dönemlerinde çeşitli onarımlar geçiren kalenin kuzey güney ve doğu cephelerinde bu dönemlere ait kitabeler vardır
Kalenin kuzeydoğu köşesindeki poligonal bur*cun kente bakan köşelerinden birinin iki yanında yüksek kabartma birer aslan figürü yer almaktadır
Çok kaba bir şekilde işlenmiş olan bu figürlerin baş*ları cepheden vücutları profilden sakin bir duruşla tasvir edilmiştir
Kuyruk gövdeye yapışık olup uç kısımdan yukarıya kıvrılmıştır
Başları iri ve yuvar*laktır
Başlar tahrip olduğu için yüz detayları belir*sizdir
Üslup özelliğine dayanarak bu aslanlar XIII
yüzyıla tarihlenmektedir
Ancak kalenin farklı za*manlarda birçok kez onarılması ve kabartmaların yüksekte bulunması tarihlemede yanlışlık yapma ihtimalini arttırmaktadır
Kale kapısının doğuya bakan cephesindeki kapı kemerinin iki yanında birer hayvan figürünün mevcut olduğu eski fotograflarda görülmektedir
Birbirine bakar durumda simetrik olan bu figürler Memluk Sultanı I
Baybars (1260-1271) dönemi pars figürlerine benzemektedir
Ayrıca buna benzer ka*bartmalar Baybars dönemi dışında Osmanlı dö*neminde de kullanılmıştır
Fotograf uzaktan çekil*miş olduğundan figürler net olarak seçilememek*tedir
Fotografa dikkatle bakıldığında her iki figür arasında bazı farklılıklar görülmektedir
Sağdaki fi*gür; sağa doğru yürür vaziyette olup baş ve gövde pofilden tasvir edilmiş kulaklar sivri ve ağız açık vaziyette kuyruk gövdenin üzerine doğru kıvrıl*mış uç kısmı ise tekrar yukarıya dönmüştür
Kale üzerindeki kitabeler:
Doğu duvarındaki kitabede kalenin h
857 (m
1462) tarihinde Akkoyunlu hükümdârı Uzun Hasan Bey tarafından onarıldığı yazılıdır
Bunun yanın*daki kare bir taş üzerinde de h
995 (m
1540) tarihi okunur
Güney cephenin kuzey yarısında yer alan ve büyük bir kısmı tahrip olmuş bulunan şerit kita*benin okunabilir kısmı Memluk sultanlarından Nasr Muhammed (III
saltanatı 1309-1340) ve Ebu'l Nasr Hasan'ın (saltanatı 1347-1351 ve 1354-1361) saltanatlarına tarihlenmektedir
Kuzey cephedeki üç kitabeden batı kesiminde bulunan iki adedi Karakoyunlu hükümdârı Ebu'l Nasr Hasan Ali'nin (saltanatı 1467-1469) onarımla*rına aittir
Doğu kesimde bulunan üçüncü kitabe ise okunamamıştır
Bu onarımlardan başka bazı yayınlarda kaynak gösterilmeden kalenin 921 1048 1462 1548 ve 1588 yıllarında onarıldığı belir*tilmektedir
B
ŞEHİR SURLARI VE KAPILAR
Kentin etrafını çevreleyen surlar 20
yy
'ın başın*dan günümüze kadar tahrip olmuş ve yıkılmıştır
Urfa şehir surlarından; Harran Kapısı Bey Kapısı'na ait Mahmûdoğlu Kulesi ile yer yer duvar ve burç kalıntıları günümüze kadar ulaşabilmiştir
M
S
VI
yüzyıla ait kaynaklarda geçen Urfa surları*nın ilk inşa tarihi bilinmemektedir
Çeşitli kaynaklardan yapılan tespitlerde şehir surlarında; batıda Sakıb'ın Kapısı Su Kapısı Batı Kapısı; kuzeybatıda Samsat Kapısı Saray Kapısı; doğuda Bey Kapısı Su Kapısı ve güneyde de Harran Kapısı olmak üzere sekiz kapı bulunduğu anlaşılmaktadır
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul