Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul - Sarıyer'in Tarihi İle İlgili Merak Ettiğiniz Herşey
sarıyer'e "Paşalar Köyü" çok eski yıllardan söylenmiş, sonraları bu söylem terkedilmiş fakat unutulmamıştır sarıyer'e "Paşalar Köyü" denmesinin nedeni, gerek Osmanlılar zamanında ve gerekse Cumhuriyet döneminde sarıyer'den çok paşa çıkması veya pek çok paşanın sarıyer'de oturmasıydı Abdurrahman Nurettin Paşa, İbrahim Paşa (Abraham Paşa) Sadrazam Salih Paşa, Sadrazam Sait Paşa, Rıfat Paşa, Talat Paşa, Dr Süreyya Paşa, Hamdi Paşa, Nail Paşa, Yedi Sekiz Hasan Paşa, Hacı Müşir Ahmet Fevzi Paşa, Hasan İzzet Paşa, Ali Paşa, Tahsin Paşa, Şevket Paşa, Piriştineli Halil Paşa, Zeki Paşa, Mehmet Paşa, Cumhuriyet döneminde; Fikri Paşa, Vahit Paşa, Mehmet Paşa, Alaattin Özsan Paşa, Kenan Esenkut Paşa, Salih Acarel Paşa, Süleyman Tipi Paşa, Bekir Kalyoncu Paşa, Cem Gürdeniz Paşa ve diğerleri ya sarıyer'de doğmuş, yaşamış veya dışardan gelip sarıyer'e yerleşip sarıyerli olmuşlardır
Boğaziçi'nin önemli sayfiye yerlerinden olan sarıyer yalı, sahilhane, köşk ve konakları ile ünlenmişti Ne var ki sık sık yangın geçirdiği için ahşap yalılar, konaklar, köşkler yanıp kül oldular Bir kısmının yerine yenileri yapıldı sarıyer sahil şeridinde Mesarburnu Caddesinde 1900'da 9 yalı; 1908'de 12 ev; 1918'de 22 ev yanarak kül oldu sarıyer'i perişan eden büyük yangın 2 Ekim 1923 tarihinde oldu Mesut Ağa Çeşmesinin yanındaki fırının üst katından yangın çıktı Binanın ahşap ust katı yanarken kızgın bir çivinin fırlayıp derenin öte yanında bir ahşap binaya saplanması ile burada da yangın başladı ve kısa sürede yayıldı Ahşap, bir veya iki gözlü evlerden oluşan ve Arap Mahallesi olarak bilinen bu yerleşim bölgesinde bir iki saat içinde 250'den fazla ev, bir kaç köşk ve konak yanıp kül oldu Bu yangından sonra "Arap Mahallesi" olarak bilinen yerin yeni ismi "Yangın Yeri" oldu
sarıyer iki önemli sel felaketi yaşadı Biri 1890'lı yıllarda oldu sarıyer, Büyükdere, Çayırbaşı, Kefeliköy, Kireçburnu, Yenimahalle, Rumelikavağı'nda büyük tahribat yaptı Kefeliköy'de Kapudan-ı Derya Uluç Hasan Paşa Camii tamamen yıkılıp denize sürüklendi ve yerine bugüne kadar yenisi de yapılmadı sarıyer'de ikinci önemli sel felaketi, 1912 yılında (1907 ve 1914 yılı da deniliyor) oldu ve saatlerce devam eden yağmur, derenin her iki yanındaki köşk, konak, ev ne varsa yıkıp denize sürükledi Sel sırasında enteresan bir olay olmuş ve sulara kapılan balıkçı Halil Ağanın tek katlı ahşap evi denize sürüklenmiştir İçinde lamba yanan evin sahibi Halil Ağa, gece yarısı kayıklarla gelen balıkçı arkadaşları tarafından kurtarılmıştır
sarıyer, tarihi süreç içinde en büyük baskını, kıyımı, yağmalanmayı ve yakılıp yıkılmayı 1724'de Don Kazaklarından yedi Yüzlerce şayka ile (o tarihlerde kullanılan savaş gemisi) Boğaziçi'ne baskın yapan Kazaklar sarıyer ve Büyükdere'yi yağmalayıp, yakıp yıktıkları gibi pek çok cana da kıydılar Sonra Kefeliköy, Kireçburnu, Tarabya ve Yeniköy semtleri baskın yedi Sahilboyundaki yalılar, köşkler, konaklar yakılıp yıkıldılar, halkın elinde ne varsa alındı
sarıyer tarihin her döneminde sayfiye yeri ve balıkçı köyü olarak bilinir sarıyer'in Çırçır Suyu mesiresi ile Hünkar Suyu mesiresi arasındaki derenin antik çağdaki adı Skletrinas idi Sonra Mercimek Deresi olarak isim aldı Ancak bu isimle değil sarıyer Deresi olarak anılır oldu sarıyer vadisi ortasından geçen dere sarıyer'in büyüleyici bir havaya sahip olmasına neden oluyordu sarıyer vadisi Bekardere'den, Çarşıbaşına, yani mezarlıklara kadar güllerle, çiçeklerle kaplı olduğundan ilgi çeken bir mesire idi Bilhassa Sultan II Selim (1566-1574), Sultan IV Murat 1623 - 1640), Sultan IV Mehmet (Avcı Mehmet, 1648-1687) ve Sultan III Selim (1789-1807) yazın dinlenmek, kışın avlanmak için sarıyer'e gelirlerdi
Zamanında saltanat kayıklarının sayfiye yerlerine kadar gittikleri sarıyer deresi denizden Ortaçeşmeye kadar kapatılarak (1967) cadde yapıldı Bilahare Ortaçeşme'den Şifa Suyu, Hünkar Suyu dönemecine kadar olan bölüm de ka¬patıldı (2004) cadde ve pazar yeri yapıldı
Sultanları taşıyan saltanat kayıkları, Hünkar Suyu mesiresi iskelesine kadar giderdi Renk renk güller, çiçekler ve yeşillikler içinde cıvıl cıvıl kuş sesleri arasında sarıyer Deresinden Hünkar Suyu mesiresine ve av köşküne giden Sultan IV Murat, gördüğü güzellik karşısında hayretini gizleyemez ve : "Ben Mekke ve Medine'nin hizmetçisi olduğum halde böyle bir cennet bahçesine sahip değilim!"der Bahçenin sahibi Solak Çelebi "Padişahıma hibe olsun" yanıtını verir Sultan IV Murat'da "Bağın mamur olsun" diyerek yerin sahibinde kalmasını buyurur
Evliya Çelebi, sarıyer ile ilgili olarak seyahatnamesinde şöyle yazar: "Deniz kıyısında bin kadar bağlı, bahçeli mamur evleri vardır İki mahalle Müslüman, yedi mahalle de Hıristiyan vardır Burada Yahudi yoktur Bir cami, bir mescit, bir hamam ve küçük sokakları vardır Halkın birçoğu Anadolu'dan gelme bağcıdır Rum Hıristiyanları da balıkçılık, meyhanecilik ve gemicilik yaparlar Bunun dışında yedi bin bağı vardır Bütün dağları bağlan ile süslenmiştir Lal renkli sulu kirazları meşhurdur Hisar kirazı adı ile meşhur olan Gülnar bu sarıyer'de yetişir ki, her birinden yüzer damla su çıkar Methine söz yetmez Her sene İstanbul halkı bu şehirde sohbet eder "
Bostancıbaşı defterine göre, 19 yy 'da sarıyer'de 12 hane, bir han, dokuz kayıkhane, iki köşk, üç kahvehane, üç iskele bulunuyordu
|