Konu
:
Bitlis Ahlat Tarihi
Yalnız Mesajı Göster
Bitlis Ahlat Tarihi
10-13-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Bitlis Ahlat Tarihi
Ahlat Tarihi
Ahlat Tarihi
İlçenin Tarihi
MÖIX
yüzyılda bölgede yaşayan Urartular buraya “Halads” Ermeniler “Şaleat” Süryaniler “Kelath” Araplar “Hil’at” İranlılar ve Türkler ise “Ahlat” demişlerdir
Ahlat'ın tarihi oldukça eskiye inmektedir
Bazı tarihlerde ilk yerleşimin MÖ
XV
yüzyıla Asurluların Uç Beyliği dönemine kadar indirilmiştir
Arkeoloji kazılarda ortaya çıkan buluntu ve kazılar MÖ
IX
yüzyılda Urartuların buraya hakim olduğuna işaret etmektedir
Bununla beraber Paleolitik Döneme inen eserlerle de karşılaşılmıştır
MÖ
600 yıllarında yöre Medlerin ve Perslerin egemenliğine geçmiş daha sonra Anadolu'da Pers egemenliğine son veren Büyük İskender'in hakimiyetine girmiştir İskender'in ölümünden sonra yöreye Selçuklar hakim olmuş MÖ
323'te Alatos yönetiminde Ahlat beyliği kurulmuş Bizanslılar ve Araplar arasında sürekli el değiştirmiştir
XI
yüzyılda Selçuklular yöreyi ele geçirdikten sonra Alparslan tarafından merkez yapılmıştırSelçukluların Ahlat önlerinde Bizans ordusunu yenmelerinden sonra Ahlat daha da önem kazanmıştır
Tarihe Selçuklu Rönesansının başladığı yer olarak geçen Ahlat 1095'te yeniden bağımsız bir beylik olmuştur
Bu dönemde Ahlat Beyliği sınırlarını Halep'ten Erzurum'a Malatya'dan Van'a kadar uzatmıştır Ancak Timur ordularının XIV
yüzyılda burasını yakıp yıkmasıyla kentin bu görkemli dönemi sona ermiştir
Osmanlılar 1473'te buraya hakim olmuşlarsa da kısa bir süre sonra yöre Safevilere bağlanmıştır
Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran Savaşı'ndan (1514) sonra kesin olarak Osmanlı topraklarına dahil olmuştur Osmanlı döneminde zenginleşen Ahlat bu yüzden sık sık Bitlis'teki Şerefhanoğulları'nın yağmasına uğramıştır
Şemseddin Sami Kâmusü'l-Âlam'da; " Bitlis Vilayetinde Van Gölü'nün kuzeybatı sahilinde bir kaza merkezi" olarak buradan söz etmektedir
Osmanlı-Rus Savaşı'nda bir süre Ruslar tarafından işgal edilmiş ve kent bu işgalden büyük zarar görmüştür
Cumhuriyetin ilanından sonra 1923'te Bitlis İli'ne bağlı bir ilçe konumuna getirilmiştir
Ahlat'taki asıl yerleşmeler Van Gölü ile iskelesi arasındadırBugün kıyıdan 2 km
içerideki Eski Ahlat kentinin yıkıntıları görülmektedir
Orta Çağ'ın "Kubbetü'l-İslâm" adıyla ünlü üç büyük kentinden olan Ahlat mezar anıtları ile de tanınmıştır
Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerini barındıran bu mezarlıklar bir açık hava müzesi konumundadır
XII
-XIV
yüzyıllara tarihlenen bu mezar anıtlarından Ahlat'ın o dönemde önemli bir bilim ve kültür merkezi olduğu anlaşılmaktadırBu mezarlardan pek çoğunda sanatçıların isimleri yapıldıkları tarihleri belirten kitabeler bulunmaktadır
İlçede Günümüze gelebilen tarihi eserler:
İskender Paşa Camisi
Kadı Mahmut Camisi
Emir Bayındır Camisi
Dede Maksut Türbesi
Mirza Muhammet Türbesi
Şeyh Necmettin (Havai Baba) Türbesi
Usta Şakirt Kümbeti
Hasan Padişah Kümbeti
Emir Bayındır Kümbeti
Şirin Hatun Bogatay Ata (Çifte Kümbet) Kümbeti
Emir Ali Kümbeti
Hüseyin Tümur Esen Tekin (Çifte Kümbet) Kümbeti
Erzen Hatun Kümbeti
Ahlat’ta Çeşitli Hakimiyetler
Türkiye’de belki de tarihi eserleri açsından eşi benzeri olmayan bir belde konumundaki Ahlat’ın varlığı MÖ
1500 yılına kadar uzanmaktadır Asurlular’ın bir uç beyliği olan şehir daha sonra Urartular’a geçiyor
İsmini de bu dönemde alıyor
Şehrin en eski sakinleri olan Urartular buraya “Halads” Ermeniler “Şaleat” Süryaniler “Kelath” Araplar “Hil’at” İranlılar ve Türkler ise “Ahlat” demişlerdirAhlat’ta paleolotik döneme Tunç Devri’ne tarihlendirilen münferit eserler mevcutturBu dönem esaslı olarak ilmi şekilde araştırılmamıştır Şehir MÖ
9
yy
’da Asur hakimiyetine son veren Urartuların egemenliğine girmiş ve Urartuların şehirdeki bu hakimiyetleri MÖ
6
yy
’a kadar devam etmiştir Bu dönem hakkında pek bilgi yoktur
MÖ
600 yıllarında Medlilerin ve Perslilerin egemenliğine giren şehir daha sonra Anadolu’daki Pers hakimiyetine son veren İskender’in yani Greklilerin hakimiyetine geçmiş bundan sonra Port hakimiyetine girmiştir
Bu dönemde ayrıca Roma’nın ve Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra da Bizans’ın egemenliğine giren şehir miladi 641 yılında burayı islam ordularının fethetmesine kadar Bizans egemenliğinde kaldı
İslam Öncesi
Ahlat sahip olduğu doğal güzellikleri dolayısıyla tarihin her döneminde çeşitli uygarlıklara merkezlik yapmıştır
Şehrin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir Urartular Ahlat'a "Halads" Ermeniler "Şaleat (Şaliat)" Süryaniler "Kelath" Araplar "Hilat" adını vermişler İranlılar ve Türkler ise Ahlat şeklinde telaffuz etmişlerdir Diğer taraftan halk arasında yaşayan yagın bir efsaneye göre; "Lat" adlı kralın müslümanlığı kabul eden kızı tarafından öldürülmesi ve baba katili olan bu kızın üzüntüyle "ah" çekerek babası "Lat"a ağlaması sonucu "ah" ve "Lat" kelimelerinin birleşmesinden bu isim ortaya çıkmıştır Ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi ise Ahlat'a "Dar-ı Bele" (Oğuz Taifesi Şehri) denildiğini yazmıştır
Urmiye Gölü'nden Malatya'ya kadar olan sahada ilk yerleşmeye açılan yerlerden biri de Van Gölü Havzası'dır Nitekim bu havzanın çeşitli yörelerindeki mağaralara çizilmiş figürlerle veya boyalı kaya resimleri bunu teyit etmekte ve bu kültür bulguları M
Ö
15000-8000 yıllarına kadar bölgenin tarihine ışık tutmaktadır
Bilimsel araştırmalar Van Gölü Havzası ile birlikte Ahlat'ın ilk sakinlerinin Hurriler olduğunu göstermektedir
Eklemeli bir dil kullanan ve dilleri Türkçe'nin de dahil olduğu Ural-Altay grubu dillerine benzeyen Hurrilerin M
Ö
2000 yıllarındaki merkezlerinin Van Gölü çevresi olduğu bilinmektedir
Ahlat Hurriler'den sonra M
Ö
1500'lerde Asur Devleti'nin bir uç beyliği haline gelmiş ve Asur Kralı Salmanassar (M
Ö
1274-1245) zamanında Urartular Asurilerin bölgedeki gücünü kırarak M
Ö
900 yıllarında Ahlat'ı egemenlikleri altına almışlardır Yerleşik bir kültürü benimseyen ve başkenti Tuşpa (bugünkü Van) olan Urartu Krallığı yaklaşık 300 yıl boyunca Van Gölü Havzası'nı egemenliği altında tutmuşturAncak kendilerine has kültür ve mimari tarzları ile birlikte sulamalı tarıma önem veren Urartu Krallığı'nın otoritesi Asur Kralı I
Salmanassar (M
Ö
1274-1245) ve oğlu I
Tukulti-Ninurta (M
Ö
1244-1208) tarafından düzenlenen yağma seferleri ve Asurlularla M
Ö
742'de yapılan Kommagene Savaşı sonucunda sarsılmıştır
Bilhassa M
Ö
1274 yılında düzenlenen sefer sırasında çoğu Van Gölü havzası ve yakın çevresinde olan ve aralarında Ahlat'ın da yer aldığı bir çok kentin tahrip edildiği Asur kaynaklarından öğrenilmektedir
Urartu Kralı Rusa II döneminde (M
Ö
685-645) Bu arada Adilcevaz'da bulunan II
Rusa'ya (M
Ö
685-645) ait bir yazıtta kralın Ziukuni ülkesinde (Ahlat-Adilcevaz yöresi) yeni kentler yaptırdığı ve bu kentlere; HateMuşki ve Halitu ülkelerinden insanların getirilerek yerleştirildiği belirtilmektedir
M
Ö
609 yılında Urartu Ülkesi Ahlat'la birlikte İskit Türklerinin eline geçmiş Urartuların önemli askeri üssü olan Çavuştepe Kalesi ve Urartu şehirleri İskitler tarafından yakılmıştır Ahlat ve çevresi bu tarihten sonra Makedonlar Persler Sasaniler ve Bizanslılar arasında sık sık el değiştirmiştir
Miladi 217 yıllarında Ahlat Türkistan'dan gelen Mamık ve Konak adlı Türk ehzadelerin beylik merkezi olmuştur
395 yılında ise Hun Türklerinin Ahlat ve çevresine gelişleri görülmektedir
Öte yandan miladi 550-660 tarihlerinde Ahlat'a Hazar Türkleri'nin yerleştiğini görmekteyiz
Nitekim Ebul Farac' ta bu Türk yerleşmesinden bahsetmektedir
Arap Egemenliği
Ahlat ve çevresi Hz
Ömer devrinde 640-641 yıllarında Cezire fatihi İyaz B
Ganem tarafından İslam devleti hakimiyeti altına alınmıştır
Bir müddet Bizans kontrolüne geçen Ahlat Emeviler döneminde Muhammed b
Mervan tarafındantekrar Cezire Valiliği'ne bağlandı
Hazarlar'ın akınlarını Ahlat'a kadar uzatmaları sonucu Halife Hişam Said el Haraşi'yiAzerbaycan valiliğine atayarak Hazarlar ile mücadeleyle görevlendirdi
Ahlat'a gelen el-Haraşi şehrin kapılarının açılmadığını görünce Ahlat'ı muhasara ederek ele geçirdi ve yağmalatarak büyük ganimetler elde etti Abbasi imparatorluğu IX
Yüzyılın ikinci yarısından itibaren zayıflamaya başlamış bölgede Ermeni Bagratuni hanedanı etkisini artırmıştır
Fakat bu dönemde de Ahlat Erciş ve Muradiye şehirleri bir Arap emir olan Ebul-Verd ardından da torunu tarafından idare edilmiştir 928 yılında Bizans İmparatoru Romanus Lacepenus'un meşhur doğu domestiki J
KurcuasAhlat'ı ele geçirerek camilere birer haç koydurdu
931'de Bizanslılar Ermeni Kralı Gagik'in tahrikiyle Ahlat'ı ve çevresini korkunç bir şekilde yağmalayıp halkın bir çoğunu öldürdüler Ahlat'ın 940 yıllarında Hamdanoğulları'nın 990'dan sonrada Mervanoğulları Beyliği'nin hakimiyetine girdi
1060'lardan sonra Ahlat'ın fiili yönetimi Selçukluların eline geçmiştir
İslam Dönemi
Şehir Hz
Ömer döneminde Cezire fatihi Iyaz bin Ganem tarafından fethedilerek İslam Devletinin egemenliğine girmiştir (641)
Ahlat Beyi yapılan antlaşma gereği vergi vermeyi kabul etmiş ve bu antlaşma Hz
Osman döneminde Doğu Anadolu’da harekatta bulunan Habib b
Mesleme tarafından tasdik edilmiştir
Hz
Osman’ın öldürülmesi Hz
Ali döneminin de karışık geçmesi ve nihayet Hz
Muaviye’nin ölümüyle başlayan iç karışıklıklar sırasında Ahlat halkı da isyan etmiş ancak Emeviler’in Cezire valisi Muhammed b
Mervan tarafından şiddetle cezalandırılmışlardır
Böylece bölge Cezire valiliğine bağlanmıştır
Azerbaycan valisi Cerrah b
Abdullah’ın Erdebil’de Hazarlara yenilip şehit düşmesi üzerine halife Hişam b
Abdülmelik Said el Haraşi’yi Hazarlarla mücadeleye memur etti (730-31)
Ahlat’a gelen Haraşi şehir kapıları kendine açılmayınca şehri şiddetli bir muhasaradan sonra almıştır
Abbasiler döneminde Ahlat’ta ki mahalli hanedanlar ibka edildikleri gibi idari yapıda aynen korundu
Bu sıralarda Haricilerin Musul ve Diyarbekir civarında faaliyetlerini yaygınlaştırdıklarını görüyoruz
Ahlat’ta zaman zaman onların saldırılarına ma’ruz kalıyordu
Mahalli idarecilerin 851’de Van Gölü ve çevresinde çıkan olayları bastırmaktan aciz kalmaları yüzünden Samerra’dan gönderilen Büyük Boğa asilerin reisi Musa b
Zürare’yi yakalayıp bu bölgede dirlik ve düzenliği yeniden kurdu
Abbasi hakimiyetinin zayıflaması üzerine Bizanslılar 928’de şehri almışlardır
Bundan sonra Ahlat’ta X
yy
sonunda bir Kürt sülalesi olan Mervanoğulları hüküm sürmüşlerdir
TÜRK FETHİNDEN SONRA AHLAT
İLK SELÇUKLU AKINLARI VE MALAZGİRT ZAFERİ
Maveraünnehir'de Karahanlı ve Gazneliler tarafından takip ve baskı altında tutulan Selçuklular yeni iskan sahaları bulmak için Çağrı Bey'in idaresinde 1018 yılında Van Gölü havzasına bir keşif akınında bulundular
Bu akınla Türkmenler atalarının kendilerinden yüzlerce yıl önce geldiği bu topraklarda yeni yurt arayışlarına girdiler
Bu akından sonra Maveraünnehir'e geri dönen Çağrı Bey Anadolu'da Türklere karşı koyacak ciddi bir kuvvetin bulunmadığı müjdesini verdi
Böylece bu tarihten itibaren Türkmenler Ahlat ve çevresine yerleşerek Anadolu'da ilk Türk iskanını gerçekleştirdiler
1040 yılından itibaren Ahlat Türkmenlerin önemli bir yerleşme merkezi haline gelmiştir
1054 yılında Tuğrul Bey Ahlat üzerinden Malazgirt'e ulaştı ancak burayı alamadı
1057'de Türkmenler Ahlat'tan Sivas'a kadar hareket alanlarını genişlettiler
1066 yılında Ahlat'ı bir Türk garnizonu haline getiren Emir Sunduk Afşin ve Gümüştekin gibi Türk komutanları Sultan Alparslan'ın emriyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Bizans savunmasını tamamen yıktılar
Görülmektedir ki Ahlat Alparslan zamanında Anadolu akınlarında bir hareket merkezi haline gelmiştir
Bu Ahlat'ta önemli ölçüde Türkmen yerleşmesinin ve buna bağlı olarak Türkmenlerin burada kendilerini emniyette hissetmelerinin sonucudur
Ahlat'ı bir üs haline getiren bu Türkmen emirleri 1071 yılına kadar Bizans'ın gücünü kırarak güneyde Halep Antakya ve batıda Sakarya Irmağı kıyısına kadar akınlarda bulundular
Bizans İmparatoru harekata geçip esas olarak Anadolu'daki Selçuklu garnizonu Ahlat'ı almak istedi ise de başarılı olamadı ve Türk kuvvetlerine yenildi
Bu arada Bizans'a ağır darbeler indiren Afşin Bey Ahlat'a dönünce Bizans hakkında önemli bilgileri mektupla Sultan Alparslan'a bildirmiştir
Türklerin Anadolu akınları Anadolu'nun Türkmen boy ve oymaklarıyla dolması Bizans'ı rahatsız etmiş ve Bizans İmparatoru Diogenes bu duruma son vermek aynı zamanda Ahlat'ı almak için Anadolu'ya üç sefer yapmıştı
Diogenes Ahlat'ı almakla Türkleri Anadolu'dan çıkarmayı düşünüyordu
İşte bu fikirlerle son Anadolu seferine çıkmıştır
Bu arada Ahlat üzerinden Mısır seferine çıkan Alparslan Halep'i alıp Dımaşk'a yönelmişken Diogenes'in elçileri kendisine ulaşmış ve Ahlat ile Malazgirt'in teslimini istemişlerdir
Görüldüğü gibi Ahlat harbin nedenleri arasındadır
Bu teklifleri reddeden Alparslan süratle Urfa Diyarbakır Silvan Erzen ve Bitlis üzerinden Ahlat'a ulaşmıştır
İbnül Ezrak'ta Sultanın Erzen ve Bitlis üzerinden Ahlat'a geldiğini ve burada birkaç gün kaldığını yazar
Diğer taraftan Ahlat'ın yiğit komutanlarından Afşin Bey Ahlat'tan Sultan'a gönderdiği mektupta "işte Rum ülkelerini istila edip büyük ganimetlerle geldim
Rumlar bizimle savaşacak bir kudrette değildir" diyerek Alparslan'a büyük moral vermişlerdir
Bu arada 200
000 kişilik bir ordu ile Sivas üzerinden Erzurum'a ve buradan da Malazgirt'e inen Diogenes'in tek hedefi artık Ahlat'ı almaktı
Ahlat'a ulaşan Alparslan'ın ordusunda 50-60
000 asker ile birlikte Sav Tigin Afşin Sunduk Gevher Ayin Ay-Tigin Tarang-Oğlu Ahmet-Şah Dilmaçoğlu Mehmed Dudu-Oğlu Kutalmışoğlu Süleyman Artuk Tutak Danişment Saltuk Mengücek Çavlı Çavuldur ve Porsuk gibi iş bilir komutanlar bulunmaktaydı
Savaştan önceki öncü muharebeleri Ahlat yakınlarında olmuştur
Nitekim Diogenes'in Trakhaniates ile Ursel komutasında yol emniyetini sağlamak için gönderdiği 30
000 kişilik kuvvet Ahlat'taki Selçuklu akıncıları tarafından bozguna uğratılarak Muş istikametine kaçmışlardır
Bizans'ın ikinci öncü birlikleri 3 Ağustos 1071'de Emir Sunduk tarafından bozguna uğratıldı ve komutan Bryennios güçlükle kurtuldu
Aynı komutan Emir Sunduk 24 Ağustos 1071'de Bizans kuvvetlerini dağıtıp Ermeni general Basilekes'i esir ederek büyük bir haçı da ele geçirmiştir
Ahlat yakınlarında kazanılan bu üç öncü muharebesi Türk birliklerinin moralini artırmıştır
Ahlat'tan bugün eski şehrin merkezi olan ve Ulu Cami'ye yakın "Minere Yokuşu" denen yerden kuzeye doğru çıkan Çifte Hamam kalıntısının doğusundan geçerek Kulaksız Mahallesi Çukurtarla Köyü Karahasan Aydın üzerinden Malazgirt'e ulaşan yol Alparslan'ın kullandığı yoldur
Ahlat'ı Malazgirt'e bağlayan en eski yol bu olup Romalılar tarafından yapılmıştır
Bu yoldan Malazgirt'e ulaşan Alparslan Malazgirt ovasının bitip Ahlat'a doğru dağlık alanların başladığı alanda ardını Ahlat'a vererek ordugahını kurmuştur
İşte Ahlat'tan yola çıkılarak kazanılan bu zaferde Ahlat ve Ahlatlıların payı büyüktür
İbnül Ezrak bu savaşta yararlılık gösteren Ahlatlıların çok zengin olduğunu yazar
Görüldüğü gibi Anadolu'nun bir Türk yurdu haline gelmesinin asıl sebebi olan 1071 Malazgirt zaferinin kazanılmasında en büyük rolü Ahlat ve Ahlatlılar oynamışlardır
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul