Yalnız Mesajı Göster

Anadolu'da Antik Kentler

Eski 10-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Anadolu'da Antik Kentler




Anadolu'da Antİk Kentler

Asklepios'un yok oluşundan sonra hekimlik sanatını kızı Hijye (Hygieia, Yunanca sağlık anlamına gelir) ve oğulları Asklepiades sıkı bir lonca düzeni içinde sürdürmüşlerdir İlkçağ sonuna dek gelen bu gelenek içinde tüm hekimler bu efsaneye bürünmüş olarak çıkarlar karşımıza Örneğin Hippokrates'in yaşam öyküsünün ne kadan gerçek, ne kadarı masal bilinmez bugün

Asklepios adına yaptırılan tapınakların bulunduğu yerlerde kurulan sağlık yurtlarının en ünlüleri Peloponnes'teki Epidavros (Epidauros), Hippokrates’in görev yaptığı, Gökova Körfezi'nin ağzındaki Kos Adası (İstanköy) ve Bergama’dır

Asklepios'un sembolleri arasında; yılan, tas, asa, köpek ve horoz görülür Asklepios heykellerinde sakallı (sikkeler üzerinde sakalsız) elinde yılan sarısı asa, büyük ve sade harmaniye, ayağında büyük sandallar ile görülür

Asklepion'un Tarihçesi

Bergama Asklepion'u MÖ IV yüzyılda kurulmuştur Asklepios'un tapımı (kültü) hastaları iyileştiren tanrılığa yükselince MÖ IV yüzyılda Yunanistan'da Epidavros'daki asıl kutsal yeri Bergama’ya getirilmiştir Bu işi başaran Bergama'lı Aristohminos’un oğlu Arkias’dır Arkias, Pindasos (Madra Dağı) sırtlarında avlanırken bir tarafı kırılmıştı Bu zengin adam Epidavros’daki Asklepion’a gitmiş ve orada az zamanda iyi olmuştur Dönüşünde vatandaşlarına hizmet olsun diye bakım işlerini gören asklepiyatlardan bir kaçını Bergama ya getirmişti

Böylece ilk tapınak Ayvazali yöresinde kutsal çeşme ile onun yanındaki kayalık alanda kurulmuş oluyordu Başlangıçtan beri bu kutsal bölge adım adım genişletilmiştir MÖ IV yüzyılda büyük alanda bulunan kaya ve temeller üstünde genişletilmiş olan Asklepion kutsal yol boyundaki anıt-mezarlarda klasik kültür bakımından özel bir durum taşıyordu

MÖ 280 - 133 Bergama Krallağı döneminde akropol ve kent gibi Asklepion da geniş ölçüde kalkınma ve yükselme içine girmişti Özellikle mermer işçiliğin değerli yapıtları ile süslenmiştir:

MÖ 218 de Büyük İskender'in hazinesi yüzünden Suriye kralı IIIAntiokhos ordularını, Bergama kralı I Attalos üzerine göndermişti Bergama’ya kadar gelebilen bu ordu, akropolü kuşattı ve kenti yakıp yıktı Asklepion ise çok az zararlı çıkmıştı

MÖ 201 de Makedonya kralı V Filip, akropolü zaptedemeyince kenti yakıp yıktı ve Asklepion’a da zarar vermişti

MÖ 183-173 yılları arasında Bergama kenti bayındırlık aşamasına geçerken Asklepion da gözden geçirilmiş ve genişletilmiştir Bu dönemdeki plana göre yer kazanmak için güney eğimli alan destek duvarlarıyla kapatılmış ve bir dehliz oluşturulmuştur İon düzenindeki mermer tapınak kayalıklar üstünde yükselmiş, tedavi salonları kurulmuştur Kutsal su için taş çeşme ve havuz yapılmıştır

MÖ 156 da Bergama’ya Bitinya kralı II Prusias saldırmış, kenti kuşatmasına karşın alamayınca aşağı kenti ve Asklepion'u yağmalamış, tüm heykel ve sanat ürünlerini alıp ülkesine götürürken Asklepios heykelini de unutmamıştır

Bergama kralı III Attalos zamanında sağlık tanrısı ile kral arasındaki sınıf ayırımı kaldırılmış ve Asklepios'un sağlık yurduna Kral kutsal yeri denmiştir Kralın heykeli, tanrı heykelinin yanına dikildi ve adlarına kurban kesilmeye başlandı

MÖ 133 yılı Bergama Tarihinde bir dönüm noktasıdır Bergama Roma güdümü girerken, Asklepion görevini sürdürüyor olmasına karşın bir çok sarsıntılar geçirecektir MÖ I yüzyılın başlarında Pontus kralı Mithridates, Bergama’ya değin bir kurtarma savaşına girmiştir Bu ordu Bergama’ya geldiği zaman 80000 Romalının canına girmişti Bergama'daki Romalılar sığınmak amacıyla Asklepios Kutsal Alanı'na koşmuşlar, fakat tanrının heykellerine sarılırlarken insafsızca katledildiler

Sulla'nın Romalı asi komutanı Fimbria ve arkadaşları Asklepion'a kaçmışlardı Aristonikos'un adamları tarafından sığındıkları yerde yakalanıp öldürüldüler (MÖ 85) Kuruluşundan beri kutsal yurda verilen sığınma hakkı ilk kez bozuluyordu Ancak bu hak Anadolu prokonsülü tarafından tekrar kabül olundu Bu tarihlerde Asklepion gerilemeye yüz tutmuştur Bunun nedeni de Roma ordularının Anadolu’daki savaşları yüzündendir 150 yıl kadar basılan paralarda Asklepios'un başı ve yılanlı heykeli görülmemektedir

Bununla birlikte MÖ I yüzyılın başında olduğu gibi ikinci yansında da Asklepion önem ve özelliğinden bir şey yitirmemişti Jimnas başkanlığını yürütmesi ve sığınma hakkını sürdürmesi ile bu önem anlalışmaktadır

Asklepion'un Roma imparatorluğu zamanında yeni bir yükselme dönemine girdiği gözlenmektedir Trayan, Hadriyan ve Karakalla ile bunu simgeleyebiliriz Antaninus Pius zamanında (MS 138-161), Asklepion iki kat bir genişleme gösterir Bu genişleme sırasında koridor, havuz ve tedavi bölümleri kazandırılmıştır II yüzyıl ortasında söylevci Aristides (Aristid) Bergama’ya gelmiş, bir çok hastalıkları için Asklepion’da tedavi olmak istemiş ve 4-5 yıl içinde tam sağlığına kavuşan Aristides: "Tüm sağlığımı, Asklepios sana borçluyum, sana gizemsi bir aşkla bağlıyım" demektedir Aslında Asklepion hakkındaki bilgilerimizin çoğu bu bilge kişinin yazdıklarına dayanır

Asklepion’un bu son parlak dönemi de çok uzun sürmedi İmparator Decius zamanında (249-251) üç hristiyanın Asklepion'un yakınındaki tiyatroda parçalanması, Bergama’da derin yankılar uyandırmıştır Yeni dine karşı gösterilen bu şiddet, inanç ve duygular üzerinde büyük tepki gösterecektir kuşkusuz Hemen bunun arkasından gelen İmparator I Valerius (253-260) zamanındaki büyük deprem kenti ve Asklepion’u büyük ölçüde yıkıma uğrattı Yeni dinin baskısı ve depremlerin doğal yıkımı Asklepion'u bir daha ayağa kalkmamak üzere yere sermişti Bu imparatorun ilk günlerinde basılan paralarda görülen Asklepios görüntüleri de son simgeler olarak kalmaktadır

Hristiyanlık Bergama'da kök salmakta geçikmedi ve izleri Asklepion'da da bıraktı Asklepios tapınağının bu dönemde kilise olarak kullanıldığı, ortasında duran mermer kürsü altlıktan ve anıtsal kapı (propilon, propylon) yanında bulunan vaftiz yerinden anlaşılmaktadır

Küçük koridorun tapınağa bitişik yerindeki odacıklar, güney koridorun mahzenindeki sıva üstündeki haç ve havuz ile su deposu yapılan bodrumdaki sıvalar hep Bizans dönemi kalıntılarıdır

Asklepion tapınağının içindeki kilise kürsüsü yanında bulunan bir mezardan çıkan kemikler arasındaki paradan, mezarın XV yüzyıldan kalma olduğu saptanmaktadır Ölümün yasaklandığı Asklepion artık mezar gibi kullanılmaktadır XIV yüzyılda Bergama, Osmanlı Türklerinin eline geçtiği zaman Asklepion tepeden inen sellerin yığdığı kalın bir toprak tabakasıyla örtülmüştü



Alıntı Yaparak Cevapla