Yalnız Mesajı Göster

İstanbul Türbeleri

Eski 10-13-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Türbeleri




Mimar Sinan Türbesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesinde, Süleymaniye yapı topluluğunun yanı başında Salis ve Rabi Medreselerinin köşesinde, Fetva Yokuşu ile Mimar Sinan Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunmaktadır

Mimar Sinan 1556 yılında Süleymaniye Külliyesini tamamladıktan sonra bu türbeyi yaptırmıştır Türbenin yanında bulunan Mimar Sinan’ın evi ile sıbyan mektebi günümüze gelememiştir Mimar Sinan türbesini kendi mülkü olan arsasının en uç noktasına yapmıştır Yaptığı her eserde yeni değişiklikler deneyen Mimar Sinan bunu kendi türbesinde de uygulamıştır

Süleymaniye Külliyesi içerisinde bulunan Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan türbeleri ile kendi türbesi karşılaştırıldığında bu türbenin oldukça basit ve mütevazı bir görünümdedir Büyük olasılıkla Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman gibi bir padişahın yanına gösterişli bir türbe yapmaktan kaçınmıştır Bununla beraber türbesini mimari yönden son derece ahenkli ölçülerle, adeta bir yüzük taşı gibi bulunduğu üçgen alanın en uç noktasına oturtmuştur

Türbe yontma köfeki taşı ile mermerden yapılmıştır Mimar Sinan Caddesi’ndeki avlu duvarına on bir, Fetva Yokuşu’na da geometrik şebekeli beş mermer pencere açılmıştır 1940 yılında yapılan onarım sırasında buradaki avlu duvarları yıkılmış, lotus ve palmetlerden meydana gelen bir frizle sonuçlanarak yeniden yapılmıştır Bazı eski resimler avlu duvarının onarım öncesi durumu ile ilgili bazı fikirler vermektedir Bunlara göre muntazam olmayan kaba yontma taş duvar üzerine yine taş bir friz geçirilmiş ve bunu pencere dizisi izlemiştir Orijinal pencere dizisi ile bugünkü pencereler arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır

Mimar Sinan’ın mermer sandukasının önündeki hacet penceresinin üzerine yekpare mermerden bir kitabe yerleştirilmiştir Bu kitabe sülüs yazılı on beş kartuşlu Nakkaş Sai’nin eseridir

Kitabe:

“Ey iden bir iki gün dünya sarayında mekân

Cay-i asayiş değildir âdeme milk-i cihan

Han Süleyman’a olub mimar bu merdi Güzin

Yapdı bir cami verir Firdevsi âlâdan nişan

Emri şahile kılub su yollarına ihtimam

Hızr olub abıhayatı âleme kıldı revan,

Çekmece cisrine bir tâkı muallâ çekdi kim,

Aynıdır âyinei devranda şekli Kehkeşan

Kıldı dört yüzden ziyade mesçidi âli bina,

Yapdı seksen yerde cami bu aziz kârdan

Yüzden artuk ömr sürdü akıbet kıldı vefat

Yatuğu yeri Hüda kılsın anın bagı cinan

Rıhletinin Sâi-i dâi tarihini

Geçdi bu demde cihandan pîri mimaran

Sinan 996

Mimar Sinan’ın mermer sandukasının üzeri birbirine sivri kemerlerle bağlanmış altı sütunun taşıdığı bir tonoz ile örtülmüştür Kemer ayaklarının masif görünüşleri keskin hatlarla, köşelerde de sütuncuklarla gizlenmek istenmiştir Türbenin üzerini örten tonozun ön kısmı da kubbemsi bir şekilde dışarıya taşırılmıştır

Sandukanın baş ve ayak taşları yekpare mermerdendir Baş taşının üzerindeki burma kavuğu da son derece sanatkârane biçimde yontulmuştur

Türbe içerisinde üç mezar daha bulunmaktadır Bunlardan ikisinin kime ait olduğu bilinmemektedir İbrahim Hakkı Konyalı soldaki mezarın Mimar Sinan’ın ikinci karısı Gülruh Hatun’a, sağdakinin de torunu ve aynı zamanda vakfının mütevellisi Derviş Çelebi’ye ait olduğunu ileri sürmüştür Türbe içerisindeki üçüncü mezar Neo-Klasik devrin öncülerinden Mimar Ali Talat Bey’e aittir Ali Talat Bey 19 Ekim 1922’de öldüğünde arkadaşları onu hayran olduğu Mimar Sinan’ın yanına gömmüşlerdir Bu mezarın üzerine kendi arzusu ile de ismini belirten bir kitabe konulmamıştır Türbenin ucuna da Mimar Sinan tarafından yapıldığı sanılan bir sebil yerleştirilmiştir

Mimar Sinan’ın Türbesi 1938 yılında İstanbul Vakıflar Başmimarı Vasfi Egeli tarafından onarılmıştır

Keçecizade Fuad Paşa Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Çemberlitaş, Binbirdirek Mahallesi, Peykhane Caddesi’nde bulunan bu türbenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekte olup, tartışmalıdır Fransa’da 1869’da ölen Keçecizade Fuad Paşa’nın ölmeden önce bu türbenin tasarımını yaptırdığı, ölümünden sonra da inşa edildiği ileri sürülmektedir

Keçecizade Fuad Paşa Tanzimat dönemi Osmanlı sadrazamlarından olup, Şair Keçecizade Mehmet İzzet Efendi’nin oğludur Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane-i Askeriye’yi bitirmiş, Hekim Yüzbaşı olarak Trablusgarp’a gitmiş, 23 yaşında hekimliği bırakarak Bab-ı Âli Tercüme Odasına 1837 yılında girerek diplomatlığa başlamıştır Büyük Reşit Paşa son derece mükemmel Fransızca bilen Fuad Paşa’yı himayesine alarak Mütercimievvel ve Londra elçiliği başkâtibi yapmıştır Bundan sonra 1844’te Madrid muvakkat elçisi, Diva-ı Hümayun tercümanı, Bükreş ve Petersburg elçiliklerinde bulunmuştur 1851ðe Hariciye Nazırı olmuş, 1853 yılında askeri kumandan unvanı ile Yanya’ya gönderilmiş ve burada asayişi bozan Yunan çetelerini ortadan kaldırmıştır İstanbul’a dönüşünden sonra Meclis-i Tanzimat Reisi, ikinci kez Hariciye Nazırı olmuş, 1859’da Şam İhtilalini bastırmak üzere askeri kumandan olarak Suriye’ye gönderilmiştir Şam’daki ihtilali bastırdıktan sonra 1861 yılında sadrazamlığa getirilmiştir Bunun ardından Seraskerlik ve ikinci kez sadrazam olmuş, Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatine katılmıştır Fransa’nın Nice şehrinde 1868 yılında ölmüştür Cenazesi İstanbul’a getirilmiş ve türbesine gömülmüştür

Türbe sekizgen planlı olup, dış cephesindeki mermer süslemeleri Endülüs mimarisinden etkilenmiştir At nalı şeklindeki kemerli pencereleri son derece özenli bir işçiliği yansıtmaktadır Kademeli taş kaide üzerinde çokgen planlı türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür Türbenin kapı ve pencerelerinde Mağrip üslubu kemerleri gotik silmelerle beraberlik sağlamıştır Köşe sütunları yine Mağrip mimarisinde karşılaşılan moresk başlıkları ile dikkati çekmektedir Pencere şebekelerindeki bezemeler Endülüs Elhamra Sarayının bezemelerini andırmaktadır Türbenin sağır cepheleri de boş yer kalmamacasına bezemelerle kaplıdır

Bu türbe aynı zamanda batı etkili XIX yüzyıl Osmanlı mimarisinin ilginç örneklerinden birisidir

Türbe içerisinde Keçecizade Fuad Paşa ile kime ait olduğu bilinmeyen iki sanduka daha bulunmaktadır

Aynü’l-Hayat Hanım Türbesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Laleli, Ordu Caddesi’nde bulunan bu türbe Sultan III Mustafa Camisi’nin (Laleli Camisi) avlusunda 1764 yılında yaptırlmıştır Aynü’l Hayat Hanım, Sultan III Mustafa’nın eşi, Mihrimah Sultan’ın da annesidir

Türbe barok üslupta yapılmıştır Kesme köfeki taşından olan türbenin ön cephesi yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan dört sütun ile üç bölüme ayrılmıştır Ortadaki giriş kapısının iki yanına birer pencere yerleştirilmiştir Cephe sütun başlıklarının üst noktasına kadar mermerden, kemerler ve üst kısmı tuğla ve taştan örülmüştür Pencereleri dönemin vitrayları ile kaplıdır

Son derece sade bir yapı olan türbe içerisinde Aynü’l Hayat Hanım’dan başka, Sultan III Selim’in başkadını Şefizar Hanım’ın (1791) sandukası da bulunmaktadır

Baba Cafer Türbesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Zindankapı’da Zindan Hanı içerisinde olan türbe, asıl ismi Seyyit Cafer olan ve halk arasında Baba Cafer olarak tanınan Seyyit Cafer’e aittir Seyit Cafer’in yaşamı ile ilgili kesin bilgi bulunmamaktadır Onunla ilgili Evliya Çelebi Seyahatnamesi ile Hafız Hüseyin’in Ayvansaray-i Mecmua-i Tevarih isimli eserinde bazı bilgiler bulunmaktadır Bunlara dayanılarak Baba Cafer’in Bağdat doğumlu ve İmam Hüseyin soyundan olduğu, Sıddıkiye Tarikatına mensup olduğu öğrenilmektedir

Abbasi halifelerinden Harunu Reşit (789–809) döneminde Baba Maksut ile birlikte İstanbul’a Müslümanlar ile Bizanslılar arasındaki gerginliği gidermek amacı ile gönderilmiştir İstanbul’da o zamanlar Bizanslıların egemenliği altında olup, Kocamustafapaşa’da da bir Müslüman mahallesi bulunuyordu Baba Cafer ile birlikte gelen heyet bu Müslümanlarla Bizanslılar arasındaki anlaşmazlığı gidermek amacı ile İstanbul’a gelmiştir Baba Cafer Kocamustafapaşa’da birçok Müslüman’ın öldürüldüğünü, cesetlerinin gömülmesine izin verilmediğini görmüş ve bunun üzerine Bizans İmparatoru I Nikeforos’un huzuruna çıkarak gördüklerini anlatmıştır İmparator Baba Cafer’in söylediklerini dinlemiş, ancak “Allah’a inanan insanların böyle gaddarlık yapamayacağını” söylemesi üzerine imparator kızmış ve onu zindana attırmıştır Baba Cafer ile birlikte gelen Baba Maksut İmparatoruz yola getirmiş ve bütün Müslüman şehitlerinin gömülmesini sağlamıştır

Kaynaklara göre Baba Cafer zindanda bazı kerametler göstermiştir Baba Cafer’in ölümü ile ilgili bir takım rivayetler bulunmaktadır Bunlardan birine göre; İmparator tarafından zehirletilmiş, diğeri; kendi eceliyle ölmüş, bir diğeri de Bizans askerleri tarafından öldürüldüğüdür İmparator Baba Cafer’in cesedini zindana gömdürmüş, bu arada zindancının Müslüman olup, Ali ismini aldığını öğrenince de onu da öldürerek Baba Cafer’in yanına gömdürmüştür

Baba Cafer’in kerametlerinin çokluğundan söz edilir Bunlardan birine göre Bizans İmparatoru Nikeforos’un emriyle zincirlenmiş, bir süre sonra zindancı zincirin olmadığını görmüş ve onu tekrar zincire vurmuştur ancak, bu zincir de yok olmuştur

Baba Cafer Türbesi, İstanbul şehir surlarının Haliç kulelerinin bitişiğinde bir zindan içerisindedir Türbe dikdörtgen planlı, tahta zeminli olup, üzeri beşik tonozla örtülüdür Türbenin içerisine Zindan Han’dan dar ve demir bir kapıdan girilmektedir Bu kapı 1990 yılında Zindan Hanı’nın restorasyonu sırasında kapatılmıştır Türbe içerisinde bir su kuyusu bulunmaktadır Aydınlatılması beş küçük mazgal deliği ile sağlanmıştır Sultan II Mahmut zamanında bu türbe onarılmış ve bunu belirten bir kitabelerden biri demir kapının arkasına, diğeri de sokak kapısının üzerine konulmuştur

Demir kapının arkasındaki kitabe:

“Şâh-ı kerrar şiyem Hazret-i Sultan Mahmud

Hüsn-i hulk ile odur fahr-i mülûk-i İslâm

Devr-i Fatih geçeli işbu makam-ı Rûşen

Olmamışken himem (tevsi’ine?) mazhar-i tâm

Kıldı tecdidine ferman o müceddid unvan

Câ’fer’in rühunu şâd eyledi ber vech-ı merâm

Öyle Câ’fer ki Hassan tenine kılınmış idi

Tâbiin ahdi şehidâ bu mahal içre niyâm

Gel de ihlâs ile ol cay-i icâbettir bu

Sübhagerdâni dua şâh-i Cihan’a müdâm

Âlem oldukça nazargâh-i velî agâh

Dâim itdün şeh-i devran-ı Hüda-yi Alâm

Bende-i sâdıkı Es’ad dedi zibâ tarihi

Merkad-i Câ’feri yapdı ne güzel şah-i enam

1250 (1834–1835)

Sokak Kapısı üzerindeki kitabe;

”Merkadi Hazreti Cafer radiyallahü anhü

1298 (1881)

Gel ziyaret kıl niyaz et Câferül-ensâriye

Müptelâyi derd olanlar biavnillah olur hoş

Gerek ekdar gerek emraz nedenlü hüznü endişe

Nâmurâdı bernürâd ider iden eyle gûş

Kıraat eyle üç ihlâs dahi surei Fâtiha

Bu âli Ali Babayı saksın eyleme ferâmûş

Eğer mü’min eğer gayri alub bir katre âbından

Hâsılı câhi necatden her kim eylerse nûş

Türbe içerisinde Baba Cafer ile Zindancı Ali’nin sandukaları bulunmaktadır Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır






Alıntı Yaparak Cevapla