10-13-2012
|
#7
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul Hanları
Küçük Yeni Han
Çakmakçılar yokuşunda Sandalyeciler sokağındadır Kitabesi olmadığından ve Vakıf Kayıtlarında da adı geçmediğinden kimin yaptırdığını bilmiyoruz İnşaat tekniği ve karşısındaki Büyük Yeni Han ile olan benzerliğini dikkate alırsak 18 inci yy yapısı olmalıdır göstermektedir 27 x 35 m lik bir alanı kaplayan bu han üç katlı ve avlulu plân tipindedir Sandalyeciler Sokağındaki bazı bölümleri değişmiş olan cephesi tuğla hatıllı ve muntazam kesme taşlı bir duvar örgüsüne sahiptir Çakmakçılar yokuşu tarafı ise yolun meyiline uydurulmak için kırık hatlıdır Burada zemin katın üzerindeki bir ve ikinci katlar taş konsollara bindirilmiş çıkmalara sahiptir Bu konsollar Çakmakçılar Caddesinin köşesine doğru azalarak bir taş silme olarak biter Zemindeki cephede yuvarlak tuğla kemerli dükkanlar bulunmaktadır Buradaki yuvarlak taş kemerli giriş kapısı beşik tonozlu bir geçitle 7 x 10 m ölçüsündeki avluya bağlanır Avlunun etrafındaki üç katı çevreleyen tuğladan yuvarlak kemerler taşıyıcı köşeleri kare olmak üzere revakları meydana getirir Alt kat depolara ayrılmış olduğundan pencereleri sadece avluya açılmaktadır Üst katın cephe pencereleri ise dikdörtgen taş söveli ve hatılı olup üst kısımları sağır sivri kemerlidir Üst örtüsünün kalan bazı izlerden anladığımıza göre tonoz kaplı olmalıdır Saçak kısmında iki sıralı bir kirpi saçak izleri görülmektedir Günümüze yapılan yeni ilâvelerle özgün durumu bozularak gelmiştir
Silahtar Hanı
Tahtakalede Uzunçarşı Caddesindedir Kitabesi olmayan bu hanın 18 inci yy ait olduğu inşaat tarzından anlaşılmaktadır Mimarının Mustafa Ağa olduğu ileri sürülen bu hanın bu devirde yaşamış ve bir takım hayır eserleri olan Silahdar Abdullah veya Yahya Efendi olması muhtemeldir 29 x 27 m lik bir alanı kaplayan, 12 x 14 m lik bir avlusu ve iki katı olan bu hanın üç tarafı bitişik nizam olduğundan tek cephesi Uzunçarşı Caddesindedir Cephede tuğla hatıllı taş kullanılmıştır Tuğla hatıllı kesme taştan cephesindeki yuvarlak taş kemerli giriş beşik tonozlu bir koridorla ortadaki avluya bağlanır İki katlı revaklar son derece bozulmuş olup girişin karşısındakiler tamamen yıkılmıştır Özgün mimarisi iki katlı olan bu hana yakın bir zamanda üçüncü bir kat ilave edilmiştir Kalan izlerden revakların tuğladan ve sivri kemerli olduğu anlaşılmaktadır Kapı ve pencerelerin çoğu değişmiş ve bütün özelliklerini kaybetmişlerdir Bazı odalarda ocak izleri görülmektedir Hanın iç bölümleri çok harap olup özgün mimarisini tamamen kaybetmiştir
Simkeşhane
Cephesi Beyazıd’dan Laleli’ye inen Cadde üzerinde olan bu hanı Darphane ve Kalaycı Sokakları çevrelemektedir Batısında ise Hasan Paşa hanı bulunmaktadır 1463 tarihli kitabesine göre fetihten sonra İstanbulda ilk yapılan eserlerdendir Simkeşhanenin bulunduğu alan Bizans döneminde ortasında I Theodosius’a ait üç gözlü bir Zafer Takı olan Tauris Forumu idi Fetihden sonra ,harap olmuş bu alana Fatih’in Sekbanbaşısı Yakub Ağa bir cami inşa ettirmiştir Bu caminin yanına Fatih 1470-1475 sikke basılan bir darphane yaptırmış olup Fatih’in fetihden sonraki ilk altın sikkeleri burada kesilmiştir Evliya Çelebi ,Fatih’in bir rahibin evinin yıkıntıları üzerine bu darphaneyi yaptırdığını yazmaktadır 1645,1660 , 1683 yıllarındaki büyük üç yangından ve depremlerden bu bina büyük zarar görür IV Mehmet (1648-1687)’ in karısı ve III Ahmet (1703-1730) in annesi Râbia Gülnüş Sultan (ölm 1715) 1707 de bu iyice harap olmuş binayı Sarayın Başmimarı Mehmet Ağa’ya adeta yeniden yaptırtır ve adını da değiştirerek “Simkeşhâne-i Âmire” koyar Bu inşaat sırasında üst kısmını değiştirmiş bir sebil çeşme,sıbyan mektebi ve mescit ilave ederek 18 inci yy görüntüsünü kazandırmıştır Cepheye ilâve ettiği dükkanlar ve arkadaki mekânda altın ve gümüş sırma çeken esnaf toplanır Darphane ise 1726 da Topkapı Sarayı kompeksinde yapılan yeni binaya taşınarak para basma işi Simkeşhaneden çıkartılır 1826 daki bir yangında tekrar zarar gören bina 867 de yeniden onarılır 1913 yılında çok harap olmuş bina adeta tekredilirse de 1926 yılına kadar bazı yerleri kullanılır 1957-58 de ki İstanbul’un imar çalışmaları sırasında Beyazıd’dan Aksaray’a doğru inen yol bir bulvar halinde genişletilirken harap hale gelmiş olan ön cephesi kesilerek yola verilmiş ve özgün görünümü çok şey kaybetmiştir 1974-76 senelerinde Simkeşhaneden arta kalan bölümler Prof Bedii Şehsuvaroğulu’nun çalışması ile Başkanı olduğu “Şehir Kütüphanesi Kurma ve Yaşatma Derneği” Derneği tarafından İstanbul Belediyesinden 49 yıllığına kiralanarak onartılmıştır Bu çalışmalar sırasında kazılardan çıkan Tauris Forumuna ait parçalar bir Açıkhava Müzesi şeklinde yerleştirilmiş, yapının var olmayan ön kanadının bulunduğu yere de bir sıra dükkanın bulunduğu bir pasaj yapılmıştır Simkeşhane binası günümüzde İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır
Simkeşhanenin cephesi İstanbul Hanlarının genel dış örgü yapısı gibi tuğla hatıllı taştan yapılmıştır Tuğla örgü cephe dışında revaklarda,pencere kemerlerinde ve örtü sisteminde kullanılmıştır Taş ise cephede,pencere söve ve hatıllarında,bindirmelikleri taşıyan konsollarda
payelerin örgü sisteminde görülmektedir Restitüsyon plânına baktığımızda üç katlı ve avlulu olan orijinal yapının yola uyma nedeniyle cephede kırık bir hat olarak uzandığını görmekteyiz Yuvarlak taş kemerli girişin üzerinde taş konsollarla taşınan bir bindirmeliği vardır Giriş beşik tonozlu bir geçitle avluya bağlanır Bu geçidin iki yanında yer alan mekanların geçide açılan birer kapı ve penceresi ile ocak nişleri vardır Hanın batı kanadı ve sebili yola gitmiştir
Sofcu Hanı
Nuruosmaniye caddesi ile Tavukpazarı Sokağının birleştiği köşededir Kitabesi bulunmayan iki katlı avlulu olan bu hanın da mimarı ve yaptıranı bilinmemektedir Duvar örgüsü ve inşa tekniğine bakarak 18 inci yy a tarihlendirilir Yol ve arsa durumuna uyma mecburiyetinden ötürü yamuk bir plâna sahip olan bu hanın yuvarlak kemerli girişi üzeri beşik tonozlu bir koridorla avluya bağlanır Geçit,avlu,zemin kat ve revaklar günümüze çok harap ve dejenere edilmiş bir halde gelmiştir Revaklı avluyu üst kata bağlayan merdivenlerde orijinalliğini kaybetmiştir Avlunun altında üzeri beşik tonoz ile örtülü bir bodrum vardır Hanın ayakta kalabilmiş üst kat odalarının üzerleri beşik tonoz ile örtülü olup cephenin üst kısmını dolaşan tuğladan bir kirpi saçağın izleri görülmektedir
|
|
|