10-13-2012
|
#8
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul Yalıları
Abud Efendi Yalısı (Üsküdar)
Mimarı kesin olmamakla beraber Balyan ailesinden Karabet Amira Balyan olduğu ileri sürülmüştür
Yalının yapımından kısa bir süre sonra Baron de Vandeouvre tarafından satın alınmış ve bu Fransız aile kırk yıla yakın bir süre burada yaşamıştır Fransız ailenin Fransa’ya dönüşünden sonra XX yüzyılın başında İstanbul Ticaret Odası Başkanlığı’nda 33 yıl bulunan, ipek ve deri tüccarı Mehmet Abud Efendi (1830–1917) tarafından satın alınmıştır Abud Efendi’nin ölümünden sonra kızı Belkıs Abud burada yaşamış, 1979 yılında ölümünden sonra da İsmail Özdoyuran tarafından 1980 yılında satın alınmıştır Bundan sonra 1984-1989 yıllarından restore edilmiştir Günümüzde iyi bir durumdadır
Abud Efendi Yalısı iki katlı ve ahşap bir yapı olup, ana binasının yanı sıra servis mekânları, iki kayıkhanesi ve bir de deniz hamamı bulunuyordu Yalı 270 m2’lik bir alan içerisinde harem ve selamlığı aynı binadadır Bu yapı içerisinde yalının salonları, sofaları, odaları, merdivenleri ve balkonları bir arada aynı plan düzeni içerisinde yerleştirilmiştir Yapımındaki ahşap bağdadilerde hava ve rutubete karşı dayanıklı meşe ağacı kullanılmıştır Yalının iki sofası, 18 odası bulunmakta olup, üst kat tamamen yarım dikdörtgen planlı bir sofanın etrafına yerleştirilmiştir
Girişin tam karşısında yuvarlak bir merdiven ile yarım daire şeklinde servis merdivenini de kapsayan bir merdiven bölümü bulunmaktadır Buradaki ikinci merdiven aynı zamanda doğu yönündeki harem sofasına açılmaktadır Bu merdiven bölümünün üzeri basık bir kubbe ile örtülmüştür Girişteki haremi kapsayan bölümde denize bakan odalardan birisi içerisinde bulunan bir apsis nişi bu mekânın Baron de Vandeouvre tarafından ibadet yeri olarak kullanılmıştır
Yalının deniz ve kara cephelerinde her iki katında da selamlık ve harem sofaları arasında odalar sıralanmıştır Bu odalardan deniz cephesine sıralananlardan ötürü sofalar oldukça dar tutulmuştur Selamlık sofasının üzerine gelen asıl kabul salonu haç planlıdır Bu salondaki haçın kollarından bahçeye yönelik olanlar dar, derinlikleri çok az, buna karşılık denize yönelik olanlar ise geniş olup derinlikleri çok azdır
Yalının denize ve karaya bakan salonu kare planlı olup, ikişer sütun ile bu mekân üçe ayrılmıştır Salonun orta mekânını örten tonozlu tavan ile haçın kollarının üzeri düz tavanlarla örtülmüştür Bu bölümlerde yağlı boya manzara resimleri bulunmaktadır Ayrıca giriş salonunun kapılarının camları üzerinde de hurma motiflerine yer verilmiştir
Edip Efendi Yalısı (Üsküdar)
XIX yüzyılın ortalarına tarihlenen bu yalı Edip Efendi’nin ismi ile tanınmıştır
Edip Efendi XIX yüzyıl Osmanlı devlet ricalinden olup, Şuray-ı Devlet üyeliği, Defter-i Hakani ve Maliye Nazırlıklarında bulunmuştur
Bu yalıda Osmanlı hükümeti ile Japonya arasında ilk ticari görüşmeler yapılmıştır Edip Efendi’nin ölümünden sonra yalı iki oğlu arasında taksim olunmuş ve her iki bölüm de zamanla değişikliğe uğramıştır Zamanla harap duruma gelen ve bir süre terk edilen yalıyı 1986 yılında bir şirket tarafından satın alınmış ve çökmüş durumdaki harem bölümü İstanbul Anıtlar Bölge Kurulu’nun kararı ile aynı plan ve aynı bezemeler tekrarlanmak sureti ile yeniden yapılmıştır Selamlık kısmının restorasyonu da 1993 yılında yapılmıştır
Burada dış sofalı plan tipi ile karşılaşılmaktadır Yalının harem ve selamlık bölümleri denize paralel aynı plan düzeninde yapılmıştır Her iki bölümün sofaları bir mabeyn koridoru ile birbirine bağlanmıştır Bu sofalardan denize yönelik büyük odalara geniş kapıla açılmıştır Böylece bu mekânlar gerektiğinde birlikte kullanılabilir duruma getirilmiştir Yalının asıl kullanım mekânları üst kattadır Zemin kat yalnızca mutfak, hela ve servis bölümlerine ayrılmıştır Yalının selamlık kısmında bir kayıkhane, harem kısmında da bir hamam bulunmaktadır
Bezeme yönünden selamlık kısmı hareme göre çok daha zengindir Harem mekânlarının tavanları desenli çıtalarla bezenmiştir Selamlık bölümünde ise tavanlar kalem işleri ile bezelidir Güneydeki odanın tavanına örtülen muşamba üzerine de yağlı boya resimler yapılmıştır
Mustafa Fazıl Paşa Yalısı (Üsküdar)
İstanbul Üsküdar ilçesi, Kandilli İskelesi’nin yanında Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın yalısı bulunuyordu Yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber, ilk sahibinin Silahtar Mustafa Paşa olduğu söylenmektedir Sultan IV Mustafa devrinde Enderun’dan vezir olarak çırağ edilen Süleyman Paşa bu yalıda bir süre yaşamış ve Sultan II Mahmut’un tahta çıkışı ile birlikte Şam Valisi olarak İstanbul’dan ayrılmıştır XIX yüzyılın başlarında satın alan Mustafa Fazıl Paşa yalıda bazı değişiklikler yapmıştır
Mustafa Paşa’nın Beyazıt civarında büyük bir konağı ve Çamlıca’da da büyük bir köşkü vardı Yaz aylarında burada kısa bir süre kaldığı kaynaklardan öğrenilmiştir
Mustafa Fazıl Paşa 16 yaşında İstanbul’a gelmiş Babıâli’ye girmiş, 28 yaşında da vezir rütbesini almıştır Sultan Abdülaziz’in Mısır’daki veraset usulünü Hıdiv İsmail Paşa’nın çocukları lehine değiştirmesi Fazıl Paşa’yı küstürmüş ve Sultan Abdülaziz’in aleyhinde çalışan yeni Osmanlılarla yakınlık kurmuştur Uzun süre bu cemiyete maddi yardımlarda bulunmuş, bir süre Türkiye’den ayrılarak Avrupa’da yapılan hürriyet kavgalarına karışmıştır Bu arada Abdülaziz’e yazdığı “Padişahların sarayına en güç giren şey doğruluktur” diye başlayan mektubu da çok ünlüdür Mısır’da veraset usulünün değiştirilmesinden sonra Mustafa Fazıl Paşa’nın Mısır Hıdivi olması ihtimali ortadan kalkınca Mısır’daki emlakine karşılık kendisine Mısır hazinesinden beş milyon lira verilmiştir Paşa bu parayı on yıl içerisinde tüketmiş, son zamanlarında sıkıntı çekmiş, bir ara bir altın leğen ibriği, bir murassa enfiye kutusunu bir bankere rehine olarak vermek zorunda kalmıştır Onun bu durumu Hıdive bildirilmiş ve kendisine ayda 2 bin lira para bağlanmıştır Ancak paşa bu parayı bir defa almış ve 1876 yılında Beyazıt’taki konağında ölmüştür
Mustafa Fazıl Paşa hoş sohbet ve misafirperver bir kişi olduğundan Kandillideki yalısında ve Beyazıt’taki konağında devamlı misafirlerini ağırlamıştır Kaynaklardan İstanbul’daki ilk maskeli balonun Sultan Abdülaziz zamanında Mustafa Fazıl Paşa’nın bu yalısında düzenlendiği öğrenilmektedir O günlerde Jön Türklerin hareketlerini izleyen Şehzade Abdülhamit bu balolarla ilgili anılarında bazı bilgiler vermektedir: “Baloyu amcam Sultan Aziz zamanında Çamlıca'da Fazıl Paşa Köşkü'nde yapmış  Bu baloda Namık Kemal Bey, Sami Bey gibi bazı zevat da davetli idiler Onlar da donsuz bir entari giymişler, kırmızı gravat takmış, yalın ayak, baş açık sofrada iyş ü nuş etmişler”
Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın küçük kardeşi olup, 1829 yılında Kahire’de doğmuştur İsmail Paşa’dan dört saat sonra doğmasından ötürü Hıdivlik hakkını kaybetmiştir Paşa’nın bu dört saatlik geç doğmasına her zaman canı sıkılmıştır İsmail Paşa Hıdiv olarak İstanbul’a birçok kez gelmiş ve Emirgan’daki yalısında kalmıştır Mustafa Fazıl Paşa onun bu gelişlerinden birisini Kandillideki yalısında dürbünle izlerken yanındakilerden biri şöyle demiştir: “Ey Rabbim, bu kadar külfet, bu kadar teşrifat hep şu dört saatlik farktan mı ileri geliyor ” Buna karşılık Paşa da; “Orası öyle amma eğer o fark olmasaydı biz de sizi kazanamazdık” demiştir
Sultan II Abdülhamit tahta çıktıktan sonra Kandillideki Mustafa Fazıl Paşa Yalısı’nı kardeşi Cemile Sultan için satın almıştır Bu konuyu mabeyn feriki Eğinli Sait Paşa anılarında şöyle belirtir: “Merhum Mustafa Paşa’nın yalnız 20 bin lira kıymetinde olan Kandillideki sahilhanesini 25 bin liraya Sultan Hamit tarafından satın alındığı ve senetlerinin kendisi vasıtası ile sultana gönderildiğini, bu büyük hediyeye mukabil sultanın, başağası ile 400–500 lira değerinde murassa bir enfiye kutusunu yolladığını ve padişahın kendi ihsanına karşı böyle değersiz bir hediye verilmesine pek canı sıkıldığını o akşam mabeyne gelen Cemile Sultan’ın kocası Mahmut Paşa’ya söylemiştir Mahmut Paşa da daha sarrafa borcu ödenmemiş kutuyu geri almıştır
Cemile Sultan Kandillideki yalısında çok fazla oturmamış, Erenköyü’ndeki köşkünde yaşamıştır Yalıyı da resim yapan, ava meraklı Prens Celaleddin Bey’e bırakmıştır Prens Celaleddin Bey’in I Dünya Savaşı’nda ölümünden sonra VI Mehmet Vahidettin tarafından kızı Ulviye Sultan için satın alınmıştır İstanbul’un İtilaf Ordusu tarafından ele geçirilmesi sırasında Rumlar bu yalıyı satın almak istemişlerdir Yalı Cumhuriyetin ilk yıllarında yıkılmıştır
Yalının harem ve selamlıktan meydana geldiği, rıhtımından selamlık bahçesine girildiği kaynaklardan öğrenilmektedir Selamlık girişinde mermer bir taşlığa, oradan da sağ ve sol yöndeki iki büyük salona geçiliyordu Girişin karşısındaki holün karşı tarafında dört mermer direk üzerine oturtulmuş bir sahanlık ve çift yönlü parkeden muhteşem bir merdiven bulunuyordu Bu merdivenlerin çevresi somaki mermer kaplı idi Üst katta büyük bir sofa ve bu sofanın sağ ve solunda iki büyük salona geçiliyordu Prens Celaleddin Bey zamanında her odada renkli Hereke halıları bulunuyordu Alt kattaki üç salondan biri koyu fes renginde, diğerleri yeşil ve sarı renkte boyanmış salonlardı Üst kattaki salonlar ise mavi, beyaz ve pembe renge boyalı idi
Yalının plan düzeninde koridorlar ön plana çıkarılmıştı Yatak ve oturma odaları bu koridorlar üzerine yerleştirilmiştir Üst kattaki koridorlardan sağ taraftakinde içerisi renkli çinilerle döşeli iki büyük kurnası olan bir de hamamı vardı
|
|
|