Prof. Dr. Sinsi
|
Kültürümüzde Doğum Gelenekleri
Kültürümüzde doğum gelenekleri
Geçiş dönemlerinde ilki olan doğum dünyanın her yerinde olduğu gibi Anadolu’da da her zaman mutlu bir olay olarak kabul edilmiştir Dünyaya gelen her çocuk sadece anne babanın değil aynı zamanda akrabaları, komşuları, soyu ve sopu da sevindirmektedir Çünkü her doğum ailenin akrabaların soyun, sopun sayısını artırmaktadır Sayının artması ise; gücün dayanışmanın artması bakımından önem taşımaktadır Özellikle küçük topluluklarda ve etnik gruplarda aileler nüfuslarının çokluğu oranında kendilerini güçlü ve dayanıklı hissetmektedirler Yaygın olan “çocuk ailede ocağı tutturur” sözü de toplumun bu konudaki değer yargısını ve aileye bakış açısını ortaya koymaktadır
Diğer bir boyutuyla incelendiğinde ise; doğum kadına duyulan saygınlığı artırdığı gibi, onun aile, akraba ve grup içerisindeki yerini de sağlamlaştırmaktadır Baba ise evlat sahibi olarak geleceğe güvenle bakmakta, aynı zamanda da akrabaları ve yakınları arasında saygınlık kazanmaktadır Çünkü çocuğu olmayan kadın yakınları tarafından ne kadar küçümsenirse, erkek de aynı şekilde çevresinden gelen baskının erkek yerine konulmamanın toplumsal ve ruhsal ezikliğini duymaktadır

Anaya benlik ve bütünlük, babaya güven, akrabaya, soya, sopa da güç kazandıran ve yaşamın başlangıcı olan doğum olayı gerek söz konusu çiftin gerek yakınları tarafından büyük önem taşımaktadır Doğum ve onun kendi evresi içerisindeki evrelerine de bir takım geçiş töreleri ve törenleri eşlik etmektedir
Yaşamın başlangıcı olan doğum en önemli geçiş dönemlerinden olup; gelenek, görenek Adet ve inanmalar hamile kadını ve çevresindekileri daha doğum öncesinden hatta çocuk sahibi olma isteğinden başlayarak birtakım adetlere uymaya bu adetlerin gerektirdiği işlemleri yerine getirmeye zorlamıştır
Böylece doğum annenin hamile kalma isteğinden başlayarak, yüzlerce adetin, inanmanın, dinsel ve büyüsel özlü işlemin hücumuna uğrayarak adeta onlar tarafından yönetilmektedir
Anadolu’da doğumla ilgili adet, inanma ve gelenekler;
- Doğum öncesi,
- Doğum sırası,
- Doğum sonrası olmak üzere üç ana başlık altında incelenmektedir
I DOĞUM ÖNCESİ
Doğum öncesi gelenek görenek, adet ve inanmalara yönelik uygulamalar; kısırlığı giderme, hamile kalma, aşerme, hamilelik, çocuğun cinsiyetini anlama, hamilelik esnasında hamile kadının kaçındığı davranışlar etrafından yoğunlaşmaktadır
Kısırlığı giderme, Gebe Kalma
Toplumumuzda geçmişte çocuk sahibi olunamadığı durumlarda kusur çoğunlukla kadında aranmakta, uygulama ve pratiklerin büyük çoğunluğu üzerinde yoğunlaşmaktaydı
Bu uygulamaları geçmişte genel olarak;
- Dinsel büyüsel nitelikli pratikler,
- Halk hekimliği kapsamına giren pratikler,
- Tıbbı sağaltma alanına giren yöntemler oluşturmaktadır
Günümüzde ise çocuk sahibi olunamadığı durumlarda kadın ve erkek aynı derecede sorumlu tutulmakta ve birlikte tedavi görmektedirler Günümüzde de zaman zaman geleneksel tedavi yöntemlerine baş vurulmasına rağmen modern tıp yöntemleri hem kırsal kesimde hem de kent ortamında daha ön plana geçmiştir
Aşerme
Hamile kadın halk deyimiyle “aş erme” aşamasına gelince bazı şeyleri yapmakta, özellikle belirli nesnelere bakmaktan, yiyecekleri yemekten kaçınmakta ya da tersine bazı şeyleri yemeye özen göstermektedir Bu türden davranışlar fizyolojik olarak kadının bünyesindeki kimi maddelerin eksikliğini gidermek amacıyla yenilmesi gerekli görülmektedir
Aşeren kadın genellikle acı, ekşi ve baharatlı şeyleri yemekten kaçınmaya zorlanmaktadır Bu tutum Anadolu’da çok olan “Ye ekşiyi, doğur Ayşe’yi” tekerlemesiyle de ifade edilmektedir Buna karşılık olarak da aşerirken tatlı yiyeceklerden yemek oğlan çocuğunun ön belirtisi olarak yorumlanmakta, bu durum da halk arasında; “Ye tatlıyı, doğur atlıyı” tekerlemesiyle anlatılmaktadır
Hamilelik
Kadın gerek hamileliği gerekse lohusalığı süresince çevresince bir çeşit hasta kabul edilmekte ve buna göre işlem görmektedir Bir başka deyişle hamile kadının bağlı bulunduğu grup ya da cemaatin kültürel değerleri kadını hasta kategorisine sokarak ona hasta gözüyle bakmakta ve kadından bu değerlere uygun beklentilere göre hareket etmesini ve rolünü üstlenmesini istemektedir
Anadolu’da hamile kadına; yüklü, iki canlı, gebe, ağır ayak, koynu dolu, boğru dolu, guzlacı vb adlarla tanımlanmaktadır
Çocuğun Cinsiyeti
Hamilelik döneminin en önemli konularından birisini de doğacak çocuğun cinsiyetiyle ilgili yapılan yorumlar oluşturmaktadır
Anadolu’da konuyla ilgili olarak;
- Kadının fiziksel görünümüne bakılarak,
- Kadının yediklerine bakılarak,
- Kadının davranışlarına bakılarak,
- Çocuğun ana karnında oynama süresine bakarak,
- Sancının geliş biçimi dikkate alınarak çeşitli yorumlar yapılmaktadır
Günümüzde ise; çocuğun cinsiyetiyle ilgili geleneksel yorumlardan daha yoğun olarak modern tıp yöntemlerine başvurulduğu gözlenmektedir
Hamile kadının kaçınmaları ve yapması uygun görülen bazı davranışlar;
Kadının hamile kaldığı andan itibaren; çocuğu annenin tüm davranışlarından etkileneceği bilimsel olarak kanıtlanmış olup; bu konuyla ilgili olarak Anadolu’nun geleneksel kesiminde çok yaygın olan inanış sistemi günümüzde de geçerliliğini korumaktadır
Bu inanış sistemi; hamile kadını bir takım davranışları yapmaya ve yapmamaya zorlamaktadır
Yapmaması gereken davranışlara hamile kadın, hamileliği süresince;
- Ayıya, maymuna, deveye bakmaz,
- Balık, tavşan, paça, kelle yemez, sakız çiğnemez,
- Cenazeye gitmez, cesede bakmaz,
- Gizli saklı bir şeyi alıp yemez
Gibi davranış biçimlerini örnek olarak verebiliriz
Yukarıdaki sayılanların dışında birtakım uygulamalar da vardır ki bunlar da aynı çıkış noktasından kaynaklanan olumlu istekle yüklü olan davranış biçimleridir
Hamile kadından yapması istenilen davranışlara ise;
- Aya gökyüzüne bakar,
- Güzel kimselere bakar,
- Gül koklar,
- Ayva, elma, yeşil erik, üzüm yer gibi örnekler verilebilir
2 DOĞUM SIRASI
Anadolu’nun kırsal kesimlerinde geçmişte doğumlar köy ebelerinin yardımlarıyla köylerde evlerde yaptırılmakta doğum esnasında yapılan uygulamaların büyük çoğunluğu doğumun kolay olmasına yönelik uygulama ve pratikler oluşturmaktaydı
Bu uygulamalara örnek olarak;
- Kadının saç bağlarının çözülmesi,
- Kilitli kapıların, sandıkların, pencerelerin açılması,
- Kuşlara yem serpilmesi,
- Kolay doğum yapan kadının, doğum yapacak olan kadının sırtını sıvazlaması,
- Silah atılması,
- Kadının sırta alınıp silkelenmesi,
- Kadının yüksek bir yerden atlatılması,
- Kadının bir bezin içerisine konarak sallanması verile bilinir
Günümüzde ise doğumlar hastanelerde yaptırılmakta, hastanelerin uzak olduğu dağ köylerinde ise diplomalı ebelerin yardımlarıyla yaptırılmaktadır
3 DOĞUM SONRASI
Doğum sonrası uygulamalar;
- Çocuğun göbeği ve eşi,
- Loğusalık,
- Al karası inanışı,
- Kırk basması inanışı,
- Kırklama işlemi etrafında kümelenmiş durumdadır
Çocuğun Göbeği ve Eşi
Hamile kadının yediği içtiği şeylerin, baktığı kişi, hayvanların ve nesnelerin çocuğu etkileyeceği tasarımı ve inancı varsa, çocukla göbeği ve eşi arasında da aynı inanç söz konusudur
Bu nedenle çocuğun geleceğini, ilerdeki işini ve geleceğini etkileyeceği inancıyla göbek gelişigüzel atılmaz
Bu uygulamaya örnek olarak göbek;
|