Prof. Dr. Sinsi
|
Diyarbakır Surları İle İlgili Gezi Ve Resimler
KEÇİ BURCU:
Mardin Kapısı’nın doğusunda, yontulmuş kaya kütlesinin üzerinde yer alır Surlardaki burçların en eski ve en büyüyüdür Yapım tarihi tam olarak bulunmayan burcun üzerinde, 1223 yılında Mervanoğlu tarafından onarıldığını belirten bir yazıt yer almaktadır 11 kemerli bu burcun bir dönem tapınak olarak kullanıldığı sanılmaktadır
NUR BURCU:
Yedi Kardeş Burcu’nun bitişindedir Selçuklu döneminin en güzel eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir 1268 yılında Selçuklu Hükümdarı Melikşah tarafından yaptırılmıştır Duvarlarında kabartma halinde koşan at, aslan, geyik ve kadın figürleri işlenmiştir Burada islam ikonografisinde ender görülen “çıplak kadın” kabartması ayrıca dikat çekicidir
TAŞLARA İMZA ATMAK
YAZITLAR:
Diyarbakır surları, zaman içinde kentte var olan halklara ait kültürlerin bir toplamı gibidir Her toplum taş, yazıt ve figürlerle adeta yapılara imzasını atar Ancak, zaman içinde oluşan yıkımlar ve yeniden inşa faaliyetleri, bu belgelerin yok olmasına, yer değiştirilmesine yada eksilmesine yol açmış  
Yazıtlar, genel anlamda kenti imar eden önderleri öven, eseri yapan ustayı belirten sözcüklerden oluşur Figürlerin ise, döneme ait inançları sembolize ettiği söylenebilir Roma ve bizans dönemlerine ait yazıt ve figürler, daha çok Dağ Kapı’da toplanmıştır Dağ Kapı’daki Latince yazıtın okunabilen kısmında şu sözler yazılmıştır
“Yenilmez imparator, yiğit Velantitianus ile Grantianus’un sürekli önderliği altında ve onlar zafere koşarken (  ) onların dindar yönetimiyle devlet temelinde kuruldu”
Abbasiler dönemine ait yazıtlara daha çok Mardin Kapı ve Dağ Kapı civarında rastlanıyor Bu yazıtlardan birinde, Anadolu’nun bilinen ilk mühendislerinden söz edilir :
“Allah adıyla başlarım Müslümanların emiri imam Cafer el-Muktedir Billah’ın emriyle Cercera’lı İshak oğlu *****’nın yönetiminde ve mühendis Cemil oğlu Amid’li Amhed’in gözetiminde yapıldı ”
Mervani’ler döneminde ise Diyarbakır büyük bir imar hareketine sahne olur Mervaniler genellikle köprü yapımına ve surların onarımına önem verirler Bu dönemde halk bolluk içinde rahat yaşar, Diyarbakır önemli bir bilim ve kültür kenti haline gelir Surlar’ın pek çok yerinde Mervanilerin onarım yazıtları ile karşılaşılır Dağ Kapı üstündeki Mervani Mescidi bugün “Sanat Galerisi” olarak hizmet veriyor Kapının iç kısmındaki yazıtın başlangıcında şunlar yazar:
“Allah’ın mescitlerini, ancak Allaha ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekat veren ve Allahtan başkasından kokmayanlar doldurur  ”
Büyük Selçuklular Dönemi’nden kalan yazıtlar ise, Selçuklu Burcu, Melikşah (Nur) Burcu, Fındik Burcu gibi burçlarda ve Ulucami’de görülür Süslü (Kufi) yazı ile (ağaç şeklinde yazma) oluşturulan bu Selçuklu yazıtları, Türkiye sanat tarihi bakımından eşsiz bir değer taşır Bu alıntı da Selçuk’lu yazıtlarından;
“Büyük Sultan, şahların şahı, Allah’ın ülkesinin sultanı ve sahibi, Allah’ın halifesinin yardımcısı; dinin, dünyanın, devletin büyüğü, milletin güzelliği Alparslan oğlu Ebu’l-feth Melikşah kendi malından yapılmasını emretti ”
Diyarbakır Artuklu’lar döneminde de daha aktif ve canlı bir kentsel hayata kavuşur Artuklular bir yandan surları onarır, diğer yandan da kenti cami, saray ve medreselerle donatır Ancak Artuklu Türkleri tarafından gerçekleştirilen “Evli Beden ve “Yedi Kardeş” burçları savunma mimarisi tarihine eşsiz birer katkıdır; yazıtları kadar figürleri de Artuklu yaratıcısı dünyanın izlerini taşır Bu mimarlık eserlerinin tasarımını Artuklu Sultanı Melik Salih Mahmud yapmış, yapımı ise mimarlar arasındaki yarışma ile gerçekleştirilmiştir
Yedi Kardeş Evli Beden, Urfa Kapı, İçkale surları gibi pek çok yerde Artuklu yazıtları karşımıza çıkar Bu yazıtlardan birinde şöyle denmektedir;
“Yapılmasını efendimiz, bilgin, adil ve mücahid kral, muzaffer ve güçlü insan, dinin ve dünyanın yardımcısı, İslam’ın ve Müslümanların sultanı Sultan Melik Salih emretmiştir ”
Eyyübiler döneminde de Diyarbakır Surları çok ciddi bir onarım görür Bugün “Hindibaba Kapısı” ile “Dağ Kapı” arasında kalan burç ve bedenlerde Eyyübi’lere ait yazıtlara da rastlanır 
“Eyyüpoğlu Ebubekir’in yükseklikler sahibi Sultan Melik Kamiloğlu, Müslümanların ve İslamın Padişahı, din ve dünyanın yıldızı Ebu’l-fet Eyüp Melik Salih Sultan Efendimiz aziz olsun”
FİGÜRLER:
Diyarbakır Surlarını zenginleştiren figürler, ayrıntılı bilimsel çalışmalar ve yorumları bekliyor Bu sembolik anlatımların dönemin inanç ve kültürlerini yansıttığı söylenebilir Söz konusu figürlerin büyük kısmı ise, Selçuklu-Artuklu dönemlerine ait Anadolu’ya gelirken İslamiyet’le tanışan Türk boylarının inançlarında Şamanizm’in izleri görülür Bu nedenle Diyarbakır Surları’nda görülen figürlü kabartmalar, Avrasya figür sanatı ile İslam, İkonografisinin karışımı olarak yorumlanabilir Yine de bu gizemli figürler dünyasının yeni araştırmalara kaynaklık etmesi bekleniyor
DİYARBAKIR’I TEHLİKELERDEN KORUYAN DÖRT KAPI
“Böyle bir kentin kapılarından içeri girerken, insan ister istemez geçmişle bağlantı kurmakta; uzun bir yaşanmışlığın tortularını, kalıntılarını aramaktadır” Metin Sözen
Diyarbakır surlarında, gerek İçkale gerekse de Dışkale üzerinde dört ana kapı bulunmaktadır Bu kapılar, kentin dış dünyayla bağlantısını sağlamak kadar, onu dışarıdan gelecek her türlü tehlikelere karşı da korumak amacıyla yapılan DAĞ KAPI, MARDİN KAPI, YENİ KAPI ve URFA KAPI’larıdır Bu kapılar sadece askeri öneme sahip bir kenti değil, Kuzey Mezopotamya’nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olan Diyarbakır’a giriş ve çıkışların kontrol altında tutulmasının da birer aracı olmuştur Geçen yüzyılın başlarına kadar Sur kapıları güneşin doğuşu ile açılır, güneşin batışı ile kapanırmış Kapılar kapanınca kimse ne içeri girebiliyor nede dışarı çıkabiliyormuş 1853 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden gezgin H Petermann’ın anılarında; güneş battıktan sonra Diyarbakır’a ulaştığı, kapıların kapalı olması nedeniyle sur dışında sabaha kadar beklemek zorunda kaldığı yazılıdır
KUZEY’DE: DAĞ KAPI (Harput Kapısı)
İki silindirik burç arasında yer alır Kapının üzerinde Roma İmparatoruValentininaus’un Latince, Bizans İmparatoru II Teodosius’un Grekçe kitabelerinin yanı sıra Abbasi ve Mervani dönemlerine ait onarım kitabeleri yer almaktadır Giriş iki katlıdır ve giriş katta Mervani dönemine ait bir mescit vardır Günümüz Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılmaktadır
GÜNEY’DE: MARDİN KAPISI (Bab-el Tel /Tepe Kapısı)
Halife Murtezid Billah’ın Amid’i fethinden sonra asilerin barınak olarak kullanılmasını önlemek amacıyla surların güney tarafında yıktırdığı bölümde yer alır Kapı üzerindeki kitabeye göre, 909-910 tarihlerinde Halife Muktedir Billah ve veziri Ali bin Muhammed’in yardımlarıyla , Cerceralı İshak oğlu *****’nın idaresinde Cemil oğlu Amid’li mühendis Ahmed’in marifetiyle onarılmıştır
DOĞU’DA:YENİ KAPI (Dicle Kapısı yada Su Kapısı)
Basık kemerli ve tek girişli olan bu kapı, kenti; “Su”ya, yani Dicle’ya bağlar Ulucami’nin Hanefiler bölümünde yer alan 1240-1241 tarihli kitabede “Su Kapısı” olarak anılır Geçirdiği onarımlara rağmen Bizans dönemi yapısı olma karekterini korumuştur
BATI’DA: URFA KAPISI (Rum Kapısı)
Üç girişlidir Kuzey tarafta yer alan girişin kentle, güneydekinin ise Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi ile bağlantılı olduğu söylenir Kuzey girişi 5 yüzyıla tarihlenmektedir Kapı üzerinde yer alan bir kitabeye göre, Artuklu döneminde hükümdar Sultan Mehmet tarafından onarılmış ve üzerinde stilize edilmiş insan ve hayvan figürleri bulunan demir kapı kanatları eklenmiştir Diğerlerinden daha farklı ve büyük olan ortadaki kapının ise Osmanlı döneminde “Saltanat” yada “Humayun” kapısı olarak işlev gördüğü, padişahın sefer zamanlarında açılıp sonrasında örüldüğü söylenmektedir
|