Prof. Dr. Sinsi
|
Adana İlimizin Gelenek Ve Görenekleri
ÖLÜM
Halk kültüründeki geçiş dönemlerinden biri de ölümdür Adana ve çevresinde ölümle ilgili gelenek ve görenekleri; ölümden kaçınmak için uygulanan davranışlar, ölüm olayı çevresinde uygulananlar ve ölenin ardında kalanların uyguladıkları davranışlar olmak üzere, ölüm etrafında kümelenmiş olarak görmek mümkündür
Ölüm çevresinde uygulanan âdet ve inanmalarda, dinsel yönü ağır basan pratikler yanında, büyüsel pratiklerin de yoğun bir şekilde yer aldığı görülür Rüyaların, birtakım nesnelerin ve bazı hayvanların ölümü çağırdığı düşünülür Bu düşünceyle, ölümü uzaklaştırmak için ölümden kaçınma davranışlarında bulunulur
Bir evin bahçesinde köpeğin uluması veya baykuşun ötmesi uğursuzluk kabul edilir Rüyada ev yıkımı görülürse ,gelinlik giyilirse ,çıplak biri görülürse ,mezarlık veya tabut görülürse ,çokça odun ve kazan görülürse , ölüm olacağı düşünülür Ayakkabının ayaktan çıkarılırken ters düşmesi ,ikindiden sonra komşuya un, tuz, süt ve kazan verilmesi,iyi kabul edilmez
Bir ölüm olayının ardından uygulanan bazı âdetler de, başka bir ölümün olmaması içindir Cenaze yıkanırken çoluk çocuk uyandırılır Cenaze için ısıtılan suyun kazanı ters çevrilir Küçük çocuklar cenazenin ardında kalmasın diye, cenazenin önünden geçirilir Cenazenin yıkandığı yere, içinde oklava olan bir ibrik konur Cenaze evden çıktıktan donra bir tabak içinde, bulgur-soğan ve yağ "rızkı da beraber gitsin" diye, bir fakire verilir Cenaze evden çıkarken ardından oklava atılır Cenazenin ardından, ev temizlenir, süpürülür Yatağı sökülür, yıkanır, havalandırılır Evde yedi türlü baharat, üzerlik, buhur tüttürülür 
Hastanın öleceğinin anlaşılmasıyla birlikte, çevresinde bulunanlar birtakım dinsel işlemleri uygulamaya başlarlar, islami usullere göre yapılan bu işlemlerle, hastanın öte dünyaya imanlı gideceğine inanılır
Cenazenin, zorunluluklar dışında, bekletilmesi iyi karşılanmaz Bir an önce gömülmesi gerekir Böylece ölenin de ruhunun rahat edeceğine inanılır Akşam ölen gömülmez, "yer mühürlendi" denir Cenaze suyu içine gül, reyhan, murt dalı, portakal yaprağı, mantuvar çiçeği atılır Cenaze yıkanırken başının altına murt dallan konur Bu dalların yaprakları orada bulunanlara dağıtılır, dua okurlar Okunmuş yapraklar, çörek otuyla birlikte kefenin içine atılır Gelinin evlenirken kesilen, daha sonra sandıkta saklanan "kâkül"ü varsa o da kefenin içine konur Kefen gül suyu ile ıslatılır, "günlük" yakılarak tütsülenir Kefen ölünün yıkanacağı yere kadar el üstünde ***ürülür Kefenlemeden önce cenazenin yakınları çağrılır, el öptürülür Kefenden artan parça, bir fakire ya da çocuğu olmayan bir kadına verilir Kefenleme işlemi sırasında etrafta üzerlik tüttürülür Bazı çevrelerde, kefenin içine taze çiçekler konur, ölünün başı çiçeklerle örtülür 
Ölü yıkama işlemi köylerde ve kasabalarda kapalı bir alanda, şehir merkezinde ise mezarlıkta yapılmaktadır Cenaze namazı da gelen cemaatla birlikte mezarlıkta kılınmaktadır Ölü toprağa konulduktan sonra, gözü arkada kalmasın, dünyadan doyumlu gitsin diye yüzüne toprak atılır, ağzına toprak konur Ölen kişi kadınsa mezarın başına kırmızı yağlık, erkekse beyaz şifon, askerse bayrak bağlanır Ölen genç kızsa, mezarın üstüne çeyizinden bir bohça konur 
Ölü mezara konduktan sonra uygulanan pek çok âdet ve inanma da bulunmaktadır Bunlarda amaç; ölünün öte dünyada rahat etmesi, günahlarından arınması, geride kalanları tedirgin etmemesi ile birlikte, kalanların acılarının hafifletilmesi ve bu duruma alışmalarının sağlanmasıdır Bunun için, ölünün gömüldüğü gün ölü evine "kazma-kürek yemeği" denilen yemek, komşular tarafından getirilir Ölü evinde yemek pişmez, yedi gün yemeği komşular getirir Baş sağlığı dileğine gelenler lokum, çay, şeker, bisküvi, kolonya getirirler Gelenlere lokum ikram edilir Ölü evinde, ölünün üçüncü günü helva yapılır, yedinci günü "yedi yemeği" hazırlanır Ölü için verilen yemek, cenaze sahibinin ekonomik durumuna göre, pilav-hoşaf, haşlama et-yufka, dövme pilavı-kuru fasulye, lahma-cun-tatlıdan oluşmaktadır Kırkıncı ve elli ikinci günlerde de kimileri helva veya aşure yaparak dağıtmaktadır
Ölenin ardından giysileri, çarşafları ve çamaşırları yakınları tarafından yıkanarak bir fakire verilir İhtiyacı olanların alması için ölenin ayakkabıları ve giysileri dört yol ağzına bırakılır Ölenin en yeni giysisi, gözü arkada kalmasın diye, mezarının üstüne bırakılır
Adana ve çevresinde ölenin ardından ağıt yakma geleneğine rastlanır Köylerde bu işi ağıtçı kadınlar yapar Ağıtçı kadın cenaze evinde, ölenin giysilerini odadakilere göstererek, ölenin iyiliklerini, güzelliğini, yiğitliğini anlatarak maniler söyler, etraftakileri ağlatır
Sonuç olarak, Adana ve çevresi, halk kültürü bakımından oldukça zengin motifler taşır Bu motifler geçmişten günümüze değin çeşitli kültürlerin de etkisiyle çeşitlenmiş, zenginleşmiştir Bölgenin son yıllarda yaşadığı hızlı toplumsal değişme ve gelişme geleneksel kültürdeki değişimi de başlatmıştır Kırsal kesimden kente doğru gidildikçe giyim kuşamda görülen değişim, geleneklerde ve göreneklerde yansımasını bulmuştur, insan yaşamının geçiş dönemlerinde uygulanan davranış kalıpları da, zaman içerisinde biçim değiştirmiş; düğünlerin süresi kısalmış, çeyizlerin türleri değişmiştir Artık, hamile bir kadın doğacak çocuğunun cinsiyetini öğrenmek istediğinde, en yakın sağlık kuruluşuna veya hastaneye giderek ultrason aygıtından yararlanabilmektedir Ancak, gelişen teknolojiye ve değişen yaşam koşullarına rağmen halk kültüründeki gelenek ve görenekler, dün olduğu gibi bugün ve yarın da halkın yaşamında varlıklarını sürdüreceklerdir
|