10-13-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Beşiktaş Semt Tarihi
Bizans dönemi: Bizans döneminde[4 yy-15yy] günümüz Beşiktaş'ın kıyıları şu üç yapı ile tanınırdı Mihael kilisesi, Ayios Mamas saray kompleksi ve Fokas manastırı Bu yapılardan biri olan Mihael kilisesi, Konstantinopolis'in kurucusu olan I Constantinus döneminde inşa edilmişti ve hıristiyan hacıları ziyaret ettiği çok ünlü bir hac merkeziydi Yazılı metinlerde Konstantinopolis'den uzaklığı 6 300 metre olarak belirtildiğine göre Kuruçeşme yada Arnavutköy semtlerinde olması gerekirdi Bu kilise I İustinianos döneminde onarıldı ve Ayasofya camine benzeyen sekizgen kubbesiyle, 10 yy kadar varlığını sürdürdü Ayios Mamas kompleksi Ihlamur deresi üzerinde bulunan köprünün civarında olduğu ileri sürülmektedir Bu kompleks, bir saray, bir hipodrom, bir liman ve denize açılan yarı daire şeklinde ki revaktan oluşuyordu Mamas sarayı, VI Konstantinos'un(780-797) iktidarının ilk yıllarında, tahtı ele geçirmek için ayaklanan komutan Artavasdos'un saldırılarını göğüslemek üzere karargah haline getirilmişti Daha sonraları VI Konstantinos ve annesi imparatoriçe Eirene tarafından kullanıldı 792 yılında tahtı ele geçirmek için ayaklanan amca Nikeforos'un gözlerine burada mil çekilmiş, kardeşlerinin dilleri burada kesilmiştir Konstantinos, annesinin muhalefetine rağmen Teodote ile yine bu sarayda evlenmiştir VI Konstantinos'un tahttan indirilmesi nedeniyle ilk kez kayıtlarda yer alan Ayios Mamas hipodromu muhtemelen, saray ile birlikte 5 yy da inşa edilmişti 813 tarihinde, liderleri Krum yönetiminde Konstantinopolis'in banliyölerini talan etmeye gelen Bulgar akıncılar, Mamas hipodromunu'da yağmalamış, burada bulunan aslan, ayı ve deniz canavarı heykellerini de beraberlerinde götürmüşlerdir
Ortaçağ'da beşiktaş da bulunan diğer tarihi bir yapı da yukarıda üçüncü sırada ismini belirttiğimiz Fokas manastırıdır 832-842 yılları arasında Konstantinopolis'in patriği olan VII İoannes'in kardeşi olan Arsavir'in sarayı olarak bilinir Arsavir'in muhalifleri ve düşmanları sarayında büyücülük yaptığı şeklinde suçlamalarda bulunmuşlardır saray daha sonra bir saray memuru tarafından satın alınmış ve manastıra dönüştürülmüştür
Osmanlı devleti dönemi : Beşiktaş, yerleşim yeri kimliğini ancak Osmanlı imparatorluğu döneminde kazanmıştır Bizans dönemim boyunca Boğaziçi, özellikle Karadenizden gelen yağmacıların akınlarına uğramış, bunların yarattığı tahribat ve korku sur dışında ki yerleşimlerin gelişmesine ve genişlemesine engel olmuştur Beşiktaş'ın Osmanlı döneminde bir yerleşim yeri hüviyeti kazanması, Karadeniz'in Osmanlıların egemenliği ve kontrolü altına girmesi sonucu olmuştur Boğaziçi'nde yerleşimi etkileyen bir başka unsurda, iklim koşullarıdır Özellikle kıyı kesiminin sert esen kuzey rüzgarlarına açık olması ve denizin yarattığı nem, kıyı boyunca yapılan yapıların çok korunaklı olmasını gerektirmektedir Bu ise pahalı inşaat demektir Osmanlılar ise ucuzluğu, kolay yapılabilmesi ve kolay onarılabilmesi gibi nedenlerle daha çok ahşap yapıları tercih etmişlerdir Bu tür yapıların kıyılarda daha çok yazlık yerleşmeye elverişli olması, Boğaziçi'nin 20yy kadar uzanan tarihi boyunca, yalı denilen bir özgün mimari tarzının ortaya çıkmasına neden olmuştur Asıl yerleşmeler ise, sert hava akımlarından daha az etkilenen koylarda, vadilerde ve tepelerin güneye bakan yamaçlarında olmuştur İşte Beşiktaş'ın gelişmesi de bu doğrultuda olmuştur Beşiktaş, Boğaziçi kıyılarında gelişen ilk yerleşim birimi olmuştur Galata ile Beşiktaş arasında kalan Fındıklı ise, 16 yüzyılda gelişmeye başlamıştır kıyı kesimi ise, II Bayezid döneminde (1481-1512) kaptan-ı deryalar'a verilmiş, daha sonra Beşiktaş bahçesi olarak anılacak Dolmabahçeden, Hayreddin iskelesine kadar olan bu bölgede, kaptan-ı deryalar için de bir yalı yaptırılmıştı Beşiktaş kıyıları 16 yüzyılda bu özelliğini sürdürecek, Barbaros Hayrettin paşa, Sinan paşa ve Kılıç Ali paşa gibi kaptan-ı deryalar, Beşiktaş'da kalıcı izler bırakacaktır
Beşiktaş kıyıları, I Ahmed döneminden başlayarak(1603-1617) hanedana geçecek ve has bahçeler olarak düzenlenip Sahil saraylarla donatılacaktır 16 yüzyılda Osmanlı hanedanının Beşiktaş'la ilgisinin ilk eseri olarak Kanûni Sultan Süleyman, Beşiktaş bahçesi arkasında ki bir tepede saray yaptırmıştı Süleyman sarayı olarak anılan bu yapının daha sonra inşa edilen Bayıldım kasrının yerinde olduğu tahmin edilmektedir Uzun bir süre Süleymaniye mahallesi olarak bilinen bu çevrede günümüze ulaşamayan bir mescit vardı ve Süleymaniye mescidi olarak biliniyordu Sarayın önünden sahile kadar uzanan alan, Kale bahçesi olarak anılmakta ve kıyıda ki Sultan iskelesi ile son bulmaktaydı
Düzlük kesimde bir cirit alanı yer almaktaydı ki; 19 yüzyıla kadar bu özelliğini korumuştur Yunan tarihci Skarlatos Bizantios, Dolmabahçe'den Beşiktaş iskelesine kadar uzanan kıyının, Barbaros Hayrettin paşa tarafından Akdeniz adalarından topladığı 16 bin kadar savaş esirini çalıştırarak doldurulduğunu ve rıhtım olarak düzenletildiğini bildirir 15 yüzyıl sonlarında oluşmaya başlayan bir gelenek de, donanmanın Beşiktaş önlerinde demirlemesiydi Her yıl kış aylarında Haliç' de yenilenen yada donatılan gemiler, Mayıs ayında, sefere çıkmadan önce Beşiktaş önlerine gelir, buradan kaptan-ı deryayı alarak Sarayburnu kıyısında ki Yalı köşkünde bekleyen padişahı selamlayıp Ege denizine açılırdı Eylül-Ekim aylarında gemiler geri döndüklerinde yine Beşiktaş önlerine demir atarlardı Beşiktaş'ın Kaptan-ı Deryaların semti olmasının bir nedeni de burada bıraktıkları eserlerdir
|
|
|